Ebabil Kayıtlarından
Dümdüz cümleler okuyacaksınız şimdi. Üç yalın haberi aktaracaklar size. Mübalağaya, sanata, teşbihe gerek yok. Yalnızca dehşete gerek var. Bu haberler hiçbir yerde yazılı değil, hiçbir gazetenin arşivinde yok. Ama kayda geçmedikleri söylenemez. Kimler mi söyledi onları bana? KUŞLAR. Tanırsınız onları. Ebabiller. Kur'an'da adları geçer.
Birinci Haber: Bir müslüman adam. Bosna'da yüzyüze savaşmış. İki evladını bırakıp ölüme gitmiş. Sonra davası adına Türkiye'de ceza almış. Şu anda yurt dışında, iki oğul bir ana hayat arkadaşına emanet. Gösterdiği fedakarlıkları şimdi hanımı sürdürüyor. Düzenli bir gelirleri yok. Bu hayat şartlarında çocuklar hasretle, ana dertlerle yoğruluyor. Eşinin iş ortakları hem de dava(!) arkadaşları dertlerine ortak olamıyorlarmış nedense. Dünya gailesi işte. Derken bir yardımsever dost, mühendis anneye proje ısmarlıyor. Maksat sahip çıkmak. Proje bitiyor. Bu fedakar ana emeğinin karşılığını alamıyor. Üstelik masrafları kendi cebinden ödüyor. Kırgınlığını şikayetlerini Allah'a havale ediyor.
İkinci Haber: Birkaç başörtülü öğrenci. Dönemin bedelini ödeyenler yani. Malum sorundan, okullarından atılıyorlar. Hepsi Anadolu çocukları. Ailelerine daha fazla acı yaşatmamak için iş arıyorlar. Dindar bilinen şirket ve holding sahiplerine gidiyorlar. Yardım istemiyorlar. Çalışmak, emek sunmak, istihdam edilmek istiyorlar. Holding sahipleri onları ikinci eş olarak istihdam etmeyi teklif ediyorlar. Onlar, incinmişliklerini, kırılmış gururlarını, şikayetlerini Allah'a havale ediyorlar.
Üçüncü Haber: Bir mücadeleci iş adamı. Düzenin sömürü çarklarına karşı teoriler üretirken, bir yandan da mağdur öğrencilere iş imkanı sağlıyor. Birden sömürü düzeninin verdiğinden daha az rakamlar çıkıveriyor ağzından. Komik rakamlar. Hani içgüveyinden hallice derler ya öyle. Burslardan biraz daha hallice. Öğrenciler susuyor. Emeğin ucuzluğunu yeni görmenin suskunluğu mu dersiniz? Değil. Bu ucuzluğun hiç tahmin etmedikleri insanların kitaplarında yazdığını görünce susuyorlar.
Hepsi adına ben haykırmak istiyorum. Sözlerimi süslemeden dolaysız sarfetmek istiyorum. Bir hançer gibi yüreğime saplanan bu haberleri aynı yalınlığıyla sizlerin kalplerine havale ediyorum.
Sen sünnet-i seniyenin eşsiz timsali sakalınla, İslami patentli cümlelerinle sen. Dindar halka dayanıp kurduğun şirketlerinden, evlerinden arabalarından, tatil köylerinden gözlerim kamaşıyor. Nerede olduğunu göremez oldum. Ne-re-de-sin? Ses ver bana. Hani söz vermiştin ya bir zamanlar. Şimdi söz istemiyorum. Bir yankı gelsin sesinden yeter. Müslüman kardeşinim ben senin. Başım hala örtülü. Bu yüzden uzaklaştırıldım her yerden. Aşağılandım. Hani sen de savunuyorsun ya beni... Ya da bir işçiyim ben senin fabrikanda, iki çocuk babasıyım. Aynı davaya inanıyoruz, biliyormusun. Biraz farklı konumlardayız ama. Konumumdan şikayetçi değilim. Gelgelelim çocuklarıma anlatamaz oldum bazı şeyleri. Gel biraz da sen anlat. Neredesin? Göremez oldum seni. Gözlerim kamaşır oldu şa'şaandan.
Derken nerede olduğunu söyleyiverdi bana bir Ebabil. Koordinatlarını fısıldadı. Seni çok iyi bellemiş. Sebebini anlayamadım. Anlattı. Galiba söylediklerini pek yaşayamaz olmuşsun. Yetimi doyurmak bir yana, sana emek sunanlara hakkını veremez olmuşsun. Alınlarındaki ter kuruyalı çok olmuş, işin kötüsü ümitleri kuruya yazmış senin gibi dindarlardan. Halbuki önceleri sömürü dermişsin, zulüm dermişsin. Şimdi ise müslümanın alın terini tuğla etmişsin de güzel otellerin, tatil köylerin olmuş. Plajlar ayrıymış, mescid varmış. Bir de rüşvet varmış hayatında. Tefsirlerin yerini teviller almış. Önce "düzen böyle olmalı" derken, şimdi "düzen böyle" demeye yetiyormuş nefesin.
Sonra, başörtülü bacıların gelmiş sana. Okulsuzuz, işsiziz demişler. Holdingleriniz, limited şirketleriniz sığınağımız olsun, gemilerinize inananları toplayın demişler. Sen hay, hay demişsin. Gelin evlerimizin sadr-ı mekanlarına. Baş tacımız olun. Size bir ev, bir araba, bir de altından halka. Resmiyeti varsın olmasın.
