1. YAZARLAR

  2. İsmail Yusuf

  3. İşgal Altında Filistin Toplumunun Karşılaştığı Sorunlar

İşgal Altında Filistin Toplumunun Karşılaştığı Sorunlar

Haziran 2004A+A-

Suudi Arabistan Hayır Cemiyeti Genel Müdürü

İntifadanın başladığı günden beri, İsrail, Filistin halkını, dünya ile ilişkisini kopartan dahili ve harici bir abluka altına almıştır. İsrail, Filistin'i dış dünyaya bağlayan tüm yolları kapamıştır. Batı Şeria'yı Ürdün'e bağlayan el-Kerame geçidi, Gazze'yi Mısır'a bağlayan el-Avde geçidi ve uluslararası Gazze Havaalanı bunlardandır. Bu havaalanının kapanmasıyla kişisel ve ticari hareketlilik, temel gıdalar ile ilaçların Filistin'e girişi durmuştur. Ayrıca iç hat seferlerinin durması, Filistin şehirleri ile İsrail, Batı Şeria ile Gazze ve Batı Şeria ile Gazze'de bulunan Filistin şehirleri arasındaki nüfus ve ticari hareketliliği ortadan kaldırmıştır.

İntifadanın başlamasından beri İsrail'in Filistin'e uyguladığı şiddetli ambargo, hayatın değişik alanlarında tam bir durgunluğa yol açmış ve Filistin mali hayatının her sektörüne büyük zararlar vermiştir. Sanayi sektöründe geçiş yollarının kapalı olması ham maddelerin İsrail limanlarından Filistin'e girişini ve fabrika ürünlerinin çıkışını ve sevkini engellemektedir ki, bu durumun üretime etkisi olmakta ve sanayi sektörünün yerel genel üretimdeki payının azalmasına yol açmaktadır. Bunların yanı sıra İsrail kuvvetleri onlarca fabrikayı yerle bir etmiştir. Ziraat sektörü de intifadanın başlamasında bu yana İsrail'in yok etme politikası ile karşı karşıya kalmıştır. İsrail, çeşitli bitki ve ürünlerin yer aldığı ekilmiş 3 bin dönüm tarım arazisini yok etmiştir. Onlarca su kuyusunun kapatılmasıyla ziraatın yeraltı mekanizmasının yok edilişi, sadece mahalli üretim oranına etki etmeyecek ayrıca bu sektörün gelecekteki gelişimini ve istihdam edeceği işçi sayısını da etkileyecektir.

İsrail ambargosu yüzünden ticari alışveriş de etkilenmiştir. Bu ambargo yüzünden İsrail, uluslararası pazarlara geçit yolları kapanmış ve İsrail limanlarından ihracat yapılamaz olmuştur. Ayrıca Filistin mallarının İsrail limanlarında alıkonması, Filistin yönetiminin bunları almak için milyonlarca dolara varan masraflar yapmasına yol açmıştır. Öte yandan turizm sektörü yıkıma uğratılmıştır. İsrail'in düşmanca tavrı, bir çok turizm işletmesine, bombalamak yok etmek ya da işgal etmek şeklinde elini uzatmıştır. Bu yüzden içinde oteller, lokantalar ve turistik ulaşım vasıtaları olmak üzere bu sektör tam bir yıkıma  uğramıştır. Özellikle İsrail düşmanlığı yüzünden ortadan kalkan istikrarsızlık turizm mevsimini vurmaktadır.

İsrail'in Filistin üzerindeki şiddetli ambargosundan iş sektörü de etkilenmiştir. 130 bin Filistinli işçi Yeşil Hat'tın içinde yer alan fabrikalarına gidememektedirler. Sanayi ve inşaatta lazım olan hammaddelerin Filistin'e girmemesi iş sektörünü olumsuz olarak etkilemektedir. Nitekim işsizlik oranı intifadadan önce yüzde 10 iken, intifadadan sonra yüzde 56'ya çıkmıştır. İntifadadan bu yana bütün mali sektörler büyük zararla karşı karşıya kalmıştır. Bu zarar Filistin Maliye Bakanlığı'nın tespitlerine göre şu ana kadar 5.200 milyon dolara varmıştır. Bunun yanında 570 şehit verilmiş, 26.500 kişi de yaralanmıştır. Yoksulluk sınırı altında yaşayanların oranı, intifadadan önce yüzde 22 iken, intifadadan sonra bu oran yüzde 65'e ulaşmıştır.

