1. YAZARLAR

  2. Mustafa Siel

  3. “Gerçek Azap Dünyevi Helak Değil, Daimi Cehennemdedir”

“Gerçek Azap Dünyevi Helak Değil, Daimi Cehennemdedir”

Aralık 2015A+A-

Kamer Suresinin 1’den 8’e kadar olan ayetlerini işlediğimiz ve dergimizin 293. sayısında yayınlanan ilk bölümünde, mucizelerin inkârcıların iman etmesi için değil, peygamberlere gaybi yardım için gerçekleştirildiği; dergimizin 294. sayısında yayınlanan 9’dan 32’ye kadar olan ikinci bölümünde ise helak edilen kavimlerden misaller vererek ancak peygamber gönderilen kavimlerin helak edileceği; 295. sayısında işlediğimiz 33’ten 42’ye kadar olan ayetlerde de Lut ve Firavun kavimlerinin helakinden çıkarılacak dersler üzerinde durmuştuk.

Bu sayıda işleyeceğimiz 43’ten 55’e kadar olan ayetlerde, Mekkelilerin niye diğer kavimler gibi helak edilmedikleri ile asıl azabın dünyevi helak değil daimi cehennem azabı olduğu hususları üzerinde duracak ve böylelikle Kamer Suresi tefsirini tamamlayacağız.

MEKKELİLER NİYE HELAK EDİLMEDİLER?

43- Ne yani? Şimdi sizin bu Mekkeli kâfirleriniz helak edilen tüm bu kâfir kavimlerden daha üstün/güçlü bir konumda mı ki benzer şekilde helak edilmesinler?

Öyle değillerse, ne yaparlarsa yapsınlar öncekiler gibi helak edilmeyeceklerine dair daha önce inen vahiy ürünü kitaplarda bir beraatmı tanınmış da helak edilmeyeceklerini umuyorlar?

Bunca Kavim Helak Edilmişken Mekkeliler Neye Güveniyorlar?

Buraya kadar kıssaları aktarılan kavimler dönemlerinin süper güçleri olup, kendilerini güçlü ve yenilmez görüyorlardı. Ama en güçlü ve yenilmez görüldükleri yönlerden yediler yok edici darbeleri ve helak edildiler.

Şimdi sizin bu Mekkeli kâfirleriniz kendilerini helak edilen bu kavimlerden daha güçlü ve yenilmez olarak görüyorlar da bu nedenle mi Allah’ın helak tehditlerine aldırış etmiyorlar?

Eğer böyle görmüyorlarsa niye dünyevi tehditlere kulak asmıyorlar? Yoksa eski kitaplarda, kendilerinin ne yaparlarsa yapsınlar kesinlikle helak edilmeyeceklerine dair hükümler buldular da bunlara mı güveniyorlar?

44- Yoksa bunlar, biz her türlü saldırıyı defedebilecek derecede birbirlerine kurşundan kaynatılmış duvarlar gibi kenetlenmiş bir topluluğuz, bu nedenle kimse bizi helak edemez mi diyorlar?

Yoksa kendilerini Allah dâhil kimden gelirse gelsin her türlü saldırıyı defedebilecek seviyede kenetlenmiş yenilmez bir topluluk olarak görüp, buna mı güveniyorlar?

45- Yo! Tam aksine. İleride kendilerine yapılacak bir saldırı ile hezimete uğratılacak ve arkalarını dönüp kaçacak bir topluluktur onlar.

Yo! Değil Allah’tan, kullarından gelecek bir saldırıya bile karşı koyacak durumları yok. Zaten ileride kendilerine yapılacak bir saldırı neticesi dehşetli bir bozguna uğratılacaklar ve arkalarını dönüp savaş meydanından kaçacaklar.

Bu surenin inmesinden yaklaşık 7-8 yıl sonra Bedir’de müşrikler bozguna uğratılmış olup, bu ayetin bu bozgunu önceden haber veren gaybi bir haber olduğu genel kabul görmüştür.