Demek öyle.
Şimdi nerede olduğunu bildim senin. Ey iki menzile arasının yolcusu! Ses, yankı, yardım, hiçbirşey istemiyorum artık senden. Ben senin için yardım diliyorum. Bak Ebabilini kanatlarından tutuyorum. Biraz daha bekle diyorum o'na, belki...
Sana da "sus" diyorum. Lütfen konuşma. Başka hiç birşey istemiyorum senden. Ammar olma sen, Yasir olma. Hele Ebu Bekir'i hiç ağzına alma. Devlet kurma, kurtarma Filistin'i, Parti kurma, zikir çekme, Hac yapma. Suud hanedanlığı ile uğraşma. Kendi hanedanlığına bak. Şişirme ağzında İslamlı cümleleri. Boş balonlar üflemektense susmak daha iyi. Müslüman kardeşinin ahıyla yoğrulmuş taşlar yüklenmeye başladı Ebabiller, Gözleri sana dönük. Korkunç çığlıklarla yüklü ciğerleri. Çabuk ol. O gelmeden, sen at kendine taşları. Müzdelife'de değil senin taşların. Her yıl gitme oralara. Senin şeytanın burada.
Müslümanlık adına, dava adına yapılan koşuşturmalar nedense hep sana yarar oldu.
Sen bu taşlarını biriktir. Haydi topla. Şöyle bir mazine bak. Dün dava derken, lahmacunla öğün geçirirken hayal bile edemediğin şeylere sahipsin artık. Sömürü edebiyatını bırak. Kendi sömürdüklerine bak. Taşlarını sen topla hadi. Otuz milyona mağdur öğrenci çalıştırma isteğini hatırla. O parayı alanın ahi seni tutmaz mı sandın? Ebabiller bitti mi sandın. Yıktığın yürekler, hayaller tecessüm etti de etraf virane kâbelere kesildi. Cahili sistemin neferleri bile senden daha insaflı ey İslam neferi (!). Ey bir zamanların Mus'ab bin Umeyr'i. Öyle değilmiş değil mi? Büyük cihad o değilmiş, değil mi?
Sen "yetimi itip kakan kahrolsun" derken ne hissediyor idiysen, otuz milyona çalışan kardeşinin yüreği aynı duyguyu besler oldu. Acı yutkunur oldu "mücahide bacıların. Onurlu bir davanın yükünümü taşısınlar, senin dehşet verici tekliflerinin yükünü mü. Söyle! Bu omuzlara bu yük fazla değil mi? Sana kalmaz korkma, Ebabiller bu yükü omuzlamaya geliyor. Demek bir ev, bir araba, bir de altından halka. Resmiyeti olmasın, Gavur devletin kaydı bağlar mı senin gibi mücahidi! Söyle seni ne bağlar? İnsaf mı, vicdan mı, İslam mı, ahlak mı? Söyle hangisi bağlar? Ebabil gözlerini sana dikmiş. Yetiş O'ndan önce topla taşlarını. O atmadan sen taşla kendini. Nefsini yık, perişan et. Yeniden imar et kendini. "Ey iman edenler, iman edin"'i oku da yeniden iman et!
- TC, AGİT’i Vural Savaş’la Karşılamaya Hazırlanıyor!
- Kışlalı Olayı 28 Şubat Sürecine Katkıdır!
- Sıradışı Konuşmanın Sıradan Çelişkileri ya da Kemalist Bir Aydının Tutarsızlığı
- Sami Selçuk'un Konuşması ve Global Kuşatma
- Sami Selçuk ve Düzenin Kapsama Alanı
- Şiddetin Kaynağı Devletin Mayasında!
- Başörtüsü Sorunu, Mehmet Kutlular, Merve Kayakçı, Murat Bektaş Olayları
- Fethi Şikaki’yi Rahmetle Anıyoruz
- Ecevit'in ABD Gezisi Çerçevesinde Türk Amerikan İlişkilerindeki Son Gelişmeler
- M.Ü.'de İlk Yasak İlk Protesto
- Marmara Üniversitesi'nde Başörtüsü Direnişi
- Küfürbaz Medya Hesap Verecek
- Tekrar Sınava Gireceğim Tekrar Direnişçi Olacağım
- Türkiye Sarsılmaya Devam Ediyor!
- Satanizm Satanizme Karşı
- Yüksek Lisans ve Doktora Öğrencisi Alımlarında Yeni Yöntemler
- Değişim Tartışmalarında Sivil Toplum Örgütlerinin Oynadıkları Roller
- “Birlikte Yaşama Sanatı Sempozyumu" ya da Ruhaniler Toplantısı
- Sistemin Aynası Cezaevleri
- Ulucanlar Katliamı Susurluğun Devamıdır
- Deprem Yardımlarının Uzun Ellileri
- Enkazın Altından Görünenler
- Sakarya Dayanışma Platformu 'Dostluk ve Dayanışma Gecesi'
- Pakistan'da Askeri Darbe
- Şeyh Ahmet Yasin Filistin "Barış" Sürecine Karşı Cihad İlan Etti