Filistin Saat Ayarlı Bir Bomba
Der Spiegel'in Mısır Devlet Başkanı Hüsnü Mübarek ile gerçekleştirdiği röportaj:
Sayın Başkan geçen haftalarda Beyrut'a ani bir gezi yaptınız, İsrail sizi sert bir dille eleştirdi. İsrail'in düşmanı bir ülkeyi ziyaret etmenizin nedenleri konusunda ne dersiniz?
Bu öfkeyi anlayamıyorum, İsrail küçük ve zayıf bir ülkenin altyapısını, enerji santrallerini ve fabrikalarını bombalayarak yerle bir etmektedir. Bu durum birçok sivilin yaşamına mal olmaktadır. Başbakan Ehud Barak'la görüşmemize rağmen hava bombardımanları yoğunlaşarak devam etti . Buna sessiz kalamazdım, müdahale etme gereğini hissettim, yalnızlığa mahkum edilen Lübnan'lılara cesaret vermek amacıyla ziyarette bulundum.
Savaş Lübnan-İsrail sınırında yaygınlaşıp barış görüşmelerini tehlikeye atabilecek gelişmelere dönüşebilir mi?
Elbette, durum son derece ciddi. Bu noktada İsrail'in benim ziyaretimi böylesi bir şiddetle eleştirisi ve ABD'nin Mısır karşıtı söylemi çok tuhaf kaçmaktadır.
İsrail Başbakanı Ehud Barak sizi militan İslamcı örgüt olan Hizbullah'ın saldırılarını tasvip etmekle suçlamaktadır. Son haftalarda Güney Lübnan' da hareket eden İsrail karşıtı silahlı birliklerin saldırıları, güvenlik bölgesinde konuşlandırılan yedi İsrail askerinin ölümüyle sonuçlanmıştı.
Askerler İsrail topraklarında değil, Hizbullah'ın İsrail işgaline karşı savaştığı Lübnan topraklarında öldürüldüler. Yabancı işgale karşı direniş hakkı, her halkın en temel haklarından biridir.
İsrail kaynaklarına göre kuzey İsrail'deki yerleşim bölgeleri Hizbullah'ın roketli saldırılarına hedef olmaktadır.
Mesele bu değildir. İsrailliler hadlerini bilmemektedirler. Gerçekten barışı istiyorlarsa askeri saldırılarla tehdit savurmamalıdırlar. Açıktır ki: İsrail güney Lübnan'ı ve Suriye'nin Golan tepelerini işgal ettiği müddetçe direnişin bitmesi beklenmemelidir.
Hizbullah saldırıları, Lübnan'ı etkileyen ve Hizbullah kanalıyla İsrail'e baskı yapmayı hedefleyen Suriye'nin arka planda rol almasından kaynaklanmıyor mu ?
Vaka, İsrail'in Lübnan'a saldırmasıdır. İsrail'lilerin muvaffak olacaklarına inanmıyorum. Lübnanlılar Suriye'lilerle birlikte barışa ikna olmuş olarak birlikte gayret sarfetmektedirler. Suriye ile İsrail haftalarca pazarlık yaptılar, sonra suskunluk hakim oldu. Görüşmeler kesilince, bunun en doğal neticesi şiddet oluştu.
Suriye, Lübnan açısından bir anlamda güvenlik mesabesindedir. Şam sizin Beyrut ziyaretinizden haberdar mıydı?
Mühim siyasal gezilerimizi Suriye'li kardeşlerimizle konuşuyor, onları bunlardan haberdar ediyoruz. Diğerlerini bilinçli olarak haberdar etmedik, acele davrandığımızdandır.
İsrail-Suriye görüşmelerinin kesilmesi, Colan tepelerinden yakın bir sürede çekilmeden söz edilemeyeceği anlamına gelmektedir. Böylece barış açmaza düşmektedir. Başbakan Ehud Barak'la görüşmelerin akamate uğramasının Ortadoğu'daki yakınlaşma sürecini tehlikeye atabileceğinden söz ettiniz mi ?
Yaklaşımımı belirttim. Suriye'yle barış ancak Golan tepelerinden ve Güney Lübnan'dan geri çekilerek 4 temmuz 1967 işgalinden önceki pozisyonun gerçekleştirilmesiyle mümkündür.
İsraillilere bu zor mu geliyor?
Amerikalılar görüşmelerin başında Suriyelilerin taleplerini açıkça destekledikleri ve İsrail'in eski sınırlarına çekileceği izlenimini bıraktılar. Herkes bilmektedir ki, hiçbir Suriyeli devlet başkanı topraklarından bir santimetre karesini teslim etmez. Niçin etsin ki? Mısır da eksiksiz olarak tüm Sina'yı geri aldı.
İsrail, Golan tepelerinden çekilmesini görüşmelerin tekrar başlatılmasına bağlıyor.
Şam evrilip çevrilmeden usandı. Başkan Hafız Esad İsrail'in Filistinlilere karşı tutumunu yakından izlemektedir: Kâh Kahire'de, kâh Şarm el Şeyh'de bir dizi anlaşmada bulunarak, bunları yürürlüğe koymada tereddüt ediyor. Çok kıymetli zaman böylece israf oluyor. Başkan Esad'ın kendisini sağlama almasını çok iyi anlayabiliyorum. İsrail'in oyalayıcı taktiği ve Lübnan üzerine bombalar yağdırması, İsrail'in inandırıcılığını ciddi olarak zedeliyor.
İsrail ve Suriye arasında yürütülmekte olan Golan müzakerelerinin başarıyla sonuçlanabileceğine inanabiliyor musunuz ?