Bu yorum doğruysa, diğer kavimlerin aksine Mekkeli müşriklerin toplu helak değil, Müslümanlar eliyle bozgun ve işgale uğratılması suretiyle cezalandırılması ve bilahare Mekke’nin fethi ile İslam’a teslim olmaları şeklinde gerçekleşen hepimizin bildiği neticenin, önceden Yüce Allah tarafından takdir edildiği söylenebilir.

Yani Mekkeliler önceki kavimler gibi helak edilmeyip, önce savaş meydanında cezalandırıldılar ve en sonunda İslam’a boyun eğdiler.

TÜM KAVİMLERE YAPILAN ASIL TEHDİT DAİMİ CEHENNEM AZABIDIR

46- Bununla da kalsa iyi. Çünkü dünyevi azap ve helakler hem geçici hem de acısı ahirete göre azdır. Asıl ahiret azabıdır onlara yapılan dehşetli tehdit. Çünkü ahiret azabı dünyevi azaba göre kıyaslanamayacak derecede acı ve devamlıdır.

Dünyevi Helak Arızi, Cehennem Azabı Daimi

Gerek önceki kavimlerin helaki gerek Mekke müşriklerinin bozgunu asıl korkulacak tehdit değildir. Asıl korkulması gereken tehdit ahirette sonsuz cehennem tehdididir.

Çünkü dünyevi azap, hem eninde sonunda geçici hem de ahiret azabına göre kıyaslandığında gayet yumuşakbir azaptır.

Zaten dünyevi helak tüm kavimler için değil, sadece peygamber gönderilipde peygamberleriyle mücadele de çizmeyi aşan kavimler için söz konusudur. Üstelik sınırlı ve geçici bir azap olup, eğer ahiret olmasa idi, dünyadan bir kurtuluş vesilesi olurdu.

İslam Dünyevi Kurtuluş Değil, Uhrevi Kurtuluş Vesilesi

Bu nedenlerle, dünyevi helak ile daimi cehennem azabının kıyası bile mümkün olmayıp, günümüzde de insanlara Allah’a gereğince kulluk yapılmadığı takdirde dünyevi sıkıntı ve zararlar değil, daimi cehennem azabı hatırlatılmalıdır.

Elbette Cin Suresi 16-17. ayetlerde açıklandığı üzere, İslam toplumsal boyutta yaşandığı seviyede bir esenlik sebebidir ama bu durum aynı zamanda bolluk ve nimetle imtihan vesilesi olup, bu imtihandan Peygamberimizin ashabından bir kısmının bile pek başarılı olamadığı, Osman’ın hilafeti sonrası yaşananlardan anlaşılmaktadır.

47- Dünyanın peşinde olup bu konuda hiçbir sınır tanımayan mücrimler, ahiret için dünyalarını riske atan müminlere şaşkın ve çılgın diyorlar ama bu dünyevi ve uhrevi azabı dikkate almamakla asıl şaşkın ve çılgın olanlar kendileridir aslında.

Asıl Çılgın Kimmiş; Ahirette Anlaşılacak

24. ayette Semud kavminin Salih (as)’a uymaları durumunda dünyevi çıkarlarını tehlikeye atmış olacakları, bu nedenle bunun şaşkınlık ve çılgınlık olduğunu söyledikleri beyan edilmişti.

Bu tutum sadece Salih (as)’a karşı değil, tüm peygamberlere karşı takınılmış bir tutum olup, bu ayette bu tutumun ne kadar ahmakça olduğu, asıl şaşkınlık ve çılgınlığın şu üç günlük dünya sıkıntısına katlanmaktan kaçınarak sonsuz ahiret azabına düşmenin olduğu açıklanmaktadır.

