1. YAZARLAR

  2. Haksöz

  3. GlA'nın Cihadı Katliama Nasıl Dönüştü?

GlA'nın Cihadı Katliama Nasıl Dönüştü?

Ekim 1997A+A-

Cezayir'de özellikle son bir kaç ay içerisinde meydana gelen olaylar birçok Müslümanın zihninde gerçekte Cezayir'de ne olup bittiği hakkında ciddi soru işaretlerinin uyanmasına neden oluyor. Kadın, çoluk çocuk demeden işlenen katliamlar, her geçen gün ismini daha fazla duyuran selefi örgüt GIA hakkında daha fazla merak duyulmasına neden oluyor. Gerek Arapça gerekse İngilizce yayınlanan İslami basın-yayın organlarının Cezayir'de olup bitenlerin perde arkasını ortaya koyma ve GIA esrarını aydınlatma konusunda ciddi bir girişim olmamasından dolayı bu olgu, sürekli müslümanların gündeminde belirsizliğini koruyan bir olgu olarak varlığını sürdürdü. Ancak geçenlerde, Londra'da yayınlanan el-Alem Dergisi'nin bu konuyla ilgili birincil kaynaklara dayanarak verdiği haber, bu belirsizliği bir nebze de olsa giderici nitelikte.

Dergiye göre Cezayir'de müslümanların verdikleri silahlı mücadelenin iki dönemde değerlendirilmesi gerekiyor. Birinci dönem 1992 yazından 1994'ün yazına kadar süren zaman dilimini içeriyor. Yani silahlı mücadelenin altın dönemi olarak sayılan ve GIA'nın ilk emiri Kusimi Şerif'in öldürülüşüne kadar süren dönem. İkinci dönem ise Cemal Zeytuni'nin yükselişinden cemaatin liderliğini ele geçirdiği ve sapmaların, bağnazlığın, tekfirciliğin cemaate hakim oluşu anlamına gelen 1995 yazına kadar olan dönem.

Cezayir'deki olan biteni anlama noktasında kilit vazifesi görecek olan ve İslami cemaatler olarak nitelenen gruplar içerisinde iç hesaplaşmaların başladığı tarih olarak değerlendirilebilecek gelişmeler ise "Feda" örgütü denen ve İran'a yakınlığıyla bilinen bir örgütün tüm İslami cemaatleri birleştirme girişimiyle birlikte başlıyor. Bu girişim sırasında Silahlı İslami Cemaat olarak bilinen GIA'nın lideri Muhammed Said vahdet buluşması olarak bilinen buluşmaya gitmeden önce belirli bir birlik planı tasarlıyor. Ancak buluşma sırasında GIA yetkililerinin cemaat taassubu göstermeleri ve vahdetin ancak kendi safları içerisinde olabileceği yönündeki açıklamaları yüzünden bu plan FIS de dahil olmak üzere diğer bütün cemaatlerin GIA içerisinde erimesini öngören bir projeye dönüşüyor. Cemaat içerisinde aşırı selefi eğilimleriyle bilinen ve liderliğini Cemal Zeytuni'nin yaptığı bir gurup, birleşme girişimlerinden sonra cemaate Feda örgütünün temsil ettiği şii eğilimin hakim olduğu iddiasıyla sukistlara ve iç hesaplaşmalara girişiyorlar. Cemaat içerisinde darbe yapan Zeytuni ekibi, lider Muhammed Said'i ve cemaatin şura ve askeri kanadı da dahil olmak üzere bir çok sorumlularını azlediyor ve şii olarak itham ettiği, cemaati ele geçireceklerini iddia ettiği kişilere yönelik büyük bir tasfiye harekatı başlatıyorlar.

