1. YAZARLAR

  2. Dünya ve İslam Dergisi

  3. Cezayir İslami Kurtuluş Cephesi'nin Siyasi Programı

Dünya ve İslam Dergisi

Yazarın Tüm Yazıları >

Cezayir İslami Kurtuluş Cephesi'nin Siyasi Programı

Eylül 1990A+A-

SUNUŞ

Hamd alemlerin Rabbi olan Allah'a, salat ve selam Yüce Peygamberi'ne olsun.

İslami Kurtuluş Cephesi; yükselme arzusuyla dolu, tarihi, nebevi ve medeni bir devreye yönelmiş bulunan onurlu Cezayir halkının cephesidir. Halk, itildiği siyasi, iktisadi ve sosyal kriz ortamı sebebiyle bir çok engelle karşı karşıya bırakılmıştır. Bu engeller, ondaki kararlılığı tehdit etmekte, düşüncesini saptırarak yozlaştırmayı hedeflemektedir.

Bir yanda ümit dolu, kararlı irade, zengin ve üretken düşünce; diğer yanda ise uyuşturma politikaları, özgürlüklerin kısıtlanması ve bilinçli, tarihi, nebevi ve medeni etkinliklerde bulunma kapılarının halkın yüzüne kapatılması söz konusudur. Bu da bir tür tutarsızlık ve çatışma hali yaratmaktadır. Krizden tüm boyutlarıyla kurtulmanın yolu; hayatın bütün alanlarını kuşatacak aklı başında programlı bir değişimden geçmektedir

Cezayir halkı toplumsal planda layık olduğu yeri ve insanlar içinden çıkartılmış en hayırlı ümmet olmasını sağlayacak tarihi değeri kazanmak için özgür olmanın değerini ve gerekliliğini bilmektedir. Bu bilinç; sömürgecilerin Cezayir'i işgalinden bağımsızlığa ulaşılan 1954 yılına kadar verilen kurtuluş mücadelesi esnasında şahit olduğumuz eşsiz tavırlarda kendini göstermiştir. Kendisine topraklarını yeniden kazandıran kurtuluş mücadelesi ne yazık ki özgürlüğünü geri verememiştir. İşte bu nedenle 1988 yılında ümitlerini gerçekleştirmek için yeniden ayağa kalkmıştır. 1988'de ayağa kalkan halk; iradesini somutlaştıracak, dehasını ortaya koyacak ve liyakatini kanıtlayacak sağlıklı ve programlı eylemlere, bilinçli ve akılcı çabalara yönelmiş bulunmaktadır.

İslami Kurtuluş Cephesi bu çerçevede, değişen durumları dikkatle göğüsleyebilecek metodik ve pratik bir faaliyet planı oluşturma görevine talip olmuştur. Bu plan; bir yandan değişen durumların gerektirdiği ciddiyette olmalı; diğer yandan ise -şer'i, ilmi, teknik ve psikolojik ortamı hazırlayabilmesi için- Cezayir halkının iradesini temsil etmeliydi. Bunun için aşağıdaki merhalelerin katedilmesi gerekliydi:

a. Sorunları; siyasi, iktisadi, sosyal, kültürel ve medeni boyutlarıyla belirlemek.

b. İslam şeriatının, Cezayir halkının psikolojisini ve fiili uygulama imkanlarını gözetmek suretiyle çözümlerin en uygununu seçerek, yürütülmesini sağlamak.

c. Çözümleri, belirlenen zaman ve şartlarda uygulamaya sokabilmek için planın uygulanma aşamalarını metodik olarak tesbit etmek.

Uygulama aşamalarının ilki; İslami Kurtuluş Cephesi'nin Kurucu Meclisi'nin, programı oluşturmak üzere bir komisyon teşekkül ettirmesi olmuştur. Program; Cephe'nin Ulusal Şura Meclisi'nde yapılan müzakerelerden sonra, sorunların çözümünde sağlıklı ve akılcı davranma yolunu aydınlatacak biçimde şekillendirilmiştir. Şu da var ki İslami Kurtuluş Cephesi, klasik partiler gibi olmadığı için program üzerinde sadece üyelerinin ittifakıyla yetinmemiştir. Aksine halkın cephesi olması itibarıyla, istenen siyasi bilinç ve toplu kanaata sahip olunması için programını halka arzetmiştir. İslami Kurtuluş Cephesi'nin siyasi çalışma programını, özgürce tartışması için Cezayir halkına sunması; programın uygulama planını belirleyen zaruri aşamalardan birini oluşturmaktadır.

Ey Müslüman Cezayir halkı! İşte, emanetin sana geri verildi. Allah'a, tarihe ve gelecek nesillere karşı sorumlusun. Eşsiz dehan ve hayrı arayan iradenle; gafletten uzak şuur, dalgınlıktan uzak uyanıklılık ve hiç bir engelin zayıflatamayacağı bir güçle emanetine sarıl!

Daima olduğun gibi, rabbani ve nebevi ol:

"Allah, kendisine yardım edenlere muhakkak yardım edecektir. Kuşkusuz Allah, güçlüdür, izzet sahibidir." (Hac, 40 )

***

Ülke her sahada çelişkiler yaşamaktadır. Halk, ümitle dolu olup, İslam Şeriata'nın amaçlarına ulaşmak, Kur'an ve Sünnet modelini siyasi, iktisadi ve sosyal alanların tümünde uygulamak ve medeniyetin yaşadığı krizden kaynaklanan sorunları bu çerçevede göğüslemek istemektedir. Oysa hakim düzen, siyasî, iktisadi, sosyal, kültürel ve medeni krizlerin doğurduğu temel meseleleri göğüslemekten acizdir. Ülke, yok olma ve anarşi tehlikesiyle karşı karşıyadır. Bu halin doğurduğu şaşkınlık, halkı şiddetli bir şekilde sarsmaktadır. Şaşkınlıktan en fazla etkilenen de gençlerdir.

İslami hareket, Cezayir halkını yönlendirme ve onu sağlam metoda, doğru yola taşıma sorumluluğunu üzerine almıştır. Yukarıda zikredilen tehlikeleri önleyecek olan da bu ikisi, yani sağlam metod ve doğru yoldur. Kurtuluşun ve halkın kısa sürede umutlarını bağladığı İslami uyanıştan beklenenleri gerçekleştirmenin kefili de bunlardır.

İslami hareketin ve Cezayir halkının içte ve dışta karşı karşıya bulunduğu düşmanca baskılara rağmen hareket, akıllan hidayet nurlarıyla aydınlatmaya, vicdanları beslemeye devam etmiştir. Bu ruhî gıdalar, ümmetin iyilik iradesini taşıdıkları Kur'an ve sünnet ahlakı ve dinamik iman enerjisiyle güçlendirmektedir. Cezayir halkına belalarla mücadele etme; geçmişte klasik, günümüzde ise modern sömürgeciliğe karşı direnme kudretini kazandıran da işte bu ruhtur.

Doğu ve Batı menşeli modern ideolojilerin denenmesi ve başarısızlıklarının görülmesinden sonra Cezayir halkının önünde dinine sarılmaktan başka yol kalmamıştır. Halk, dini sayesinde tarihini, risaletini ve medeniyet kaynaklarını kaybolmaktan kurtaracak, tabii ve beşeri zenginliklerini muhafaza ederek, kapsamlı ıslahat programının başarılı olmasında en önemli faktör olan zaman unsuru bakımından kayba uğramayacaktır.

Bütün bunları gerçekleştirmek için; yaşadığımız krizin doğurduğu sorunların gerektirdiği istek ve ihtiyaçları karşılayabilecek ve bu uğurda kapsamlı uyanış ve gerçek dirilişin tahakkuk etmesini sağlamak üzere sahip olunan imkan ve enerjileri değerlendirecek bir yapıya ihtiyaç vardır. Bu yapı, yaşayan kuşağın dehasını durulaştıracak, zekasını keskini eştirecek ve deneyimlerini zenginleştirecektir. Yine bu yapı, doğru yönlendirme sayesinde, hayatın muhtelif alanlarında yaratıcılığını ve dürüstlüğünü sergileyecektir. Bu noktada, İslami Kurtuluş Cephesi'nin doğumu, tarihi bir meyva olmuştur. Bu meyvanın olgunlaşmasına, imanlı ve İslam'ın yücelmesi arzusuyla dolu, şeriatının adaletini, Kur'an ve sünnetin hidayetini, ahlaki değerlerini, Rasul (s)'in arkadaşlarının ve onların izleyicilerinin yollarını özlemle bekleyen Cezayir halkının psikolojisi de yardım etmiştir.

İSLAMİ KURTULUŞ CEPHESİ'NİN VASIFLARI

İslami Kurtuluş Cephesi, aşağıda açıklanan vasıflara sahiptir:

1- Cephe, ümmetin birlik ve bütünlüğünün sağlanması ve korunması için çalışır: "Bu sizin ümmetiniz, tek bir ümmettir. Ben de sizin Rabbinizim, Öyleyse bana kulluk edin." (Enbiya, 92 ). Allah Rasulü (s) buyurdu ki: "Mümin, mümin için, parçalarının birbirine destek olduğu yapı gibidir."

2- Cephe; siyasi, iktisadi, ideolojik ve sosyal kökenli sorunlara İslam dairesinde -zaman ve mekanla sınırlı sosyal, ruhsal, coğrafi ve tabii şartları gözetmek suretiyle- Kur'an ve sünnetin öngördüğü kapsamlı ve bütüncül bir alternatif sunmayı hedefler. Yüce Allah buyurur ki: "Allah katında din, İslam'dır. Kim, İslam'dan başka bir din umarsa, bu ondan kabul edilmeyecektir. Ve o, ahirette kaybedenlerden olacaktır." (Al-i İmran, 85 ). "İşte bu Kur'an, en doğru olana iletir." (İsra, 9 ). Allah Rasulü (s) buyurdu ki: "Aranızda bıraktıklarıma sarıldığınız sürece benden sonra asla sapmazsınız: Allah'ın kitabı ve sünnetim."

3- Metodik özellikleri; itidal, vasatilik ve kapsamlılıktır. Yüce Allah buyurdu ki: "Ve sizi bu şekilde vasat Ümmet kıldık." (Bakara, 143 ). Allah Rasulü (s) buyurdu ki: "Kolaylaştırın, zorlaştırmayın, müjdeleyin nefret ettirmeyin, Birlikte olun, ihtilafa düşmeyin."