İsrail'in Filistin halkına olan bu düşmanlığına karşı, Arap ülkeleri devlet başkanları ve kralları 21 Ekim 2000 tarihinde Kahire'de el-Aksa zirvesi olarak adlandırılan özel bir zirve tertip etmişlerdi, bu zirvede Suudi Arabistan hükümetinin önerisi ile iki fon oluşturulmuştur. Kudüs fonu ismini taşıyan birinci fona 800 milyon dolar tahsis edildi. Bununla Kudüs'ün Arap ve Müslüman kimliğini destekleyen programların geliştirilmesi, bu kimliğin yok edilmesinin önüne geçilmesi ve Filistin halkının İsrail ekonomisine tabi olmaktan kurtarılması amaçlanıyordu. El-Aksa İntifadası fonu adını taşıyan ikinci fona ise 200 milyon dolar tahsis edildi. Bu fonla da şehit ailelerine infakta bulunulması, çocuklarının korunması ve eğitimi amaçlanıyordu. Bu miktarlar, Filistin halkına isabet eden direk ya da kötü ekonomisinden kaynaklanan dolaylı zararın beşte birini ancak karşılamasına rağmen, Arap ülkeleri zirvede verdikleri sözlerinde durmadılar. Çünkü verilen taahhüt daha sonra bir milyar dolardan 695 milyon dolara indi. Şu ana kadar 21 Mayıs 2001 tarihi itibari ile Arap ülkeleri adı geçen her iki fona sadece 50.379 milyon dolar ödemiştir. Ödenen bu miktar Haziran ayının sonu itibariyle 385 milyon dolara varmıştır.

Eğitimle İlgili Zorluklar

- Filistin'de öğrenci sayısı her geçen gün artmaktadır. Öğrencilerin başarı düzeyi son derece yüksektir. Bunların içerisinde öğretmenliğe yönelenlerin oranı da yüksektir. Bu oran erkek ve kız öğrenciler arasında aynıdır. İntifadadan önce eğitime adım atmayanların oranı en düşük derecede idi. Ana okullarına başlayan çocukların sayısı da artmakta idi.

- Eğitime olan rağbet ve öğrenci sayısının fazlalığı, sıralarda sıkışıklığa neden olmakta bu da eğitimin kalitesini düşürmektedir. Ayrıca ikili eğitim (sabah-öğlen) veren okullar da mevcuttur. Kimi okul binaları da ihtiyacı karşılamaktan uzaktır.

- Öğretmenler düşük ücretlerle çalışmakta, bu da görevlerini yerine getirmede onları olumsuz olarak etkilemektedir. Öğretmenlerin çoğu fakirlik düzeyinde bulunmaktadır. Öğretmenlerin geçim şartlarının düzeltilmesi, yüksek bir eğitim düzeyine ulaşılması açısından öncelik arz etmektedir.

- İşgal kuvvetlerinin okul binalarına zararları dokunmakta ve okula devam hususu üzerinde olumsuz etkileri bulunmaktadır. İsrail ordusu öğrenci ve öğretmenleri rahatsız etmekte kimilerini de öldürmektedir. Eğitimin gelişmesi için, bu sektörün koruma altına alınması ve bu sektöre yönelik talanın durdurulması öncelikli olarak gerekmektedir.

- Filistin toplumunun gelecekteki bilimsel çalışmalara olan ihtiyacının belirlenmesi güçtür. Bunun nedeni Filistin Devleti'nin siyasi ve iktisadi bakış açısının net olmamasıdır.

