1. YAZARLAR

  2. Halil İncekara

  3. Faiz Lobisi Üzerine Bazı Notlar

Faiz Lobisi Üzerine Bazı Notlar

Mart 2014A+A-

Uzun zamandır gündeme gelen faiz lobisi, Başbakan Erdoğan’ın Taksim Gezi Parkı olaylarının arkasındaki güç olarak işaret etmesiyle Türkiye gündeminde önemli bir yer edindi. Genellikle kriz dönemlerinde adını duymaya alıştığımız bu lobi, 17 Aralık süreciyle birlikte gündemdeki yerini sağlamlaştırmış görünüyor.

Bu yazıda “Gerçekten böyle bir lobi var mıdır, varsa kimlerden oluşur, nasıl çalışırlar, ne yaparlar, ülkelerdeki ekonomik ve siyasal gelişmelerin arkasında faiz lobisinin rolü var mıdır, varsa ne şekildedir?” gibi sorulara cevap aranmaya çalışılacaktır.

Faiz Nedir?

En dar tanımıyla faizi, paranın fiyatı olarak adlandırmak mümkündür. Yani paranın para karşılığı satılmasından doğan getiri, borçtan elde edilen gelirdir. Faizi, ‘paranın zaman değeri’ olarak da tanımlamak mümkündür. Faiz, borcu geri almakla birlikte, borçlunun emeğinden koparılan haram bir fazlalıktır.

Lobi, kimi çıkar gruplarının temsilcilerinden oluşan yapıdır. Lobicilik ise bu toplulukların etkinliklerine verilen isimdir. Lobiciliği hükümetler tarafından verilen kararları etkileme çabası şeklinde tanımlamak da mümkündür.

Paranın fiyatı ucuzken bu ucuz parayı pahalı fiyattan satıp kolay kazanç elde edenlere, onlara destek olanlara, onlara güzellemeler düzenlere de faiz lobisi denilmektedir. Bu lobi, yapay riskler oluşturarak faizlerin bazen indirilmesini engellediği gibi bazen de hiç gereği yokken yükselmesini ister.

Dünyada Faiz Lobisi

ABD Adalet Bakanlığı ve Londra Finansal Hizmetler Düzenleyici Kurumu yaptıkları soruşturmada dört büyük İngiliz bankasından biri olan Barclays’in manipülasyon yoluyla faizleri istediği gibi belirlediğini ispatladı. Barclays suçunu kabullenerek soruşturmayı durdurmak için 453 milyon dolar ceza ödemeyi kabul etti. Bankanın üst yöneticileri istifa ettiler.

Bu vakıanın değerlendirilebilmesi için Londra Bankalar Arası Faiz Oranının (LIBOR) nasıl belirlendiğine bakılması gerekir. Zira faiz lobilerinin asıl faaliyet alanı bankalar arası faiz oranları ile direkt alakalıdır.

LIBOR her gün saat 11.00’de 16 banka tarafından belirlenmekte ve Reuters tarafından 12.00’de ilan edilmektedir.

Belirlenen günlük faiz oranı küresel piyasalarda pek çok finansal işlemde eşik değer olarak kabul edilir ve bankalar bu faiz oranlarını dikkate alarak birbirlerine borç verirler.

Böylece tüm küresel mali anlaşmalar ve türev ürünlerin fiyatları bu faiz oranları dikkate alınarak oluşturulur. Dolayısıyla bankaların ve bankacıların kazançları bu faiz oranlarına bağlıdır.

LIBOR Belirlenirken Yapılan Hile Nedir?

Faiz oranlarını her gün tahmin ederek ya da istatistik verilere dayanarak oluşturması gereken bankacılar, kendi aralarında anlaşarak bankalar arası borçlanma faiz hadlerini yine kendileri kâr edecek şekilde belirlemişlerdir. Hatta sadece LIBOR değil Euro Bankalar Arası Borçlanma Oranı (EURIBOR) ve Tokyo Bankalar Arası Borçlanma Oranı da (TIBOR) aynı şekilde manipüle edilmektedir.

Anlatılanlar sadece Avrupa’yı ilgilendiren meseleler de değil elbette. Zira LIBOR manipülasyonu, Türkiye’deki faiz oranlarını etkileyen bir durum olduğundan konut kredisi, araç kredisi, tüketici kredileri alan ve kredi kartı kullanan herkesin ödediği faize doğrudan etki etmiştir ve halkın daha fazla faiz ödemesine başka bir deyişle parasının çalınmasına neden olmuştur.

