Hapisteki Suriyeliler: Yoklar Ama Asla Unutulmadılar!
Bu Ramazan ayında da gerek kendi ülkelerinde yaşayan, gerekse dünyaya yayılmak zorunda kalmış Suriyeli aileler, oruçlarını sevdikleri olmadan açıyor olacaklar.
En sevilen lezzetler hazırlanıp akrabalar toplanırken, masadaki boş sandalyeler eksik olanların ama asla unutulmayanların acı birer hatırası olacak. Birçoğu yakınlarının nerede tutulduklarının ya da hayatta olup olmadıklarını dahi bilememenin acı ve ıstırabını yaşayacak.
Suriye İnsan Hakları Ağı’nın (SİHA) en son raporuna göre tutuklu sayısının 215 bini aştığı tahmin ediliyor. Bu tutuklamaların yüzde 99’luk kısmının ise Suriye rejim kuvvetleri tarafından gerçekleştirildiği söyleniyor. SİHA’nın raporuna göre örneğin sadece geçtiğimiz ay keyfi tutuklanan 577 kişiden 423’ü Suriye rejim güçleri tarafından tutuklandı. Tutuklananların arasında 44 çocuk ve 88 kadın bulunuyordu.
Bunların çoğu rejim kontrolü altındaki bölgelerde tutuklanan siviller. Tutuklananlar arasında aktivistler ve silahlı muhaliflerin aile mensupları da bulunuyor. Ayrıca 18-42 yaş arasındaki erkekler de zorunlu askerlik yapmaları amacıyla tutuklananlar arasında ve muhtemelen savaşmaları için ön saflara gönderilecekler.
Rejim hapishanelerinde görülen insanlık dışı koşullar, yerel ve uluslararası insan hakları örgütleri tarafından belgelenmiş ve serbest bırakılanların dehşet verici ifadeleriyle doğrulanmıştır.
Hapishaneler aşırı derecede kalabalık ve sağlıksız. Tutuklulara verilen yiyecekler yetersiz. Bazen kasıtlı olarak aç da bırakılan tutuklular ayrıca tıbbi ihmalden muzdaripler. İşkencenin haddi hesabı yok ve hem kadınlar, hem erkekler cinsel istismar ve tecavüz tehdidi altında.
Uluslararası Af Örgütü, Şubat ayında, Suriye rejimini suçlu bulan bir rapor yayınladı. Rapordaki tahminlere göre, Şam yakınlarındaki Saydnaya askerî cezaevinde şimdiye kadar 13 bin kişi haftalık uygulanan toplu idamlar sonucu asılarak infaz edildi.
2011-2013 yılları arasında, rejimin gözetiminde olan ölümleri kayıt altına alan ve asker/polis fotoğrafçısı olarak çalışan Sezar kod adlı itirafçı Ocak 2014’te, 55 bin kare ceset fotoğrafını insan hakları müfettişlerine verdi. Bu fotoğraflar, ülkenin sadece küçük bir bölümünde yaşananları kapsamakla birlikte, 11 bin insanın barbarca öldürülmesine kanıt oldular.
Tutuklananlar sadece Müslümanlardan oluşmuyor. Alevi ve Hristiyanlardan oluşan diğer gruplardan gelen muhalif aktivistler de Esed’in zindanlarında çürüyor.
Keyfi tutuklamalar, çatışma ortamının karmaşasını fırsat bulup güçlenen diğer otoriter gruplar tarafından da gerçekleştiriliyor. SİHA’nın Mayıs ayı raporuna göre aralarında 5 çocuk ve 2 kadının da bulunduğu 62 kişi, IŞİD tarafından tutuklandı. IŞİD, özellikle kurallarını ihlal eden siviller ile muhalif gruplar tarafından kontrol edilen bölgelere kaçmaya çalışan kişileri hedef alıyor.
Aralarında 3 çocuk, sağlık ekipleri, medya aktivistleri ve diğer muhalif gruplardan savaşçıların da bulunduğu 45 kişinin tutuklanmasından ise diğer silahlı gruplar sorumlu oldu. Bu kategoriye ait ihlaller, son zamanlarda Şam banliyölerinde yaşanan çatışmalar sonucunda artış gösterdi.
PYD Kürt muhalif grupları ve medya aktivistleri üzerindeki baskısını sürdürürken, hâkim olduğu ‘Rojava Özerk Yönetimi’nde zorunlu askerlik yapmaları amacıyla yürüttüğü tutuklama kampanyalarının yanı sıra aralarında 3 çocuk ve 5 kadının da bulunduğu 36 kişiyi başka sebeplerden tutukladı.
Suriyeliler için bu mesele, hayati öneme sahip olmasına rağmen, uluslararası görüşmelerde tutukluların kaderi konusunda çok az ilerleme kaydedildi. Cezaevlerinin denetlenmesi için görevlendirilen uluslararası gözlemcilere izin verilmedi. Rejimin verdiği sözleri tekrar tekrar tutmaması mahkûmların aileleri için yeniden acı ve hayal kırıklığı oldu.
