Erdoğan Batı’da Neden Canavar Gibi Gösteriliyor?
Ortadoğu’da demokratik şekilde seçilen birkaç liderden biri olan Recep Tayyip Erdoğan kadar canavarlaştırılan hiçbir lider yoktur. Sağ ve sol kesimden demokrasi ve insan hakları havariliği yapmaktan bıkmayan liberallerin ve sahte demokratların maskeleri başarısız darbe girişiminden sonra düştü.
İronik olarak bazı Batılı ‘uzmanlar’, ‘analistler’ ve ‘yorumcular’ AK Parti’nin son yapılan seçimlerde bertaraf edileceğini düşündülerse de AK Parti’nin seçim zaferinden sonra yeni bir kritik değerlendirme hatası yapmış oldular.
Demokrasi adına askerî darbelere karşı açık ve ilkeli duruş göstermek yerine, Türkiye Büyük Millet Meclisini F-16 tipi uçaklarla bombalayan ve barışçıl göstericileri vuran darbecilerle birlikte saf tutmayı tercih ettiler. Halkoyuyla seçilen hükümeti darbeyle devirmeye kalktılar ve seçilmiş cumhurbaşkanını ortadan kaldırmaya kalkıştılar.
Darbe süreci henüz devam ederken, seçilmiş bir iktidarı askeri darbeyle devirmeye kalkanları değil, sürekli biçimde seçilmiş iktidarı eleştiri konusu yaparak darbeye dolaylı destek verdiler.
Darbe alt edilince de bu sefer “Demokrasi üzerinde kara bulutlar dolaşıyor.” diyerek “kibirli” ve “otoriter” Erdoğan’a yönelik baskı ve tiranlık iddialarını devreye soktular.
Sunday Times gazetesi darbecilere laikliğin bekçileri gibi yakıştırmalarda bulundu ve onları ilerici güçler ve modernlik yanlıları olarak niteledi. Temmuz sıcağının insanları mayıştırdığını söyleyerek darbeyle arzu edilen fakat alınamayan sonucun Eylül’de elde edileceğini söyledi.
Darbecileri aklamak ve Erdoğan’ı canavarlaştırmak teranesi sol medyada yine karşılık buldu. Darbe teşebbüsünün patlak vermesinden saatler sonra İngiliz Guardian gazetesi sürrealist bir başlık atarak Türkiye’nin Erdoğan’la yavaş çekim bir darbe yaşadığını yazabilecekti.
Bunların hiçbiri ilkeli duruşu yansıtan yaklaşımlar değildi. Diplomatik cenah, erken saatlerde, darbeyi kınamaktan çekinirken, daha çok temkinlilik ve itidal çağrıları yapmakla yetindiler. On binlerce sıradan insan darbeye silahsız bir şekildekarşı durarakülkeyi geçmişteki gibi askerî diktatörlüğün karanlığına düşmekten kurtardı. Bu karşı koyuşa rağmen bazı çevreler, demokrasi havariliği altında darbecilere karşı ılıman ifadeler kullanmayı yeğledi ve darbecilerin akıbeti ile ilgili duydukları kaygıları (fazlasıyla) ön plana çıkardılar.
Erdoğan son derece hareketli ve gelişen, yerel ve bölgesel bir bağlamda çeşitli hatalar yapmış olabilir. Tartışmasız gerçek ise onun seçimle başa gelen halk popülaritesi yüksek bir lider olması. Seversiniz ya da sevmezsiniz ama modern yakın tarihte hiçbir liderin yapmadığı kadar sivil kurumları destekledi ve tahakkümüne karşı halkın gücüne güç kattı.
Sivil yönetimin generallerin tahakkümünden kurtarıldığı AK Parti iktidarı döneminde, güvenlik güçleri ile istihbarat ve özel güvenlik birimleri yeniden yapılandırıldı.
Demokratik geleneklere sahip çıkılması, ülkede siyasal sistemin özgürleştirilmesi, siyasal çoğulculuk ve sivil toplum alanının genişletilmesi ile Türkiye insanı daha özgür, kendine güveni olan, darbeci ve generalleri bertaraf edecek kadar iradeli ve kararlı hale geldi.
Paradoks ise Ortadoğu’da demokratik usullerle seçilip de Erdoğan kadar canavarlaştırılan lider yok. Batı’nın bazı güçleri, Erdoğan’ı “kara koyun” veya ‘kendilerinin zıttı ile kaim’ bir bakışla tanımlıyor ve tahammül ediyorlardı.
Batı’nın bu çevrelerinin gözünde, müttefikleri olan kana susamış generaller ve mevsimlik otokratlar, eleştiriden ve komplodan muaftır. Çünkü onlar bu çevrelerin kirli işlerini yapıyorlar. Körfez’deki bazı dostlarının Mısır ve Libya’da yaptıkları buna örnektir.
Anlaşma mantığı şöyle işler: Demokrasi bize ne dersek ve ne umut edersek verir ve istemediklerimizi elimine ederse, bu bizim için ideal senaryo olur. Aksi takdirde, cuntacılara ve generallere ‘hızlı ameliyatlar’ yapma hakkımızı kullanmaya bakarız.
Bizim savunmacı orkestra elemanlarımız (yazar-çizerlerimiz) darbecileri, modernliğin bekçileri ve ilerlemeciliğn havarileri olarak ilan ederken, demokratik yollarla seçilen liderleri dikatatörlükle itham ederler. Seçimle elde ettikleri kazanımları korumak isteyen vatandaşları “zonguç”, “dinci”, “çılgın fanatikler” olarak tanımlarken “Erdoğan’ın İslamcı haydutları” ifadelerini kullanabiliyorlar.
Batı için demokrasi ve insan haklarının vazgeçilemeyecek birer unsur olmadığı aşikârdır. Dostları ve müttefikleri sözkonusu olduğunda ‘insan hakları’, düşmanları tepeleyecek birer koz haline geliverir.
Burada asıl mesele, halkının isteklerine cevap veren bir lider ile mi yoksa kendi irade ve istekleriyle kesişen bir lider ile mi anlaşmak ve çalışmak isteyip istememeleridir.
Middle East Eye / 21 Temmuz 2016 / Çev: Eyüp Togan
- Erdoğan Batı’da Neden Canavar Gibi Gösteriliyor?
- Direniş Ruhunu İslami Bilinçle Taçlandıralım!
- Mevzii Direniş Değil, Sürekli Mücadele!
- Direniş Sürecinin İstismarı, İmkânları, Kavram ve Sembolleri
- İktidarla İlişkimizin Mahiyeti ve Sınırı
- Siyasal-Sosyal Olay ve Metodoloji Sorunumuz
- Dera’dan Cerablus’a Uzanan Dikenli Yol
- Türkiye’nin Örgütlerle Savaşı
- Mursi ve Sisi: Hangisi Zor Durumda Olan Filistinlilere Gerçekten Destek Oldu?
- Destekçi Devletler ve Suriye Direnişi: Yabancı Etkinin Sınırları
- Kâdî Abdulcebbâr’ın Birtakım Kur’anî Konulara Bakışı
- İslami Yenilenmenin Öncüsü: Hasan Turabi ve Mirası -4
- Eyyub (as)’ın İmtihanı
- Osmanlı’da Tefsir İlmi
- Meydanlar Yangın Yeri
- Rüyam Bitti! Direnen Halka Aydınlık Günler Dileme Vakti
- Halepli Umran
- Selam Sana Ey Halkım
- Diriliş Muştusu
- Gökkuşağı