1. YAZARLAR

  2. Tom Dale

  3. Hortlayan İşkence Mısır'ı Geriyor!

Hortlayan İşkence Mısır'ı Geriyor!

Haziran 2014A+A-

Kahire sokaklarında gözaltına alınıp, hapse tıkılmanız ve işkence görmeniz işten bile değil!

Tom Dale

Cihad el-Hayat adlı Mısırlı bir hanım, şehir merkezinde bir metro istasyonunda bekliyorken, yoldan geçen bir adam üzerindeki taşıdığı rozeti göstererek bağırmaya başladı. Polis hemen onu aldı. Serbest bırakılmasının üzerinden iki ay geçmişti ama kırılan kolu, çenesi ve bir bacağı hala sarılıydı. Çeşitli sebeplerle birçok kez dövülmüş, aç bırakılmış ve zorla gebelik testi uygulanmıştı.

Cihad el-Hayat'ın taktığı rozetin üzerinde dört parmağını gösteren bir el işareti vardı. Geçen yıl Rabia Meydanında katledilen 900’den fazla İslamcı protestocuyu hatırlatmak için kullanılan sembol… Bu sembol onun hükümete muhalif olduğuna işaret ediyordu. Tutuklanması için başka gerekçeye ihtiyaç duyulmadığını söylüyordu.

Ülkedeki en muteber insan hakları kuruluşu olan Mısır Ekonomik ve Sosyal Haklar Merkezine göre, Cihad el-Hayat, ordunun eski cumhurbaşkanı ve Müslüman Kardeşler Teşkilatının bir mensubu olan Muhammed Mursi'yi görevden uzaklaştırdığı geçen yıl Temmuz ayından bu yana tutuklanan 21.000 kişiden sadece birisi.

O günden bu yana, tutuklulara uygulanan şiddetin rutinleşmesi, Mursi destekçilerinde ordu destekli resmi otoriteye karşı giderek büyüyen bir öfke dalgası meydana getirdi ve geçen yaz meydana gelen darbeden bu yana kendisinden korkulan güvenlik güçlerine belirgin bir dokunulmazlık sağladı.

2011'de Hüsnü Mübarek’e karşı meydana gelen Arap Baharı devrimi sırasında kitlelerin ateşine yakıt sağlayan ve onlarca yıldır İslamcıları yıldırmak için kullanılan gözaltında işkence olgusu, intikam hırsı ile tekrar ortaya çıkmış oldu.

Tutuklular ve aileleriyle yapılan bir dizi görüşme dayağın, kırılmış kemiklerin, her iki cinsiyete karşı gerçekleştirilen cinsel taciz ve zorla gebelik testi uygulamalarının boyutlarını ortaya koyuyor. Yine bazı insan hakları grupları düzenli avukat görüşmelerinin engellenmesi ve 6 ay ya da daha uzun süre bir suçlama olmaksızın tutuklu bulunma durumlarını rapor ediyorken, bazıları da elektrikle işkence nedeniyle ölümler olduğunu bildiriyor.

Mısır hükümet sözcüsü Dr. Bedir Abdüllati'nin 11 Şubat'ta yaptığı bir basın toplantısında Global Post haberinde yer alan ve İçişleri Bakanlığınca reddedilen işkence iddiaları ve bu ailelerin durumları hatırlatıldığında, bu konudaki ısrarlı sorulara cevap vermedi. Mısır'ın Ocak ayında onaylanan yeni anayasasına göre işkence suç sayılıyor.

Birçok insan hakları örgütüne göre ise ordunun yönetime el koyduğu 3 Temmuz'dan bu yana sadece polis tacizleri değil, işkence vakaları da tavan yaptı.

İşkence ve taciz haberlerini toplayan ve karşılaştıran “İşkencesiz Ulus” adlı bir kampanyanın koordinatörü Hend Nafaa, "30 Haziran'dan önce günde ortalama bir dosya olurdu ama 30 Haziran’dan sonra günlük 10 ila 20 durumu belgeliyoruz." Diyor ve ekliyor: “Grubun ilgilendiği her "dosya", kurbanın kendisi, ailesi veya hâlâ tutuklu ise avukatı ile yapılan ifadelerle doğrulanan bir işkence durumuna dayanıyor. İşkence öyle sıklaştı ki, bir ideolojiye, bir sisteme dönüştü."