4- Yöntem özelliklerinden biri de Mutâlebe ve Muğalebe noktasında itidali temel alıp aşırılıktan kaçınmaktır. Yüce Allah buyurdu ki: "Allah'ın insanların bazılarını bazılarıyla savması olmasaydı, dünya bozulurdu." (Bakara, 251 ) Allah Rasulü (s) buyurdu ki: "Ümmetimden bir topluluk, hakka sahip çıkmaya devam edecektir. Ne muhalefet edenlerin ne de terkedenlerin onlara zararı dokunmayacaktır." Burada Mutâlebe, 'bir şeyin nedenine dayandırılması' anlamında kullanılmaktadır. Yüce Allah buyurdu ki: "Biz Rasul göndermedikçe azap edici değiliz." (İsra, 15 ); "Allah, doğru yola ilettikten sonra, sakınmaları gereken şeyleri kendilerine açıklamadıkça bir toplumu saptıracak değildir." (Tevbe, 115 )

Muğalebe ise, toplumun çıkarlarını güvence altına almak, toplumun temel dayanaklarını muhafaza etmek ve kaynaklarını korumak anlamında kullanılmaktadır. Ömer (r) şöyle demiştir: "Anaların hür doğurduklarını ne zamandan beri köleleştirebiliyorsunuz?"

5- Bireycilik, kişisel çıkarcılık, kayırmacılık gibi olumsuzluklara düşmemek için toplumun genel iradesini yerinde değerlendirecek toplu ve ortak çalışmayı temel almak. Yüce Allah buyurdu ki: "İyilik ve takvada yardımlaşın. Kötülük ve saldırganlıkta yardımlaşmayın." (Maide, 2 ). "Siz iyiliğe çağırıp marufu emreden ve çirkinlikten sakındıran bir ümmet olun. İşte kurtuluşa erenler onlardır." (Al-i İmran, 104 ). "Ey Davud, biz seni, yeryüzünde halife kıldık, insanlar arasında hakla hükmet ve hevana uyma. Zira o, seni Allah yolundan saptırır." (Sad, 26 ). Allah Rasulü (s) buyurdu ki: " 'Din nasihattir.' Dedik ki: 'Kimin için ey Allah'ın Rasulü?' Dedi ki: 'Allah, Kitabı, Rasulü, müslümanların imamları ve geneli için. Yine O, şöyle buyurmuştur: "Onu idrak et, sonra tevekkül et."

6- Teşebbüs ruhunu geliştirmek, zeka, deha ve iyilik iradelerini, ülkenin siyasi, iktisadi, kültürel ve sosyal inşasında yerli yerinde kullanmak.

7- Örneği Rasul(s)'ün yaşamında görülen tarihi, risali, medeni ve kapsamlı bir kurtuluşa zemin hazırlamak. Yüce Allah buyurdu ki: "...Siz bir ateş çukurunun eşiğindeydiniz, O sizi oradan kurtardı." (Al-i İmran, 103 ).

İslami Kurtuluş Cephesi, bu tesbitleri gerçekleştirmek üzere planını (siyasi program) kısa ve özlü bir şekilde ortaya kovmuştur. Bu plan muhtelif unsurlardan oluşmaktadır. Cephe, İslami Çözüm çerçevesinde gerçekleşecek köklü değişim amacıyla bu programı Cezayir halkına sunmuş bulunmaktadır.

Başarı Allah'tandır.

Cezayir 29 Recep 1409/7 Mart 1989

PROGRAMIN UNSURLARI

a. Metodik Unsurlar

b. Hazırlık

c. Akidevi Çerçeve

d. Siyasi Çerçeve

e. İktisadi Politika

f. Sosyal Politika

g. Kültür ve Medeniyet Politikası h. İletişim Politikası

i. Ordu

j. Dış Politika

a. Metodik Unsurlar

Siyasi ve ilmi planlamada bağlı kalınacak metodik kayıtlar şunlardır:

1- Şeriat

2- İlim/Bilim

3- Yaşanan dönemde Cezayir halkının psikolojisi

4- Uygulama zemini ve başarma şartları

5- Temel ilkelerle çatışmayacak ve siyasî konjonktürü gözetecek siyasi ölçü.

Hamd; kendisinden, yardım, bağışlama ve hidayet beklediğimiz Allah'a olsun. Nefislerimizdeki kötülüklerden ve amellerimizdeki yanlışlıklardan O'na sığınırız. Allah kimi doğruya iletmişse onu saptıracak yoktur. Kimi de saptırmışsa onu da doğruya iletecek yoktur. Şehadet ederiz ki, Allah'tan başka ilah yoktur ve O'nun ortağı da yoktur. Ve yine şehadet ederiz ki Muhammed, O'nun kulu ve Rasulü'dür.

Ey iman edenler, Rabbinizden korkulması gerektiği şekilde korkun ve ancak müslümanlar olarak ölün!

Ey insanlar, sizi tek bir nefisten yaratan ve ondan eşini yaratıp onlardan erkekler ve kadınlar üreten Rabbinizden korkun. Adına birbirinizden dilekte bulunduğunuz Allah'tan ve akrabalık bağlarını koparmaktan sakının. Kuşkusuz Allah, sizi gözetleyicidir.

Ey iman edenler, Allah'tan korkun ve doğru söz söyleyin ki işlerinizi düzeltip günahlarınızı bağışlasın. Kim Allah'a ve Rasulü'ne itaat ederse gerçekten büyük bir mükafat kazanır.

En doğru söz, Allah'ın kitabı; en güzel rehberlik Muhammed (s)'in rehberliğidir, işlerin en kötüsü, sonradan çıkartılanlardır. Her sonradan çıkartılan bidat, her bidat dalalet, her dalalet ise ateştir.

b. Hazırlık

İslami faaliyetin en önemli hasleti ciddiyettir. Bunun sağlanabilmesi için İslami faaliyetin; şeriat, akıl, maslahat ve vakıa kayıtlarını gözeterek ilişkili olduğu insan fıtratına riayet etmesi gerekir. Ancak bu şekilde, ifrat ve tefrite, sapıklığa ve yanlışlığa düşmesi engellenebilir, işte bu nedenlerden dolayı İslami Kurtuluş Cephesinin siyasi programının ana unsurları aşağıdaki kayıtlara bağlı kılınmıştır:

1- Önemine bakmaksızın mevcut olan ve olabilecek bütün sorunları çözebilmemiz için İslam şeriatına ve onun adalet, itidal, yeterlilik ve kapsamlılık metoduna bağlı kalmak. Yüce Allah buyurdu ki: "Sonra bu işten seni de bir şeriate koyduk. Sen ona uy, bilmeyenlerin hevalarına uyma." (Casiye, 18 ).

2- Sorun ve problemlerin ortaya çıkarılması, boyutlarının belirlenmesi, analiz edilmesi, çözümlerinin ortaya konması, çözümleri uygulama yollarının belirlenmesi. Ayrıca programın unsurları için şart olan beceri ve deneyimin sağlanması amacıyla ilim ve çeşitli bilim dallarından en güzel şekilde yararlanılması. Yüce Allah buyurdu ki: "Kime hikmet verilirse ona büyük hayır verilmiştir." (Bakara, 269 ) ve "De ki: Rabbim beni ilim bakımından artır." (Tâhâ, 14 ).

3- Yükselme arzusu ve sömürgeciliğin yol açtığı geri kalmışlığın bütün şekillerinden sıyrılma isteğiyle dolu Müslüman Cezayir halkının emellerine yeniden değer kazandırmak; Cezayir halkı, iman ve İslam'ın gücüyle Rabbine olan güveniyle geri kalmışlıktan kurtulacak ve modern sömürgeciliğin etki alanından çıkacaktır. Mezkur unsurlar; iradesinin tecelli alanlarını, dehasının tezahürünü ve risaletinin sürekliliğini temsil edecektir.

Kararlılığına halel gelmemesi için, programın merhaleleri halkın psikolojisi gözetilerek metodik olarak belirlenir. Böylece; çeşitli şartlar, kudret, vakıaya uygunluk ve etkinlik ortamına göre belirlenecek merhalelerin tarihi devrelerinde, halkın, kendine güvenini yeniden kazanması sağlanacaktır. Özetle bizler, yalnızca Allah'ın yardımıyla halkımızın duygularına ve arzularına saygı noktasından hareket etmeyi temel almaktayız.

4- Siyasi programımızın kağıt üzerinde kalmaması için, alternatif ve çözümlerin uygulanmasını sağlama yolunda, gerekli metodik şartların hazırlanması gerekir. Bu alternatifler, siyasi icraat planını oluşturmaları itibariyle, İslami Kurtuluş Cephesinin faaliyetlerinin itici gücü olmaktadırlar. Bu faaliyetler ise, Cezayir halkının genel iradesinin doğurduğu bilinçli siyasi çabanın temelini oluşturmaktadır.

İslami Kurtuluş Cephesi'nin metodik özelliklerinden biri de, Cezayir halkından uzak kalmamasıdır. Aksine o, her türlü icraatında halkla beraber hareket etmektedir. Dolayısıyla ülkede başarılan işler, halkın cehd ve çabasının meyveleri olmaktadır. Bu; Allah Rasulü (s)'nün ashabının O'na söyledikleri şu sözde temsil olunan sahabe metodudur: "Eğer seninle birlikte önümüze deniz çıksa ve sen ona dalsan biz de seninle birlikte dalarız ve kimse geri kalmaz."

5- İslami Kurtuluş Cephesi, mezkur kayıtlara bağlı kalarak, her türlü kurum, kuruluş ve dernekle ilişki ve tavırlarını, sürekli olarak akidevi, siyasi, iktisadi, kültürel, medeni ve sosyal bakışaçısı doğrultusunda belirler. Bu bakışaçısı ise, kuşatıcı İslam dairesi ve Cezayir halkının vazgeçilmez çıkarlarıyla sınırlandırılmıştır. Bu sayede ölçüsüz tavırlardan, şahsi tasarruflardan ve siyasi bilinçten yoksun tutumlardan sakınılacak, Cephe'nin yükümlü olduğu kayıtlardaki meşruluk ve metodiklik korunacaktır.