Bu olay daha soğumadan, HSBC’nin İran ve Meksika’da yasadışı işlemlerden elde edilmiş paraları akladığı belgelenmiştir. Sonrasında özür dileyen HSBC, 2 milyar dolar ceza ödemek için para ayırmak durumunda kalmıştır. Yine İngiliz Standard Chartered Bankasının İran’la gizli finansman ilişkileri açığa çıkmıştır. Böylece Ortadoğu’daki gerilimde İngiliz bankalarının önemli rol oynadığı gözler önüne serilmiştir.

Bugün Batılı ülkelerin hemen hepsi İran’ın nükleer programına karşı çıkmaktadır. Bunun yanında İran’ın silah alımlarının yasaklanmasını da istemektedirler. Ayrıca İsrail sürekli İran’ın nükleer tesislerini vurmaktan, İran’la savaşmaktan bahsetmektedir. Bu gergin ortam da piyasaları germekte ve petrol fiyatları hızla yükselmektedir. Bu hızlı yükseliş, hem İran’ın hem de petrol firmalarının kârlarına kâr katmaktadır. Bu haksız kazançlar da tekrar silaha yatırılmakta ve bu kara paranın aklanması işi de söz konusu İngiliz bankalarına kalmaktadır.

ABD ise Türkiye için “İran’a altın satma yasağı” getirirken, hazine bonolarını hiçbir kural tanımadan bu ülkeye satmaktadır. Bunun en temel nedeni Türkiye’nin ihracatını çoğaltıp cari açığını azaltmaya başlaması, lobinin işine gelmemiştir. Çünkü Türkiye’nin cari açığının azalması faizleri geriletmektedir. Lobi ise Türkiye’nin altın ihraç edememesini istemekte, bununla birlikte döviz girdisinin azalmasını ve dolayısıyla ekonominin kırılgan olmasını arzu etmektedir. Böylece lobinin istediği yüksek faiz oranı gerçekleşmiş olacaktır.

Türkiye’de Faiz Lobisi

Türkiye’de milli gelir son on yılda üç buçuk kat artarak 800 milyar dolara çıkmış ve benzer şekilde ihracat rakamı da 36 milyar dolardan 152 milyar dolara yükselmiştir. Bununla birlikte devletin borçlanma faizi %63’ten %6-10 civarlarına inmiş durumdadır. Artık eskisi gibi gelirlerin neredeyse tamamı faiz olarak ödenmemektedir. İşte faiz lobisi de çok daha fazla kâr ettikleri eski faiz oranlarının özlemi içerisindedirler. Hükümet, faiz lobisine kaptırılmayan bu paralarla yollar, hastaneler, hızlı trenler, dünya çapında projeler yapılmakta olduğunu sürekli vurgulamaktadır.

Türkiye’nin iç siyasetinde yakın zamanda Ergenekon, Balyoz vb. darbe planlarının savuşturulup vesayet sisteminden sivilleşen siyasete adım atılması, başörtüsü gibi özgürlük alanını ilgilendiren konularda fiilî iyileşmelerin yaşanması, IMF borcunun kapatılması, yeni anayasa çalışmalarının devam etmesi, barış sürecinin başlatılması, 3. Köprü, 3. Havalimanı, Kanal İstanbul gibi projelerin hedeflenmesi, İstanbul Küresel Forumu’nda dünyadaki adaletsiz sistemin eleştirilmesi, Türkiye’nin notunun yatırım yapılabilir seviyeye çıkarılması gibi gelişmeler yaşanması siyasal ve ekonomik bir istikrara işaret etmektedir.

Türkiye’nin uluslararası siyasette ise Mavi Marmara olayı, Davos, Filistin ve Gazze’nin desteklenmesi, Mısır’daki darbeye darbe diyebilen birkaç ülkeden/hükümetten biri olunması, Suriye’deki muhalefetin açıktan desteklenmesi, Ortadoğu intifadaları diye isimlendirilen sürecin desteklenmesi küresel güçleri de yerli işbirlikçilerini de faiz lobisi vurguncularını da rahatsız etmiştir. Gezi Parkı olaylarında da 17 Aralık sürecinde de bahsi geçen güçlerin etkisi ve katkısı olduğu gözlemlenmektedir. Hükümet ve Erdoğan’ı hedef alan bu girişimlerin küresel güçler ve faiz lobisi tarafından desteklenmesinin en önemli nedeni, Türkiye ekonomisindeki büyüme ve istikrarın işlerine gelmemesi ve dış siyasette ezilen mazlumların yanında tavır alan bir siyaset izlenmesidir. The Economist dergisinin seçimlerden bir gün önce, “Biz Türklere oylarını CHP’ye vermelerini öneriyoruz” söylemini dillendirmesi bu minvalde okunabilir.