Dünyanın peşinde olan bu mücrimler, ahirete iman ederek ahiret için dünyalarını riske atan müminlere,  bu nedenle şaşkın ve çılgın diyorlar ama ahiret azabını gördüklerinde, asıl şaşkın ve çılgının kim olduğunu anlayacaklar.

48- Cehennem ateşinin içine yüzükoyun sürüklendiklerinde (anlayacaklar ne kadar şaşkın ve çılgın olduklarını da) denecek ki onlara,“Haydi tadın tutup sıkması hiç bitmeyen bu azabın dokunuşunu!”

Uzaktan Yiğitlik Taslamak Kolay

Bu dünyada ahiret azabı hakkında rahat rahat konuşmak, bu azabın olmayacağını, olsa bile bir şekilde kurtulacağını söylemek mümkündür. Lakin ahirette durumun hiç de böyle olmadığını, kendilerinin tehdit edildikleri ahiret azabının mutlaka gerçekleştiğini, kendilerine hiç acımadan ve ehemmiyet verilmeden sürüklenerek yüzükoyun cehennem ateşine atıldıklarında ve acımasızca ve devamlı tutup sıkıp buran bu azabın dokunuşunu tadın bakalım dendiğinde anlayacaklar.

Hesap Günü Güvendikleri Dağlara Kar Yağacak Olanlar

Günümüzde de ahiret azabının kimilerince tamamen inkar edildiği, inkar etmeyenlerin bir kısmınca hafife alındığı, hafife almayanların bir kısmınca şefaat ve benzeri hileli yollarla kurtulabileceklerine inanmak suretiyle dolaylı olarak hafife alındığı bilinmektedir.

Ahiret azabı için dünyadan bu tür yanlış yorumlar yapılabilir, lakin azap görüldüğünde bu yorumları yapanların dilleri dolanır. Dut yemiş bülbüle döner bu kişilerin dünyadaki yanlış beklentileri onlara ahirette fayda yerine zarar verir. Çünkü bu beklentilere girmeselerdi belki hazırlık yapar ve kurtulurlardı.

MEKKELİLER NEDEN HEMEN HELAK EDİLMİYORLAR?

49- Biz her şeyi bir ölçü ile yaratırız/yaparız.

Bundan sonraki ayetlerde anlatılmak istenen konu, Mekkelilerin, madem öyle siz haklısınız, o halde Allah bizi niye şimdi helak etmiyor da erteliyor şeklindeki alaycı sorularına bir cevap niteliğindedir.

Onlara ve dolayısıyla bu soruyu ciddiye alarak içinde tereddütler oluşmuş olan Müslümanlara deniyor ki, biz her şeyi rastgele ve ölçüsüz değil, en doğru (hikmetli) ölçülerle (sünnetullah) yaratır/yaparız.

Bu nedenle sizi helak etme hususunda takdir ettiğimiz ölçülü süreç devam etmekte olup, henüz helak edilmenizi gerektirecek şartlar oluşmadığından helak edilmiyorsunuz.

50- Bir şeyi yapmak/yaratmak irade ettiğimiz anda, o şey göz kırpmak kadar bir zamanda olur.

Göz kırpmak ibaresi, Yüce Allah’ın işinin ne kadar hızlı olduğunu anlatmak için yapılmış bir benzetmedir. Yoksa Yüce Allah’ın iradesinin gerçekleşmesi için saniyenin trilyonda biri miktarınca bile olsa bir zaman söz konusu edilemez.

Ayette Mekkeli inkarcılara bir uyarı söz konusu. Şu ana kadar helak edilmemiş olmanız sizi şaşırtmasın, şımartmasın ve yanıltmasın. Helak edilmenizi gerektirecek şartlar oluştuğunda helak edilmeniz, bir insanın gözünün gayri ihtiyari kırpılması gibi bir zamanda olur.