Uzun zamandır kuşatma altında bulunan Şam’daki Zabadani ve Madaya mahalleleriyle yapılan ve 1500 mahkûmun serbest bırakılmasını sağlayacak olan Nisan ayındaki anlaşmaya uyulmaması üzerine, İdlib’de protesto gösterileri düzenlendi. El-Vaer sakinlerinin Humus’ta yerlerinden zorla edilmesi yüzünden, mahkûmların serbest bırakılmasıyla ilgili şartlara uyulmayarak anlaşma bir kenara atıldı. El-Vaer sakinleri evlerini belirsiz ve güvensiz bir gelecek için terk etmek karşılığında 7 binden fazla tutuklunun iki yıl içinde serbest bırakılmasını talep etmekteydi.
Tutuklu kişilerin serbest bırakılmaması üzerine yaşanan hayal kırıklığının meydana getirdiği tepki sadece rejime değil, muhalifler adına müzakerelerde bulunanlara da yöneltildi.
Birçok Suriyeli, misilleme korkusu nedeniyle aile üyelerinin tutuklanmasıyla ilgili olarak konuşmadı. Ama sessiz kalmayı reddedenler de vardı. ‘Özgürlük Aileleri’, keyfi olarak tutuklanan ya da ortadan kaybolan insanların hangi siyasi görüşten olduğuna bakılmaksızın, haklarını yılmadan savunan, Suriyelilerin öncülüğünde yürütülen bir kampanya girişimi. Bu grup, tutuklularla dayanışma için protesto gösterileri düzenleyip, özellikle uluslararası görüşmeler sırasında konunun siyasi gündemde tutulması için kampanyalar yürüttü.
Astana görüşmeleri sırasında okunan bir bildiride “Sevdiklerimizin kaderini silahlı adamların eline bırakmayı reddediyoruz… Suriye’de silahlı gruplar arasında yapılan esir takası anlaşmalarının kitlesel gözaltı korkusunun yerini almasını kabul etmiyoruz... Sivillerimiz unutulacak!” ifadeleri kullanılmıştı.
‘Özgürlük Aileleri’nin talepleri arasında tutukluların isimlerinin açıklanması, işkence uygulamasına derhal son verilmesi, insani yardım ve insan hakları örgütleri için cezaevlerine erişimin sağlanması ve özellikle de adil yargılamalar yapılmadığında muhalif eylemcileri tutuklama aracına dönüşen terörle mücadele mahkemesinin kaldırılması var.
Suriye zindanları özgürlük, demokrasi ve sosyal adalet çağrısında bulunup barış içinde seslerini yükselten insanlarla doldurulmuş durumdadır. Zindanlar, Suriye’nin öğretmenleri, sağlık görevlileri ve Suriye’nin kahramanlarıyla doludur. İnsanlar size “Ilımlılar nerede?” diye sordukları zaman lütfen onlara binlercesinin Suriye’deki işkence kamplarında kaybolduğunu hatırlatın.
* Leyla eş-Şami, İngiliz-Suriyeli aktivist. Ortadoğu’nun çeşitli bölgelerinde ve Suriye’de insan hakları hareketleriyle çalıştı. “Yanan Ülke: Devrimdeki Suriyeliler ve Savaş” kitabının da yazarlarından biri.
The New Arab / 14 Haziran 2017 / Çeviri: Eyüp Togan
- Bir Yılın Ardından
- Bir İman ve İnsanlık İmtihanı Olarak Muhacirler
- Küresel Emperyalistler ve Yerli Despotların İslami Hareketleri Tasfiye İttifakı Karşısında Safları Sıklaştırmaya Mecburuz!
- Direnişin Sivil Gücü ve Özgünlüğü -15 Temmuz Darbe Girişimine Karşı Verilen Direnişte STK’ların Rolü-
- Müslüman Halkımızın ‘15 Temmuz Hıyaneti’ne Direnişi Bütün Darbeci Zihniyetlere de Bir İlk ‘Reddiye’dir!
- Direnişin Çıkmaza, Kıyamın Kıyıma Dönüşme Riski Büyürken
- Adalet, Meşveret, Liyakat ve Merhametin Önemi
- Hassasiyet Yitirilince Adalet Terazisi Şaşar
- ‘Yeni Türkiye’ Hayaldi, ‘Eski Türkiye’ Gerçek Oldu
- Adalet Duygusu Zedelenen Bir Toplumun Geleceği Olmaz!
- FETÖ İle Mücadeledeki Zaaflar, 15 Temmuz Direnişine Gölge Düşürmemeli
- 15 Temmuz’un Sunduğu Vesayetle Mücadele Fırsatı Değerlendirilemedi
- FETÖ’den Özür mü Dileyeceğiz?
- Şahitliğimizin Temmuz İzdüşümü
- Doğruya Doğru, Yanlışa Yanlış Diyebilmeliyiz
- OHAL Uzadıkça Keyfilik Doğurur
- Dışlamak Değil Kazanmak Esas Olmalıdır!
- Mağduriyetler ve Hamaset 15 Temmuz’u Çürütüyor
- Affetmedeki Hata Cezalandırmadaki Hatadan Efdaldir!
- 15 Temmuz Darbe Teşebbüsü ve Etkileri
- Suriye’de Şia’nın Canlanışı
- Hapisteki Suriyeliler: Yoklar Ama Asla Unutulmadılar!
- Bir Suriye Ziyareti ve Düşündürdükleri
- “Üç Kral İki Peygamber” Kitabı Bağlamında Bir Söyleşi
- 15 Temmuz’un Edebî Yansımalarından Biri Olarak Temmuz Dergisi ve Direniş Şiirleri