3. Köprü,  3. Havalimanı, Kanal İstanbul, İstanbul Finans Merkezi projeleri ve bu projeler için ihtiyaç duyulan finansmanın yurt içinden karşılanabilecek olması, bunun yanında yabancı sermaye giriş ve çıkışlarının istikrarsızlık unsuru olmaktan çıkması, ayrıca nükleer enerji santralleri projeleri ile enerjide dışa bağımlılığın ve nihayet bu projeler tamamlandığında faiz lobisine duyulan ihtiyacın azalacak olması lobiyi endişelendirmektedir. Son tahlilde eski düzenin değişmesi statükocu güçleri, eski düzenden beslenen faiz lobisini rahatsız etmiş ve onları bu tür girişimlere itmiş gözükmektedir.

17 Aralık Operasyonunun 2. dalgasında gözaltına alınması düşünülen isimlere bakıldığında bu isimlerin 3. Havalimanı, 3. Köprü, Kanal İstanbul, Marmaray vb. projelerle bağlantılı kişiler olması düşündürücüdür. Operasyonlarla bu isimler üzerinde şaibe oluşturarak projelerin durdurulması hedeflenmesi akla ilk gelen ihtimaldir. Yani birileri Gezi Parkıyla yapamadığını yargı eliyle gerçekleştirmeye çalışıyor.

Faiz Lobisi Bu Gelişmelerin Neresinde?

İşte belirtilen tüm bu ekonomik, siyasal, sosyal gelişmeler ve faiz oranlarının düşürülmesi haksız kazanç sağlayan kesimlerin işine gelmemiştir. Faiz lobisinin en sevdiği şey ekonomideki kötü gelişmeler ya da kötü ekonomiler ile siyasal istikrarsızlıktır. Adaletten, insani olandan ve mazlumdan yana alınan tavırlar faiz lobisini rahatsız etmektedir. Yukarıda mezkûr bazı olumlu gelişmeler rantçıların ve/veya faiz lobisinin eskiden olduğu gibi kolay bir şekilde kasalarını doldurmasını engellemektedir. Türkiye’de faiz lobisi yoktur diyenler; faizlerin piyasada serbest rekabet şartları içerisinde belirlendiğini ifade etmektedirler. Oysa bu lobi insanlara kullandırttığı kredi kartı, tüketici kredisi gibi araçlara yüksek faiz uygulamaktadır. Söyledikleri gibi faizler serbest piyasada değil, fakat kendi aralarında belirlenmektedir. LIBOR olayının iyi anlaşılması, bu durumu da daha anlaşılır hale getirecektir.

Rekabet Kurumu’nun ceza verdiği bankaların tüketici kredilerini, kredi kartı faizlerini kendi aralarında anlaşmalı olarak belirledikleri tespit edilmiştir. Bütün bunlar yaşandıktan sonra faiz lobisi yoktur demek faiz lobisine destek olmak, halka yalan söylemek, halkı aldatmak anlamına gelir.

Nasıl Hareket Ediyorlar?

Faiz lobisi haksız kazanç elde etmek için faizleri yüksek tutacak spekülasyonlar yapmaktadır. Türkiye’de yatırıma gelen fon ya da banka, getirdiği döviz ile yatırım yapmak amacıyla önce TL almakta ve bu TL’yi hisse senedi ya da iç borçlanma senedine yatırmaktadır. Ülkeden çıkarken de TL’yi dövize çevirmeleri gerekmektedir. Ancak yabancı yatırımcılar ülkeden çıkarken ülkedeki faizlerin artmasını istemektedirler. Çünkü faiz yükselirse TL’nin dövize karşı değeri yükselecektir. Dolayısıyla faizin yüksek kalmasını sağlayacak spekülasyonlar yapılmaktadır.

Zenginler Sınıfı, Rantçılar, Bürokratlar, Faiz Lobisi İşbirliği

Türkiye’de devlet rantıyla büyümüş bir kesimin olduğu herkesçe malumdur. IMF’den devletin aldığı borçlar bu kesimin kasalarına aktarılmış, halkın sırtına borç yükü olarak yüklenmiştir. Başbakan’ın IMF ile anlaşmaması parazit yaşamaya alışmış bu gibilerin işine bu yüzden gelmemiştir. WikiLeaks belgelerinde ortaya çıkan konuşmasında Mustafa Koç, ABD Büyükelçisine IMF ile anlaşma olmazsa bütçe ve ekonomiyi yönetemezler demiş ve ülkesini ABD’ye şikâyet etmiştir. Burada belirtilmesi gerekir ki, Türkiye’yi Amerikan Senatosu’na şikâyet edenler genellikle faiz lobisinin içerisinden olmuştur.

