Filistinlilerin bedenlerinden başka ellerinde hiçbir silahları yoktur!
İştişhadi Eylemleri Nasıl Yorumlamalı?
1- Söz konusu eylemleri gerek yöntem, gerekse de siyasi sonuçları açısından değerlendirdiğinizde meşru, haklı ve etkili eylemler olarak görüyor musunuz?
2- Bu eylemlerin faillerinin siyonistlerce "terörist" olarak nitelenmelerine karşın, kimi kesimlerde ise "çaresiz insanlar" şeklinde acıma ile karışık bir sahiplenme/sempati duygusu ile karşılandıkları görülüyor. Genelde İslami çevrelerin, bu eylemlerin faillerine ilişkin tutumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
1) Filistinlilerin topraklarını işgal eden İsrail güçlerine karşı yürüttükleri eylemleri, yöntemleri bakımından ilginç kılan husus, insan bedeninin doğrudan bir silah olarak kullanılmasıdır. Adalet duygusunu koruyan herkes şunu itiraf eder: Filistinlilerin bedenlerinden başka ellerinde hiçbir silahları yoktur. İsrail ise dünyanın en büyük tahrip ve imha edici gücüne sahip bir askeri gücü elinde bulundurmaktadır.
Karşınızdaki güç ne kadar büyük ve caydırıcı olursa olsun, eğer en değer verdiğiniz şeyler, mesela özgürlük, bağımsız yaşama hakkı, toprak ve inancın korunması gibi değerleriniz tehdit altındaysa ve bütün savunma mekanizmalarınız elinizden alınmışsa, size iki yol bırakılmış demektir: Ya teslim olup kölece yaşamak; ya da intihar etmek. Ta başından beri İsrail ve onu destekleyen güçler Filistinlilere onurlarını ve özgürlüklerini koruyabilecekleri üçüncü bir seçenek bırakmamışladır. Hüküm açısından bu eylemlere verilecek isim her ne olursa olsun, yöntem itibariyle kölece yaşamayı reddeden İnsanlar bedenlerini silah olarak kullanmaktadırlar. Elbette bu saldırıları düzenleyen insanlar, sadece intihar etmekle kalmıyorlar, siyasi sonuçları son derece etkili gelişmelere de sebep oluyorlar. Bunların başında geleni, İsrail'in bütün yerleşim birimleriyle güvensiz hale gelmesi ve İsrail'den dışarıya göçü hızlandırması. Son intifadadan bu yana 600 bin İsraillinin ülkeyi terkettiğinden bahsediliyor.
İkinci önemli sonuç, İsrail, silahı ve askeri donanımı olmayan Filistinlilere saldırdıkça, bu saldırılara siviller maruz kalmakta, böylelikle İsrail de çocukları, yaşlıları, kadınları ve masum sivilleri öldürmektedir. Bu saldırıların psikolojik zemini önemlidir. Doğduğu günden başlayarak aşağılanan ve her insani durumda gururu çiğnenen insan, en son hayati hamle olarak canına kıyar. İntihar saldırıları sandığımızdan da çok trajiktirler. Açık bir haksızlık karşısında bütün vicdanlar susuyor, işgalci bir devlet uluslar arası hiçbir kuralı ve normu tanımıyor ve küstahça işgallerine devam ediyor, üstelik bütün bir Filistin ülkesini açık bir hapishane veya Nazi türü bir temerküz kampına çeviriyor.
2) Bugün "terör" kavramı etrafında büyük bir muğlaklık vardır. En çok sözü edilen bir kelimenin genel kabul gören ve herkesin üzerinde mutabakata vardığı bir tanımından mahrum bulunuyoruz. Terör, ilke olarak bir insanlık suçudur. Herhangi bir amaç gözetilerek kuralsız şiddet kullanımına terör deniyor. Kuralsız şiddet demek, sonuçları itibariyle bundan sivillerin, çocuklar, kadınlar, yaşlıların ve fiilen savaşa katılmayan erkeklerin zarar görmesi demektir. İslam hukuku 'din adamları'nı da bu kapsama dahil ederek, ne kadar haklı ve meşru olursa olsun, savaşta sivillerin zarar görmemesi ilkesini getirmiştir.
