Hamas Yahudi Soykırımını Lanetliyor!
Hamas Hükümeti’nin Sağlık ve Enformasyon Bakanı
Filistin halkı, bir yandan insanlarımızın büyük çoğunluğunun yaşadıkları topraklardan sürülüp atılmasına yol açan en-Nakba / Büyük Felaket’in 60. yıldönümünü anarken, diğer yandan Filistin’de kalanlarımız da giderek artan bir saldırı, katliam, hapis, etnik temizlik ve kuşatma gibi acılarla yüz yüze gelmekte. Ne var ki tüm bu gerçeğe rağmen Batı medyasından destek ve dayanışma görmek yerine, hâlâ kendimizi savunmak zorunda kalıyor oluşumuz inanılmaz bir durum.
Filistin liderliğini tecrit etmeye yönelik geniş çaplı planın bir parçası olarak Hamas’ın ve Gazze halkının topraklarımızı gasp eden Siyonist işgale karşı mücadelelerini anti-Semitist bir motivasyona dayandırmak son zamanlarda sıkça karşılaştığımız bir çarpıtma. International Herald Tribune’ün baş sayfasında yayınlanan bir makale ve yine el-Aqsa uydu kanalında Nazilerin gerçekleştirdiği soykırıma dair bir program vesilesiyle yazılanlar bu durumun taze örnekleri olarak karşımıza çıkmakta.
Bir kere el-Aqsa kanalının İsmail Heniye başbakanlığındaki Hamas hükümetinin görüşlerini birebir yansıtma konumunda olmayan bağımsız bir medya kurumu olduğu görülmeli. Bu kanal çoğu kere Hamas hükümetince de paylaşılmayan ama Filistinliler arasında mevcut çeşitli görüşlerin tartışılmasına zemin sağlamaktadır. Emin Dabbur’un el-Aqsa kanalında serdettiği görüşler sadece kendisini bağlar.
Ama burada daha dikkat çekici bir husus var: İsrail medyasında siyasetçiler ve gazetecilerce sıkça ortaya konulan ve Filistin halkının yaşadıkları topraklardan topyekûn sürülmesini ya da “transfer”ini savunan görüşler konusunda Batı medyasında aynı titizliği göremiyoruz. Oysa İsrail medyası ve İsrail yanlısı basın yayın organları, 1948 Felaketi’nin tarihsel verilerinin ve Haganah, Irgun ve Lehi gibi örgütlerin Filistinlileri kitlesel olarak zorla sürüp çıkartmak için işledikleri katliamların inkar edilmesine ya da basitleştirilmesine yönelik sözlerle, açıklamalarla dolu.
Şurası açık, ne Hamas ne de Gazze’deki Filistin hükümeti Nazilerin yaptığı soykırımı inkar etmemektedir. Holokost sadece insanlığa karşı işlenmiş bir suç olmayıp, modern çağın en vahşi sayfalarından biridir. İnsanlığa karşı işlenmiş tüm suçları ve din, ırk, cinsiyet ve ulus temelinde tüm ayrımcılıkları reddettiğimiz gibi Holokost’u da lanetliyoruz.
Bunun yanında hiçbir ihtiraz-i kayıt düşmeksizin Nazilerin Avrupa’daki Yahudilere yönelik suçlarını lanetlediğimiz gibi, Siyonistlerce bizlere karşı sürdürdükleri etnik temizlik ve boyun eğdirme kampanyasına uluslararası meşruiyet sağlamak amacıyla Holokost’un istismar edilmesini de şiddetle reddediyoruz. Öyle ki, bize karşı takınılan tutumun Şubat ayında İsrail Savunma Bakan Yardımcısı Matan Vilnai’nin Gazze halkına karşı “holokost” uygulama tehdidine kadar vardırıldığı hatırlanacaktır.
24 saat içinde yarısından fazlası sivil ve dörtte biri de çocuk olmak üzere 61 Filistinli bir dizi hava saldırısı ile katledildi. Gazze halkına karşı insanlık dışı korkunç bir kuşatma sürdürülmekte. Hamas’ın Ocak 2006’da seçimleri kazanmasından sonra uygulamaya konulan ambargo iki yıldır büyük acılara sebebiyet veriyor. İlaç ve yiyecek yokluğu nedeniyle sayısız Filistinli hayatını kaybetti.
Bırakalım saldırgan politikalarını desteklemeyi ya da meşrulaştırmayı; ne Avrupalıların genelinin ne de İngilizlerin, Holokost kurbanlarına sempati görüntüsü altında Siyonistlerin Filistin halkına karşı yaptıklarını görmezden gelmeye hakları olamaz.
Filistin halkı özgürlük, bağımsızlık ve tüm bölge insanlarıyla barış içinde bir arada yaşamayı hedeflemektedir. Bugün 6 milyondan fazla Filistinli mülteci konumundadır. 1967 yılından bugüne kadarki süre içinde 700 binden fazla Filistinli İsraillilerce en az bir defa tutuklanmıştır. Binlerce insanımız katledilmiştir. Ne yazık ki ne bu veriler ne Batı Şeria’nın % 20’sini yutan ayrım duvarı ne de topraklarımız üzerinde uluslararası hukuka aykırı bir şekilde inşa edilmiş ağır silahlarla donatılmış yerleşim bölgeleri olgusu kimseyi pek ilgilendirmemektedir.
