1. YAZARLAR

  2. Ömer Küçükağa

  3. Filistin: Ortadoğu’da Bitmeyen Varoluş Mücadelesi

Ömer Küçükağa

Yazarın Tüm Yazıları >

Filistin: Ortadoğu’da Bitmeyen Varoluş Mücadelesi

Mart 2003A+A-

Osmanlı Devleti'nin tarih sahnesinden çekilmesinin İslam coğrafyası üzerinde derin etkileri oldu. Bunların arasında Müslüman dünyayı en fazla etkileyen olay kuşku yok ki, Filistin halkının uluslararası güçlerce kuşatılması ve sistemli bir soykırıma tabi tutulmasıdır.

II. Dünya Savaşının en önemli sonucu; toprağı, insan gücü olmayan ama desteği bulunan Yahudi çetelerine Filistin topraklarında devlet hakkı tanınmasıdır. II. Dünya Savaşı bittiğinde tüm batılı ülkeler şu şarkıyı söylüyorlardı: Hiçbir devlet, ırk, din, mezhep esaslarını yönetim referansı olarak göremez. Tam da bu söylemin kutsandığı zamanda Yahudi ırkına ve şeriatına yaslandığını gururla söyleyen çetelerce İsrail devleti ilan edildi. Din ve ırk temelli devletleşmenin tarihe gömüldüğünü söyleyen savaşın galipleri İsrail'i hiç tereddüt etmeden tanıdılar.

Bu tanıma 55 yıldır bölgeyi kanla sulamaya devam ediyor. İHH İnsani Yardım Vakfı Ar-ge Komisyonu'nun hazırladığı Filistin kitabı, 55 yıldır süregelen İsrail katliamının fotoğrafını çekiyor. Tam bir belgesel. Hangi tarihte, hangi Filistin köyünde kaç Filistinlinin öldürüldüğünün kronolojik belgeseli.

Kitap, 9 ana başlık ve güncelleme amaçlı ekler bölümü üzerine kurgulanmış. I. Bölüm: Demografik yapı, ekonomik durum, eğitim ve dini durumu ele alıyor. 1948 öncesinde 28 bin 220 kilometre kare olan yüzölçümünün bugün kuşatılmış ve parçalanmış biçimde 10 bin 435 kilometre kareye düşmüş olduğunu görüyoruz. İşsizlik oranının yüzde 40'a ulaştığı Filistin halkının başlıca endüstri ürünleri tekstil, sabun, zeytinyağı. Temel ihraç ürünleriyse turunçgiller ve çiçektir.

"Filistinliler Ortadoğu'daki en eğitimli grubu temsil etmektedirler."

II. Bölüm: Filistin tarihçesinin ele alındığı bölümde Osmanlı yönetiminden başlayarak birinci İntifadaya kadar geçen sürenin güzel bir özeti veriliyor. Filistin topraklarının çoğu devlet kayıtlarında miri arazi olarak geçmektedir. Vakıf arazisi diyebileceğimiz Filistin toprakları İslam ümmetinin malıdır ve hayır için tahsis edilmiştir. Bütün dünya Müslümanlarının Filistin'e karşı bu denli yakın kalbi bağlar kurmasının arka planında sözü geçen miri arazinin de önemli rolü vardır. Toprağın kokusu bile insanı çekmektedir.

Osmanlı devletinin Filistin'de yaşayan Müslüman olmayan topluluklara karşı tutumu, günümüz insanına bölgenin barış içinde yaşatılmasının sırlarını veriyor: "Gayrı müslimlerin can, mal, namus ve şerefi Müslümanlarınki gibi dokunulmazdır. Muhtaç gayrı müslimler sosyal haklardan bir Müslüman ile eşit şekilde yararlanır."

III. Bölüm: İsrail'in yaptığı katliamları anlatıyor. Bu bölüm, insanın kanını donduran örnekler içeriyor. "9 Nisan 1948'de Irgun terör örgütüne üye militanlar Deir Yasin köyüne saldırdılar. Kendilerini koruyabilecek hiçbir hazırlığı olmayan köylülerden 254 Filistinliyi katlettiler." Ardından ağıtlar yakılan, yüzlerce şiir yazılan Sabra ve Şatilla katliamı, uluslararası koruma altına alınmış mülteci kamplarında gerçekleştirildi. "15-16 Eylül 1982'de Lübnan'ı işgal eden İsrail kuvvetlerinin başkomutanı Ariel Şaron'un gözetimi ve koruması altında Lübnanlı Hıristiyan falanjist milisler tarafından gerçekleştirilen katliamda 991 kişi öldürüldü."

"25 Şubat 1994, Batı Şeria'nın El-Halil kentinde bulunan Hz. İbrahim camiinde Müslümanlar sabah namazını kılarken, gözünü kan bürümüş katil ruhlu bir Yahudi camiye saldırır. Aralarında çocukların da bulunduğu 50'nin üzerinde kişiyi öldürür, 300 kişi yaralanır." İsrail, bu katliamı yapan Yahudi'nin "akli dengesinin bozuk" olduğunu söylemekle yetindi.

