1. YAZARLAR

  2. Beşir Eryarsoy

  3. En Büyük Terörist ABD

En Büyük Terörist ABD

Mart 2003A+A-

Bildiğiniz gibi devlet terörü gündemdeyken "terör" ve "İslamcı terör" 21. yüzyılın güvenlik paranoyası haline getirildi. Bir çok müslüman ülkede bu amaçla İslami hareketlere karşı geniş çaplı tasfiye operasyonları uygulandı. Eğitim müfredatlarından, finansal yapılarına kadar yapısal değişiklikler dayatıldı.

Bu yeni süreçte "terör", "devlet terörü", "İslamcı terör" söylemini ve bir uluslararası müdahale enstrümanı olarak "terör"ü nasıl tanımlıyor, yaşanan süreci nasıl algılıyorsunuz?

Bismillahirrahmanirrahim

Değerli derginizin ve bu doğrultudaki diğer güzel teşebbüslerinizin hayırlı olmasını Allah'tan dilerim.

Firavun'un İsrailoğullarını köleleştirmesini Musa (as)'ın başına bir nimet gibi kaktığını, çevresindekilere kendi yolunu "biricik dosdoğru yol gösterdiğini" anlatıyor Kur'an-ı Kerim.

Aynen bu anlatılanlar gibi gerçeklerin ters yüz edildiği bir dünyada yaşıyoruz. Tıpkı Mısırlı şair Ahmet Şevki'nin şu anlamdaki beytinde tasvir ettiği bir dünyada yaşıyoruz:

"Bir kişiyi ıssız bir ormanda öldürmek affedilmez bir cinayet,

 Fakat güvenlik içinde yaşayan bir toplumu toptan imha etmek, tartışılan bir konudur."

Evet, başta BM nezdinde olmak üzere bugün olan budur...

Emperyalist, katil, gaddar silah sanayiini canlandırmak, ekonomik durgunluğunu harekete geçirmek için koca toplumların imha edildiği, bir damla petrol için vaktiyle Churchıll dediğinden ileri gidilerek "bir damla kan" ile yetinilmeyerek koca bir halkın tasfiye edilmek istendiği bir dünyada yaşıyoruz.

Bu dünyada emperyalist ABD liderliğinde işlenen zulüm ve gaddarlıkların hesaba kitaba sığan bir tarafı yoktur.

Neron'dan Hitler'e kadar tarih boyunca bütün zalimlerin zulümlerinin, tahribatlarının, gaddarlıklarının yekunu, ABD zulmünün belki bir saatlik bilançosu yanında solda sıfır kalır.

Böyle bir dünyada bu zulümlere gösterilen tepkinin boyutu nedir?

Birleşmiş Milletler, ABD'nin oyuncağı imajını vermemek için, "hem giderim, hem ağlarım"ı oynuyor.

İngiltere, malum... Veledi ABD'nin artıklarıyla geçinmek isteyen yaşlı bir kurt.

Fransa, Almanya pazarlık şanslarını artırmak ve böylece pastadan alacakları payın arttırılması için ayak sürüyor gibi.

İslam'ın kalbindeki hançer, terörist Yahudi devleti, ABD'nin estirdiği terörün gölgesinde geçinip gidiyor.

Türkiye ve çevredeki Arap dünyası, bu işten zararlı çıkmamanın ya da asgari zararla kurtulmanın, hatta imkan olursa biraz da kara geçmenin derdinde.

Manzarayı gerçek anlamıyla tasavvur edecek olursak, insaflı vicdanların iğreneceklerini, isyan edecek hale geleceklerini anlamakta zorlanmayız.

Şimdi sormak gerekli: Manzara bu ise terör ne? Terörist kim?

Öyle bir dünyada yaşıyoruz ki, kimse gerçeği haykıramıyor. Kimse gerçeğin, mazlumun yanında yer almanın faturasını ödemek istemiyor.

Şu söyleme bakın Allah aşkına: "Günah bizden gitti. Biz çıkarlarımızı korumak zorundayız."

Kardeşleri doğranmak, toprakları talan edilmek, bombalarla belki yüzyıllarca toprağın her türlü mümbit özelliği imha edilerek hallaç pamuğu gibi atılmak, her türlü zenginliği yok edilmekle karşı karşıya bırakılmak üzere olan musibete maruz bir beşer kütlesine, bir Müslüman topluma karşı takınılması gerekli tavır bu mudur? Bu mudur ey bütün Müslümanlar?! Ve ey insafı tükenmemiş, bir parça vicdan taşıyan herkes!

Diyelim ki doğrudur, bizim de şahsı itibariyle lanet ve musibet olarak değerlendirdiğimiz diktatör Saddam'ın ve ailesinin elinde bu silahlar var! Bu silahlara sahip olma imkanını ona kimlerin verdiğini sormuyoruz. Fakat şunu soruyoruz: Bu silahlara sahip olması dolayısıyla niçin Saddam ve ailesine karşı savaşla yetinilmiyor, tüm Irak halkını imha edecek bir savaşa kalkışılıyor?

Bu tür silahlara sahip olmak suç ise benzer silahlara çok daha yüksek miktarlarda sahip olduğu için kendisiyle ilk savaşılması gereken ABD değil midir?

İsrail değil midir?

Hindistan değil midir?

Rusya ve Avrupa'nın büyük devletleri değil midir?

Ama galiba bu soruları sormaya hakkımız yok!

Çünkü mustaz'afların en sefil şartlarda bile hayatta kalmaları, müstekbirlerce onlara yapılmış bir lütuf olarak görülüyor.

Müslümanlar olarak özü ve değerleri böyle olan bir dünyada yaşadığımızı fark edip; ümmet olarak derlenip toparlanma zamanımızın çoktan geçtiğini anlayalım.

İkbal demişti ki:

"Uyan derin uykudan

Derin uykudan uyan!"

BU SAYIDAKİ DİĞER YAZILAR