Bütün bunlara dayanarak İslami Kurtuluş Cephesi'nin siyasi programının ana unsurları; adalet, itidal, titizlik ve kapsamlılığı sağlayacak şekilde sıralanmıştır:

c. Akidevi Çerçeve

Cezayir halkı, güçlü İslami duygulara sahip müslüman bir halk olup İslam'ın medeni ve tarihi risaletini temsil etmektedir. Buna binaen İslam; akidevi çerçeveyi ve hayatın bütün alanlarında gösterilecek siyasi faaliyetin ideolojik temelini oluşturur. Dünyayı saran ve medeniyeti sarsan kriz hali; mevcut rejim ve toplumların yaşadıkları ideolojik yetersizliğin en açık delili olduğundan. İslam, krizi göğüsleme gücüne sahip en sağlam akidevi çerçeve olarak belirlenmiştir. Yüce Allah buyurur ki: "Hangi insan, din yönünden, iyilik edici olarak yüzünü Allah'a teslim edip dosdoğru İbrahim dinine tabi olandan daha güzel olabilir?" (Nisa, 125 ); "Allah katında din İslam'dır. Kim İslam'dan başka din umarsa kendisinden kabul edilmeyecektir ve o, ahirette kaybedenlerdendir." (Al-i İmran, 85 ) ve "Aralarında Allah'ın indirdiğiyle hükmet, onların keyiflerine uyma ve onların Allah'ın indirdiği şeylerin bir kısmından seni şaşırtmalarından sakın!" (Maide, 49 ).

d. Siyasi Çerçeve

İslami Kurtuluş Cephesi'nin anlayışına göre siyaset; hikmetli planlama, bilinçli organizasyon, ileriyi görebilme, hak ve hakikate ulaşmak için esnek müzakere ortamı hazırlama, yükümlülükte adalet, tavırlarda baskıya değil iknaya dayanan doğruluk: metoduyla itidale ulaşma esaslarında kendini gösteren şer'i siyasettir. Tavırlarda mutedil olma ve baskıdan kaçınma esası, Yüce Allah'ın şu buyruğuna dayanır: "Hatırlat. Sen ancak hatırlatıcısın ve onlar üzerinde zorlayıcı değilsin." (Gaşiye, 22 ). Şer'i siyaset, zorlamayı değil, tercih hürriyetini temel alır. Yüce Allah buyurdu ki: "Rabbinden olan hakkı söyle. Dileyen inansın, dileyen inkar etsin." (Kehf, 29 ); "Rabbin dileseydi yeryüzündekilerin hepsi iman ederdi. Yoksa sen, inanmaları için insanları zorlayacak mısın?" (Yunus, 99 ). Cephe, istibdat ve baskıyı önlemek için şûrayı esas alır. Yüce Allah buyurdu ki: "Onların işi, aralarında şûra iledir." (Şûra, 38); "İşleri onlarla müşavere et." (Al-i İmran, 159 ). İthal ideolojilerden kaynaklanan siyasi çelişkilerden uzak kalmak gayesiyle İslami Kurtuluş Cephesi'nin siyasi programı aşağıdaki hususları gerçekleştirmeye çalışır:

1- İstibdadı ortadan kaldırmak için şûra, siyasi, iktisadi ve sosyal tekelciliği yok etmek için eşitliği, hürriyetlerin kısıtlanmaması için bunların alanlarının genişletilmesini esas alır. Halkın, deha ve iradesinin etkinliğini bütün alanlarda artırmaya çalışır. Seçkinler zümresi ve mahrumiyet politikalarından kurtulmak için sorumluluk ölçülerini ve emanetlerin garantilerini belirlemeye önem verir. Görevlerin ifasına, toplu çalışma ruhunun geliştirilmesine, bencillik, kayırmacılık ve bireysellik duygularının kaldırılmasına gayret eder. Cephe, bu olumsuzluklara düşmemek için ifade hürriyetini garanti altına alarak, otokritiği teşvik eder ve bütün kurum ve organlarda siyasi, idari ve iktisadi muhasebe yollarını belirlemede titiz davranır. Halkı bilinçlendirmeyi ve bunlar karşısında sorumluluklarını hissettirmeyi temel görevi olarak görür. İslami otokontrol (hisbe) mekanizmasını dirilterek, "şer'i olarak buna nasıl elde ettin?" ilkesini uygular.

2- Yukarıda zikredilen hususları gerçekleştirebilmek için İslami Kurtuluş Cephesi'nden siyasi yapıyı aşağıdaki sahalardan başlayarak düzeltmesi istenir:

a. Yasama gücünü, şeriatın hükümlerine tabi kılmak; Yüce Allah buyurdu ki: "Yoksa onların, dinde kendilerine Allah'ın izin vermediklerini vazeden ortakları mı var?" (Şûra, 21); "Yoksa onlar, cahiliyye hükmünü mü umuyorlar? Yakin bilen bir toplum için Allah'tan daha güzel bir hakem var mıdır?" (Maide, 50 ). Tabiatıyla bu noktada, çok partili dönemin getirdiği bazı yeni olgular gözetilecek ve bütün taraflar, ulusal meclis ve diğer meclislerden başlayarak ülkenin ıslahına katkıda bulunacaklardır. Böylelikle tüm yasalar, Cezayir halkının inanarak esas gördüğü şer'iliğe dayanacaktır.

b. Başkanlık, bakanlıklar, valilikler, ilçeler ve belediyelerden oluşan yürütme organının ıslahı.

c. Ülkeyi ve insanları, egemenliği, hürriyetleri, hak ve sorumlulukları ve toplumun vazgeçilmez çıkarlarını; bunlara yönelecek tehdit ve tehlikelere karşı korumaya elverişli güce sahip olacak şekilde askeri yapının ıslahı.

d. Güvenlik politikasının; baskı ve işkenceden sıyrılarak görev ve hürriyetleri çerçevesinde toplumun çıkarlarını koruyacak, adalet, istikrar ve iç barışı sağlayacak şekilde düzenlenmesi.

e. Basın yapısının ıslah edilerek, bu kurumların, kültürel ve eğitici görevlerini yerine getirecek ve toplumun uyanışına katkıda bulunacak şekilde düzenlenmesi; basının, ülkeyi kültürel bağımlılıktan uzak tutacak ve kültür işgalinden koruyacak siyasi, kültürel ve medeni bilince sahip kılınması.

f. İktisadi yapının; dağıtım, fonksiyon, siyaset, ekonomi ve medeniyet noktalarında yeniden düzenlenmesi, enerji politikasıyla tabii kaynakların ihracatının gözden geçirilmesi.

g. İç ve dış ticaret politikasının; tekelcilik, karaborsa, riba/faiz, rüşvet ve hırsızlık gibi yanlışlıklara son verecek şekilde yeniden düzenlenmesi.

h. İdari yapının; işlerin görülebilmesi, çıkarların zedelenmemesi, hakların garanti altına alınması ve halkın ifadesiyle bürokrasi denen engellerin kaldırılmasını esas alacak şekilde yeniden biçimlendirilmesi.

ı. Ziraat politikasının; çiftçiyi desteklemek, çiftçi ile sanayici arasındaki ilişkiyi gıda bakımından yeterlilik hatta ihracatını sağlayacak tarzda şekillendirmek esasları doğrultusunda gözden geçirilmesi.

i. Eğitim yapısını; eğitimsizliğe son verecek, bütün yaşları kuşatacak, özlenen kaliteyi sunacak şekilde yeniden düzenlemek ve öğrencilerin medeniyetin varisleri olmasını sağlayarak, sürekli daha mükemmele doğru risaletin taşıyıcıları haline gelmelerine zemin hazırlamak.

Bu şekilde, bütün kurum ve organları ıslah etmek suretiyle, siyasi yapının kapsamlı ıslahı, İslami Kurtuluş Cephesi'nin önerdiği değişim modeli çerçevesinde gerçekleştirilecektir.

j. Yargı kurumunun; yargı bağımsızlığını ve şeriatın belirlediği şekilde hakimin dokunulmazlığını temel alacak biçimde düzenlenmesi. Böylece, zalimce uygulamalar ve haksızlık şaibelerinin lekesini giderecek olan Rabbani adalet, tahakkuk edecektir ki bu, şer'i siyasetin temel direği, yönetimin varlık gerekçesi ve siyasi rejimin amacıdır.

k. Toplumun hürriyetini ve iradesini en sağlıklı ve doğru yollarla ifade etme hakkını garanti altına almak, bu çerçevede seçim kanununu yeniden şekillendirmek, -yaşı küçük, zihinsel özürlü veya deliler gibi- reşid kabul edilmeyenler ile şer'i bakımdan adil olmayanlara seçme-seçilme hakkı tanımamak, askeri hizmette, güvenlik birimlerinde ya da idari organlarda çalışanları seçimlere katılmaya zorlamamak ve genel hürriyet gereği, herkes için seçme hakkını tanımak en önemli noktaları oluşturmaktadır.

Seçim sandıkları, yargı kurumu tarafından korunur ve adil olan şahitler dışında kimsenin önünde açılmaz. Halkın, sayım yapacak bu kimselerin güvenilirlikleri üzerinde ittifak etmiş olmaları gerekir. Sayım ve toplama işlemleri ulusal ve uluslararası kamuoyuna aynen aktarılacaktır. Yargı kurumlarında itiraz ve temyiz hakkı saklı tutularak seçimlerin hile şaibelerinden tamamen uzak kalınması sağlanmalıdır. Oy sayım işlemlerinde ilgili kurumların gözlemcileri de bulunmalıdır.

Bunlara ek olarak; yasama, yürütme ve siyasetle ilgili çeşitli heyet ve meclislerde ülke işlerini yürütecek adil adayların seçilme yollan da belirlenmelidir.

e. İktisadi Politika

İslami Kurtuluş Cephesi'nin iktisadi politikası aşağıda çizilen anlayışa dayanır: Zaruri tüketim ihtiyaçları ile üretim şartlan arasında uyum, keyfiyet ve kemiyetin dengeli olarak gelişmesi ve bunlara duyulan ihtiyacın nüfus artışı ve medeni gelişmeler dikkate alınarak gözetilmesi gereklidir, iktisadi bağımsızlığa ulaşmak için çalışmak; ülkenin dış borçlardan ve enflasyondan korunması için ithalat-ihracat arasında denge kurmak elzemdir. Borçlar ve enflasyon, en tehlikeli tutarsızlıklar olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu ikisi, iktisadi, siyasi ve medeni bağımlılık halinden kurtularak onurlu bir hayat seviyesine ulaşmada en büyük engeller olarak durmaktadır. Ülke, yaklaşık yüzelli yıl sömürge yönetiminde kaldığından, uzun süre servet ve kaynaklarının talan edilmesine, geçmiş rejimler döneminde ise iktisadi krizlere şahit olmuştur. Bu krizler döneminde üretim-tüketim dengesi en zaruri ihtiyaçlar olarak bilinen ilaç ve mesken de dahil olmak üzere bütün alanlarda sarsılmıştır. Bu dönemde üretim azalmış, ithal edilen tüketim mallarına duyulan talep sürekli artmış ve iktisadi bağımlılık hali pekiştirilmiştir.