- Filistin üniversiteleri müzmin mali sorunlarla karşı karşıyadır. Bu da üniversitelerin ayakta kalıp kalmayacaklarına ilişkin bazı soru işaretlerini beraberinde getirmiştir. Çünkü üniversitelerin maliyenin imkanı oranında maliyeden pay almaları gerekmektedir ancak; maliye zayıf olduğu için bu oran çok düşüktür. Ayrıca üniversiteden mezun olan başarılı kişilerin elde ettikleri karın bir kısmının üniversiteye geri dönmesi gerekmektedir.

- Filistin yüksek öğretiminin bir gerileme içinde olduğu yönünde gittikçe artan bir inanış vardır. Bu da yüksek öğrenim kurumlarına öğrencilere karşı ek bir sorumluluk yüklemektedir. Öncelikle üniversitelere yeni giren öğrencilerin üniversite öncesi okullardaki eksikliklerinin giderilmesi gerekir ki, hem bilgili hem de kültürlü öğrenciler mezun olabilsin.

- Anlatıma dayalı öğretim metodunun tek öğretim metodu olmasından vazgeçilmesi ve bilgi yığınına dayalı öğretim metotlarına bilgilerin sınırlandırılması çerçevesinde çeki düzen verilmesi gerekmektedir.

- Mesleki eğitime önem verilmesi, halk ve öğrenciler arasında teşvik edilmesi ve bunun için bütün yolların denenmesi gerekmektedir.

- Yüksek öğrenimin ülke gelişmesine katkı sunması gerekir. Bunun için yüksek öğrenimin iyi bir düzene sokulması, devamlı bir ilerlemenin olması, teknik ve modern ilimlere yöneltilmesi, yüksek öğrenimin işsizliğe engel olması ve gelişmiş teknolojileri kullanabilen mezunların verilmesi gerekir.

Ekonomik Zorluklar

İntifada başlar başlamaz, İsrail toplu bir ceza olarak Filistin bölgesini kuşatıcı bir abluka altına aldı. Filistin şehirlerini birbirinden ayırdı ve abluka altındaki Filistin halkına karşı her türlü kuvveti kullandı. Bunun sonunda binlerce şehid, onbinlerce yaralı ortaya çıktı. Tıbbi ekiplere düşmanlık edildi. Kamusal ve özel binlerce yapı yıkıldı. Ziraat alanına giden yollar yıkıldı, bir buçuk milyon meyve ağacı tahrip edildi. Sivillerin mal ve mülklerine el konuldu. Tüm bunlar Filistin ekonomisini yok etmek için belli bir program dahilinde yerine getirildi. Amaç daha gelişmiş İsrail ekonomisine muhtaç bir Filistin ekonomisi oluşturmak ve bağımsız bir Filistin devletine giden tüm yolları kapamaktı.

İsrail'in Filistin topraklarında uyguladığı ambargo ve düşmanlık üzerine kurulu siyaseti, Filistin halkının ekonomik şartlarının kötüleşmesi ve büyük hasarlar gören ve hala görmeye devam eden Filistin ekonomisinin daha da kötüleşmesini beraberinde getirmiştir. Günlük hasar 8 milyon dolar ile 20 milyon dolar arasında değişmektedir. Her ne kadar farklı kaynaklarda Filistin ekonomisini ve toplumunu etkileyen direk ve dolaylı zararlar ile ilgili farklılıklar varsa da şurası bir gerçektir ki Filistin kaynaklarına göre Filistin ekonomisi zarar içindedir. Hatta mahalli üretim ortalaması göz önüne alındığında bu zararın vahameti ortaya çıkmaktadır. Söz konusu zararlar şu şekilde sıralanabilir:

1. Cari Hasarlar:

Yerel tahıl üretim ve satışı ile Siyonist bölgedeki işçilerin gördükleri zararlar.

- Yerel Tahıl Üretimindeki Zararlar: Yıllık genel üretim miktarı 5.400 dolar. Yılık çalışma günleri 312 olduğuna göre günlük üretim miktarı 17.307.692 dolardır. Buna göre günlük hasar (17.307.692x70):100=12.115.384'tür ve 29 Eylül 2000 tarihinden 31 Temmuz 2002 tarihine kadarki hasar 6.966.345.000 dolardır.

