1. YAZARLAR

  2. Arundhati Roy

  3. Hindistan Hindu-Faşist Bir Teşebbüs Haline Geliyor

Hindistan Hindu-Faşist Bir Teşebbüs Haline Geliyor

Temmuz 2022A+A-

Son birkaç ay içinde, Başbakan Narendra Modi’nin Bharatiya Janata Partisi (BJP) tarafından yönetilen Hindistan eyaletlerindeki yetkililer, hükümet karşıtı protestolara karıştıklarından yalnızca şüphelenilen Müslümanlara ait evleri, dükkânları ve iş yerlerini buldozerle yıkmaya başladı. Bu eyaletlerin başbakanları, seçim kampanyalarında bu politikayı gurur duyarak sergilediler.

Bana göre bu uygulama derinden kusurlu, kırılgan bir demokrasinin muazzam bir halk desteğine sahip suçlu, Hindu-faşist bir girişime dönüştüğü anı işaret ediyor. Artık Hindu tanrıları kılığına girmiş gangsterler tarafından yönetiliyor gibiyiz. Müslümanlar kitaplarında bir numaralı halk düşmanı.

Geçmişte Müslümanlar, pogromlar, linçler, hedefli cinayetler, gözaltı cinayetleri, sahte polis “karşılaşmaları” ve yalan bahanelerle hapis cezasına çarptırıldılar. Evlerini ve iş yerlerini yıkmaksa bu listeye eklenen yeni ve oldukça da etkili bir silah.

Söz konusu uygulamanın hakkında yazıldığına ve bildirildiğine göre buldozerlere intikam alıcı bir tür kutsal güç olarak bakılıyor. “Düşmanı ezmek” için kullanılan devasa metal pençeli bu tehditkâr makineler, efsanevi bir tanrının iblisleri öldürmesinin çizgi roman versiyonu olarak tasvir ediliyor. Söz konusu makine intikam peşindeki yeni Hindu ulusunun tılsımı olmuş durumda. İngiltere Başbakanı Boris Johnson, Hindistan’a yaptığı son ziyaretinde bu buldozerlerden birinin yanında poz verdi. Elbette ki Johnson’ın ne yaptığının farkında olmadığına ve kimi desteklediğini bilmediğine inanmak güç. Başka hangi sebeple bir devlet başkanı, devlet ziyareti sırasında buldozerle poz vermek kadar garip bir şey yapar ki?

Hükümet yetkilileri ise sanki bir tür amme hizmetiymişçesine, Müslümanları hedef almadıkları ve yalnızca yasadışı olarak inşa edilmiş mülkleri yıktıkları konusunda ısrar ediyor. Bu gerekçelendirmenin inandırıcılıkla alakası bile olmamakla birlikte asıl amaçları Müslümanlarla alay etmek ve korku salmak. Yetkililer ve çoğu Hindistanlı, kasaba ve kentlerdeki inşaatların çoğunun yasa dışı ya da sözde yasal olduğunun farkında.

Müslümanların evlerini ve işyerlerini tamamen cezai sebeplerle, ihbarsız, temyiz veya duruşma şansı olmaksızın yıkmak aynı anda birkaç şeyi başarır.

Buldozer döneminden önce, Müslümanlara verilen cezalar kanunsuz çeteler ve cezalandırmaya katılan ya da kanunsuzluğa göz yuman polis tarafından bölüştürülüyordu. Bununla birlikte Müslümanların mülklerinin buldozerle yıkılması sadece polisi değil, belediye yetkililerini; iblis öldürme gösterisini güçlendirmek ve yayınlamak için hazır bulunması gereken medyayı ve gözlerini başka yere çevirmek ve müdahale etmemek zorunda olan mahkemeleri de içermekte. Müslümanlara adeta “Kendi başınasınız. Hiçbir yardım gelmeyecek. Temyiz mahkemeniz yok. Bu eski demokrasinin denetim ve dengelerinin bir parçası olan her kurum artık size karşı kullanılabilecek bir silah haline geldi.” deniyor.

Diğer topluluklardaki hükümet karşıtı protestocuların mülkleri neredeyse hiçbir zaman bu şekilde hedef alınmamıştı.