Hürriyetlerin kısıtlanması, planlama iddiasıyla girişimcilik ruhunun öldürülmesi, kalkınma planlarının gecikmesi, eğitim kurumunun geriliği gibi etkenlerle insani potansiyel yitirilmiş, tahsil seviyesi düşmüş, bilgi ve beceriler yüzeyselleşerek üretim projeleri uygulanamaz hale gelmiştir. Küçük sanayi kuruluşları çalışmaktan menedilerek, istihdam alanları daraltılmış, işsizlik oranı sürekli artmıştır. Uyuşukluk hali, sürekli gelişerek enflasyonu körüklemiş, iktisadi tutarsızlıkları daha da kompleks bir hale sokmuştur. Sonuçta, mevcut rejimin, gerileyen ekonomiyi kontrol etme gücü kalmamıştır.

Dev sanayi kompleksleri kurmayı, hammadde ve malzeme ithalatıyla, ödünç teknoloji ve ödünç deneyimlere dayalı, kalite ve üretim açısından yetersiz kalan fabrikalar açmayı esas alan iktisadi politika, ülkeyi ekonomik açıdan iflasa sürüklemiştir, istihdam, tüketim veya üretim noktalarında kendine yeterlilik esasına dayanmayan sanayi, bizi daha fazla yoksullaştırmaktan ve daha fazla bağımlı kılmaktan başka bir şeye yaramamıştır. İşte, sanayiyi mevcut ekonomi üzerinde bir yük haline getiren de bu politikadır. Ülkenin kendi kendine yeterliliği, gençliğin istihdamı gibi iddialarla yola çıkan bu politika, yukarıda zikrettiğimiz etkenlerin yanısıra organizasyon bozukluğu ve pazarlamadaki başarısızlıktan dolayı iflas etmiştir.

Nüfusun üçte ikisi gibi oldukça fazla bir bölümünün 30 yaşın altında bulunduğu bir ülkede, yapılacak kapsamlı kalkınma stratejisinin uygulanabilmesi için en önemli icraat araçlarından biri, yatırımlar olacaktır, iktisadi politika, devlet bütçesinin mali durumunu; çeşitli istihdam sahaları yaratacak ve geleceğe dönük ihtiyaçlara cevap verebilecek yatırımlara uygun hale getiremezse gelecek kuşaklarda istikbal, iş bulamama ve yoksulluk kaygılan oluşmaya başlayacaktır, işsizlik ve yoksulluk, halkı medeni bakımdan ikincil plana itecektir.

Bunlara dayanarak iktisadi politikayla ilgili çalışmalar, aşağıdaki eksenler üzerinde yoğunlaştırılacaktır:

1- Sağlıklı bir tarım politikasının oluşturulması.

2- Mevcut sanayi politikasının gözden geçirilerek, isteklere cevap verebilecek şeklide düzenlenmesi.

3- Ticaretle ilgili olarak, sektörün yapısı, tüketim politikası, pazarlama sistemi ve dağıtım araçları gibi hususların yeniden gözden geçirilmesi.

4- Maliye ve para politikalarının siyasi kararların içerde ve dışarıda bağımsızlığını garanti altına alacak şekilde yeniden düzenlenmesi.

İslami Kurtuluş Cephesi, iktisadi konulan insan ve medeniyetin kurtuluşu için İslam'dan hareket ederek, bu konuları, insana hizmet etme ve insan hayatını iki dünyada mesut kılacak şekilde düzenleme faktörlerinden biri olarak görür. Bu akidevi ve ideolojik iktisadi kalkış noktasından hareket ederek, aşağıdaki ekonominin temel eksenlerini İslam iktisadi modeli çerçevesinde düzenlemeye çalışır.

I. Tarım:

Tarım, ülkenin en önemli gelir kaynaklarından biridir. Yüce Allah, bizlere geniş topraklar, mutedil bir iklim ve müsait bir toprak bahsetmiştir. Cezayirli de tabiatı itibarıyla, ruhsal ve organik olarak toprağına bağlıdır. Bu bağlılık onu, dünyanın kaliteli ve bol ürün yetiştiren en başarılı çiftçilerinden yapmış ve Cezayir'i tanınmış tüketim pazarlarına gıda ihracatı yapan bir ülke haline getirmiştir. Ülkenin kuzey kesimleriyle iç bölgelerde yer alan bazı verimli topraklarda tarım gelişmiştir. Ne var ki; tarıma uygun olan geniş sahra toprakları, bilinçli bir sulama politikasının yokluğundan dolayı ıslah edilememiştir. Ülke, bu sebepten dolayı, Allah'ın bol olarak bahşettiği yağmurları değeri en diremem ekte, yeraltı suları çıkartılamamakta, vadi ve nehirler heder edilerek sular ya sahrada eriyip gitmekte ya da kuzeyde olduğu gibi denize dökülmektedir.

Toprakları çiftçisiz bırakan, gerekli barajları yapmayarak ve zengin kaynaklan lüzumlu bölgelere taşımayarak halka ve ülkeye zaman kaybettiren tarım politikası, ülkeyi geçmişte ve günümüzde görülmemiş bir tarımsal geriliğe itmiştir.

Yukarıda zikredilen toprak yapısının elverişliliği ancak sağlıklı bir tarım politikası sayesinde servete dönüşebilecektir. Bu politika, sulardan en güzel şekilde yararlanmak ve topraklan en ekonomik şekilde değerlendirmek için temel projeler hazırlayacaktır. Topraklar, bilimsel ve teknolojik yollarla ıslah edilecek, Sahra kuzeyden gelen yağmurlarla beslenecektir. Kuzeyin pazarları, Sahra'nın ürünleriyle zenginleşecektir. Tabiat, muhtelif şekilleriyle bütünlüğe erdikten sonra tarım politikası da doğal olarak, tüketicinin ve dünya pazarlarının ihtiyaçları doğrultusunda üretimle bütünleşecektir. Tarımsal ürünlerde kaliteye ulaşılınca, dünya pazarlarında da tarım ürünleri bakımından üstünlük sağlanacaktır.

İslami Kurtuluş Cephesi'nin tarım politikasıyla ilgili çabaları, Allah'ın izniyle başarılacak şu icraatlarda kendini gösterir:

a. Tarım politikası; şer'i siyaset çerçevesinde, toprağın gerçek sahiplerinden gaspedilmesine ve feodal yöntemlerle dağıtılmasına bir son verecek şekilde düzenlenir. Allah Rasulü (s) buyurdu ki: "Bir karış toprakta haksızlık yapanı, Allah yedi topraktan mahrum etsin."

b. Tarıma elverişli arazilerin bilimsel yollarla ıslahında ciddiyet gösterilmesi ve bu toprakların, hak edenlere dağıtılması; ayrım gözetme gibi zulüm ve haksızlıklardan uzak durulması. Yani, arazi dağıtımının, şeriat dairesinde belirlenen ölçüler doğrultusunda adil olarak yapılması.

c. Hayvan yetiştiriciliğine özen gösterilmesi suretiyle en kısa zamanda, et, süt ve süt mamulleri ithalatına bağımlı kalınmayacak hale gelinmesi.

d. Tarım ürünlerinin içeride ve dışarıdaki dağıtım ve pazarlama politikalarının gözden geçirilmesi.

e. Tarımın, tarım ürünleri sanayinin desteklenmesi ve ürünlerin telef olmasını önleyecek küçük ve orta çaplı imalat komplekslerinin teşvik edilmesi.

f. Savaş, kriz ve olağanüstü durumları hesap ederek Tarımsal ürünlerin depolanacağı dev siloların inşa edilmesi.

g. Çıkarları garanti altına alarak acil ihtiyaçların ikincil ihtiyaçlara feda edilmesini önleyecek bir Tarımsal kalkınma planının hazırlanması.

Bolluk yıllarında iken kuraklık yıllarının hesabını yapmayan politika, kör bir politikadır. Yüce Allah buyurdu ki: "Adetiniz üzere yedi yıl ekersiniz. Yiyeceğiniz az bir miktar dışında, biçtiğinizi başağında bırakırsınız." (Yusuf, 47 ).

h. Model çiftliklerde Tarımla ilgili bilgi ve teknikleri geliştirme amacıyla araştırma birimleri ve laboratuvarların kurulması.

ı. Cezayir halkına, kendine güven duygusunu yeniden kazandırmak ve hayat seviyesini yükseltmesinde yardımcı olmak amacıyla, zirai eğitim veren kuruluşların, ülkenin gelişmiş bilgi ve tekniklere olan ihtiyacı doğrultusunda ıslah edilmesi. Eğitim araçlarında yeterlilik sözkonusu değilse, bunların, hedefi gerçekleştirecek şekilde desteklenmesi ve zenginleştirilmesi.

i. Tarım ekipmanlarının modernizasyonu için, Tarıma yönelik sanayi planının oluşturulması; böylelikle ülkemiz Tarımı da dünya pazarlarında bizimle rekabet eden ülkelerin bilimsel ve teknik gelişmişliği seviyesine yükselecektir. Ürün kalitesi, kullanılan teknolojinin seviyesi ve üstünlüğüyle orantılıdır. Tabiatıyla bu noktada önce Cezayir halkının ihtiyaçları dikkate alınacak ve dışa yönelik pazarlama bundan sonra düşünülecektir. Yani, Tarım ticarete feda edilmeyecektir.

İslami Kurtuluş Cephesi, Tarım alanında olumlu veya olumsuz olarak rol oynayan temel faktörleri bu şekilde belirlemiştir. Ama, tüm bunlar, dünyayla ilgili hususlardır. Cephe iyi bilmektedir ki, Cezayir halkının vicdanının derinliklerinden kopup gelen tevbesi, onun İslam'a dönüşünde somutlaşmaktadır. Yüce Allah, bu sayede bize hayır ve nimetlerini bahşedecektir. Yüce Allah buyurdu ki: "Eğer şehirler ahalisi iman eder ve Allah'tan korkarlarsa onlara gökyüzünden ve yeryüzünden bereket kapılan açarız." (A'raf, 96 ); "İnsanları ve cinleri ancak bana kulluk etsinler diye yarattım. Onlardan ne rızık vermelerini, ne de beni beslemelerini istiyorum. Kuşkusuz Allah bol rızık veren ve sağlam kuvvet sahibi olandır." (Zariyat, 55-58 ). Ama bunlar, yanlış tevekkülü ve rızık sebeplerinin peşinde koşmamayı haklı göstermez. Allah Rasulü (s) buyurdu ki: "Onu idrak et, sonra tevekkül et."