- İsrail'deki Filistinli İşçilerin Zararları: Filistin Maliye Bakanlığı'nın verilerine göre Yeşil Hat'taki Filistinli işçilerin sayısı -Kudüs'tekiler hariç- 120 bine varmaktadır. Bu işçilerin günlük üretim miktarı 3.270.000 dolardır. 3.270.00 dolar x 506 iş günü= 1.654.620 dolar.

İşçilerin maaşlarından kesilip sağlık sigortalarına aktarılan miktarda buna ilave edilmelidir. Son 22 ayda bu miktar yaklaşık 110 milyon dolara varmıştır. Buna göre toplam zarar 1.764.620.000 dolardır.

2. Dolaylı Mali Zararlar

Milli Servet İle İlgili Zararlar

Bundan maksat İsrail'in kamusal ve özel mülkiyetlere yönelik tertip ettiği kasti saldırı ve yıkımlardır. Buna ek olarak tarım sektörü, meyve ağaçları, su kaynakları, sulama şebekeleri, tarlalar, yer altı zenginliği, vatandaşların evleri, resmi binalar, çeşitli ulaşım araçları ve fabrikalara yönelik yıkım ve tahribatlar verilebilir. Bu tahribatlar 1050 milyon dolar zarara yol açmıştır.

Kaybedilen Fırsatlar

3.006 milyon dolar civarında bir değer biçilmektedir. Bu miktar zenginliğin artması ve Filistin'in dünya çapında gelişmesi için yapılmış olan masraflardır. Bu miktarın içinde projelerin iptali veya geciktirilmesinden kaynaklanan zararlar da yer almaktadır ki bu projelerde bir çok işçi çalıştırılmaktaydı. Böylece Filistin gelişme fırsatını kaybetmiştir. İsrail'in düşmanlığı sonucu uğradığı bu zararları tazmin etmek için en azından 5 yıl gibi bir süre gerekmektedir.

Ekstra Mali Yükler

Filistin yönetimi sağlık, ekonomik ve toplumsal alanda ekstra ekonomik yükler yüklenmektedir. Sağlık alanındaki yükler yaralıların tedavi ve taşımaları, seyyar hastanelerin inşası olarak ortaya çıkmaktadır. Bunların yanı sıra şu hususlar ekonomik yük olarak göze çarpmaktadır: İşsizlik, fakirleşme oranının artması, üretimin durması, refah düzeyinin düşmesi, iş fırsatlarının olmaması, şehit, yaralı ve esir ailelerinin geçimlerinin sağlanması, evleri yıkılan esirlere barınak temin edilmesi, belediye hizmetleri, eğitim hizmetleri, İsrail limanlarında bekletilen ham maddelerin nakliyatı ve işlerinin kaybeden işçilere yapılan yardımlar. Tüm bu alanlarda ortaya çıkan zarar 700 milyon dolara varmaktadır. İsrail tarafından alıkonulan ve Filistin tarafına geçmesi engellenen ekonomik miktar ise 1 Temmuz 2002 tarihi itibari ile 700 milyon dolar olarak ölçülmektedir.

Dolaylı mali zararlar böylece 2.571 milyon dolara ulaşmış olmaktadır. 23 Mart 2000-31 Temmuz 2002 tarihleri arasında İsrail'in düşmanlığı ve ambargosu sonucu Filistin ekonomisini etkileyen dolaylı zararlar 2. 571 milyon dolara varmaktadır.

Sağlık İle İlgili Sorunlar

Öncelikle İsrail işgal güçlerinin Filistinli yaralıların yardımına koşan ilk yardım ekiplerini rahatsız etme ve ambulansların olay yerine ulaşmasını hususiyetini az görmemek gerekir. İşgal güçleri tıbbi ekipleri ve ambulansları ateşe vermektedir. Ayrıca dost ülkelerden gelen tıbbi yardımları engellemeye çalışmaktadır. Bunu geçiş yollarını ve öncelikle uluslararası Gazze Havaalanını kontrolünde tutmakla yerine getirmektedir. İsrail'in geçiş iznini bekleyen yardımlar hala mevcuttur.

