Halepli Umran
"Bilmediğim bir şey söyle bana
Gülmeyi anlat mesela
Bilmediğim bir şeyler söyle
Ezbere bildiğim dertler olmasın
Bilmediğim bir şarkı söyle
Gözlerimde hüzün bırakmasın"
(a.k)
Ah Umran! Henüz beş yaşındasın. Annenin öpmeye kıyamadığı yüzünün bir tarafı kan revan, diğerikanla karılı toprak. Alaktan ve topraktan yaratılan insanın yaratılışını ve acziyetini haykırıyor gibisin. Bombaların yıktığı evinden çıkan yorgun bedeninle bir ambulansın turuncu koltuğundan bakıyorsun şimdi şu dilsiz dünyaya. Susuyorsun, vicdansızlığımızı haykırıyorsun, aymazlığımızı çarpıyorsun suratımıza. Oysa nasıl da hüzünle gölgelenmiş yüzün.
Yüzüne götürüyorsun ellerini, yanaklarından akan kanı siliyorsun. Annenin okşadığı, sevip kokladığı o minik ellerin oyuncaklara değmiyor artık. Çıplak ayakların değmiyor arzın kirine, sallanıyor öylece bir salıncakta sallanır gibi. Koltuğabulaşmış kanıtemizlemeye çalışıyorsun ellerinle, oysa yayılıyor katillerin kirli ayak izleri yeryüzüne. Kara, zeytin karası gözlerinden yeryüzü utancının seli olup akıyor yaşlar.
Ah Umran! Bakışların bir mültecinin sessiz çığlığı gibi. Tüm gazeteler seni haber yaptı şimdi. Tüm ajanslarda son dakika haberi oldun. Halepli Umran dünyaya küstü dediler. Bu bakışlardan gerçekten utanmış mıdır insanlık. Yoksa reyting uğruna çoğalan sahte cümleler, ikiyüzlü hüzünler midir sadece? Psikologlar analizini yapıyorlar şimdi. Küçük Umran şokta diyorlar. Ellerinin duruşunu, yüzünü silişini, gözlerinle meydan okuyuşunu izah etmeye çalışıyorlar. Ya yüreğin Umran, yüreğindeki o sessiz feryadı da duyabiliyorlar mı? Ağzında biriktirip de bir türlü soramadığın soruları. Bir kuş gibi pır pır atan kalbinin içindekileri şimdi kim onaracak Umran?Yeniden sımsıcak kucağına yaslanıp uyuyabilecek misin annenin? Çocuk sesleriyle dolu parka aceleyle gidebilecek misin?
Ah Umran! Sen kaçıncı acısın, yüreğimize düşen? Seyre alışkın vicdanlarımızı hesaba çeken… Oyuncaklarla dolu bir dünyada yaşayacakken sen, hayalleri, umutları parçalanan bir çocuksun artık. Yüreğinde annenin ninnilerini saklarken, her dilden söylenen bir ağıt gibisin şimdi. UNICEF Çocuk Fonu İcra Direktörü “Halep’te Umran gibi daha 100 bin çocuk var.” diyor. Senin akıbetini bekleyen ve çocuk ölümleri kusan dünyada sessizce bir köşede kendi dünyamızı yaşıyoruz Umran.Düşünüyorum da acaba bir gün gerçekten eceliyle ölecek mi çocuklar? Yoksa hep kıyımlara mı kurban edilecek? Ne zaman susacak gökten çocuk ölümleri yağdıran savaşlar. Kazananı var mı savaşların ya da kaybedeni? Bildiğim tek şey kurbanlar veriyor savaşlar. Hem de en masumlarımızı…
Göçüp gelen Aylanlarımızı…
Geride kalan Umranlarımızı…
……
Ve Umran, seninle birlikte enkaz altından çıkan 11 yaşındaki abin Ali, kanat çırparak cennete uçuyor şimdi. Tıpkı Halep’in o tertemiz kuşları gibi…
- Erdoğan Batı’da Neden Canavar Gibi Gösteriliyor?
- Direniş Ruhunu İslami Bilinçle Taçlandıralım!
- Mevzii Direniş Değil, Sürekli Mücadele!
- Direniş Sürecinin İstismarı, İmkânları, Kavram ve Sembolleri
- İktidarla İlişkimizin Mahiyeti ve Sınırı
- Siyasal-Sosyal Olay ve Metodoloji Sorunumuz
- Dera’dan Cerablus’a Uzanan Dikenli Yol
- Türkiye’nin Örgütlerle Savaşı
- Mursi ve Sisi: Hangisi Zor Durumda Olan Filistinlilere Gerçekten Destek Oldu?
- Destekçi Devletler ve Suriye Direnişi: Yabancı Etkinin Sınırları
- Kâdî Abdulcebbâr’ın Birtakım Kur’anî Konulara Bakışı
- İslami Yenilenmenin Öncüsü: Hasan Turabi ve Mirası -4
- Eyyub (as)’ın İmtihanı
- Osmanlı’da Tefsir İlmi
- Meydanlar Yangın Yeri
- Rüyam Bitti! Direnen Halka Aydınlık Günler Dileme Vakti
- Halepli Umran
- Selam Sana Ey Halkım
- Diriliş Muştusu
- Gökkuşağı