Hayatın Kazası Yoktur
Değerlerin, ilkelerin hatta inançların bazı zorluklar karşısında bir takım kılıf ve mazeretlere bürünseler dahi, çabucak başkalaştığı, buharlaştığı bir zaman diliminde yaşıyoruz.
Farklı, onurlu ve dirençli olan her şey, herkes sınanıyor.
Kimin, hangi anlayışın hangi ilke ve değerlere sahip olduğu, ne kadar sahihlik taşıdığı, neye hizmet ettiği evrilip çevrilen zamanın biriktirdiklerinde daha bir görünürlük kazanıyor. Selim bir akla, sağlam bir yüreğe sahip olmanın; hakkın ve adaletin, onurun, ezilmişlerin, insan kalabilmenin yanında yer almanın bedeli her geçen gün artıyor.
Yapay, çürük ve sanal olana düşkünlük gösterenler ise, bu şiddetli sınamaya dayanamayarak tütsülü vadilerde şaşkın şaşkın dolaşmaya ve girdaplarda çırpınarak boğulmaya mahkum oluyorlar.
Düşkünlüğün, sinikliğin ve yabancılaşmanın bilincine varılmadığı sürece, hayatımız da kirlenmeye, tıknaz kalmaya ve umut aşılamaktan uzaklaşmaya devam edecektir.
Sedyelik, komalık, melankolik olmayı sevmemeliyiz bu yüzden. Anlamsız ve niteliksiz bir "hüzün hastalığı"na duçar olmaktan sakınmalıyız. Yaptıklarımızın ve yaşadıklarımızın anlamlı olabilmesi, güzelliğe ve kalıcılığa ulaşabilmesi için özgürlük ve özgünlüğümüzün üzerine titremeliyiz. İnancımız, insan kalıştaki ısrarımızı, direncimizi ve düşlerimizi kimse bozamamalı.
Nereden, kimden gelirse gelsin, hiçbir tasmaya razı olmamalı boynumuz!..
* * *
Köleleşmiş benliklerin, utancı muska yapmış yoksunlukların, sürgün fobisine tutulmuş ruhların istifasından kurtulacak erdemli solukların girmesini istiyoruz hayatımıza.
Kekemeliği, göz boyamayı, mıncıklanmış dostlukları. Ölgün arkadaşlıkları, üretmeyen, çoğalmayan yakınlıkları, selamı yaygınlaştırmayan ilişki biçimlerini istemiyoruz.
Kendi gövdelerinde çirkin ve ucube maskeler, yabancı ruhlar taşıyanlar; başkalarının/düşmanlarımızın ağzıyla konuşanlar da sokulmasınlar aramıza, girmesinler mahallemize.
Safımızı, suyumuzu, soframızı, sa'yımızı hiçbir zorba kirletmesin!
Hiç kimse onursuz bir tını düşürmesin şarkımıza!
* * *
Suyu ateşe verilmiş göller bölgesinde, mukavim bir ada olmaktı belki de bize düşen, bize yakışan. Direngen ve güzel. Onurlu ve aynı zanda donanımlı.
Başını kuma sokanlara, tutunamayanlara, beleş cennet arayanlara inat adlarımızı, adalarımızı, adananlarımızı sevmeli ve çoğaltmalıyız.
Yarın, o büyük günde; üzüntü ve öfkeden elini ısıranlardan, "Keşke toprak olsaydım!" diyenlerden olmamak için.
Unutmayalım ki biriciğiz hepimiz. Ve hayatın kazası yok.
Bu yüzden, ezilmeyelim "hayatın yükü" altında. Merhametsiz düşmanlarımıza, nankör dostlarımıza bizi utandırmış, bizi ezmiş olma zaferini tattırmayalım.
* * *
Kendini satmayan, intihar etmeyen, kuytu köşelere kaçıp ağlamayan, peruk takmayan kalemlere; sevgiyi ve samimiyeti yuyup biriktiren güzel ve namuslu yüreklere; yarı yolda kalmayan dostluklara, hidayete tabi olanlara selam olsun.
- Çürüme Karşısında Alternatifleşmeliyiz
- Kanıksamak Statüye Teslim Olmaktır
- 2001 Yılının Envanteri: "Çürüyen Türkiye"
- Misyonerlik ve Hıristiyanlık Tartışmaları
- Kitaplardan Ürken Bir Üniversite
- İstanbul Üniversitesinde Usulsüzlük Kazandı
- Savaş Muhasebesi
- Afganistan'ın Hatırlattıkları ve Öğrettikleri
- Misuari ve Filipinler Yönetimi Arasında Ne Geçti?
- En Zenginlerin İki Yüzlülüğü
- Kar Yağıyor
- Mültecilerin Beni Hırpalaması Kirli Savaşa Olan Öfke ve Nefretin Bir Simgesidir
- “Suçlulara ve Hainlere Karşı" Savaşan Bir Köy Mollasının Yükselişi ve Düşüşü
- Özgür Üniversite Dergisi Yazıişleri Müdürü Aykut Şahin Serbest
- Kahire Mektubu
- Vahşice Hareket Ediyorlar
- Filistin İslamı Direniş Hareketi ve Cihad Kavramı
- Avrupa’daki Türkiyelilerin Geleceği?
- Nefsi Öldürmek Tezkiye midir?
- Kur'an'ın Anlaşılmasında "Tevil”in Önemi
- Allah Rasulü Meryemoğlu İsa'dan Tanrılaştırılan İsa'ya
- Kudüs ve Filistin’in Geleceği
- Londra'da Kudüs Günü
- Kudüs
- Edebiyat ve Sorumluluk