Bu nedenle, sakın şu ana kadar helak edilmemiş olmanızı Yüce Allah’ın acziyetine yada ihmaline yormayın. Sadece size tanınan mühleti yaşıyorsunuz. Bunu bilin ve bu mühlet bitmeden aklınızı başınıza alarak iman edip teslim olun. Allah ihmal etmez, azabın hak olduğunun net olarak ortaya çıkmasına yetecek imhal eder (yani mühlet verir).

51- Sizinle aynı inanışlarda olan nice kavimleri helak ettiğimizi biliyorsunuz da niçin onların hallerinden ibret/ders almıyorsunuz?

Önceki ayetlerde bir kısmının kıssasını aktardığımız ve sizin çok iyi bildiğiniz, dünya hayatı ve ahiret konusunda sizin gibi düşünen toplulukları mühletleri bitince nasıl helak ettiğimizi çok iyi biliyorsunuz. Peki, niye onların akıbetlerinden ders alıp da bu helake doğru gidişatınızı değiştirmiyorsunuz?

Ayette geçen eşyaakum ibaresi, şia teriminin çoğuludur. Şia kelimesi ise bir fikre taraftar olan grup manasına gelmektedir. Ayette şialarınız denmesi, Mekkelilerle helak edilen kavimler arasında, peygamberlerin yaptığı dünyevi ve uhrevi azap uyarıları hakkında benzer olumsuz ve yalanlayıcı görüşlere sahip gruplar olmasından dolayıdır.

Yani deniyor ki, o helak edilen kavimlerle, helak edilmelerine sebep olan görüş ve duruşlarınız aynı olmasına rağmen, onların başına gelen helakin sizin başınıza gelmesini niye beklemiyorsunuz?

ASIL TEHLİKE DÜNYEVİ HELAK DEĞİL, DAİMİ AHİRET AZABIDIR

52- Onların yaptıkları her şeyi kitaplarda kayıtlı olarak muhafaza ediyoruz.

Bu ayete siyak ve sibaka da bakarak verilecek ilk anlam, helak edilen kavimlerin helak edilmekle azaplarının bitmediği; üstüne üstlük ahirette de daimi azaba uğrayacakları, bu nedenle helaklerine sebep olan ve daimi ahiret azabına sebep olacak olan tüm kötü amellerinin, hesap günü açılmak üzere kayıt altına alınmış olduğudur.

Ayete şöyle anlam verilmesi de mümkündür. Ey Mekkeliler, geçmiş kavimlerin helak edilme nedenlerini yazıp, indirdiğimiz kitaplarda size ibret ve uyarı olsun diye bildirdik. Bundan ders ve ibret alın.

Bir diğer anlamda şöyle olabilir: Geçmiş kavimleri ne yapıp ne yapmamaları gerektiğini iyice açıkladıktan sonra helak ettik. Bu nedenle onların dünyada başlarına gelenlerden dolayı ve ahirette başlarına gelecekten dolayı en ufak bir mazeretleri söz konusu olamayacaktır.

Sizin içinde aynı durum geçerli olup, eğer helak edilirseniz helakinizden dolayı ve ahirette gireceğiniz cehennemden dolayı en ufak bir mazeret ve şikâyetiniz söz konusu olamaz.

53- Küçük yada büyük fark etmez, yaptıkları her şey yazılıp kayıt edilmiştir.

Hesap günü açılacak kayıtlarda, cehennemlik olanların yaptıkları tüm işler küçük yada büyük ayırt edilmeksizin kayıt altına alınmıştır. Yani hesapları tam olacak, tam ve mutlak bir adaletle haklarında azap hükmü verilecektir.

Öyle ki, bu kayıtlar hesap anında ortaya çıkarılınca, azabına hükmedilenin en ufak bir itirazı olamayacak, daimi azabı hak etmiş olduğu net olarak ortaya konduğundan başını öne eğip suçluluğuna kendisi de şahit olarak cehenneme doğru hareket edecektir.