Hâlâ koltuk değneği ile yürümeye çalışan Cihad el-Hayat da buna katılıyor. Kendisi gözaltında iken uğradığı tacizleri topluma açıklayabilen ender kadınlardan biri. Gözaltı sürecinde yaşadığı en acı veren tecrübelerden birisini de hastaneye götürülüp, eğer kan alınarak yapılan gebelik testine izin vermezse, kendisine bir doktor tarafından fiziksel olarak "bekâret kontrolü"  prosedürü uygulanacağı söylendiğinde yaşamış ve artık pes etmiş.

Gözaltında bekâret kontrolü uygulaması iddiaları, 2011'deki Mübarek karşıtı protestolar sırasında ortaya çıkmış ve gözaltına alınan bir grup kadına askerî hekimler tarafından bu prosedürün uygulanması, neticede prosedürün yasaklanmasıyla sonuçlanan resmi bir soruşturma başlatılmasına sebep olmuştu. Mısır Genelkurmay Başkanı General Abdulfettah es-Sisi, bu teste "kızları tecavüzden, askerleri ise tecavüz suçlamalarından korumak için" başvurulduğunu iddia etmekteydi.

Uluslararası Af Örgütü Mısır araştırmacısı Dinan et-Tahawi, "gebelik testleri rutin olarak yapılmakta, hiçbir zaman bitmedi." diyor. İşkencesiz Ulus grubundan Nafaa ise bu testlerin asıl nedeninin insanları küçük düşürme, aşağılama olduğunu savunuyor. Hükümet sözcüsü ise bu içerikteki soruları yanıtlamadı.

Mısır hapishanelerinde verilen yiyecekler oldukça az, gıda olarak tüketilemeyecek kadar kötüdür. Diğer birçok mahkûm gibi Cihad el-Hayat da gıda olarak ailesinin getirdikleri ile idare etmeye çalışmış. Ama kendisinden hoşlanmayan bir gardiyan ona gelen yemekleri sürekli kendisi yemiş.  Altı ay boyunca beş değişik polis karakolu ve hapishanede tutulmuş.

Avukatının tavsiyesi ve kendisini kötü hissettirmesi nedeniyle, bacağının ve çenesinin kırıldığı olayı anlatmayı istemedi.

Eşref Guneym, Kahire'ye üç saat mesafede bulunan İbsis kasabasında ailesi ile yaşıyor. 17 yaşındaki oğlu Hamza, yeşil Nil deltasında bulunan küçük bir kent olan Ator'da hükümet karşıtı bir gösteride tutuklanmış. Tutuklandıktan birkaç gün sonra, fotoğraf makinesi bulundurmanın yasak olduğu karakol ve hapishanelerden birinden, Hamza'nın fotoğrafları Facebook'a sızdırılmış.

Fotoğraflarda gözleri morarmış bir halde idi. Diğer tutukluların da vücut ve kafalarındaki yaralar görülüyordu.

Hemen hepsi çok genç olan bu tutuklular arasında bazıları ancak 14 yaşında olabilecek kadar küçüklerdi. Mısır yasalarına aykırı olmasına karşın Hamza şu anda yetişkinlerle birlikte Mansura Cezaevinde kalıyor. Cezaevi yönetimi hücrelerdeki disiplinin sağlanması görevini genellikle uzun süredir tutuklu bulunan, çoğunlukla cinayetten hüküm giymiş kişilere devrediyor.

Guneym, karakollarda oldukça yaygın bir uygulama olan ve görüşülen birçok kişinin varlığını doğruladığı "hoş geldin partisi" neticesinde meydana gelen dayağı öğrendiğinden bu yana çocukları hakkında oldukça endişe duyduklarını söyledi. Cezaevlerinde uygulanan şiddet genellikle karakollarda uygulanandan daha hafif kalıyor.

