Derin Siyah
Yaşanan ardarda kara anılar sonunda canlı öykülerin dolanıp durduğu bir dönemdeyiz. 7 Mart'da '"Sorunlarımıza Çözüm Arayışları" panelinde Yıldız Ramazanoğlu 'hepimiz bir hikayeyiz, oturuyoruz şurada' demişti. 'Bir varmış bir yokmuş gibi yaşıyoruz, oysa kaydetmeliyiz' diye eklemişti. Kendi adına, derinleşen siyahtan bir kesiti kaydetti Y. Ramazanoğlu. Söylem yayınlarından çıkan Derin Siyah, 11 öyküden oluşuyor. Bugüne kadar yazdıklarını söylediklerini aslında hep edebi bir biçimde ifade etmiş olan Ramazanoğlu'nun ilk edebi eseri Derin Siyah.
Kitaba ismini veren öykü, hergün içice olduğumuz, görmemezlikten gelemediğimiz, görüpte birşey yapamadığımız, sistemin sahipsiz kurbanlarını, sokak çocuklarını, bizim çocuklarımızı anlatıyor. "Cebinden bir kağıt çıkarıp cama dayıyor: AÇIZ. Hiç komik değil. Yavaşlayan trafik için uzmanlaşmış prens ve prensesler büyümüş demek, Büyük olan çocuk gözlerini kırpmadan bakıyor. O bir kral şimdi... Biz kayboluyoruz. Neresi burası. Bu çocuk ve kadın kim. Kan uykulardayken terli saçları öpülmüş mü hiç. Yağışlı bir günde annesi okul kapısına, elinde bir şemsiye ve hırka, yüzünde sarıp sarmalayan bir gülücükle gelmiş mi" (s. 76) Sokaklarımızdaki bu adsız çaresizlik, Filistin'de akan kanların her birimizi tutmasıyla birlikte tahammülü imkansız bir noktaya geldi.
Müslüman, kadın, anne, eş ve eczacı tanımlarına, bu sıfatların hakkını ihlal etmeden mütevazı bir sessizlikle iyi bir yazarı da ekleyen Ramazanoğlu, ustaca kullandığı alegorilerle komplekssiz, mutedil kelimelerle aynayı tutuyor okuyucuya. "Mesela kadınlar, noktalama işaretlerine kadar hep aynı hikayelerle aldatılmakta, kirlenmiş kutsal, aynı kelimelerle dolaşıma sokulmaktadır. Bu durumda kadınların akıllarından geçenlerde bir ileri bir geri hamleler de, sonrasında yaşananlarda hep aynıdır. Aynı aynı aynı"(s.1O) Ramazanoğlu'da gerçekten çok yaşanmış çok tanıdık duygulara götürüyor okuyucuyu. Ama bu tekerrürden bıkmamış hüzünlerin şimdiye dek gözümüze batıra batıra, bağıra bağıra hırçın bir dille anlatımlarının aksine sakin, dingin bir anlatım ile. Elbette çoğu kez acıtarak acıtarak; çünkü biriken bir dizi hüznün şifrelendiği kelimeler, telafisi olmamış olmayacak bir yerlere dokunuyor.
Ramazanoğlu, her kelimeye tonlarca ağırlığı yükleyip bir gemiye bindiriyor. Kelimelerin hacmine aldanıp, aynı sıraya oturttuğunuzda, kaptansız bu gam yüklü geminin hep bir yana devrilmesi muhtemel. "Kıyının herşeyi aşikardır, tekdüzedir artık. Gönüller gemiden ve yoldan yana akmaktadır ya gerekçeler ışık hızıyla sıralanır..."(s.9) Ve yola koyulur gemi. Ama istekle sıralanan gerekçeler, o büyülü seslenişe hevesle icabet ediş yerini pişmanlığa bırakır. Buyurgan sesler yükselir gemide. "Biz bir aileyiz, diye gürlüyor şarkıcı. Bir arada yaşıyoruz. Aynı gemiyi paylaşıyoruz. Böyle ayrılık gayrılık olmaz.. Eller havaya."(s.14) Kesif bir hüzün kirlenme başlar sonra. Yol arkadaşı, kolonyalı mendille arınmaya çalışır. Ama yazar "eve gidip rahatça ellerimi yıkamaktan yanayım" (s.15) tercihini belirterek noktalar bu Mehtap Turu'nu.
Ramazanoğlu'nun aslında yıllardır yapmak istediği, yaptığı, tek cümle ile özetlenebilen hikayelerimizi kendine özgü bir sesle anlatmak. "Benim amacım bilinen şarkıları icra etmek değildi. Kendi ritmimi arıyordum. Sesimi bulmaya çalışıyordum."(s.25) Derin Siyah, O'nun hüzünlü sesi, ama hepsi değil. Kendi ifadesiyle çalışıyor olduğu konuda ilerlerken 'karşısına dikilen' bu hikayeler okuyucuya 'elveda diyor ama asla hoşçakal' demiyor. Kitaba dair söylenecek birçok şey, gene O'nun ifadesiyle 'kitabı incitmeden kağıda layık kurşun kalemle' çizilecek birçok satır var. Yıllardan, şehirlerden, insanlardan kendinde kalanları müslüman, anne duyarlılıklarıyla yoğurduğu birçok satır. Evliliklerle şekillenmişlikler, sonra dönüp o şekli tanıyamamışlıklar, birbirini adam etme hevesleri, hayatlarını kıymet görmez bedellerle ödeyerek sürdürenlerin yanıbaşında ve onlara kör, bihaber mutlular güruhu, çelişkiler, şehir-insan yorgunlukları... Velhasıl seyrini ezilen, acı çekenden yana yapan bir gözün siyahının derinleşmesi Derin Siyah.
- Direnişin ve Dirilişin İmkanları
- Ecevit Belki İyileşebilir, Ya Düzen?
- Filistin Dramı ve Küresel İkiyüzlülük
- Cihad Cibril'e Suikast
- Babacığım Nerdesin?
- Ah! Keşmir! Mazlum Keşmir!
- Asya’daki Filistin Keşmir ve Hindu Vahşeti
- Filistin'den Çeçenistan'a Kaderlerimiz Aynı, Direnişimiz de!
- Mazlumder'in F Tipi Raporu
- Yalan Mı?
- Diyanet "Meselelere" Nereden Bakıyor?
- Güncel Meselelere Resmi Bakış
- Mevlana’nın Moğollarla İlişkileri Üzerine
- Mustafa Kemal Cumhuriyetinin Dünü, Bugünü, YARIN'ı
- Bir Başka Fakirlik: Kitap Okurluğu
- Çok okumak değil, doğru okumak!
- Tüketim kültürü kitabı da metalaştırdı
- Türkiye Okuma Fakiri -1
- Teslimiyeti Değil, Alternatifi Tartışmalıyız!
- Önce moral bozukluklarını aşmak zorundayız!
- Yüce Allah'ın Yarattıklarıyla irtibatı: VAHİY
- Kur’an Öncesi Hıristiyanlık -2
- Atını Kaybeden Oyuncu
- F Tipi Zulmüne Karşı İnsani Olanı Paylaşmak
- Derin Siyah