54- Bu sakınmayanların aksine, Allah’ın azabından korkarak sakınanlar ahirette bahçeler içinde ve nehirler kenarında mutluluk ve huzur içinde sonsuz yaşayacaklar.

Peygamberlerin yaptıkları uyarıları dikkate alarak, iman ve teslim olup, bu uyarılar doğrultusunda ahiret azabından sakınarak yaşayan muttakiler ise ahirette cehennemliklerin tam tersi bir durumda olacaklardır.

Sakınmalarının karşılığı olarak sonsuz mutluluk bahçelerinde, harika nehirler kenarında, sonsuz mutluluk ve huzur içinde yaşayacaklardır.

55- Her şeyin tek sahibi olan ve dilediği gibi hareket eden, ancak her hareketi bir ölçü ile olan Allah yanında, dünyadaki sadakatlerinden dolayı hak ettikleri yerlerde onurlandırılarak oturacaklar.

Bu cennetler, her şeyin tek yaratanı ve sahibi olan ve mülkünde dilediği gibi tasarruf eden (melik), ancak yaratması ve yapması gibi tasarrufu da bir ölçü ile olan (muqtedir) Yüce Allah’ın manevi anlamda yanında/katında; dünyada kulluklarındaki sadakatlerinin karşılığı olan onurlu oturma yerleri olacaktır muttakiler için.

Yani Yüce Allah hiçbir şeyi ölçüsüz rastgele yaratmadığı gibi, ahirette cehennem ve cennete de ölçüsüz rastgele kimseyi koymayacaktır. Cehenneme gönderilenler kayıtlı amellerinin karşılığı olarak gönderilecekleri gibi, cennetlere gönderilenler de özü-sözü-fiili bir muttakiler olarak yaşamalarının karşılığında oraya gönderileceklerdir.

KAMER SURESİNİN TEMEL MESAJI

Böylece Kamer Suresi sona ermiş oluyor. Kıyametin gerçekleşmesinin başlangıcında ayın yarılacağının açıklanmasıyla başlayan sure, peygamberlerin uyarılarını dikkate almayan mücrim kavimlerin helak edilişlerinin anlatımlarıyla devam ederek, bu helak edilenlerin ve uyarıları dikkate alarak sakınan muttakilerin kıyamet hesabının ardından durumlarının açıklanmasıyla son buluyor.

Kamer Suresinde, Mekkeli müşriklere, Peygamber’in uyarılarını dikkate alarak durumlarını düzeltmezler ve cürme devam ederlerse, onları bir süreç sonunda dünyevi helakin beklediği; fakat asıl korkmaları gereken tehlikenin bu olmadığı, asıl tehlikenin ahirette atılacakları daimi cehennem azabı olduğu, geçmiş helak edilen kavimler misalleriyle bir kez daha hatırlatılıyor.

Bu uyarılar günümüz içinde geçerlidir. Peygamberimizin getirdiği mesajdaki uyarılar dikkate alınmazsa, mücrimler için dünyada açık helak olmasa bile çok ciddi sıkıntılar söz konusu olduğu gibi, asıl ve önemli olan ahirette daimi cehennem azabı vardır. Dünyada bugüne kadar yaşananlar bu durumun önemli şahitlerinden olup, tarihten ibret almak, dünyada ve ahirette fayda sağlar.

İbret alarak Peygamberimizin getirdiği mesajdaki uyarıları dikkate almak suretiyle, Allah’ın dünyevi ve uhrevi azabından sakınarak yaşayan muttakiler, dünyada Allah’ın koruması altında, mücrimlerin başlarına gelen dünyevi cezalardan korunacakları gibi, ahirette Allah katında onurlu konuklar olarak mutluluk ve huzur bahçelerinde sonsuz yaşayacaklardır.

Sadaqallahul azim. Mutlak ve tek büyük olan Allah’ın sözü doğrudur ve mutlaka yerine gelir.

BU SAYIDAKİ DİĞER YAZILAR