Gazze'deki devlet hastanelerindeki gözlemler sonucu ortaya çıkmıştır ki, hastaneye başvuranları ilk olarak karşılayan değişik alanlarda uzman ekipler bulunmaktadır. Özellikle genel cerrahi uzmanları, sinir hastalıkları, fizik tedavisi, uyuşturucu alanlarında uzmanlar bulunmaktadır. Bunlara hemşirelerde gerekli yardımı yapmaktadırlar. Hastaneler kendilerine sıkça başvuran ağır yaralıları tedavi etmede yeterli olduklarını kanıtlamışlardır. Bununla beraber bazı eksikliklerde vardır:

1. Acildeki tıbbi ekipler bazı durumlarda "MR" gibi tıbbi gereçlere ihtiyaç duyabilmektedirler ki bunun için hastalarını komşu devletlere yönlendirmektedirler.

2. İlk yardım ekiplerindeki personel sayısı son derece azdır. Hatta başta Kızılay olmak üzere bir çok sağlık kuruluşu personel sayısı artırma yoluna gitmiştir. Kızılay'daki personel sayısı intifadadan önce 250 iken daha sonra 750'ye ulaşmıştır.

3. İntifada döneminde artan yaralanma olayları sağlık personelinin bu tür problemleri çözmede yetersiz kaldığını ortaya koymuştur. Yaralılar ile ilgili ilk veriler, yaralıların yüzde 25'inin müzmin bir hastalığa yakalandıklarını ortaya koymaktadır. Bu veri sağlık merkezlerinin yetersizliğini ortaya koymaktadır.

4. Yaralı sayısı günlük artmasına rağmen Sağlık Bakanlığı'na ait depolarda büyük oranda ilaç eksikliği bulunmaktadır.

5. Yaralı sayısının fazlalığından dolayı bazı hastanelere ait kan merkezlerindeki stoklar bitmek üzeridir.

6. Gazze Şeridi'ndeki bazı hastaneler ilaç yetersizliğinden dolayı hastalarını Mısır'daki hastanelere sevk etmek zorunda kaldığı gibi, Batı Şeria'daki hastaneler de hastalarını İsrail'deki hastanelere sevk edemedikleri için Ürdün'e sevk etmek zorunda kalmaktadır.

7. İlk yardım ekipleri yaralıları olay yerinden taşımak için büyük bir efor harcamaktadırlar. Ne var ki ambulansların yetersizliği, özellikle kısa bir zaman dilimi içinde yaralı sayısının arttığı durumlarda taşıma işini güçleştirmektedir.

Sanayi İle İlgili Problemler

29 Eylül 2000 tarihinde intifadanın başlaması ile Filistin ekonomisi önceden benzerini görmediği problemlerle karşılaşmıştı. Çünkü hem Gazze Şeridi hem de Batı Şeria kuşatılmış durumda idi. Filistin'in dış dünya ve İsrail ile olan ilişkileri kesilmişti. Ayrıca Filistin şehirleri kuşatılmış ve şehirlerin birbirleriyle olan ilişkisi kesilmişti. Düşman İsrail tüm Filistin şehir, köy ve çadır kentlerini yerle bir ediyordu. Filistin ekonomisi tüm bunlardan büyük zararlar gördü.

Bu ağır şartlar ve 21 aydan fazla bir süredir devam etmekte olan İsrail kuşatması sonucu, sanayi sektörü gerilemeye devam etmektedir. Çünkü fabrikalarda işlenen ham maddenin yüzde 90'ından fazlası dışarıdan, İsrail geçiş noktaları ve limanlarından ithal edilmektedir. İsrailli yetkililer Filistin ekonomisini vurmak amacıyla limanlarında bekleyen Filistin mallarının teslimi hususunda büyük zorluklar çıkarmaktadır. Ayrıca Filistinli vatandaşlar için önemli bir gelir kaynağı olan Yeşil Hat'taki fabrikalarda çalışma oranı da işgal sebebi ile önemli oranda düşmüştür.

