Güneydoğu'ya yardım kampanyası büyüyor
Arkadaşlarımız, Irak Kürdistanı'ndan Türkiye'ye göç edenlere halen devam etmekte olan kampanyayla ilgili İstanbul Mazlum-Der Başkanı Tufan Mengi ile bu çerçevede bir konuşma yaptık.
Kampanyanızla neyi amaçlıyorsunuz?
Güneydoğu'nun şu ana kadar gözardı edildiği şeklinde bir kanıya sahiptik. Bir ay önce bir heyet gönderip rapor hazırlattık. İnsanlar artık vaadlere alışmış; siyasi çözüm, ekonomik çözüm vs. Oysa o insanlar şu an çoluğuna çocuğuna ne yedireceğini, şu kışta kıyametle ne giydireceğini düşünüyor. Hatta örnek olarak bizim oraya giden arkadaşlara üç gün boyunca misafir yemeği olarak biber kızartması sunuyorlar, başka yiyecek bir şeyleri yok.
Yardımın şu anki boyutları nedir?
Bölgeye şu ana kadar 16 kamyon gıda, giyecek ve kömür gönderdik. Önümüzdeki 10 gün içinde en az 10 kamyon daha göndermeyi planlıyoruz.
Kampanya sırasında ne tür zorluklarla karşılaşıyorsunuz?
Başlangıçta Valilikten izin alamamıştık. Bu zorluğu aşınca fazla bir problemimiz kalmadı. Şu an 40'a yakın toplama merkezimiz var. İzin dışında önemli bir zorlukla karşılaşmadık.
Nasıl bir organizasyon söz konusu?
Ana depolarımız ve tali depolarımız var. Tali depolardan ana depolara getirip jelatinleniyor ve kamyonlara yüklenip gönderiliyor. Orada eşit olarak dağıtılıyor.
Yardım listesi daha önceden hazırlandı mı?
Özellikle Van, Hakkari, Diyarbakır'da çadırlarda yaşayan insanları hedef aldık. Şu an büyük ölçüde giyecek sorunu halledilmiş durumda. Bir başka güzellik de şu: Biz daha çok kullanılmış giyecekler toplanır diye düşünüyorduk. Oysa toplanan giyeceklerin %90'ı kullanılmamış giyeceklerden oluşuyor. Bu da müslümanların fedakarlıklarının bir göstergesi.
İl bazında değerlendirirsek, en çok hangi illere yardım ulaştırıldı?
En fazla Diyarbakır, Van, Hakkari'deki çadırlarda yaşayanlara yardımı hedefliyoruz. Sadece Diyarbakır'da 1500 çadır var.
Güneydoğu hassas bir konu, bu noktada herhangi bir tepkiyle karşılaştınız mı?
Bugüne kadar şahsen bize ulaşmış herhangi bir tepki yok.
Devlet bir yandan köyleri yakarak insanları göçe zorluyor, bir yandan da yardım toplanmasına izin veriyor. Sistemin kampanyaya izin vermesi kendi içinde bir çelişki değil mi?
Güneş balçıkla sıvanmaz. Güneydoğu'da çadırlarda yaşayan insanları duymayan kalmadı. Bu noktada bize "Bu işle ilgilenirsen sizi hapse atarız" diyeceklerdi, ya da izin vereceklerdi. İkincisinin daha mantıklı olacağını düşünmüş olacaklar ki, izin verdiler. Ama başlangıçta çok büyük zorluklar çıkarttılar. Bize 10 bin insanın isimlerini, ikametgâhlarını ve yardıma muhtaç olduklarını belgelememizi şart koştular. Daha sonra onlar Güneydoğu'ya gidecek, bu 10 bin insanı görecek yardıma muhtaç olup olmadıklarını bir de kendileri tespit edecek, bundan sonra da kabul ederlerse yardımı kendi eliyle bölgeye ulaştırıp, ulaştırılacak. Tabii böyle bir şeyin mümkün olmadığı apaçık ortada. Biz ancak yardım gönderecek insanların isim ve adreslerini veririz dedik. Kampanyayı da hemen başlattık ve afişlerde "Vali'den gelecek izne göre" ibaresini kullandık. Devlet de bir nevi izin vermek zorunda kaldı. Zaten bu durumun itirafı yeni değil ki, daha önce devletin bakanları da bunu itiraf etmişti.
Bizim arkadaşlarımız gittiğinde devletin gözle görülür bir yardımı yoktu. Hatta bize çadırları görüntüleme iznini bile vermediler. Bence şu anda dünyanın en vahşi zulümlerinden biri Güneydoğu'da işleniyor. Biz düşündük ki, önce bu insanlara yardımı götürelim, sonra oranın sorunları vs. hakkında söz söyleme hakkımız olsun. Bu kampanyadan sonra kendi alim ve aydınlarımızdan oluşan bir heyeti de -nasıl Bosna'ya gidenler olduysa- Güneydoğu'ya götürmeyi düşünüyoruz.
Ulaşım, paketleme vs. açısından gerek bölgede, gerek burada müslümanlardan bir beklentiniz var mı?
Biz tüm müslümanlardan gerek bağışta bulunma, gerekse paketleme, ulaşım vb. konularda azami yardım bekliyoruz ve buna gerçekten de ihtiyacımız var.
Bu kampanyayı inşaallah Mart'a kadar sürdürmeyi düşünüyoruz. Daha sonra da alim ve aydınlarımızı bizzat oraya götürüp sorunları yerinde incelemelerini istiyoruz.
