Hortlatılmak İstenen Despotizm
Erdoğan'ın "aydınlar görüşmesi" ve "Diyarbakır çıkarması" sırasında gerçekleştirilen görece özgürlükçü açılım ile aynı zamana denk düşen/düşürülen ve PKK ile sınırlı yetkilerle mücadele ettiğinden yakınan "askerin talebi" doğrultusunda dile getirilen Yeni Terörle Mücadele Yasa Tasarısı, toplumun her kesimini endişelendiren baskıcı bir yasa tasarısıdır. Sorunları, halkı baskılamak şeklinde çözmek ve her nevi sıkıntıyı halka fatura etmek şeklindeki geleneksel devlet refleksi ile karşı karşıyayız. Tasarının Erdoğan'ın yaptığı görece özgürlükçü açılımın hemen ardından tartışmaya açılması, zamanlama açısından da manidardır. Ayrıca, körüklenen toplumsal çatışmalar ile hortlatılan devletin bölünme paranoyası üzerinden, yasaya toplumsal haklılık/meşruiyet zemini hazırlanmak istenmektedir.
7 Temmuz saldırılarından sonra, terörü önleme konusunda abartılı önlemlerin tartışıldığı demokrasinin beşiği (!) İngiltere'den devşirilen yeni TMY tasarısı, özgürlüklerden rahatsız olan kesimlerin desteğini alırken, sorunları daha fazla özgürlük ilkesiyle çözmeyi amaçladığını deklare eden AK Parti eliyle kanunlaştırılmak istenmesi ise siyasetin bir cilvesi olmasının ötesinde bir anlam taşımaktadır. Tasarı yasalaşırsa "terörle mücadele" adı altında, hak ihlalleri sistematik hale gelecek ve gerçekleştirilen hukuksuzlukları dile getirmek engellenmiş olacaktır.
"Savunma hakkının kısıtlanması, müdafi tayininde sınırlama, gözaltı sürelerini yeniden uzatmak, gözaltına alınanın yakınlarına 12 saat haber verilmemesi, bazı kişiler hakkındaki bilgileri saklamak gibi düzenlemeler ile işkence, kötü muamele ve hak ihlallerine zemin kazandırılmakta ve böylece tüm muhalifler baskı ve işkenceyle sindirilmek istenmektedir.
"Terör örgütünün meşru amaçlar için çalıştığı, amaçları doğrultusunda gerçekleştirilen fiillerin haklı olduğu veya en azından mazur karşılanması gerektiği yönünde kanaat oluşturmaya yönelik faaliyette bulunan kişi, örgütün üyesi olup olmadığına bakılmaksızın altı aydan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır" şeklindeki eski TCK'nın 312. maddesi ve eski TMK'nın 8. maddesini geri getirmeyi amaçlayan düzenleme ile adeta tüm ülkede sürekli bir olağanüstü hal yönetimi amaçlanmaktadır.
Terör suçunun tanımı, örgüt üyesi olmayan kişileri de içine alacak şekilde genişletilerek, terörün tanımında mevcut olan "cebir-şiddet" unsuru kaldırılmakta, cebir-şiddet içermeyen ancak dönemsel şartlara göre "sorun" olarak algılanacak tüm kişi, fikir ve fiillerin "terör suçu ve suçlusu" olması sağlanabilmektedir. Böylece "yaramazlık" yapmayı düşünen vatandaşa gözdağı verilmekte ve testi kırılmadan tokat indirilmek istenmektedir. Tasarının içindeki soyut, muğlâk ifadelerle konjonktüre uygun olarak dilendiği zaman dilenen kişiler ve dilenen eylemlerin cezalandırılması amaçlanmaktadır.
Terörle mücadele yasa taslağı ile PKK'ya karşı elini güçlendirmeyi hedefleyen askeri bürokrasi tüm Kürt halkını "terörist" tanımlamasının içine alabilecek genişletilmiş bir terör tanımına ihtiyaç duymaktadır. PKK ile Kürt sorununu aynı gören askeri bürokrasi gibi tasarıyı tartışmaya açan Adalet Bakanının da Kürt sorununu bir özgürlük ve adalet sorunu değil de güvenlik sorunu şeklinde algıladığı anlaşılmaktadır.
Kürt halkını genişletilmiş terör tanımı içine hapsederek milyonlarca Kürt'ü esaret cenderesi içinde "terbiye etmeyi" amaçlayan bu tasarı aynı zamanda zorlukla kazanılmış tüm hakları geri almayı hedeflemektedir. Kaşıkla himmet buyrulan (!) haklar fazla görülmüş olacak ki kepçeyle geri alınmak istenmektedir.
Tasarı yalnız Kürt halkına dönük bir tehlike değil aynı zamanda düşünen, üreten ve zorbalığa karşı muhalefeti canlı tutan, sistemi temel paradigması üzerinden sorgulayan her kesim için tehlikedir. On binlerce insan terör suçlusu konumuna düşebilir. Tasarının yasalaşması durumunda bütün bir toplum potansiyel terör suçlusu olacaktır.
Dünyayı kocaman bir hapishaneye çevirmeyi hedefleyen emperyalist planın bir parçası olarak değerlendirilmesi gereken Yeni Terörle Mücadele Yasa Tasarısının meclisten geçirilmek istenme nedenlerinden biri de budur. Bu tasarının hayata geçirilmesini engellemek, bu ve yukarıda sayılan tehlikeler dikkate alındığında daha bir hayati gereklilik arz etmektedir.
- Ramazan, Bilinci ve Duyarlılığı Yükseltme Vesilesi Olsun!
- ABD’yi Hezimete Uğratan Irak Direnişi Taifeci Tutumlarla Gölgelenmemelidir!
- Yeni “Terör”le Mücadele Taslağı: Küresel Terörün Yerli Versiyonu
- Hortlatılmak İstenen Despotizm
- Kürt Sorunu ve Milli Reflekslere Kurban Edilen Adalet İlkesi
- Kürt Sorunu Nasıl Oluştu, Adil Bir Çözüme Nasıl Ulaşılabilir?
- İslami Kimliğimiz, İlkelerimiz ve Taleplerimizle Varız, Varolacağız!
- Yaşasın Küresel İntifada
- İntifada’ya Destek Eylemini Ciddiye Almak
- Kocaeli ve Sakarya'da Başörtüsü Eylemleri Sürüyor
- Hacı Ali el-Kaysi: Ebu Gureyb’teki Pelerinli
- Özelleştirmeler ve Neoliberal Muhafazakârlık
- Egemenliğin Kontrol Aracı Olarak Eğitim
- Ezbercilik Terk Ediliyor Ama Resmi İdeolojinin Ezberleri Korunuyor!
- Özgürlük Teolojisinin Evrenselliği ve Filistin Sorunu
- Muhasebe ve Tezkiye İmkanı Olarak Ramazan
- Bir Ramazan Muhasebesi
- Kur’an Ayı Ramazan’ı Gereğince Değerlendirmek
- Hallâc-ı Mansûr ve Hulûl Felsefesi
- Niçin Bizi Sevmiyorsunuz?
- Çocuğun Fıtratı ve Dini Eğitimi
- Bir Yıldız Tut
- Gülmeyi Öğren(e)meden, Ölmeyi Öğrendiler