İntifada'dan bu yana İsrail işgali ve işgal güçlerinin insanlık dışı davranışları sonucu sanayi sektörüne aşağıdaki darbeler vurulmuştur:

1. Ham maddelerin Filistin'e girişine izin verilmemesi.

2. İmal edilen malların ihraç edilmesine izin verilmemesi.

3. Elektrik hatlarının sık sık kesilmesi.

4. Mevcut anlaşmalara aykırı olmasına rağmen sanayi alanlarında çalışma önünde engeller çıkartılması ve ham maddelerin girişi ile imal edilen maddelerin dışarıya çıkışının engellenmesi.

5. İşçilerin Filistin şehirlerinin kuşatılması sonucu iş yerlerine gidememeleri.

6. Kuşatma neticesinde Filistin şehirlerinin aralarında gerçekleştirdikleri iç ticaretin sona ermesi.

7. Kalkınma/gelişme fırsatlarına vurulan darbeler sonucu önel sektörün gördüğü zararlar. Gelecekte bunun olumsuz etkilerinin ortadan kaldırılması kolay olmayacaktır.

Gıda İle İlgili Zorluklar

Hiçbir zaman Filistinli çocukların durumu bugünlerden daha kötü olmamıştır. İsrail düşmanca tavırlarıyla çocukları öldürmekle yetinmemiş, yaşamdan en ufak bir tat almalarına da engel olmuştur. Filistinli çocuklar, İsrail'in kuşatması sonucu ortaya çıkan yetersiz beslenme, kötü sağlık koşulları gibi bir çok sorunla karşı karşıyadır. Amerikan "Can Hubigenz Üniversitesi"nin yaptığı bir araştırma ortaya koymuştur ki; beş yaşın altındaki çocukların yüzde 20'si kansızlık, zayıflık, gelişme sorunu, boyun uzamaması gibi tamamı yetersiz beslenmeden kaynaklanan hastalıklarla karşı karşıya bulunmaktadır. Sağlık kurumlarının gerekli tedaviyi yapamaması ileride ciddi hastalıklar doğuracaktır. Uluslararası toplum, İsrail işgalini durdurmaz ve hastalıkların tedavisi için Filistin hükümetine maddi destekte bulunmazsa bu sorunun çözümü güçleşecektir. Gerek uluslararası kuruluşların gerekse Filistin Sağlık Bakanlığı'nın raporları, Filistinli çocukların karşı karşıya oldukları yetersiz beslenme ve özellikle de kansızlık sorununun asıl nedeninin İsrail işgali ve düşmanlığı olduğunu ifade etmektedirler. İsrail işgali 2000 yılında yüzde 12 olan işsizlik oranının 2002 yılında yüzde 65'e yükselmesine neden olmuştur. 2000 yılında yüzde 13 olan fakirlik oranı 2002 yılının ortalarında yüzde 70'e yükselmiştir. Bunların neticesinde Filistinli aile büyük sıkıntılar çekmiştir. Filistinli aile yemek-içmek gibi temel ihtiyaçlarını, özellikle çocukların temel gıdaları olan süt, yumurta ve et ihtiyaçlarını karşılayamaz duruma gelmiştir.

Yetersiz Beslenme İle Karşı Karşıya Olan Çocukların Oranı

Filistin İstatistik Enstitüsü Amerikan "Con Hobignez Üniversitesi" Sağlık Bakanlığı uzmanları ve sağlık sorunlarına ilgi duyan yerli ve yabancı diğer bazı kuruluşların en son yaptıkları araştırmalara göre, beş yaşın altındaki Filistinli çocukların yüzde 20'si kansızlık, boy kısalığı, zayıflık, gelişememe -ki bunların hepsi yetersiz beslenmeden kaynaklanmaktadır- sorunları ile karşı kaşıya bulunmaktadırlar.

Aynı kuruluşlar Filistinli hamile kadınların yüzde 50'sinin yetersiz beslendiklerini ve bunun neticesinde hem kendilerinin hem de karınlarında taşıdıkları ceninlerin hayatlarının tehlike de olduğunu beyan ediyorlar.