II. Sanayi:

Bağımlılığa son vermek isteyen bir halkın yaşadığı ve dininin sürekli hazırlık yapılmasını emrettiği bir ülke olan Cezayir'de sanayi, medeni uyanışın zaruri şartlarından biridir. Yüce Allah buyurur ki: "Onlar için gücünüz yettiği oranda kuvvet hazırlayın." (Enfal, 60 )

Şurası var ki sanayi, İslami Kurtuluş Cephesi'nin anlayışında geçmişte olduğu gibi tarımın ihmali pahasına geliştirilmeyecek, aksine onu desteklemeye ve onunla bütünleşmeye çalışacaktır. Sanayi, Amerikan ve benzeri kapitalist ülkelerle, Rusya ve benzeri komünist ülkelerde olduğunun aksine, Cezayir'in müslüman insanını, onun değerini, mevkiini ve ruhsal yapısını rencide etmeyecek şekilde yapılanmalıdır. Sanayi, üretici insanın barış ve askeri ortamlarda üretkenliğini sağlayacak bir olgudur.

Sonuç itibarıyla sanayi politikası aşağıdaki noktalarda özetlenebilir:

1- Cezayir sanayisini; sanayi üretim güçlerini ve diğerlerini bütünleştirecek şekle sokmak.

2- İşsizlik problemini göğüsleyebilmek için, küçük ve orta çaplı işletmeler açmak suretiyle istihdam alanlarının arttırılması zaruridir. Bu işletmeler, ülkenin tüketim talepleri ışığında planlanmalı, yabancı hammaddeye bağımlı olmamalıdır. Çünkü aksi halde bu, iktisadi bağımsızlık ilkesiyle ters düşecek, diğer bir ifadeyle üretim ve imalatın bütünleştiği bir sanayi yapılanmasıyla çelişecektir. Bu yapılanma, kalitenin feda edilmesi pahasına gerçekleştirilmemelidir.

3- Sanayi yapısında fonksiyonel çeşitliliğin teşvik edilmesi suretiyle ülkenin sanayi bakımından kendine yeterli olması sağlanmalıdır. Yani sanayinin çeşitli dalları birbirlerini destekleyerek üretimlerini dengelemelidirler. Sanayiinin bu çeşitli dalları, ülkeyi dışarıya muhtaç olmayacak şekilde bütünleşmelidir.

4- Enstitü, üniversite ve araştırma merkezleri gibi sınai ve mesleki eğitim kurumlarının seviyeleri yükseltilerek teknolojik deneyim geliştirilmeli ve bu kurumlar ülkenin sınai kalkınmada duyduğu ihtiyaca cevap verir hale getirilmelidir.

5- Ülkenin tabii kaynaklarının, çağın sanayi ve teknolojideki yeniliklerine uygun sanayileşmeye olan ihtiyacını gözönünde bulundurmak. Zira medeniyetimiz gerek silahlanma, gerek pazarlama, gerekse tüketimde büyük bir yanşa şahit olmaktadır.

6- Üstün deneyim ve niteliklere sahip bilim adamı ve teknisyen yetiştirmek üzere laboratuvar ve atölyeler inşa etmek, buralarda özellikle sanayi bilimleri ve bunlarla ilişkili olan fizik, matematik, kimya ve muhtelif mühendislik bilimlerine ağırlık vererek uzmanlar yetiştirmek, zeka, deha, istek ve kudretleri yükseltmeğe çalışmak ve yaratıcılığa teşvik etmek.

7- Müesseselerin işletilmesi, sanayinin gelişmesinde rol oynayan faktörlerin en önemlilerinden biridir. Bu noktada İslami metod, sözkonusu işletmelerde şûra, karşılıklı saygı ve Allah'ın Rasulü (s)'nün "Hepiniz çobansınız ve hepiniz güttüğünüzden mesulsünüz" buyruğu gereği duyulan sorumluluk duygusu faktörleriyle gelişen cemaat/birliktelik ruhunun hakim olmasını sağlamak.

8- İşçinin; değerinin iadesi, ruh halinin gözetilmesi, haklarının güvence altına alınması, psikolojik, sıhhi, sosyal şartlar, nakil, terfi, tazminat, mesken ve onurlu yaşamanın diğer gereklerinin yerine getirilmesi zaruridir. Allah Rasulü (s) buyurdu ki: "İşçiye hakkını teri kurumadan veriniz." Yine O şöyle buyurdu: "İşinden dolayı yorgun olarak geceleyen bağışlanmış olarak geceler."

9- Batı Arap Birliği'nin gerçekleşmesi çerçevesinde gümrük politikasının gözden geçirilmesi, geleneksel gümrük kuşatmasından kurtulmamız için Ortak Arap İslam Pazarı'nın oluşumunun teşvik edilmesi gerekir. Bu kuşatma, Tarım ve sanayi ürünlerinin ülkelerarası tebadülü önünde engel olarak durmakta, çıkarların değiş-tokuşuna, kaynak, imkan, beşeri ve tabii güçlerin bütünleşmesine mani olmaktadır. Oysa İslam ülkeleri planında böyle bir bütünleşme, zengin sanayi ülkelerinin bizi sürekli sıkıştırdığı şu dönemde çok gereklidir. Bu kuşatma tazyikini örnek alarak, Amerikan ambargosu nedeniyle Libya'da, Kıbrıs Türk kesiminde ve Iran petrolünde görebiliriz. Bunlar, gerek üretim gerekse tüketim noktasında İslam ülkeleri arasında olabilecek kapsamlı bir iktisadi dayanışmanın zaruriliğini teyid etmektedir. Bu noktada güneyimizde yer alan Afrikalı komşularımızı da unutmamalı ve Afrika Birliği siyasetini derinleştirmeye yönelik çalışmalar yapmalıyız.

10- Araştırma, keşif, modernizasyon ve yenileme gibi sanayi girişimlerini desteklemek ve gözetmek için mali ödeneğe sahip idari kurumlar inşa etmek; içerde veya dışarıda bunların ilişkilerini kolaylaştırmak; bu kurumlara, örneğin gümrük muafiyeti, bu tür projelere vergi indirimi veya muafiyeti gibi kolaylıklar göstermek.

11- Kamu mülkiyeti politikasını gözden geçirerek, yabancıların veya belli zümrelerin eline düşmemesini sağlamak. Yüce Allah mal ve mülkle ilgili olarak şöyle buyurmuştur: "...Ta ki içinizden yalnız zenginler arasında dönüp-dolaşan bir devlet olmasın." (Haşr, 7)

12- Devletin sanayi mülkiyetine ve özel sektöre yapacağı müdahaleleri belirleyecek kıstasların konması; özel sektörün tekelci olmasını veya kamu çıkarlarına saldırarak siyasi, iktisadi ve sosyal açıdan parazit haline dönüşmesini engellemek gerekir.

13- Kalitenin korunması ve tüketici haklarının garanti edilmesi amacıyla gerekli kıstasların konması.

İslami Kurtuluş Cephesi, bu sanayi politikası ışığında Allah'ın izniyle devamlı surette politikanın gözetilmesi ve gelişmelere göre yenilenmesi için çalışacak, üretim-tüketim gelişmelerinin isteklere cevap vermesini sağlamaya gayret ederek genel İslami siyaseti çerçevesinde hedeflenen gaye, maksad ve ihtiyaçlardan hangilerinin tahakkuk ettiğini tesbit edecektir. Böylelikle sanayi, siyasi programın diğer unsurlarıyla uyum sağlayacaktır. Yine bu çerçevede, uygulama aşamasında karşılaşılan engeller saptanarak, çözümleri araştırılacak ve kapsamlı kalkınma planının belirlenen zaman ve mekanlarda, Cephe'nin bağlı olduğu şer'i siyaset ve bilimsel titizlik dairesinde gerçekleştirilmesine çalışılacaktır.

III. Ticaret:

İslami Kurtuluş Cephesi, ticareti, ülke ekonomisinin can damarı olarak görür. Üretimin değerlendirilmesi, kaynakların yönlendirilmesi, çıkarların bütünleşmesi ve maddi değerlerin İslam Şeriatı dahilinde belirlenmesini sağlayacak denge ve karşılıklı çıkarlar onun vasıtasıyla gerçekleşecektir. Üreticinin çıkan, tüketicinin çıkarını zedeleyemeyeceği gibi aksi de düşünülemez. Satıcının kârı müşterinin üzerinde olur, aksi olmaz. Yüce Allah buyurur ki: "İnsanların eşyalarını eksik vermeyin." (A'raf, 85). Allah Rasulü (s) buyurdu ki: "Ne zarar vermek, ne de zarar görmek." Bu gayelerin gerçekleştirilmesi için İslami Kurtuluş Cephesi'nin ticaret politikası aşağıdaki ilkelerle belirlenir:

1- Tekelcilik, faiz, aracılık ve sahtekarlık, sermayeyi yitirmek veya aldatıcı satış gibi tüm ekonomik parazitlikleri ortadan kaldırarak ticaret manzumesini yeniden düzenlemek. Allah Rasulü (s) buyurdu ki: "Bizi aldatan bizden değildir."

2- Dağıtımı yemden organize ederek kurumların merkeziyetçiliğini kaldırmaya çalışmak.

3- Pazarlama politikasını, adem-i merkeziyetçiliği oturtacak şekilde değiştirmek, karaborsayı yıkarak rekabet ve mal bolluğunu teşvik etmek; zaruri ihtiyaç maddelerini bollaştırmak ve ulusal ürünlerin pazarlanmasında iç piyasaya öncelik vermek.

4- "Ne zarar vermek, ne de zarar görmek" ilkesi doğrultusunda pahalılık ve enflasyona bakarak fiyatlandırma politikasını yeniden gözden geçirmek.

5- Alım-satım arasındaki dengeyi; İslam şeriatının vazettiği çıkarların himayesi ve değerlerin korunması prensibi çerçevesinde kurmak.

6- Çok ortaklı yapılanmalara yeniden öncelik tanıyarak ekonomiyi canlandırmak, dağıtım yollarını hızlandırıp bolluğu sağlamak için serbest ticaret şirketlerinin kuruluşunu özendirmek.

7- Ticari sözleşmelerin tanziminde şer'i kayıtlara öncelikle riayet etmek, şirket kuruluşları ve diğer muamelelerde sorumlulukların dayanağı olan haklan garanti altına alacak ve çıkarları koruyacak şer'i ilkeleri esas tutmak.

8- Ekonomi ve ticaret basınını oluşturarak, ticaret ehline, üreticilere ve tüketicilere yardımcı olmak; tüketim mallarının, dağıtım yerlerinin, elde etme yollarının halka duyurulması suretiyle ticaretin canlanmasını ve herkesin kendine ve kesesine uygun malı bulmasını kolaylaştırmak.