Ümidin dışında ne kalıyor ki? Barak ucuz siyaseti bırakıp, 1979'da Enver Sedat'la İsrail'in gerçekleştirdiği barış anlaşmasında olduğu gibi cesaretli kararlarda bulunabilmelidir. İsrail Golan'ı terketmeli, barışın kendilerine savaştan daha çok kazanç sağlayacağını bilmelidir.
Golan'dan geri çekilmesine mukabil, Başbakan Barak Suriye'nin de ilişkileri normalleştirme konusunda ilerlemeler kattetmesinden emin olmak istemekdedir.
Golan'ın geri verilmesinin kesinleşmesinden sonra, mukabil adımlar atılır.
İsrailliler Filistinlilerle olan müzakerelerini de askıya almaktadırlar. Arafat'tan daha çok taviz vermesi mi bekleniyor?
Bölgenin temel sorunu olan Filistin meselesi henüz çözülmüş değildir, ihtilafın alevi yandıkça, belirsizlik devam edecektir. Filistin sorunu zaman ayarlı bomba gibi, aniden patladığında asıl sorun gündemdeki gerçek yerini tekrar alacaktır.
Filistin Devlet Başkanı Yaser Arafat'ın en önemli dayanağısınız. İsrail'le zorlu görüşmelerinde ne şekilde yardımda bulunacaksınız?
İlk fırsatta İsraillileri Filistinlilerle yapmış oldukları anlaşmalara saygı gösterme konusunda uyarırım. Vaadlerin sürekli tehir edilmesi İsraillilerin iyi niyetliliği konusundaki inancımızı sarsar. Barış hususunda elimizdeki tüm imkanları zorluyorsak da asıl belirleyici olan Amerikalılardır.
ABD'de Bill Clinton'nun halefini ortaya koyacak olan kasım ayında gerçekleştirilecek başkanlık seçimi tüm hızıyla devam etmektedir.
ABD'nin birkaç ay seçimlere yoğunlaşacağı ve başka hiçbirşeyle ilgilenilmeyeceği konusunda spekülasyonlar var. Başkan Clinton'un başkanlık dönemini olağanüstü bir olayla noktalamak istemesi küçümsenmemeli, bu da Ortadoğudaki tüm tarafların razı olabileceği bir mutabakatla barışı sağlamak olarak gerçekleşebilir.
Bir yandan yahudi yerleşim yerlerinin yapımının devam etmesi, diğer yandan da Batı Şeria'nın % 6'sından geri çekilişin tehir edilmesi, Arafat üzerindeki baskıları günbegün artırmaktadır. Kudüs konusundan artık hiç kimse söz etmemektedir.
Kabul edilemez bir durumdur, utanç vericidir. Kudüs sadece Filistinlilerin değil, tüm Arapların, müslümanların, hatta hristiyanların meselesidir de. İsrail; Arafat'ı oyalayarak güçsüzleştirmek yerine, kolaylık göstermesi gerektiği bilincine varmalı. Arafat bu çocukça muameleye ne kadar tahammül edebilir, bilinemez. Artık bu durum sürdürülemeyecek bir boyuttadır. Arafat'sız bu süreç tehlikeli bir gerileyişle karşı karşıya kalır.
Amerikalıların seçimler nedeniyle içine kapanması durumunda neler olabilir?
Avrupalıların Ortadoğu barış görüşmelerine iktisadi düzlemde hizmet etme imkanları yoğun olarak gündeme gelebilir. Tüm bölge halklarının menfaatlerine uygun olarak, örneğin su ve ulaşım konularındaki projelerde öncülük edip yatırım yaparak katkıda bulunabilirler.
Barış müzakerelerinden bir anlaşmanın gerçekleştirilememesi durumunda, Arafat eylül ayında bağımsız bir Filistin devletinin ilanı konusunda İsrail'i tehdit etmektedir Panzerler sokağa yeniden mi dökülecek?
Ümid ederim ki İsrail artık durumu ciddiye alır; Suriye, Lübnan ve Filistin'e yönelik oyalama politikalarından vazgeçer.
Yine bir Ortadoğu savaşı tekrarlanabilir mi?
Her ne kadar bir savaşa neden olmasa da, barış olmadığı müddetçe şiddet en korkunç boyutuyla devam edecektir.
Der Spiegel Çev: Ayla TEKİN
- İzzet Kararlılık ve Umut
- Sistem Hukuksuz Olduktan Sonra, Cumhurbaşkanının Hukukçu Olması Neyi Değiştirecek?
- Mumcu’yu Öldürenler Meçhul Yargısız İnfazcılar
- Başörtüsü Yasağında Son Durum: Lüzumu Muhakeme ve Görevden Çıkarma
- Almanya’da Başörtüsü Sorunu
- Ya Savrulma, Ya Muhafazakarlaşma Ya da Muhasebe ve Murakabe
- Karıncaezmez Zulmü
- İslam ve Ekonomik İnsan
- Zaptedilmiş Ülke SİNCAN
- Filistin Saat Ayarlı Bir Bomba
- Mısır'da İslamcılar: Hareketten Partiye
- Tenzih Akidesinin Boyutları
- Yeşil Zambaklar Ülkesinde
- Basında İslami Muhalefet: Şura - Tevhid – Hicret -2
- Özal'ı Savunmak ya da Züğürt Tesellisi ile Avunmak!
- Bayram Ulusun mu, Egemenlerin mi?
- Özlem...
- Şu Mavi Göğün Altında Şu Kara Toprağın Üstünde