Dünya ve İslam sizi aştı
Dünya ve İslam dergisinin 16. sayısının sunuş yazısındaki; "...yayınının ne ölçüde faydalı olabildiğine dair sıhhatli kararı ancak okuyucunun verebileceği..." ifadesi biz okuyuculara bir cevap hakkı doğurmaktadır. Ben de ilk sayılarından itibaren abonesi olduğuma göre, bu hakkı kullanabilenlerin içerisinde sayıyorum kendimi.
Sunuş yazısındaki "veda" gerçeği yansıtmamaktadır. Maalesef. Yazı baştan sonra bahane bulmanın acemiliği ile yazılmış. Şöyle ki: İlk sayılarda belki Batı kaynaklı çeviriler ağırlıkta olabilir. Ya sonraki sayılar!? Hem ne var bunda!? Yöneliş'in sürekli vurguladığı gibi; eğer bilgi, inanç ve eylemi doğuracaksa, nerden geldiği Önemli mi? Ufuk genişletici, mücadele heyecanı veren, dünyanın dört bir yanından akan bu bilgilerin zararı ne olabilir ki?
"...İçerik olarak daralma ve belli tez ve yaklaşımların sürekli tekrar edilmeye başlandığı..." ve "...bu tür çalışmaların Türkçe'ye çevrilmesine müslüman yayıncıların genelde soğuk baktıkları..."
Bunların tamamen onların sorunu. Sizlerin olmamalı. İster daralmalarından dolayı nefesi kesilsinler, isterse soğuk baktıklarından dolayı donma tehlikesi geçirsinler... Kimin umurunda. Eğer okuyanlarınız bu soğuk algınlığından zatürre olmayı göze almışlarsa, bizim sorunumuz. Çünkü umurumuzda.
Üstelik sonraki sayılarda yerli düşünce ortamının seviyeli çalışmaları epey tadlandırıyordu. Şahsen şimdiye değin elime aldığım hiç bir dergiden bu denli heyecanlanmamıştım. Okurken içimden hep teşekkür etmek geçmiştir.
Dünya ve İslam, çocuk beşiğine sığmayı beceren bir bilgi deniziydi. Üzerimi ıslatması ayrıca onurlandırıyordu. Demek bu kadarmış. Ne yapalım.
Başa dönersek; şunu bilin ki, onaltı sayı sonunda sizler yoruldunuz. Sudan bahanelerinizden ben onu anladım, Dünya ve İslam sizi aştı. Aşınca da gücünüz tükendi. Tükenince de geriye hiç bir umut bırakmadan noktayı koyuverdiniz. İnsan hiç olmazsa "tekrar buluşmak umuduyla" filan derdi. O da yok. Demek sizler farkında olmadan Dünya ve İslam sizi o kadar aşmış ki altında eziliverdiniz.
Olsun yine de müthiştiniz. Gayretlerinizi Allah zayi etmeyecektir. Alkışlanır bir tempoydu. Ve tempoyu Hak Söz'le nefeslendirmeniz ikinci bir alkışı hak ediyor.
Hak Söz'ün abonesi değildim. Ama her ay alıyordum. Yine öyle. İnşaallah kısa zamanda abone olurum. "Yeni Dönem Değerlendirmesi ve Rıdvan Kaya" başlıklı yazınıza katılmamak mümkün değil.
Okuyanlarınız olarak bizi en çok ilgilendiren ve etkileyen "d" şıkkında ifade ettikleriniz. Türkiye müslümanlarının ilkesizliği hepimizi, "d" şıkkına bakıp yumruk sıkarak iç geçirmeyi devam ettirecek.
Şimdi konuyu biraz değiştirelim diyorum. Hak Söz'ün ilgimi çeken bir özelliği var. İçerik olarak farklı yapıda olmasına rağmen ara sıra arka sayfalarda veya arka kapakta şiirler yayınlıyor. Ben de bundan cesaret alarak size çalışmalarımı göndermek istiyorum. Kabul buyurursanız sevinirim.
Çalışmalarınızda başarılar dilerim. Selam ve sevgilerimle. Allah'a Emanet Olun.
Küçükçekmece - İstanbul
- İlişkileri Canlı Tutmak
- Batan Gemi Kimin?
- Toplumsal Gerçekliğimiz
- Gorazde’de Katliam İstanbul'da Gözaltı
- Siyah Parantez
- İsrail ile yapılan Stratejik İşbirliği semeresini verdi
- İsrail'in Türkiye Paketi
- Ekonomik Kriz Sistemin Mantığıdır
- FAF’tan Fransız Kamuoyuna ve Müslüman Cemaatlere Açık Mektup
- Cezayir'de Üç İhtimal
- Cezayir'de İslami Mücadele ve Medya
- Filistinli Karşıt Gruplar Barışı Nasıl Karşılıyor?
- Dünyadan Haberler
- Güney Afrika'da Müslümanlar
- Tasavvuf ve Nakşibendilik -2
- Ayetlerle Kur’an
- İsraf Kavramı Üzerine
- Ad Kavmi ve Hz. Hud
- Uluslararası Balkan Konferansı
- Yıldız Teknik Üniversitesinde Kur'an Konulu Kitap Sergisi
- İktidarın Yolu Tatlı Mıdır Kanlı mı?
- 1. Kur’an Sempozyomu
- Türkiye'de İslamcılık Düşüncesi
- Türk Yahudi Toplumunda Kültürel Asimilasyonun Boyutu
- Sıpalar Eşşeği Yoldan Çıkarabilir mi?