9- Bu kurumları gözetmek ve faaliyetlerini denetlemek üzere idari, teknik ve iktisadi bir organ inşa etmek.

10- Dış ticaret politikasını, ekonominin bağımsızlığını ve himayesini sağlayacak şekilde aşağıdaki şartlara uygun olarak oluşturmak:

a. Dış ticaret muamelelerini denetim altına alarak, iç pazarın ihtiyaçlarını dışa pazarlamaya son vermek.

b. İstisnai durumlar dışında ticari tekelciliğin menedilmesi. Devlet bu tür hallerde kamunun siyasi ve iktisadi çıkarlarını güvence altına almakla yükümlüdür.

c. İthalat-ihracat hacmi arasındaki zaruri dengeyi korumak üzere ticari tebadül hürriyetini gerçekleştirmek için tedriciliğe riayetin zaruri oluşu; bu çerçevede ithalat önceliği, üretim aletlerine, sağlık ve bilim ekipmanlarına verilerek toplumun medeniyet görevini yapmasını engelleyen kuşatma varılabilecektir. Bu noktada İslami barışın kalıcılığı, adalet, zayıf halkların desteklenmesi, sömürgecilik politikalarından zarar görmüş toplumlara arka çıkılması, bağımlılık, geri kalmışlık, yoksulluk, açlık, hastalık, cehalet ve sapma gibi hallerden kurtulma uğrunda çalışılacaktır.

d. Gelirler-giderler dengesi, uzak geleceğe yönelik medeni kalkınma planının kıstaslarına tabi olacak, dolayısıyla enerji ve madenler gibi sanayinin temel maddeleri, güncel tüketim maddelerine dönüştürülmeyecektir. Bu, İslami Kurtuluş Cephesi'nin ülkenin gelecek nesillerine gösterdiği özeni ve onların ihtiyaçlarına duyduğu saygıyı göstermektedir. Bu da iktisadi ve medeni uyanışı uzun Ömürlü kılacak bir yaklaşımdır.

e. Aynı türden bir gelir-gider dengesinin ulusal üretimin, kalite gözetilerek himayesi için öngörülmesi, ki bu, devletin ulusal üretimi desteklemesine yol açacaktır.

f. Dışarıya ihraç edilen ürünler, Cezayir halkının iradesinin ortaya çıktığı en önemli alanlardan birini oluşturur. Bunlar, kaliteli ve rekabete dayanan dünya pazarının gerekleri doğrultusunda fiyat bakımından mutedil olmalıdır.

g. Uluslararası Para Fonu (IMF) ve mevcut krizde rolleri bulunan diğer uluslararası finans ve ekonomi kurumlarıyla varolan ilişkilerin gözden geçirilmesi. Bu kurum ve kuruluşlarla, İslami Kurtuluş Cephesi'nin öngördüğü siyasi, iktisadi ve sosyal prensipler ışığında ilişkiler kurulması.

Sonuç itibarıyla, İslami Kurtuluş Cephesi'nin ticaret politikası, tarım ve sanayi politikalarıyla bütünleşerek mükemmelleşir. Bu bütünlükle ulaşılacak ekonomi; bağımsızlık, bolluk, kalkınma ve sosyal, kültürel, medeni gelişmenin gerekleriyle uygunluk sağlamanın garantisi olacaktır.

IV. Maliye;

Para politikası, iktisad üzerindeki metodik kontrole yardımcı olan faktörlerin en önemlilerinden biridir. Bu kontrol, kalkınma ve gelişmeyi güvence altına alabilmek için kaynakların israfını önlemek amacını güder. Bu ikisi, yani ekonomik kalkınma ve gelişme, İslami Kurtuluş Cephesi'nin iki ana hedefini oluşturur, işte bu nedenle, Cephe'nin para politikası aşağıda zikredeceğimiz esaslar doğrultusunda belirlenir:

a. Ülkenin para biriminin yurtiçinde ve yurtdışında tek bir değere sahip olması için reelleştirilmesi ve bu yapılırken gelir -gider arasındaki ticari tebadül ortamının gözetilmesi. Bu, İslam şeriatının para politikasıyla ilgili siniri amal arını gözetmek suretiyle üretimin gerçek motivasyonunu sağlayacaktır.

b. Vatandaşın satın alma gücünü korumak, üreticinin çabalarım motive etmek ve ekonomik değerleri muhafaza etmek amacıyla para biriminin yurtiçi ve dışındaki kur farklarını gözden geçirmek.

Siyasi kararların bağımsızlığını güvence altın alabilmek için ülke bütçesinin aşağıdaki gelir kaynaklarına dayanması gerekir:

1- Tabi kaynaklar.

2- Tarımsal, sanayi ve ticari gelirler. Bu noktada kendine yeterlilik şartlarını hazırlamak ve adaleti temin etmek suretiyle dışa bağımlılıktan kurtulmak gerekmektedir.

Bunlara binaen aşağıdaki hususların yeniden gözden geçirilmesi elzem olmaktadır:

i. Gümrük vergileri politikası.

ii. Devlet, şer'i siyasetle yükümlü olduğu sürece, zekat ve vakıfların, devletin şer'i gelir kaynakları olarak kabulü.

iii. İktisadi veya sosyal kriz hallerinde sosyal dayanışma ve şer'i borç verme kurumlarının işletilmesi. Bu gibi durumlarda devletin; vatandaşların mallarını gasbetme veya enflasyonu körükleme ya da dış borçlanmaya gitmek yerine kendi vatandaşlarından borçlanmaya gitmesi daha uygundur.

iv. Yurtdışındaki servet sahibi Cezayirliler ve müslüman işadamlarının; ülkede yatırım yapmaya teşvik edilmeleri. Bu, mal ile cihadın bir şekli olup, kredi verme, hibe veya yatırım yapma yoluyla olabilir. Ancak devletin bu gibi kimselere gerekli garantileri vermesi ve rızıklarıyla oynamaması gereklidir.

v. Devletin kaynaklarını, vatandaşların rızıklarını ve yatırımcıların servetlerini ülkenin refahı yolunda kullanmayı güvence altına alacak şekilde banka politikasının gözden geçirilmesi ve siyasi kararların bağımsızlığına ülke içi ve dışında halel getirilmemesi.

vi. İslami bankaların, faizsiz kredi ve tasarruf fonlarının kamu çıkarlarını sağlayacak şekilde tesisi ve bunların, yardımlaşma, dayanışma, sosyal gelişme ve iktisadi büyümeyi sağlama yolunda çaba sarfetmesi. Bu çerçevede devlet bütçesi her yıl acil ve ertelenebilir ihtiyaçları gözönünde bulundurularak oluşturulacaktır. Bütçe; ekonomide tedrici düzelmeyi ve süratli iktisadi büyümeyi siyasi ve tarihi gelişmeler dairesinde gerçekleştirmeyi hedefleyecektir. Bütçe politikası, mali icraatın, öncelikler sıralamasına göre yürütülmesiyle yükümlü olacak sadece zekat müessesesi bundan etkilenmeyecektir.

vii. Vergi toplama sistemi; gerek vatandaşların verme gücünü aşması, gerek aşırı pahalılığa ve enflasyona yol açması ve kanun ve kamu çıkarı adıyla vatandaşın malının gasbedilmesi politikasına dönüştüğünden dolayı değiştirilmelidir. Zira bu politika, kamu çıkarlarının bir nevi vatandaşın zararını esas aldığı ve ona gücünün yetmediğini yüklemeye dayandığını düşündürmektedir. Adil bir kalkınmanın sağlanabilmesi için bu haksızlıkların durdurulması gerekmektedir.

f. Sosyal Politika

İslami Kurtuluş Cephesi'nin sosyal politikası, insan onuruna saygı ilkesine dayanır. Yüce Allah buyurdu ki: «Biz, Ademoğlunu onurlu kıldık, onları karada ve denizde taşıdık ve güzel nimetlerle rızıklandırdık. Ve onları, yarattıklarımızın çoğundan üstün kıldık.» (İsra, 70 ). Sosyal politikamız bu ilke çerçevesinde insan hak ve özgürlüklerinin güvence altına alınmasıyla başlar. İnsanlar içinden çıkarılmış en hayırlı ümmet olma vasfını tahakkuk ettirmek için Şari'nin de öngördüğü bu hak ve özgürlükler, bütün insanlar için eşit olarak geçerlidir. Sosyal dayanışmayı esas alan bu ümmet, sınıf ve grup çatışmalarından uzak kalacaktır.

İslami Kurtuluş Cephesi'nin sosyal politikası, aşağıdaki hususlarla belirlenebilir:

i. Varolma hakkı: İnsana bahşedilen Rabbani onurun boyutlarından biri de, insan varlığının nimet olarak telakki edilmesidir, insanın görevi, varlığının gerekçesidir. Yüce Allah buyurdu ki: "İnsanları ve cinleri yalnız bana kulluk etsinler diye yarattım. Onlardan ne rızık, ne de beni doyurmalarını isterim. Kuşkusuz Allah, bol rızık veren ve sağlam kuvvet sahibi olandır." (Zariyat, 55-58 ). Allah, insanın varlığını, modern teorilerin kabul ettiğinin aksine kazançla değil kullukla gerekçelendirmiştir. Malthus'tan Marks'a kadar insan, ekonominin üzerinde bir yük ve evrende bir parazit olarak kabul edilmiştir. Onurlandırma aynı şekilde, evrenle ilişkisinden çok Rabbiyle ilişkisini esas almıştır. Yüce Allah buyurdu ki: "Allah katında en değerliniz, en takvalı olanınızdır." (Hucurat, 13 )

İnsan, Rabbani onurlandırma ve faaliyeti sayesinde evrenin odağını oluşturur. Onun faaliyetleri, tüketim sınırlarını aşmayan hayvani bir faaliyet değildir. Aksine bireysel ve toplumsal ihtiyaçlar dairesini aşan evrensel bir faaliyet olup -medeniyet yapıcısı olma itibarıyla- medeni boyutlara ulaşır. Bu vasfıyla insan, kesinlikle medeniyet için bir yük olmaz. Dolayısıyla nüfus planlaması iddiasıyla ortaya atılan sloganlar aslında, insan onurunu zedeleyici, evrendeki öncü rolünü elinden alıcı ifadelerden başka bir şey değildir. Yüce Allah buyurdu ki: "Çocuklarınıza açlık korkusuyla öldürmeyin. Sizi de, onları da biz rızıklandırıyoruz." (En'am, 151 ). Toplum, bütün çocukların eşit ilgi ve bakım görmesini isteme hakkına sahiptir. Bu haktan mahrum etmek, varolma değerini zedeleme anlamına gelir.

ii. İlgi ve Bakım Hakkı: Ceninden, tahsilin en yüksek seviyelerine kadar ilgi ve bakım görme hakkı, varolma değeriyle doğrudan ilişkilidir. Çünkü bu varlık, risali, tarihi ve medeni bir varlıktır. Dolayısıyla eğitim hakkı, şer'i bir hak olup, aynı zamanda anne ve çocuk açısından sorumluluk oluşturmaktadır. Şu halde eğitim, aynı anda hem bir hak, hem de bir ödevdir. Yüce Allah buyurdu ki: "Yaratan Rabbinin adıyla oku. O, insanı bir kan pıhtısından yaratmıştır." (Alak, 1-2). Ayet, varolma ve öğrenme hakkını, risaletin muhtevası içinde nassetmiş ve risaletin, yaratılış dayanaklarından biri olduğuna işaret etmiştir. Risaleti taşıma liyakatine hazırlayacak öğrenme; vacibe götürenin de vacip olması ilkesi doğrultusunda vacip olmaktadır.