Hamza'nın bir arkadaşı, tutuklama ve dayağın dışarıdaki diğer yaşıtları üzerinde oldukça tesirli olduğunu ve onların otoriteye karşı öfkelerinin artmasına sebep olduğunu söylüyor.

Pazar günü, cezaevinden sızdırılan bir video, pis ve sıkışık cezaevi koşullarını ve tutukluların kötü muamele konusundaki şikâyetlerini gösteriyordu. Adı açıklanmayan bir kişi "Beni dövdüler, elektrik verdiler, anlatamayacağım şekillerde bana işkence ettiler." diyordu.

Nedim İşkence Kurbanları Rehabilitasyon Merkezinden Aida Seyf ed-Devle, insan hakları örgütlerine ulaşma, onlarla iletişim kurma noktasında İslamcıların sekülerlere nazaran çok daha isteksiz olduklarını söylüyor. Bunun nedenini de İslamcıların birçoğunun bu örgütlerden bazılarının geçen Temmuz'dan beri güvenlik güçlerinin uyguladığı şiddeti desteklediğini düşünmeleriyle açıklıyor.

İşkence kurbanlarının çoğu devrik lider Mursi'nin Cihad el-Hayat ve Hamza gibi İslamcı destekçilerinden oluşmakla beraber, mağdurlar arasında seküler muhalifler hatta tarafsız kişiler de bulunmakta.

Bunların arasında, Kahire şehir merkezindeki sokaklardan birinde 25 Ocak'ta tutuklanan mühendislik öğrencisi Hani Faoly'de var. Birkaç sokak ötedeki protestolara katılmadığını ama polisin kendisini yine de tutuklayıp dövdüğünü söylüyor. Polis onu ve diğer onlarca kişiyi, Abidin Polis Merkezine götürmeden önce, yakındaki bir sinagogda toplamış ve burada da dayak atmaya devam etmiş. Sonunda da kötü şöhretiyle bilinen Kahire’deki Tora Cezaevine götürülmüşler.

Aradan bir aydan fazla geçince, kefaletle serbest bırakılmış ama yine de cinayet ve terör örgütü üyeliği suçlaması ile hakkında dava açıldığını söylüyor. Ama düzinelerce aktivist ile bir koğuşta tutuklu bulunmanın kendisi açısından oldukça etkileyici olduğunu söylüyor.

Gözaltına alındığı yerin az ilerisinde yapılan bir röportajda "Hepimizin aynı anda uyuyabileceği kadar yer yoktu, biz de bu nedenle vardiyalar halinde uyuyorduk ve ekmeğimizi aramızda paylaşıyorduk." diye anlatıyor yaşadıklarını.

Global Post'un Mısırlı resmi görevlilerle yaptığı birçok özel görüşmede, bu kişiler polis ve güvenlik güçlerinin uyguladığı şiddetten kendilerinin de rahatsız olduklarını ama İçişleri Bakanlığının baskısı karşısında ve "ulusal güvenlik" kavramıyla ilişkilendirilen her türlü konuya karşı durmanın zorlukları nedeniyle kendilerini çaresiz hissettiklerini söylediler. İçlerinde Mursi'nin görevden alınmasına destek vermiş olanların da bulunduğu sıradan Mısırlılardan birçoğu da polisin dizginlenmesi gerektiğini düşünüyor. Ama bugüne kadar iktidara gelmiş ve Muhammed Mursi'nin de aralarında olduğu tüm yönetimler İçişleri Bakanlığında köklü bir reform yapmak yerine bu gücü kullanmayı anlık bir avantaj saymışlardır.

İşkencesiz Ulus hareketinden Nafaa, "Bu durum iktidarlara ülkedeki yegâne güç, tek ses olma şansını sağlıyor" diyor.

Global Post / 14 Mart 2014 / Çev: İ. Emre Çetin

BU SAYIDAKİ DİĞER YAZILAR