Cuntanın Yeni Adresi Kriz Yönetim Merkezi
9 Ocak 1997 tarihinde Erbakan'ın imzasıyla Refahyol koalisyonu döneminde Resmi Gazete'de yayınlanan "Başbakanlık Kriz Yönetim Merkezi Yönetmeliği" ANASOL-D hükümetinin Başbakanı Mesut Yılmaz'ın 1 Eylül 1997 tarihli Hizmete Özel genelgesiyle yürürlüğe girdi.
Tabi her zaman olduğu gibi tartışmalar yine tarihsel ve pratik bağlamından tamamen koparılmış bir halde kamuoyunun gündemine taşındı. BKYM'nin sorumluluğunun Erbakan"a mı, Yılmaz'a mı ait olduğu tartışmalarından başlamak üzere, demokrasideki askeri vesayet, sivil yönetimin askerileşmesi, TBMM'nin devreden çıkarılıp MGK'nın idareyi bütünüyle ele alması vb. gibi konular etrafında odaklaşan tartışmalara kilitlendi. Diğer tüm tartışmalarda olduğu gibi BKYM'ye ilişkin tartışmalar da, sorunun etrafında dönüp dolaşan fakat bir türlü bu sorunun merkezini, kriz üreten sistemin kalbini ve beynini tasfiyeye yönelik gayretlere dönüşemeyen bir nitelik arz etti. Şüphesiz bu durum rejimin tutarlılığından, egemenlerin gücünden ziyade, muhalif kesimlerin ama özellikle de müslüman çevrelerin/yapıların tutarsız politikalarından kaynaklanıyor.
Laik devlet, kendi uydurduğu "Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir" yalanını 70 küsur yıldır asker postalıyla ezip geçiyor. Devlet idaresi ne zaman sivilleşti de yakın bir zamandan beri "yönetim askerileşiyor mu?" diye soruluyor. Özellikle RP, muhafazakar çevreler, Özalcı değişimciler vb. Kanun devleti mi, hukuk devleti mi tartışmaları yaparken yürürlükteki devletin kanun tanımaz askeri cuntanın keyfiyetine göre bir yönetim ağı kurduğunu görmezlikten gelerek sistem içinde ve uzlaşarak belli hedeflere ve nihayet iktidara gelmeyi hesapladılar. Bu hesapla son sürat duvara tosladılar, fakat görülen o ki hâlâ duvara toslamakta inat ediyorlar.
Ocak 1997'de BKYM Yönetmeliği RP lideri Erbakan başta olmak üzere diğer RP'li bakanlar ve DYP'liler tarafından imzalandığında İslami kesimler durumdan hiçbir biçimde haberdar değilmiş gibi suskun kaldılar. Hükümet değişip Yılmaz'ın "Hizmete Özel" ibaresiyle Resmi Gazete'de yayınlanan aynı genelge karşısında nihayet şimdilerde muhalif bir tutum takınılır oldu. Muhalefetlerini tutarlı kılmak isteyen RP'li bakanlar "böyle bir yönetmeliğe imza attığımızı hatırlamıyoruz, neye imza attığımızın farkında değildik" vb gibi mazeretler ileri sürüyorlar. Bu savunmalar RP'lilerin MGK kararlarını imzalayarak yüklendikleri suçla yetinmeyip, daha da ileri giderek Kriz Yönelim Merkezi Yönetmeliği'ni imzaladıkları gerçeğini değiştirmiyor. BKYM Yönetmeliğinin MGK oluştuğundan beri her başbakan tarafından her yılbaşında yayınlanan gizli bir genelge olması mazeret sayılabilir mi? Turgut Özal imzalı genelgelerin olması, hatta 1992 yılında Süleyman Demirel imzasıyla yayımlanan genelgenin Erbakan'ın yayımladığı genelge ile noktasına, virgülüne kadar aynı olması da yapılan savunmaları geçerli kılabilir mi?
Kriz Yönetimi mi, Yönetememe Krizi mi?
Başbakanlık Kriz Yönetimi Merkezi Yönetmeliği'nin 9 Ocak 1997 tarihinde Resmi Gazete'de yayınlanması üzerine Hak Söz Dergisi'nin Şubat 1997 tarihli nüshasında "Krizlerin Reçetesi: MGK" başlıklı bir yazıda konuya ilişkin ayrıntılı bilgi ve yorumlara yer verilmişti BKYM Yönetmeliğinin işleyişine ve yapılanmasına ilişkin bazı bilgileri tekrar hatırlamak gerekirse, öncelikle MGK Genel Sekreterliğine dikkat çekmek gerekir. MGK Genel Sekreteri Başbakan adına koordinasyon yetkisine sahip durumda. MGK Genel Sekreteri hem Başbakan adına her türlü yetkiye sahip hem de merkezin eleman alımını ve bütçenin kullanımını elinde tutuyor.
