1. YAZARLAR

  2. Emre Yetkin

  3. Hem Dersini Bilmiyor Hem de Şişman Herkesten

Hem Dersini Bilmiyor Hem de Şişman Herkesten

Nisan 2001A+A-

Tuhaflıkların rutinleştiği, istisnaların çoğalarak kaide haline geldiği, hem suçlu hem de güçlü olma psikolojisinin genel geçer bir davranış kalıbı olmaya başladığı bir ülkede yaşadığımız muhakkak.

Rezilliğin, alçaklığın, utanmazlığın bini bir para!

Hem halkını durmadan döven, ezen, soyan, boğan hem de herkesten önce ağlayan yöneticileri var bu ülkenin. Beceriksizlik, vurdumduymazlık, pişkinlik ve çiğlik egemenler eliyle bütün toplumsal kesimlere pompalanıyor. Aymazlık gitgide utanmazlığı doğuruyor.

Halkın kan ağlaması, milyonlarca insanın açlık sınırına gelmesi, ülke nüfusunun neredeyse üçte birinin işsizlikle boğuşuyor olması kimsenin umurunda değil. Bundan öncelikle sorumlu olması ve hesap vermesi gerekenler ise hala üzerimize çullanmaya, köleliği ve emperyalist politikaları kökleştirmeye devam ediyorlar. Kaba tabiriyle kuyruğu her şeye rağmen dik tutmak ya da efeliği kimseye bırakmamak hep onların harcı. Her gün binlerce esnafın kepenk kapatması, binlerce şirketin iflas etmesi, köylülerin yokluk ve sefaletle boğuşması umurunda değil onların. Siyasi, sosyal ve ekonomik krizlerin her geçen gün derinleşip çeşitlenerek gündem oluşturması onların konumlarını, kursaklarını ve koltuklarını incitmiyor.

28 Şubat sürecinden nemalananlar da onlar, ilginçtir ki bu sürecin getirip önümüze yığdığı her alandaki çöküş, yolsuzluk ve iflastan kazançlı çıkanlar da onlar. Hep kendine yontmak, temel ve toplumsal bir felsefe haline getirildi artık. Ve artık herkes biliyor ki kimileri için, kimi çevreler için bu ülkede yıllardır sürdürülen kavga bir rant kavgasıdır. Halen içinde bulunulan batak ve kepazelik bile bir pirime dönüştürülebilmektedir. Üstelik kimi gazetelere ve hükümetin kimi açıklamalarına bakılırsa, milletin yakınması değil, "iyi ki battık" diye sevinmesi gerekir! "Kuva-yı Milliye" hareketi yeniden başlamış, Kurtuluş Savaşı heyecanı yakalanrnış, toplum yeniden şahlanmıştır!.. Ülkeyi ve ekonomiyi batıranlar, hortumlayanlar, halkı bir sömürge toplumu haline getirenler; yeni ufuklar açtıkları için başarılı sayılmalı, ödüllendirilmelidir öyleyse. İnsana küfretmenin, insanlarla alay etmenin bile bir yolu yordamı vardır. Pes doğrusu!

Kendini kapitalist ülke ve kurumların merhametine teslim eden hükümet, halka modern mehdilerden medet ummayı salık veriyor. Batan bankaların, talan edilen kurumların faturası, sonuçta yine halkın rızkına göz dikilerek çıkarılıyor. Her alanda bitmişlik, tükenmişlik kol gezmekte. Son yetmiş yılın en kurak, en berbat döneminin yaşandığı söyleniyor. Devletlüler halka, adeta her gün: "Bekleyin, beterin beteri var!" demek istiyorlar. Sözgelimi kayısı üreticilerinin, kuruttukları kayısıları yakarak ısındıkları iddia ediliyor. İşsizliğin her geçen gün artması bir yana, karın tokluğuna çalışmaya razı olan binlerce insan da yavaş yavaş işten atılıyor. Ahlaksızlık ve çıkarcılık diz boyu. Zulüm şiddetini artırırken zamların da ardı arkası kesilmiyor. "Biz buna layık mıyız?" diyor, "ya sev ya terk et" dayatması ile karşılaşan halk. Üstelik Onuncu Yıl marşı bile karın doyurmuyor olacak ki devlet sanatçıları bile hırsızlığa bulaşıyor!?

Evet... Topyekün ve gerçek anlamda bir "kurtuluş savaşı" vermek gerekiyor. Fakat kimlerle; neye, kime karşı?

Yazık!.. Yazık ki fakr u zaruret içinde harap ve bitap düşmüş olan halk muhtaç olduğu kudretin ne olduğunu, o kudret kıvılcımının nerede biriktiğini göremiyor ya da yanlış yerlerde arıyor hala.

BU SAYIDAKİ DİĞER YAZILAR