Güneydoğu'dan gelip de çok zor durumda olan öğrenciler mevcut. Bunlarla ilgili herhangi bir yardım söz konusu mu?
Bu kampanyayla biz böyle bir yardım başlattık. Buradaki vakıf, dershane vb. yerlerle görüşüp ihtiyacı olanlara böyle imkanlar sağlamaya çalışıyoruz. Bu talep de ilk defa bölgeye giden heyetimize oradaki ailelerce bildirildi, biz de elimizden geleni yapıyoruz.
Mazlum-Der bünyesinde Güneydoğu'yla dayanışına grubu veya vakfı gibi bir organizasyona gitmeyi düşünüyor musunuz?
İnşaallah Mazlum-Der'in yerini büyütüp ayrı ayrı masalar oluşturmayı düşünüyoruz: Güneydoğu Masası, Filistin, Bosna, Çeçenistan masaları vb. Her masa kendi alanıyla ilgilenecek, Mazlum-Der'in ana kasasından buralara gerekli yardım yapılacak.
Medya kampanyanıza ne kadar ilgi gösterdi?
İslami olmayan medya bizim kampanyamıza ilgi göstermedi. Bırakın bizim kampanyayı, biliyorsunuz Van Gölü canavarı tartışmaları şu an gündemde. Bu amaçla oraya giden İslam dışı medya orada çekim yaparken, 1 kilometre ötede çadırlarda insanlar sersefil yaşamaya çalışıyorlardı. Hiçbiri bu çadırları görüntülemedi. Belki zulüm edebiyatı yaptılar, ama bu zulmün ortadan kalkması noktasında samimi ve ciddi olduklarına inanmıyorum.
İslami medya ise bize çok destek oldu. Özellikle Kanal 7, Selam Gazetesi, Akit, Yeni Şafak bize büyük destek verdi. Yakında Kanal 7'de reklam filmi çıkacak, şu an filmin çekimleri yapılıyor. Bu vesileyle İslami medyaya da çok teşekkür ediyorum.
Şu anda çadırlarda yaşayan insanlara yönelik PKK'nın veya devletin herhangi bir telkini, propagandası söz konusu mu?
Şu an o çadırlarda yaşayan insanların ne PKK'dan, ne devletten gelecek herhangi bir telkine duyarlı olması mümkün değil, zira her ikisinden de şu ana kadar baskı görmüş: PKK gelmiş, bana yiyecek, giyecek ver demiş; vermeyince baskı yapmış. Devlet gelmiş, sen PKK'yı barındırıyorsun, destek veriyorsun diye baskı yapmış, sorguya çekmiş, işkence yapmış. O insanlar her iki taraftan da kendilerine bir yardımın söz konusu olamayacağının farkındalar.
Şu an o insanların telkinden çok somut yardıma ihtiyacı var. Yaz değil ki, yağmur yağıyor, çadırlardan içeri giriyor, içerisi balçık ve düşünün ki, bir ana orada bebeğini sallayacak, çocuklarına bakacak. İnanın şu an o insanlar Bosna'daki İnsanlardan daha zor durumda. Bosna'da insanların iyi kötü evi var, günlük yiyecek dağıtılıyor. Güneydoğu'da böyle bir şey söz konusu değil. Sadece çadırlardaki kötü yaşam koşulları değil; köyler, mezralarda da durum pek farklı değil. Düşünün, şu an 6 milyon insan göç ile yer değiştirmek zorunda kalmış, dile kolay! Biz sadece 5-6 binine yardım ulaştırabiliyoruz. Bizim arkadaşımız Kemal Öztürk Bosna'ya gitti. Oradan geldikten bir hafta sonra Güneydoğu'ya gitti. İnanın, Güneydoğu'dan daha fazla etkilendi. Şu an bu işle en çok uğraşan arkadaşlarımızdan biri de o.
Biz sivrisineklerle uğraşıyoruz ama, asıl çözüm bataklığı kurutmaktır. Bataklık sistemdir, tüm bu sorunlar sistemden kaynaklanıyor ve bu sistem değişmedikçe sivrisinekler daima var olacaktır.
- Boşlukları Devlet Dolduruyor
- Seçim Bitti Çözümsüzlük Sürüyor!
- Müslümanlar ve toplum
- Uzlaşmanın Yeni Çehresi: HOŞGÖRÜ
- Bir Seçimin ardından
- Batılılaşma kapısında yeni onursuzluk: Gümrük Birliği
- 1838 Ticaret Anlaşmasından 1996 Gümrük Birliği'ne
- Güneydoğu'ya yardım kampanyası büyüyor
- Şehid Fethi Şikaki'yi anma toplantısı
- Şikaki Sürekli Filistinli Direniş Gruplarını Biraraya Getirmek İçin Çalıştı
- Yahya Ayyaş Şehid Edildi
- Tanıklık
- Entelektüelizm ve atıllık arasında bir gençlik
- Kur'an'da İnsan-Gayb ilişkisi
- İslami hareketin gelişim seyri ve "Ekin Meseli"
- Musa (a) ve karşıt güçler
- Devlet cezaevlerinde kana doymuyor!
- Rejimin zindanları ve Ümraniye Direnişi
- Mahkemeler
- Seçimler neyi değiştirir
- Mehmet Alı Tekin ve Talip Özçelık KGB’nin Elinde
- Tasavvufta Rabıta
- Başkalaşan direnç
- Tek boyutlu bir anlatı
- Özel program, özel duyarsızlık