Halkımızın çektiği acılar bizimle Filistin’deki ya da bir başka yerdeki Yahudiler arasındaki dini bir ihtilaftan kaynaklanmamaktadır. Hamas’ın soruna yaklaşımı liderliği tarafından defalarca tekrar edilmiş, 2006 hükümet programında da ilan edilmiştir. Çatışma bütünüyle siyasi niteliktedir: Kavga toprakları işgal edilmiş bir halk ile işgalci, saldırgan bir güç arasındadır.
Direniş hakkımız her türlü uluslararası sözleşme ve dini gelenek tarafından kabul edilmektedir. Bize göre Yahudiler Avrupa topraklarında zulme maruz kalmış Kitap Ehli bir halktır. Ne zaman sığınmak istemişlerse Müslümanların ve Arapların toprakları onlara güvenli bir mekân olmuştur. Bizlerin arasında hep barış ve refah içinde yaşamışlar; birçoğu Müslüman ülkelerde önemli pozisyonlarda bulunmuştur.
Ama şu da var ki, yaklaşık bir asırlık sömürgecilik ve ırkçı saldırganlıktan sonra bazı Filistinliler ister istemez kendilerine zulmeden bu insanların başkaları tarafından zulme ve katliama maruz kalmış insanların çocukları olabileceğinden kuşku duymaktadırlar!
Filistinliler Holokost’la herhangi bir ilgileri olmamasına karşın, başkalarının işledikleri suçlardan dolayı cezalandırılmaktadırlar. Bununla birlikte, Filistin’de ve dünyanın başka yerlerinde İsrailli ve Yahudi insan hakları aktivistlerinin Filistinlilerin haklarını savunduklarını görüyor ve bundan memnuniyet duyuyoruz.
Batı’da gazetecilerin Filistin konusunu ele alırken daha objektif bir tutum geliştirmelerini umuyoruz. Filistinliler İsrail yıkım makinesince sürekli biçimde katledilmektedirler. Buna rağmen Batı medyasında İsrail lehine açık bir tarafgirlik görüyoruz.
Avrupalılar Filistin’de bugün yaşananların doğrudan sorumluluğunu taşımaktadırlar. Filistin topraklarının İsrail işgaline peşkeş çekilmesi İngiliz manda yönetimi döneminde gerçekleşmiştir. Nazi Almanya’sı Yahudilere karşı en vahşi suçları işlemiş ve hayatta kalabilenlerin güvenlik endişesiyle Filistin’e göçmelerine neden olmuştur. Tüm bu gerekçelerle bizler, Avrupalıların tarihsel suçlarının sorumluluğunu kavramaları ve hiç olmazsa halkımızın karşılaştığı trajediye ilişkin olarak daha dengeli bir tutum geliştirmelerini umuyoruz.
Guardian(18 Mayıs 2008)’dan
Çev: Hasan Soylu
- Muhafazakâr Medyanın Görme Bozuklukları: Yeni Şafak Örneği
- Direnme Görevimiz ve Islah Sorumluluğumuz
- Hukuktan Bağımsız Bir Yargı Tahakkümü Ve Cübbeli Darbe Düzeni
- Yargının Zihin Dünyası: Saygın Toplum Sıradan Halk
- Geleneksellik ve Modernizm Kıskacındaki Din İstismarını Kim, Nasıl Önleyecek?
- Darbe-Çete Sisteminde Halkın Özgürlük Arayışı ve Sorumluluklarımız
- Özgür-Der’den “Darbe” Forumu
- Bir Çürüme Göstergesi Olarak Hüseyin Üzmez Vakası
- Lübnan’da Neler Oluyor?
- Siyonist Devlet Ayakta Kalamaz!
- Siyonist İsrail, İşgalin 60. Yılında Protesto Edildi
- Hamas Yahudi Soykırımını Lanetliyor!
- Araplar, Müslümanlar ve Nazilerin Yahudilere Yönelik Soykırımı
- İsrail’in Kuruluşunda Sovyet Faktörü
- Filistin’de Felaket Fatih Üniversitesi’nde Rezalet
- Süpergüçlerin Olmadığı Bir Dünya
- Din-Devlet İlişkileri Bağlamında Kemalist Seçkinciliğin Arka Planı ve Tarihi Tabular
- Gereğince Vahiyle Uyarma Görevi
- Üstün Ahlâkî Erdem: İSÂR
- “Zihni Karışıklar İçin Alışkanlık Reçetesi”
- Cemil Meriç’e Göre Ali Şeriati: “Göller Bölgesinde Bir Ada”
- Bir Kara Propaganda Örneği: Persepolis
- Çitlembik Ağacındaki Kulübe
- Sevgili Kudüsüm