Örneğin 16 Haziran’da BJP hükümetinin yeni asker alma politikasına öfkelenen on binlerce genç erkek, Kuzey Hindistan’da şiddetli bir öfke patlamasına neden oldu. Trenleri ve araçları yaktılar, yolları kapattılar ve bir kasabada BJP ofisi dahi yakıldı. Bununla birlikte olaylara karışanların çoğu Müslüman değildi, böylece evleri ve aileleri güvende kalacak.

BJP, 2014 ve 2019’daki iki genel seçimde ulusal seçimlerde parlamento çoğunluğunu kazanmak için 200 milyonluk Müslüman nüfusun oyuna ihtiyacı olmadığını ikna edici bir şekilde ortaya koydu. Yani esasında bir tür haklarından mahrum bırakmaya şahitlik ediyoruz. Bunun tehlikeli sonuçları olacaktır. Çünkü bir kez haklarından mahrum bırakıldığınızda önemli değilsiniz. Konu dışısınız. Kullanılabilir ve istismar edilebilirsiniz. Şu anda tanık olduğumuz senaryotam da bu.

BJP’nin üst düzey yetkilileri Müslümanların kutsal saydığı her şeye alenen hakaret ettikten sonra bile parti, tabanından gelen desteği kaybetmedi veya eleştiri almadı.

Bu hakaretlere yanıt olarak Müslümanlar tarafından önemli protestolar gerçekleştirildi. Bu protestolar anlaşılabilirdi çünkü olaylar çok fazla şiddet ve gaddarlığın arkasından yaşandı. Bunun dışında protestocular arasında bazıları, BJP’nin muhtemelen memnuniyetle kabul edeceği bir küfür yasası çağrısında bulundu ki bu yasayla birlikte Hindu milliyetçiliği hakkındaki neredeyse tüm eleştiriler de suç haline getirilebilecektir. Bu yasa aynı zamanda Hindistan’ın içine düşmekte olduğu siyasi ve ideolojik çukur hakkında tüm eleştirileri de etkili bir şekilde susturacak ve tüm akıllı yorumları engelleyecektir. All India Majlis-E-Ittehadul Muslimeen (AIMIM) adlı önemli bir siyasi partiden bir protestocu asma çağrısında bulunurken diğer bireysel protestocular küffarın kafalarının kesilmesi çağrısında bulundu. Her iki taraftan da hakaret ve ölüm tehditleriyle dolu yüksek duvarlar örülüyken diyalog şansı mümkün gözükmüyor.

Protestoları izleyen kutuplaşma yalnızca BJP’ye verilen desteği artırdı. Hakarette bulunan BJP sözcüsü partiden uzaklaştırılmakla birlikte BJP kadroları tarafından açıkça benimsendi. Görevden alınan sözcünün siyasi geleceği parlak gözükmekte.

Bugün Hindistan’da yakıp yıkma taktiğinin politik eşdeğerini yaşıyoruz. Her şey, inşa edilmesi yıllar alan her kurum yok ediliyor ve bu sersemletici bir etkiye sahip. Yeni nesiller ülkelerinin tarihi veya kültürel karmaşıklığı ile hiçbir bağlantısı olmadan tamamen beyinleri yıkanmış olarak büyüyecek. Rejim yaklaşık 400 televizyon kanalı, sayısız web sitesi ve gazeteden oluşan yandaş medyanın yardımıyla Hindu-Müslüman ayrımının her iki tarafında da nefret kusan karakterler tarafından körüklenen bağnazlık ve kin politikasını sürdürüyor.

Hindu sağının kadrosu içerisinde, BJP’nin çekirdek kadrosunu oluşturan ve bu yüzden de Modi hükümetinin giderek kontrol altına almakta zorlandığı yeni, saldırgan ve huzursuzluk çıkartan bir aşırı sağ grubu mevcut. Sosyal medyada Müslümanlara yönelik açık soykırım çağrılarıyla karşılaşmak artık rutin hale geldi. Geri dönüşü olmayan noktaya ulaştık. Bu duruma karşı çıkan bizlerin ve özellikle Hindistan’daki Müslümanların düşünmesi gereken şey, bundan nasıl kurtulabiliriz? Nasıl direnebiliriz? Bunlar cevaplanması zor sorular, çünkü bugün Hindistan’da direnişin kendisi bile, ne kadar barışçıl olursa olsun, neredeyse terörizme benzeyen iğrenç bir suç olarak kabul ediliyor.

Al Jazeera / 17 Haziran 2022 / Çeviren: Hamza Gökgöz

BU SAYIDAKİ DİĞER YAZILAR