"Meram" kuruluşunun kötü beslenme ve çocuklar ile kadınlar üzerindeki etkisi konulu araştırması sonucu ortaya çıkmıştır ki yetersiz beslenen çocukların yüzde 13'ü ciddi hastalıklarla, yüzde 40'ı ise orta/hafif düzeyde hastalıklarla karşı karşıyadır. Kadınların ise, yüzde 10'u şiddetli/orta, yüzde 50'si ise hafif hastalıklarla karşı karşıyadır.

Filistin Sağlık Bakanlığı'nın 2002 Ağustos'unda yayınladığı yıllık sekizinci raporunda ortaya çıkmaktadır ki, 2002 yılında, 2000 yılına göre yüzde 125.6 oranında yetersiz beslenme hususunda artış olmuştur.

Yetersiz Beslenme Sonucu Ortaya Çıkan Hastalıklar

Yetersiz beslenmenin çocuklarda yarattığı hastalıkları sıralamak güçtür. Zira beslenme çocuğu bedeni, akli ve ruhi olarak etkileyen bir faktördür. Biz burada fiziki üç hastalığa değinmekle yetineceğiz.

Kansızlık: Kansızlık ya da anemi çocuklarda yetersiz beslenmeden dolayı görülen hastalıkların en yaygın olanıdır. Sağlık Bakanlığı'nda acil önlemler müdürü olarak görev yapan Dr. Abdülcebbar et-Tayyibi'nin verdiği şu istatistikler bu hususu teyid etmektedir: Beş yaşın üzerindeki çocukların yüzde 45'i ve 45 yaşın altındaki hamile kadınların yüzde 55'i anemi hastasıdır. Çocuklarda ise bu oran yüzde 19.7'dir. Bu hastalığın yaygınlığı –Gazze Şeridi'nde yüzde 18.9, Batı Şeria'da ise yüzde 20.9 oranındadır. 15-49 yaşları arasındaki kadınlarda bu hastalığın oranı Gazze Şeridi'nde yüzde 12, Batı Şeria'da ise yüzde 9'dur.

Boy Kısalığı: Yetersiz beslenme anemi hastalığına neden olduğu gibi, çocuklarda vücudun gelişmemesine de neden olmaktadır. Adı geçen Sağlık Bakanlığı'na ait sekizinci rapora göre, beş yaşın altındaki çocuklarda bu hastalık yüzde 7.7 oranın da bulunmaktadır.

Zafiyet: Yine adı geçen rapora göre, aynı yaş grubundaki çocuklarda yetersiz beslenmenin neden olduğu zafiyet hastalığının oranı yüzde 2.7'dir.

Yetersiz Beslenmenin Yaygın Olmasının Nedenleri

İki yıldan beri devam eden İsrail'in Filistin topraklarını işgali ve kuşatması beraberinde işsizlik ve fakirlik oranının giderek artmasını getirmiştir. İşsizlik oranı yüzde 65'lerin, fakirlik sınırının altında yaşayanların oranı da yüzde 70'lerin üzerine çıkmıştır. Uluslararası kuruluşların temsilcilerinin de tanık olduğu üzere, ekonomik şartların bozulmasının tek nedeni İsrail kuşatmasıdır. Filistin'deki insan hakları temsilcisi "D. Con Docard"ın da ifade ettiği budur. Docard'ın ifadelerine göre Filistin'in yaşadıkları, Güney Afrika'nın yaşadığı etnik temizlikten de daha kötüdür.

İşgalin sonuçları sadece işsizlik ve fakirlik değildir. İşgal dolayısıyla Filistin'de çarşı-pazarda gıda maddeleri bulunmaz duruma gelmiştir. Amerikan Gelişme Enstitüsü ve "KIR" kuruluşunun araştırmalarına göre Filistin halkı, çarşı-pazardaki her türlü gıda yoksunluğundan büyük bir sıkıntı çekmektedir.

Çeviren: Dılşad Cudi

BU SAYIDAKİ DİĞER YAZILAR