Ancak modern çağda ve yüksek teknolojilerin kullanıldığı savaşlarda bu ilkeye riayet edilmediğini biliyoruz. Bir atom bombası, nükleer silah, kıtalar arası füzeler, zehirli gazlar vb. silahlar her halükarda sivillere zarar vermektedir. ABD'nin Afganistan'a yaptığı son müdahale ile 25 bin insanın öldüğünden bahsediliyor; köyler, yerleşim birimleri, hastaneler, okullar yerle bir edildi. Burada ölen insanların ezici çoğunluğu sivildi, kullanılan kuralsız şiddet sonucu hayatlarını kaybettiler.
İsrail, neredeyse ve bütünüyle sivilleri hedef almaktadır. 8 günlük Cenin katliamında kaç sivilin, kaç çocuğun öldürüldüğünü bilmiyoruz. Taş atan bir çocuğu keskin nişancılarla öldürmek kuralsız şiddete en somut örnek teşkil eder. İkinci intifadadan bu yana yaklaşık 800 çocuğun öldürüldüğü tahmin ediliyor. Bu, bir devletin sistemli, amaçlı ve planlı olarak terör yapması demektir.
İKÖ'nün son Kuala Lumpur toplantısında, dünya kamuoyuna ve BM'ye seslenilerek "ortak bir terör" tanımı yapılması istendi; ama bu arada Filistinlilerin kendilerini ve topraklarını savunma biçimine "terör" denmeyeceği yolunda düşünceler ortaya atıldı. Filistin'deki durumla ilgili bir hüküm vermek için, bu hükmün ortaya çıkışını zorunlu kılan vasatı göz önüne almak lazım. Bu eylemler, "bir çaresizliğin" değil, "seçeneksizliğin sonucu"dur. Hiçbir zaman insanlar bu ölçülerde seçeneksiz bırakılmamalı!
- Direniş Çağrısı Yankılanıyor!
- Otoriter Azınlık Kuşatmasında Kaybolmamak İçin!
- Cenin Son Hediye
- Filistin İçin Dönüşümlü Açlık Grevi
- Siyonist Vahşet ve Cenin Destanı
- Filistin ve Netleşen Saflar
- Erol Özkan'ın Ardından
- Türkiye Basınında İsrail Dostları
- Barışseverlik İşgali Onaylamak mıdır?
- Genelkurmay Başkanı Meclis’in, Siyasetin ve Hukukun Üstünde mi?
- İşgale karşı direniş terörizm değildir!
- Allah'ı aziz tutabiliyor muyuz?
- Filistinlilerin bedenlerinden başka ellerinde hiçbir silahları yoktur!
- Siyonist İsrail toplumu, kendi çocuklarını 'canlı bomba' olarak kullanmaktadır!
- Aynı şartları yaşamış olsaydım, ne yapardım onu bilmiyorum!
- Evvela İsrail'in maşası olduğu emperyalist terör sorgulanmalı!
- İsrail'de 'sivil' tanımına uygun birini bulmak neredeyse imkansızdır!
- İşgale direnmek, terör değildir!
- Şehidler Ümmetin Onurudur!
- Küresel emperyalizme karşı çıkan herkes terörist olarak damgalanıyor!
- Yunan, İngiliz, İtalyan ve Fransız işgal güçlerine karşı Anadolu
- Onurlu ve bilinçli bir adanmışlığın saygıdeğer örnekliği...
- Filistinli halk istişhadi eylemlerden başka ne yapabilir?
- İsrail’e karşı verilen mücadeleyi terör kapsamında değerlendirmek mümkün değil!
- Bir kadın canlı bombanın izinde