Her Kıyam Bir Furkandır
On yılı aşkın süredir İslam dünyasında başlayan kıyam hareketleri ve direniş çabaları, birçok ezberin ve tabunun üstündeki örtüyü kaldırarak gözlerimizi açmaya ve yeniden tefekkür etmemize sayısız olanak tanıyor. Ortadoğu intifadası ile başlayan bu süreç, bizim için bir furkana dönüşerek dostu düşmanı daha net ayırt etmemizi sağladığı kadar, iyi niyetlerle geliştirdiğimiz kimi kanaatlerin de temelsiz olduğunu hepimize öğretti. Direnişin bir bereketi olarak değerlendirebileceğimiz bu olumlu halin her geçen gün bizleri daha da olgunlaştırdığını, zeminlerimizi sağlamlaştırıp bizleri de direnişle birlikte daha kavi kıldığını ve safları netleştirerek daha fazla tuzağa düşmemek için bizi terbiye ettiğini vurgulamamız gerekiyor.
İslam dünyasının hemen her yerine serpilen bir uyanış dalgası, silkinme gayreti ve zulme-tuğyana razı gelmeme hali şüphesiz son dönemde Müslümanlar adına elde edilen en önemli kazanım olarak okunabilir. Bunun Rabbimizin bir lütfu olduğunu ve onun yardımıyla doğru yerde konumlanma azmi içinde olanların kurtuluş ümidinin artacağını bilmemiz gerekir. Bu nedenle direniş ve kıyam hareketlerini her şeyimizle desteklemeliyiz. Karşısında yer alıp direnişe mevzi kaybettirmek isteyenlerin de düşmanımız olduğunu asla unutmamalıyız.
Suriye'den, Mısır'dan, Libya'dan, Afganistan'dan, Filistin’den öğreneceğimiz çok şey var. Nice kahramanlıklara, yiğitliklere şahit olduk. Ödenen bedellerin asla karşılıksız kalmayacağına samimiyetle inanıp teslim olmayan, vazgeçmeyen, pes etmeyen dağ gibi insanlarla aynı dünyada yaşadık. Bu sefih çağa kafa tutan, izzetin ve onurun temsili mücahidlerin soluksuz mücadelesinin tanığı olduk. Bazılarımız mücahid kardeşlerimizle hizalanmak için gayret ederken bizden bildiğimiz kimileri ya düşmanlık yaptı ya da bu azmi tahfif ederek saptırıcı tavırlar sergilediler. İşte tam da bu noktada kararlı bir tarzda tavır alınması gerekirken kimileri gözlerini yumdu, seslerini kıstı. Görmezden gelenler, karşı çıkanlar, zalime ses olanlar bir koro halinde direniş gayretlerini boşa düşürmeye çalıştılar.
Uzun süredir Müslüman mahallesinde yeryüzündeki Müslümanların kavgasına kayıtsız kalan ya da buna sırtını dönen tuhaf bir şizofreni ile yüz göz oluyoruz. Artık tahammül edilemez hale gelen bu yüzsüzlüğe müsamaha göstermek, dostça bir tutum içinde kalmaya çalışmak, arayı iyi tutmak için kıvranmak yerine izzetin bir gereği olarak söz konusu kişilerin içine düştükleri sefaleti yüzlerine çarpmak gerekir. Şunu unutmayalım ki İslam adına zulme karşı verilen bir mücadelenin tarafsızlığı söz konusu olamaz. Bu çelişkiyi bir Müslümanın normal görmesi, tertemiz kıyamları dillerine dolayanlara kayıtsız kalması aymazlığın yaygınlaşmasına yol açar.
Dostumuzu ve düşmanımızı ak ve kara gibi teksif eden berrak bir netlikten ödün verildiğinde kaybedeceğimizi, ağır bedeller ödemeye mahkûm olacağımızı acı biçimde defalarca tecrübe ettik. Kafası karışık olanlara, bilmeyenlere anlatmaya devam ederek ama bilinçli biçimde hainlik edenlere de açıktan tavır alarak direnişle kol kola yürünür. Birileri ilay-ı kelimetullahı yüceltmek için dövüşürken oradan yüz çevirmek, bir şey olmamış gibi davranmak ve üstelik kara çalanlarla arayı iyi tutmaya devam etmek bizleri zillete duçar eder. Hem tutarlılık adına hem de mücadelede istikrarı temin etmek için müfsid mahalle soytarılarıyla kategorik bir ayrışmanın zorunlu olduğunun altını kalınca çizmemiz elzemdir. Pirincin içindeki beyaz taşları ayıklarken bir de zalimlerle açıkça dayanışanları da unutmamız gerekir. Özellikle son günlerde tüm dünya gündemini belirleyen Gazze’deki mezalimi perdeleyip bu zulme karşı azimle direnen kardeşlerimize saldıran yerli Siyonistlerle çetin bir hesaplaşma içinde olmalıyız.