Vahdet buluşması olarak bilinen toplantıda bizzat bulunmuş bir şahıs, Cemal Zeytuni'nin cemaatin başına geçmesiyle birlikte guruba tam bir cehalet ve taassup halinin hakim olduğunu, İslamla uzaktan yakından alakası olmayan fetvalar çıkartıldığına belirtiyor. Özellikle "Tekfir ve'l-Hicre" olarak bilinen hareketin mantığının tamamen egemen olduğunu belirten söz konusu kişi, cemaatin en önemli mevkilerine durumu şüpheli, ilişkileri meçhul, kimliği belirsiz kişilerin getirildiğini; cemaatin gerçek liderlerinin cebri ikamet altında sıkı bir koruma içerisinde hareket etmelerine izin verilmezken, söz konusu şüpheli şahısların istedikleri gibi at koşturduklarını belirtiyor. İşte kadınların, çocukların ve masum insanların koyun boğazlanır gibi boğazlandığı ve Cezayir cuntasına bağlı istihbarat birimlerinin cemaat içerisine sızdığı döneme Zeytuninin liderliği sayesinde adım atılmış oluyor. Bu tarihten sonra cemaat içerisinde bütün samimiyetiyle mücadele eden mücahid birlikleri tek tek pusuya düşürülüyor. Bu durum da Cezayir basın-yayın kuruluşlarında örgüt içerisinden bilgiler sızdırıldığı şeklinde bir takım haberlerin yayınlanmasına neden oluyor.

Cemal Zeytuni'nin liderliği 1996 yazına kadar sürüyor. Bu tarihte bir bina içerisinde ölü ele geçirilen Zeytuni, zannedildiğinin ve Cezayir basınında çıkan haberlerin aksine Cuntaya bağlı milisler tarafından değil Feda örgütü olarak bilinen İran yanlısı İslami örgüt tarafından öldürülüyor. Zeytuni dönemi, cemaate, üç hayır olarak bilinen "Diyaloga, ateşkese ve barışa hayır" şeklindeki mantıkla damgasını vuruyor.

Zeytuni'nin öldürülüşünden sonra tamamen zıvanadan çıkan ve hiç bir değer ve ahlak tanımayan cemaatin başına sadece 27 yaşında olan Anter ez-Zevabiri geçiyor. İşbaşına geçer geçmez selefinin çizgisine bağlı kalacağını ilan eden Zevabiri, bunu uygulamaya geçirmekte gecikmiyor ve bulunduğumuz sene içerisindeki Ramazan ayından itibaren Cezayir'i kan gölüne çeviren operasyonlara başlama emrini veriyor. Bu katliamlarda dikkat çeken nokta ise, bağnazlığın kurbanı olan maktul köylülerin çoğunun İslami eğilimli insanlar olması ve FIS'e sempati duymaları. Zevabiri'yle birlikte iyice çığırından çıkan katliam furyasına neden olan bir karar çıkartılıyor. Zevabiri'nin bu kararına göre 19-35 yaş arası askere alınma çağında olan ve GIA'ya katılmayan bütün gençler öldürülüyor. Fiilen kendinden önceki liderine bağlı ve vefalı olduğunu gösteren Zevabiri, Zeytuni'nin vermiş olduğu bir fetva olan polislerin, askerlerin kadınlarının ve çocuklarının öldürülmesi hükmünü tüm vahşiliğiyle uyguluyor. Tabii bu arada da kendi yaptığı katliamlara onay vermeyen ve cemaattaki sapmayı somut olarak gözlemleyen kişiler de birer birer cemaat içerisinden temizleniyor. Bu da cemaat içerisinde yoğun parçalanmalara ve ayrılıklara neden oluyor. Birçok sağlam kaynağın belirttiğine göre şu anda GIA onlarca parçaya ayrılmış bulunuyor.

Cezayir cuntasının öldürüldüğünü iddia etmesine rağmen henüz bağımsız kaynaklar tarafından Zevabiri'nin ölü ele geçirildiği doğrulanmış değil. Kim bilir belki de şu anda Cuntanın kendisine havale ettiği bir takım görevleri yerine getirmekle meşgul.

BU SAYIDAKİ DİĞER YAZILAR