Bu nedenle, İslami Kurtuluş Cephesi'nin politikası öğrenme hakkını herkes için garanti etme ilkesine dayanır. Bu da eğitim sisteminin aşağıdaki ıslahat şartlarını taşımasını gerekli kılmaktadır. Islahat, mevcut eğitim politikasından başlayacaktır. Zira bu politika, siyasi, iktisadi, sosyal, kültürel ve medeni kriz ortamıyla yakından ilişkilidir.

I. Eğitim Politikası:

i. Eğitim politikası, devletin genel siyasetinin bir parçasıdır. İslami Kurtuluş Cephesi'nin öngördüğü siyaset de şer'i siyaset olduğuna göre, eğitim politikası da İslam şeriatının öngördüğü amaçlara bağlı olacaktır. Ülkede yaşayan herkes din, dil, ırk, mezhep ve cins ayrımı gözetilmeksizin eğitim haklarına sahip olacaktır,

ii. Eğitimin bireyin hakkı olduğu kadar, çıkarlarım gözetme zaruriyeti doğrultusunda toplumun da hakkı olması gerekir.

iii. Eğitim bütçesinin, adalet ve kaliteyi birlikte sağlayacak şekilde belirlenmesi.

II. Devletin Eğitim Bütçesi:

Eğitim ihtiyacıyla finansman arasındaki denge; eğitimin en önemli yatırım alanı olarak kabul edilmesi çerçevesinde kurulur.

III. Eğitici Yönlendirme:

Aşağıdaki değerlerle kayıtlıdır.

i. En üstün yeteneklere ulaşmak için eğilim ve deneyimler.

ii. Kız öğrencilerle erkek öğrencilerin ayrı ayrı sınıflarda eğitim ve öğrenim görmeleri, sosyal terbiye ve görgü kuralları gibi İslami değerlere bağlı kalmak.

iii. Kazanç veya risali/medeni rol planında görev taksimine riayet ederek kuşaklan buna göre hazırlamak; işsizliği çözümleyerek, değişik alanlardaki çalışma sahalarını boş bırakmamak için muhtelif branşlarda eğitim vermek,

iv. Bu kıstaslar çerçevesinde gerek eğitim yetersizliğimiz gerekse mezunların boşta kalmalarının önünü almak için sınav sistemini yeniden gözden geçirmek; geçmişte olup biteni telafi etmek maksadıyla kahve köşelerindeki mezunlara, eğitim kurumlarından şu veya bu nedenle atılmış olanlara, sınav veya başka bir yolla yeni imkanlar tanıyarak, iktisadi, medeni ve risali programlara kazandırılmalarını sağlamak. Bunların sosyal konumlarını yükseltmek için özel liseler ve tamamlayıcı halk üniversiteleri açmak.

IV. Müfredat:

i. Ülkenin muhtaç olduğu kapsamlı uyanışın gerekleri doğrultusunda eğitim müfredatını yeniden gözden geçirerek, bütün alan ve seviyelerde aranan eğitimi teinin etmeye çalışmak.

ii. Yıkıcı ideoloji ve anlayışlardan temizlemek suretiyle müfredat programlarını yeniden oluşturmak; çünkü bu yabancı menşeli öğretiler, İslam ümmetinin değerleriyle çatışmaktadır. Ancak bu şekilde, insanımızın şahsiyeti korunabilecek, köklü kimliği ortaya çıkacak ve yaratıcılık ruhu özendirilecektir.

iii. Ülkemizde yaygın olan ve kör gelenek çukurlarını sürekli derinleştiren eğitim metodlarını gözden geçirmek: Bu metodlar üniversitelerimizi bilgi üretim merkezleri halinden bilgi tüketim birimleri haline sokmuş, üniversiteler bilim adamı yerine öğrenci mezun eder olmuştur. Teknolojik uzmanlık alanlarını İslami havaya sokarak, ülkenin yabancı uzmanlara olan ihtiyacına son vermek.

V. Öğretmenlerin Hazırlanması:

Öğretmen yetiştiren eğitim kurumlarının durumlarım gözden geçirerek mesleki eğitim bakımından en üstün ve tecrübeli öğretmenleri yetiştirmeye çalışmak; zira öğretmen sadece öğrenciler için değil aynı zamanda toplumun tümü için izlenmesi gereken bir örnektir. Bu; öğretmen ve eğitimcilerin sahip oldukları mesaja yeniden değer verilmesi, toplum içindeki mevki ve rollerinin önemli hale getirilmesi anlamına gelmektedir. Bu konum Allah Rasulü (s)"ne uymanın gereğidir. Öğretmenlerin bu manevi değerlerle birlikte kendilerinden beklenen zor görevleri en güzel şekilde yerine getirebilmeleri için maddi olarak da durumlarının iyileştirilmesi elzemdir.

VI. Eğitim Kurumlarındaki Sosyal Sistem:

i. Eğitim kurumlarındaki sosyal sistem, öğrencinin şahsiyetinin oluşumu için en önemli eğitim şartlarından birini oluşturur. Eğitim toplumu, ümmeti temsil eden sağlıklı bir model haline dönüşmelidir.

ii. Kurum içi eğitim hayatı için gerekli olan sosyal, maddi ve ruhsal şartların hazırlanma zaruriyeti; bu şekilde İslami kimlik, kuşatıcı ve mütekamil bir şekilde olgunlaşır. Bu olgunlaşma; sıhhi, ruhsal, akli, kültürel, sosyal ve ahlaki olarak gelişimi içerir.

VII. Anaokulundan Üniversite Sonrasına Kadar Eğitim Süreci:

Anaokulundan üniversiteye dek geçen eğitim süreci; siyasi, iktisadi ve sosyal gelişmelerin ışığı altında yeniden değerlendirilmelidir. Belli bir merhaleden diğerine geçiş sadece eğitimle ilgili şartlara bağlı kılınmalı, eğitim tamamen Arapça yapılmalıdır.

VIII. Mecburi Eğitim Dönemi:

Mecburi eğitim, lise seviyesine yükseltilmelidir.

IX. Eğitim Araçları:

Ders kitapları, şeriatın amaçlan ve İslami eğitimin gerekleri doğrultusunda gözden geçirilmelidir.

X. Spor "Eğitiminin Yapısı:

Spor eğitimi; bedenin gelişimi, ruhsal ve ahlaki bakım aracı olacak şekilde yeniden düzenlenmeli ve bu yapılırken İslam şeriatının hükümleri gözetilmelidir.

XI. Basın Eğitimi:

Program ve amaçlarının gözden geçirilmesi suretiyle kültürel/düşünsel işgal aracı olmaktan çıkartılıp kültürel savunma, inanç ve teknik liyakat mekanizmasına dönüştürülmelidir; böylelikle yaşayan kuşakların yaratıcılık ve üstünlük kudretlerini sergileme zemini hazırlanmış olacaktır.

XII. Yurtiçi ve Yurtdışı Bursları Politikası:

Liyakat ve ihtiyaç bakımından en uygun olanlara burs verilmesi ve bu esas temel alınacak şekilde burs politikasının düzenlenmesi.

XIII. Müesseselerin Çalıştırılması Politikasında idari Sistem:

İdari çalışma mekanizmaları, merkeziyetçilik ve adem-i merkeziyetçilik eğilimleri arasında dengeye dayanacak şekilde gözden geçirilecektir. Birliktelik ruhu egemen kılınacak, eğitim ve idare birimleri birleştirilerek öğrenci ve öğretmen işlerinin birlikte yürümesi kolaylaştırılacak ve ülke çıkarları tahakkuk ettirilecektir.

XIV. Görevlendirme, Yürütme ve Araştırma Politikası:

Eğitim sahasında memur görevlendirme politikası, gerek yürütme gerekse eğitim eylemini icra etme noktalarında yeniden gözden geçirilecek, kalitenin sağlanması için araştırmalar yapılacaktır.

iii. Seçme, Seçilme ve Yürütmeye Katılma Hakkı:

İslam, özgürlük dinidir. Özgürlük ise, imani kanaat, ahlaki ve vicdani bağışıklığa dayalı bilinçli iradenin ifadesi olması itibarıyla sorumluluğa dayanmaktadır. Yüce Allah buyurdu ki: "(Bu din) Allah'ın o fıtratıdır ki, insanları onun üzerine yaratmıştır. Allah'ın yaratmasında bir değişiklik yoktur." (Rum, 30 ). Allah Rasulü (s) buyurdu ki: "Her çocuk, fıtrat üzere doğar." Ömer (r) şöyle demiştir; "Analarının hür olarak doğurduklarını, ne zamandan beri siz köleleştirebiliyorsunuz?" İnsan, bu derin İslami bakışaçısı doğrultusunda sorumlu olur. Bu sorumluluk aşağıdaki hakları doğurur:

I. Seçme Hakkı.

II. Seçme hakkına sahip olması, insana seçilme hakkım da sağlar. Bu hakkın kullanılabilmesi için aşağıdaki şartların taşınması gerekir: İslam; adalet; örnek oluş; liyakat veya yetkinlik; gelişmelerin gerektirdiği şahsi eğilimlere, ruhsal istida ve uygunluğa sahip olmak.