IV. Bölüm: Filistin ve İsrail arasında çeşitli tarihlerde yapılan görüşme ve anlaşmaları ele alıyor. Bu anlaşmaların İsrail tarafından işlemez hale getirildiği, İsrail'in altına imza attığı metinleri nasıl çiğnediği belgeleriyle ortaya konuluyor. Madrid Barış Konferansı, birinci ve ikinci Oslo anlaşmaları, Wye River Memorandumu, Camp David görüşmeleri, bunların maddeleri, sebepleri, sonuçları ve işlevlerini yitirerek yok sayılmaları açısından değerlendiriliyor.

V. Bölüm: Filistin direniş örgütlerinden bahsediyor; 1920 tarihinden günümüze kadar İsrail katliamlarına karşı direnişi örgütleyen belli başlı hareketlerin ele alındığı bu bölümde, kuruluş tarihleri, liderleri, çalışma yöntemleri ve fikri yapıları açısından 7 örgüt ele alınıyor: 1. Fetih, 2. Filistin Kurtuluş Örgütü, 3. Hamas, 4. İslami Cihad, 5. Filistin Halk Kurtuluş Cephesi, 6. Filistin Demokratik Halk Kurtuluş Cephesi, 7. Tanzim.

Günümüz itibariyle en etkili örgütler şunlardır: Hamas, İslami Cihad ve FKÖ. Burada unutulmaması gereken bir özelliğin altına çizmekte yarar var; Hamas ve İslami Cihad gibi örgütlerin Filistin direnişine kattıkları cihad ateşi. İsrail'i korkutan ve dengesini bozan bu özellik, sürekli horlanan Filistin halkına müthiş bir güven duygusu aşılamıştır.

1950'li yıllara kadar Filistin direnişinin sembollerinden biri olan Hacı Emin El-Hüseyni, kendisinden sonra gelen Filistin liderleri üzerinde etkili olmuş bir isim.

Bu bölümde İzzettin El-Kassam'dan da söz edilmesi gerekirdi diye düşünüyorum. Çünkü, onun ismi bölgede halen canlı olarak yaşatılmaktadır. Ayrıca, Lübnan'da konuşlanmış olsa da, Filistin direnişine verdiği büyük destekle bölgenin etkin kuruluşlarından biri olan Hizbullah da bu bölümde hatırlanmalıydı.

VI. Bölüm: Filistinli mültecilerden bahsetmektedir. İsrail ile Filistin tarafları arasındaki en önemli tartışma konularından biri de topraklarından sürülmüş olan mülteciler meselesidir. Bugün Filistin halkının yaklaşık yüzde 70'i mülteci durumundadır ve bu insanların Filistin'e girmesine izin verilmemektedir. Yalnızca 1948 yılındaki İsrail saldırılarında 531 Filistin köyü boşaltılmış, çıkmak istemeyenler öldürülmüştür. Kitapta, Edward Said'ten bir alıntı yapılmış: "Filistin'in İsrail tarafından işgali 'yüzyılın en uzun' işgalidir. ABD Mülteciler Komitesi'ne göre, dünyadaki toplam mülteci sayısının yüzde 25'i Filistinlidir.  1998 itibariyle mülteci konumuna düşürülmüş Filistinlilerin sayısı 5 milyon civarındadır.  Mülteci olmayanlar ise can güvenliğinden mal güvenliğinden yoksun biçimde, etrafı İsrail yerleşim birimleri ve ordu birlikleri tarafından kuşatılmış bir hayata mahkum edilmiştir. BM Güvenlik Konseyi, bu mülteciler konusunda İsrail'in tavrını kınamış olsa da, durum değişmemiştir. İsrail, BM'nin kararlarını hiçbir zaman dikkate almamıştır.

VII. Bölüm: Filistinli kimliği.

VIII. Bölüm: Yahudi yerleşimciler sorunu.

IX. Bölüm: İkinci İntifada ve insan hakları ihlalleri.

Bu bölümde şu bilgiyi öğreniyoruz: "İntifadanın başlangıcında İsrail'in kullandığını iddia ettiği plastik mermiler aslında ince kauçukla çevrili metal mermilerdir. Gerçek mermiler ise belirli bir hedefe dağılıp maksimum zarar veren yüksek hızlı mermilerdir."

Cenin katliamı başlı başına bir kitap konusu.

Ekler, kronoloji ve kaynakçadan sonra kitabın sonunda kuşe kağıda renkli olarak basılmış 20 adet fotoğraf var.

Dünyanın değişik bölgelerine ulaştırdığı insani yardımlarla tanıdığımız İHH İnsani Yardım Vakfı, bu kitabıyla bir gerçeği daha ortaya koyuyor: Vakıf, kültürel ve bilimsel çalışmaları başarıyla yürütebilecek bir donanıma sahip. Çünkü Filistin kitabı, gelişigüzel şişirilmiş bir çalışma değil, emek verilmiş, iyi kurgulanmış, bilgi ve belgeye dayalı ciddi bir eser. Yeni baskılarında güncelleme çalışmaları devam etmeli, kitabın baskı tarihi de verilmeli. Bilmiyorum bu kitap WEB sayfalarında da yerini aldı mı?

BU SAYIDAKİ DİĞER YAZILAR