1. YAZARLAR

  2. Bünyamin Doğruer

  3. Diz Çöküp Ölmeyiz Biz

Bünyamin Doğruer

Yazarın Tüm Yazıları >

Diz Çöküp Ölmeyiz Biz

Nisan 2008A+A-

"Dünya hayatındaki hiçbir ateş ve acı cehennemin acılarından daha sıcak ve kaba olmayacaktır."

Her akan ırmağın bir düşü vardır. Bir gün elbet güzel şeyler söyleyebilmek için, aşksızlıktan ölen insanlara... Oysa ölmek bir hak ediştir yiğit olana… Acılarına tutunup her düştüğü yerden onurluca kalkmasını bilir kahraman. Ölecekse de ayakta ölür, dimdik!

Saçlarımızda yıldız parçalarıyla, karanlığın korkularını dağıtarak ebabil sevinçleri boşaltacağız bu şehrin üstüne. Bu aşkımız Bağdat'ta, Şam'da, Kudüs'te, Mekke'de yankılanır. Haber bültenlerinin bizim için anlamı yok artık; çünkü biz acılarımızı avuçlarımızda taşıyoruz. Çünkü acılar da bir gün yenilecek ve yalnızlık bu Tih çölünden gidecek, nesiller buğday başakları gibi boy verecek ve biz "Ey Musa sen ve Rabbin gidin savaşın demeyeceğiz!" Demedik, biz önderimizle kol kola omuz omuza mücadele etmenin onurunu yaşadık, yaşayacağız bundan böyle ilelebet. Kılıçların fermanına yüklediğimiz zafer, yetim bakışlarımıza anlam katacak. Tüm yazdığımız dizeler şehitlerimize ağlar. Hatırla ki senle ben gönül fedaisi olarak hicran günlerini çoğaltarak acılarımızı merhem diye sürüyorduk yaralarımıza. Bu sahtekar düzenden, yalancı günlerden sadık fecirlere gitmenin hazzıyla günleri deviriyoruz. Bazen çocukların arasına dalıp; dalları kırılmış, yaprakları dökülmüş bir çiçek gibi ağlayarak.

Söz verdik diz çöküp ölmemeye; belki de boğazlara asılan inci mercan bir gerdanlık gibi asılacağız tan vaktinde saçlarımızda kalan bir deniz öfkesinde gökyüzünün çeperlerine. 'Tarihin kalbi' olarak tutunacağız ve son kez turnalarla ruhumuzu kaplayan sevinç haberlerini göndereceğiz yeryüzü sakinlerine.

Biz ayakta ölürüz yiğitçe; kentlere üşüşen çakal sürülerine karşı gürleyen bir bulut edasında! Umutsuz gözlere baharlar düşürmek için Gazze'de, Ramallah'ta, Afgan'da, Asya'da, Afrika'da, Moro'da, doğuda ve batıda ölümün peşinde koşan güzel adamlar Yaratanın adıyla yıldızlardan sofralar açar önümüze. Her bir yıldız nice sınavlardan geçerek ulaşmıştır sonsuz güzellikler yurduna.

Sevdalarını güllere nakşeden onurlu erler uzlet mağaralarına çekilmezler bunca tuğyan dolu dünyada. Zulmün insafına bırakılan insanların kavgasını verirler tüm yeryüzünde. Bir ceylanın bakışlarındaki masumiyet ve güzellik gibi sarıp sarmalarlar tüm mazlumları bir anne şefkatiyle. Dik dururuz dik yaşarız dik ölürüz biz. Adam gibi gelir adam gibi gideriz yeryüzünden. Giderken vurgun yemiş gençliğimize yakılmış türküleri ağıtlara dökerler arkamızdan.

Analarımızın yüreği avuçlarına gelir; o analar ki bağrı yanık bir dünyadır. Oğullar kınalayıp cephelere yollayan, Siyonist işgal sofralarını darmadağın eden, inlerini başlarına yıkan, kalplerini patlatan birer adanmış koçları var o anaların!

Dik dururuz yeryüzü serüvenimizde, onca acılardan elde ettiğimiz ümitleri mavi gözlü yarınlara salarız. Direnişin ve emeğin kutsal olduğunu bakışları aydınlık olan çocukların zihnine kazırız ki onlar yüreklerini koysunlar ortaya.

Diz çöküp ölmeyiz biz, bunu böyle bilin ey kanlı ellerin sahipleri! Avutulmuş hüzünlerle nakışlı silahımızın kabzasına yanağımızı dayayıp, yaşanmamış gelecek güzel günlere kurşunlar süreriz umut dolu namlulara, anlamlı bir hayat için.

"Yaşayamadıklarımızı yaşanır kılmak için verdiğimiz savaş

Seninle bir menekşeyi koklayıp soldurmaktan daha güzeldir sevgilim."

Dik yaşayan dik ölür. Asla diz çöküp ölmeyiz!

Kıyamda ölmeyi çok ama çok severiz biz…

BU SAYIDAKİ DİĞER YAZILAR