MGK Genel Sekreterliği bünyesinde oluşturulan BKYM ülkenin herhangi bir yerinde veya genelinde oluşabilecek herhangi bir konudaki kriz emarelerinin belirlenmesi veya başlamasıyla harekete geçecek, BKYM'nin harekete geçmesini gerektiren haller Yönetmelik'te şu ifadelerle izah edilmiş: "Anayasa ile kurulan hür demokrasi düzenini, temel hak ve hürriyetleri ortadan kaldırmaya yönelik yaygın şiddet hareketlerine ait ciddi belirtilerin ortaya çıkması veya şiddet olayları nedeniyle kamu düzeninin bozulması, terör olayları, kanunsuz grev ve iş bırakma eylemleri, etnik yapı, din ve mezhep farklılıklarından kaynaklanan olaylar, tabii afetler, iltica ve büyük nüfus hareketleri, tehlikeli ve salgın hastalıklar, büyük yangınlar, ağır ekonomik buhranlar, radyasyon ve hava kirliliği gibi önemli kimyasal ve teknolojik olaylar "
Eylül ayından itibaren yönetmeliğin işleyişi oldukça detaylı biçimde kamuoyuna da yansıdı. Fakat daha ilginç olan husus ise 12 Eylül Askeri Cuntası'nın hazırlattığı ve halen yürürlükteki 1982 Anayasası'nda bu konuya ilişkin maddelerin çıkarılan BKYM Yönetmeliği'nin kapsadığı alanları ele alması, fakat işleyişe ilişkin bazı farklar taşımasıdır. 1982 Anayasa'sının 119, 120 ve 121. maddelerinde olağanüstü durumlarda ne yapılacağı ayrıntısıyla düzenlenmiş. Halen yürürlükteki Anayasa'da "kriz" durumunda Cumhurbaşkanlığı'nın başkanlığında Bakanlar Kurulu'nun "tek başına" olağanüstü hal ilan edebilmesini öngörüyor. Ancak bu kararın TBMM'ce onaylanmasını da şart koşuyor. Buna rağmen Anayasa'yla düzenlenmiş bir yetki, sıradan bir yönetmelikle başka bir kuruma devrediliyor. Egemenler kendi hukuklarını, anayasalarını rahatça çiğnemekleler. Bu halde düzenin dayatmalarına karşı yürütülecek hukuki mücadeleden no kadar sonuç alınabilir, bu hukuki mücadele ile nereye kadar sürdürülebilir sorularına verilecek cevap oldukça önemlidir.
Kriz Önlenemezse Ne Olur?
BKYM, krizin önlenemediği veya tırmanma eğilimi göstermesi halinde, "Olağanüstü Hal, Sıkıyönetim, Seferberlik ve Savaş Hali" önerecek Bu durumda BKYM- Harekat Merkezi haline dönüşecek: "Olağanüstü Hal, Sıkıyönetim, Seferberlik ve Savaş Halleri ilan edilen durumlarda kriz merkezleri, Başbakan tarafından eksi emredilmediği taktirde, Koordinasyon Kurulu'na ve/veya Hükümet Harekat Merkezi'ne alt yapı oluşturur." Kriz hali, sadece resmi kurumlara değil özel kurumlara da yükümlülük getiriyor: "Kriz esnasında, Kriz Merkezleri, kamu kurum ve kuruluşları ve özet kuruluşlar bilgi, haber ve istihbaratı periyodik raporlarla BKYM'ye iletmekle yükümlüdür"
- Yeni Baskı Yasalarına Hayır!
- Sıradışı Bir Faşizm Uygulaması: Başörtüsü Yasağı
- Hazırlık Aşaması – Merhalecilik ve Karşılaşılan Sorunlar
- Başörtüsü Yasağına Direniş Üniversite Kayıtlarında Sürüyor
- Sıra Başörtüsünde, Sıra Başörtüsü Direnişinde...
- Cuntanın Yeni Adresi Kriz Yönetim Merkezi
- Mazlumder'e Daha Fazla İş Düşecek
- Zor Günlere Hazırlanmalıyız
- Darbelerle Hayat Bulan Bir Kurum: YÖK
- Cuntanın Ülkeyi Karartma Politikaları ve Karadeniz'de Savaş Taktikleri
- Başkanlık Sistemi Tartışmaları Neyi İfade Ediyor?
- Askeri Adalet: "Atatürk'ün Yaptığı Gibi Yaparız"
- Azgınlaşan İktidar ve İçimizdeki Failler
- Değişen Dengeler içerisinde Türkiye-İsrail işbirliği
- Avrupa'daki Müslümanlardan Kesintisiz Dayatmasına Tepki
- GlA'nın Cihadı Katliama Nasıl Dönüştü?
- Ortadoğu'da Soğuk Savaş Dönemi Geri mi Geliyor?
- Lübnan'dan Önderlik ve Örneklik Dersi
- Hedefimiz İlahi Adalete Dayalı Bir Düzendir
- İslami Mücadele ve Sapmalar
- Tekasür Kavramı Çerçevesinde Çoğunlukta Olmanın Değeri
- Cahili Mekke Sisteminin Tepkisi ve İslami Direniş -3
- Eğitim'de Yeni Dönem ve Başörtüsü Mücadelesi
- Mahkemeler
- Suların Ağrısı Ya da Tufan