Aksa Tufanı ile yeniden harlanan Filistin direnişine dünyanın tüm vicdanlı halklarından destek yağarken, Türkiye halkları memleketin her karışında Filistinli kardeşleri için ellerinden geleni ortaya koyuyorken ırkçılığa iman etmiş birileri de Siyonistler adına piyasada varlık göstermeye devam ediyor. Yıllardır sığınmacı kardeşlerimize dönük provokatif faaliyetlerle memleketi kirletenlerin zaten Siyonistlerden bir farkının olmadığını biliyoruz. Vicdan sahibi her insanın kalbi bugün Filistin için atıyorken, gözyaşları Gazze için akıyorken; insanları ırklarına, soylarına, etnik kimliklerine göre değerlendiren ırkçılara Siyonist zalimlerle dava arkadaşı olmak yakışırdı elbette. “Biz Türk’üz, bizim Filistin davamız yok!” diyen bu kafatasçı soysuzlarla olabildiğince kutuplaşmalı, onlara yeryüzünü dar edecek şekilde hesaplaşmalıyız.
Aksa Tufanı umuyoruz ki tüm dünyada bir dirilişi ateşlesin; doğruyla yanlışın arasını iyice açacak bir uyanış dalgasını tetiklesin. Üzerimize düşeni ihmal etmeden, yaşadığımız bu topraklarda İslam’a ve onu temsil eden her şeye amansız bir düşmanlıkla saldıran Kemalist, laik, seküler, kavmiyetçi, ırkçı kesimlerin maskesini düşürmeliyiz. Direnişe maddi manevi vereceğimiz desteklerin yanı sıra aramızdaki Siyonistlerle mücadele etmeyi en önemli önceliğimiz olarak görmeliyiz. Düşürülecek maskeler arasına Aksa Tufanı’na karşı açıkça İsrail’den yana destek sunan Kürt ırkçılığını da eklemek gerekiyor. Her direniş, her kıyam bizlere düşmanlık edenleri daha yakından tanımamıza imkân sağlıyor. Karşıtından beslenen Kürt ırkçıları da diğerine benzeme kaderinden kurtulamayan imitatif bir çirkinlik sergiliyor.
Hamas’ı IŞİD’le eşitleyen alçakça bir kara propagandanın çeperini Arap düşmanlığı ve güya Kürt dostu İsrail savıyla genişletmeye çabalayan bu zevatın henüz ciddi bir toplumsal karşılığı yok. Ancak PKK’nin Kürtleri İslam’dan uzaklaştırma çabası ve Kürt halkına aşılamaya çalıştığı ümmet düşmanlığı bu ırkçılığın etki alanını genişletiyor. Geçmişe göre Kürt halkının Filistin’in haklı davasına yönelik ilgisinin azaldığı görülüyor. PKK’nin eskisi kadar olmasa da hâlâ propaganda gücü yüksek. Bunu da çoğunlukla ya AK Parti düşmanlığını diri tutmak ya da halkı İslam’a dair güçlü aktüel gelişmelerden uzak tutmak için kullanıyor. Tüm bunlara rağmen Batman dünyada ses getiren görkemli eylemlere imza atıyor; Diyarbakır’dan Van’a her Kürt vilayeti ilçelerine kadar meydanları boş bırakmayan bir eylem sürekliliğiyle Gazze direnişini omuzlamaya gayret ediyor. Tıpkı İstanbul ve Ankara gibi; Adana ve Konya gibi…
Kıyamlar bizleri de yetiştiriyor, olgunlaştırıyor. Hak ve bâtılın girift bir tarzda iç içe geçtiği şu günlerde azmeden müminlerin canlarıyla ödedikleri bedeller uyanmamıza vesile oluyor. Yaşadığımız hayatın yalın bir hak ve bâtıl mücadelesi olduğunu hatırlıyoruz sürekli. Yiğitler, tarih sayfalarını boş bırakmıyor; kayıplar ve zaferlerle bizim tarihimiz satır satır nakşediliyor. Zaaflarımıza, eksiklerimize rağmen tarihin doğru tarafında yer almayı başarabiliyorsak, bunda sebat edebiliyorsak ne mutlu bize!
- Gazze’de Soykırım: İsrail’in İnsanlıkla Savaşı
- Vicdan İntifadası
- İmanın Tecessüm Ettiği Belde: Gazze
- Siyonist İstila ve Ümmetin Zor Sınavı
- Modern Paradigmayı Sarsan Tufan
- İzzet ve Zilleti Ayrıştırması Bakımından “Gazze”
- Her Kıyam Bir Furkandır
- Siyonist Tahrif ve Propaganda
- İnsanlık Tarihinde Yeni Bir Sayfa: Aksa Tufanı