Yeni TTK (Türk Ticaret Kanunu) daha yürürlüğe girmeden TÜSİAD’ın ve TOBB’un baskısı ve CHP’nin yasa teklifi ile tüketiciyi koruyan hükümleri değiştirilmiştir. Eğer değiştirilmeden yürürlüğe girseydi şirketlere internet sitesi kurma zorunluluğu, fatura üzerinde şirket yöneticilerinin isimlerinin yazılması vb. şeffaflık getiren hükümler gelmiş olacaktı, fakat bunlar değiştirilen hükümler arasında kaldı. Böylece şirketlerin nereden kredi aldıkları, aldıkları devlet yardımları, ödedikleri vergiler, paraların şirketten nasıl çekilip vergi cennetlerine götürüldüğünü görebilmek engellenmiş oldu. Bu paralar vergi cennetlerinde biriktirilmesi engellenemeyerek, Türkiye’de kazanılmış paraların yurt dışına çıkarılarak tekrar Türkiye’ye kredi olarak verilmesine, yani eski düzenin devamına izin verilmiş oldu. Kısaca yeni TTK’nın şeffaflık hükümlerinin değiştirilmesi faiz lobisinin isteğiydi ve bunu başardılar.

Yakın geçmişte AK Parti’nin, süresi dolan Merkez Bankası Başkanı Süreyya Serdengeçti’nin yerine TÜSİAD’ın onayını almadan Albaraka Türk Katılım Bankası AŞ’nin yönetim kurulu üyesi ve genel müdürü Adnan Büyükdeniz’i aday göstermesi de bu başlığa bir başka örnek olarak gösterilebilir. Bu isim hakkında medyada birdenbire olumsuz bir hava estirilmiş ve faiz lobisi elemanları demediklerini bırakmamışlardır. Faize karşı olduğu ve faizi kaldıracağı dahi söylenmiştir. Dönemin Cumhurbaşkanı Necdet Sezer de köşke gönderilen kararı âdeti olduğu üzere veto etmiştir. Mehmet Şimşek’in kararnamesinin geri çevrilmesi sonucu atamanın uzaması ile kredibilite sorunu oluşmuş ve Merkez Bankası Başkanlığı için içeriden yetişen bir aday üzerinde acilen karar alınmıştır. Yeni başkan Durmuş Yılmaz’ın ilk icraatı da faizleri artırmak olmuş ve  bu faiz artışı ile lobinin savunduğu kesime büyük getiri sağlanmıştır.

Bürokratik kademede faiz lobisi ile koordineli hareket eden bir grubun varlığı dolayısıyla faiz lobisinin bazı alanlarda etkisini artırabilmesi daha da kolaylaşıyor.

Kredi Derecelendirme Kuruluşları ve Faiz Lobisi İlişkisi

Kredi derecelendirme kuruluşlarının manipülasyonları da faiz lobisiyle işbirliği içinde olduklarını göstermektedir. Mesela ekonomisi Türkiye’den daha kırılgan olan, ayakta zorla duran İspanya gibi ülkelerin notlarının Türkiye’den ileride olması bu kuruluşların yanlı politikalarını göstermektedir. Türkiye’deki faiz lobisi ise bu kuruluşları desteklemekte, onların bilimsel çalıştıklarını savunmaktadır. Çünkü Türkiye’nin notunun düşük olması, bu düşük notların yüksek faize dönüşmesini beraberinde getirmekte ve kolay kazanç olarak faiz lobisinin cebine girmektedir.

Peki, bu lobiden nasıl kurtulunur? Yapısal reformlar yapmak ve iç tasarrufları arttırmak gerekmektedir. Zira iç tasarruflar arttığında faiz lobisinin anlamı kalmaz ve kendi yatırımlarını kendi tasarrufları ile finanse eden ülke haline gelmek mümkün olur. Katılım bankacılığı yaygınlaştırılarak, karz-ı hasen, mudarebe gibi faizsiz mali aracılıkları insanlığa yeniden sunarak bu lobiyi geriletmek mümkün hale gelebilir.

----------------

Yararlanılan Kaynaklar:

Süleyman Yaşar, Faiz Lobisi -Paranızı Nasıl Çaldılar-, Çıra Yay.

Abdülaziz Bayındır, Faiz ve Ticaret, Süleymaniye Vakfı Yay.

BU SAYIDAKİ DİĞER YAZILAR