Tüm dünya haftalardır domuz gribini konuşuyor. Şimdilik hastalık virüsü değil ama Batı merkezli bir telaş ve panik havası uluslararası medya aracılığıyla yeryüzünün tamamına sirayet etmiş durumda. Ortalıkta bulaşıcı bir hastalık, bir tehdit var. Dolayısıyla tedbir almak lazım, tamam! Ama ilginç değil mi? Bunca telaşa, hummalı kampanyaya neden olan domuz gribinden bugüne dek ölenlerin sayısı tek bir ABD füzesinin öldürdüğü Afganlı sayısı kadar değil. Mayıs ayının ilk haftasında Afganistan’da artık sıradan hale gelen ABD’nin “yanlışlıkla gerçekleştirdiği” katliamlardan biri daha yaşandı. Ferah vilayetinde çoğu çocuk olmak üzere 140 kişi can verdi ve ne acıdır ki bu canilik uluslararası medyada sadece tek bir gün haber olabildi.

Oysa aradan seneler geçmesine rağmen Madrid saldırılarını unutabilmiş değiliz. Aynı şekilde Londra metrosunu hedef alan eylemler de asla unutulmadı, unutturulmayacak! Tablo alabildiğine açık ve net: Ölüler onlardan olunca yıllar, on yıllar boyu hesap vermek durumunda kalıyoruz. Ama bizim ölülerimiz ise söz konusu olan “pardon” demeleri yetiyor hesabın kapanması için! Doğrusu bu ikiyüzlülük, bu çifte standartçılık en az emperyalist katliamların kendisi kadar insanlık dışı ve alçakça!

Ne yazık ki, Müslüman halklara reva görülen bu zalimlik en başta işbirlikçiler marifetiyle mümkün kılınmakta ve coğrafyamızı hedefleyen emperyalist işgal ve saldırılar işbirlikçilerin katkısıyla aralıksız sürmekte. Pakistan ordusunun yaklaşık bir aydır Svat vadisinde mevzilenmiş Taliban güçlerine karşı Batılı efendilerinin desteğiyle sürdürdüğü operasyon bu durumun somut bir göstergesi. Bir lejyoner ordusu gibi ABD ve AB’den aldığı milyar dolarların karşılığı olarak Pakistan ordusu acımasız bir katliam yürütüyor. Ama Zerdari yönetiminin ABD desteğiyle halkına savaş açmış bir iktidarın ömrünün çok uzun olamayacağını anlaması için inşallah çok uzun bir zaman gerekmeyecek.  

Son haftalarda İstanbul arka arkaya Filistin merkezli önemli toplantılara ev sahipliği yaptı, İslam dünyasından değerli misafirler ağırladı. Bu toplantılar için Türkiye’ye gelen çeşitli İslami şahsiyetler ve hareket temsilcileri ile irtibat ve diyaloglarımızda Filistin, Irak, Pakistan gibi coğrafyalarımıza dair son gelişmeler hakkında bilgi sahibi olma, aynı zamanda perspektifimizi de aktarma imkanını yakaladık. Bu çerçevede gerçekleştirdiğimiz 2 söyleşiye, Irak’tan Cevad Halisi ve Filistin’den Raşa Rantisi’nin gözlem ve değerlendirmelerine bu sayımızda yer veriyoruz.

Yaz dönemiyle birlikte genelde insanlarımızın rehavet havasına girdikleri bir vaka. Dergimizin okunurluğunu da etkileyen bu duruma karşı şimdiden tüm okuyucularımızı daha aktif ve hassas olmaya çağırıyoruz. Haksöz’ü mevsimsel gelgitlerin insafına terk etmeyelim. Küresel istikbar ve cahiliye saldırısına karşı sahih, net bir İslami perspektifle olayları, gelişmeleri değerlendirmeyi ve bilgiyi söze, sözü eyleme dönüştürmeyi şiar edinmiş dergimize her ortamda sahip çıkalım, sesinin daha gür çıkmasına ve daha ötelere taşınmasına katkıda bulunalım. Temmuz sayımızda birlikte olmak dileğiyle, Allah’a emanet olun!