III. Yürütme Hakkı, idari ve mesleki sorumluluk üstlenmekle alakalıdır. Bu hakda; takva, liyakat ve mesleki yetkinliğe bağlıdır. Bu hakkın gereği olarak göreve atanan memur; Allah'ın, Rasulü (s)'nün, ümmetin ve gözettiği kamu çıkarlarının önünde sorumlu olur. Sorumluluğu kaybederek kendisine tevdi edilen emanetlere ihanet etmemesi istenir. Yüce Allah buyurdu ki: "Allah size, emanetleri sahiplerine ulaştırmanızı emrediyor." (Nisa, 58 ). Allah Rasulü (s) buyurdu ki: "Hepiniz çobansınız ve hepiniz güttüğünüzden sorumlusunuz."

IV. Mezkur sıfatlara haiz olan sorumlu şahsiyette güvenin bulunması; -burada güven, şer'i, ahlaki, mesleki ve siyasi anlamıyla kullanılmıştır-.

iv. Girişimcilerin Önünü Açmak:

Toplumun; siyasi, iktisadi, sosyal, kültürel ve medeni gelişmeleri göğüsleme kudretine sahip olabilmesi için, halkımızdaki teşebbüs ruhuna vurulan halkaların çözülmesi gereklidir. Bu halkalar nedeniyle halkımız, tehlikeli bir kadercilik ve uyuşukluk haline düşme korkusu atlatmıştır. Bu; yaşadığımız dönemde, gelecek kuşakların tarih, medeniyet ve risalet platformlarında büyük işler becerme yeteneklerini kazanmaları için en önemli ruhi şarttır.

v. Din, Can, Akıl, Namus ve Mal Güvenliğinin Garanti Altına Alınması:

İslam dini, şeriatın amaçları çerçevesinde aşağıdaki beş zaruri hususu güvence altına almıştır. İnsan, ancak bu beş temelle insan olabilir:

i. Din.

ii. Can.

iii. Akıl.

iv. Irz/namus.

v. Mal.

istikrarın ve huzurun varlığı; bu beş temel esasın güvencede bulunmasına bağlıdır.

vi. Cezayir Ailesinin İslam Şeriatı Çerçevesinde Islahı:

İslam, aileye kendinden başka hiç bir dinin, felsefenin ve düzenin göstermediği ilgiyi göstermiştir. Çünkü aile, toplum içinde hayati bir rol oynamaktadır, İslam'ın aileye gösterdiği bu ilgiyi aşağıdaki noktalarda özetleyebiliriz:

i. Rüşt çağına ulaşıncaya dek çocuğa ilgi ve bakım göstermek.

ii. Yeterlilik çağına dek, sosyal dayanışmayı garantilemek.

iii. Ailevi bağlar vasıtasıyla toplumsal bağlılığı güvence altına almak.

İslam toplumunda aile, Allah Rasulü (s)'nün devrinden beri bu özellikleri taşımakta ve zikredilen görevleri yerine getirmektedir. Bu da, şeriatın aileye hasrettiği ilginin sonuçlarından biridir. Klasik ve modern şekilleriyle sömürgeciliğin hakim olduğu dönemlerde kısmen de olsa zarar gören aile kurumu, sömürge politikalarına asla teslim olmamıştır. Cezayir halkı da aile kurumunun dayanıklılığı sayesinde düşmanlarına karşı direnme ve savaşma gücünü kendinde bulmuştur. Geçmişte ve günümüzde türlü eziyet, dejenerasyon, yoksulluk ve bilgisizliğe maruz kalan aile kurumunun ıslahı, İslami Kurtuluş Cephesi'nin en geniş çalışma alanlarından birini oluşturur. Cephe, bu çerçevede aşağıdaki önerileri getirmektedir:

a. Aile bölünmelerine yol açan göç hareketini durdurmak için aile sahiplerine iş imkanları hazırlamak.

b. İskan politikasının, her aileyi onurlu bir mesken sahibi yapacak ve evsizliğin yol açtığı kargaşa ve diğer olumsuzlukları ortadan kaldıracak şekilde gözden geçirmek. Nitekim geçmişte yaşanan inşaat yasağı ve toplumun acil ve geleceğe yönelik imar taleplerinin dondurulması nedeniyle ortaya çıkan olumsuzluklar bu ihtiyacı göstermiştir.

c. Göçmenlerin bakımına özen gösterilmesi, ülkelerine dönmelerine yardımcı olunması; bu çerçevede sözkonusu insanları göçe iten ve gurbet acılarını tattıran nedenlerin tesbiti ve giderilmesi için çalışılmalıdır.

d. Anneye özellikle de çocuklu anneye özen gösterilmesi: -Zaruret halinde- çocuk yetiştirme görevinin sosyal ve eğitici bir görev olması itibariyle anne maddi olarak desteklenmelidir. Bu noktada anne, deneyim, liyakat ve yeterlilik seviyesinin gözetilmesi kaydıyla iş bakımından fabrikada ya da tarlada çalışan işçiden farksızdır. Kadın memurların, gözetim, desteklenme ve kontrol gibi işleriyle sosyal dayanışma türü bir organ ilgilenir ve bu hanımlar için her türlü ahlaki ve psikolojik şartları güvence altına alır.

e. Kadına ilgi: Müslüman kadın Allah Rasulü (s)'nün döneminde kazandığı şeref ve onurun gerektirdiği şekilde ilgi ve özene layıktır. O dönemde Rasul (s)'ün eşleri, Müminlerin Anneleri olma vasfını taşımışlardır: Örneğin, Aişe (r), ilmiyle tanınmış, 2000'den fazla hadis rivayet etmiştir. Bu müslüman eşler, Allah Rasulü (s)'nün bir çok gazvesine de katılmışlardır. Örneğin Ümmü Seleme (r)'nin Hudeybiye'deki tavrı, onun siyasi bilincinin en güzel kanıtıdır, timi ve düşünsel uyanışın zirveye ulaştığı çağlarda da müslüman hanımlar; düşünce, edebiyat, fıkıh, siyaset ve tıp alanlarında dehalarım sergilemişlerdir. Yine tarihin bir çok döneminde Kuzey Afrika ve Endülüs'teki cihadı faaliyetleri, Cezayir'in işgal yıllarında ve Kasım Devrimi'nde mücahit hanımların faaliyetleri, geçmişte yaşamış büyük müslüman hanımları şâd etmiştir. Yaşadığımız şu dönemde İslami Kurtuluş Cephesi müslüman bacılarımızın -ki üniversite ve lise öğrencilerinin üçte ikisinden fazlasını oluşturmaktadırlar- teşkil ettiği bu potansiyeli; sağlıklı yönlendirilmesi ve kapsamlı kalkınma planında en iyi şekilde değerlendirilmesi durumunda dikkate değer ruhî, sosyal ve kültürel bir unsur olarak görmektedir. Bu, müslüman kadına aşağıda zikredilen noktalarda ilgi gösterilmesiyle mümkün olabilecektir:

i. Akidevi seviyesini ve mesleki kalitesini yükseltmek.

ii. Siyaset, medeniyet ve eğitim bilincini yükseltmek.

iii. Toplumu, kadınların oluşturduğu potansiyelin önemi ve taşıyacakları risaletin büyüklüğü konusunda şuurlandırmak. İşte İslam, bunlardan dolayı müslüman hanımla erkek arasında ayrım yapmamış, insana bahşedilen onur, şeref ve fazileti kadın ve erkeğe eşit olarak öngörmüştür. Allah Rasulü (s) buyurdu ki: "Kadınlar, erkeklerin kardeşleridir." Yine O, şöyle buyurmuştur: "Kadınlar hususunda iyiyi öğütleyin."

f. Aile yardımları politikasının, başta işçiler olmak üzere, aylık girdilerinin zaruri ihtiyaçlarını karşılamadığı ailelere yardım edilmesi doğrultusunda gözden geçirilmesi.

g. Maaşları dondurulan ve ülkenin yaşadığı enflasyon karşısında yetersiz kalan emekli, dul ve yetim maaşlarının yükseltilmesi.

h. Hapishane ve tutuklulara gösterilen tutumların; onların insani onurlarını, bedensel, ruhsal ve sosyal bakımlarını güvence altına alacak şekilde gözden geçirilmesi: Tutuklu ve mahkumlar, hapishaneden çıktıktan sonra sosyal, iktisadi ve kültürel hayata uyum sağlayabilmeleri için İslami, ilmi ve mesleki olarak eğitilmelidirler.

ı. Çaba ve deneyimlere uygun maaş ile genel tüketim mallarına duyulan ihtiyaca cevap verecek satın alma gücü arasında bir denge kurmak.

i. Kapsamlı Sosyal Islahat:

Hisbe (otokontrol) sistemi, aşağıdaki alanlarda insan ilişkilerinin şer'i kayıtlara bağlı kalması için İslam'ın temel aldığı en sağlam yollardan biridir.

i. Cadde, ii, Pazar. İii. Fabrika, iv. Tarla. v. Resmi Daire. vi. Mescid/cami.

Yargı gücü tarafından tayin edilecek hisbe organının dikkati ve gözetimi sayesinde zikredilen alanlar kontrol altında tutulacak, korunma ve metanet şartları hazırlanarak, fabrikalar korunacak ve değerler muhafaza edilerek toplum, İslam şeriatının hedeflediği medeniyet seviyesine yükselecektir.

j. Sağlık Politikası:

Sağlık ve sağlığa gösterilecek özen, toplumun çeşitli hastalık ve mikroplardan korunması için zaruridir. Sağlıklı olmak, aşağıdaki ayetin hedeflerine ulaşacak kuşakları yetiştirmek için gereklidir. Yüce Allah buyurdu ki: "Kafirlere karşı şiddetli, birbirlerine karşı şefkatlidirler." (Fetih, 29 ); "Allah onu sizin üzerinize seçti ve onu ilim ve beden bakımından güçlendirdi." (Bakara, 247 ) ve "Çalıştırdığının en iyisi, güçlü ve güvenilir olandır." (Kasas, 26 ). Allah Rasulü (s) buyurdu ki: "Güçlü mümin, Allah katında zayıf müminden daha hayırlı ve daha çok sevilendir." Hastalarla ilgilenme ve uygun zamanlarda tedavilerini yeterli bir şekilde yapabilmek için, İslami Kurtuluş Cephesi aşağıdaki tedbirlerin alınmasını uygun görür:

1. Sağlık eğitiminin ve bilincinin, okullar, üniversiteler, camiler ve iletişim araçları vasıtasıyla yükseltilmesi; bu, toplumun kendinde olabilecek hastalıkları, bunların tedavi yollarını bilmesini sağlayacaktır. Uzman doktorlar, hastaneler, hemşire ve ilk yardım uzmanları gibi temel zaruriyetlerin yerine getirilmesi; bu noktada, en sağlıklı ve başarılı yolların izlenmesi, lüzum halinde bir helikopter filosunun kurulması.

2- Aids hastalarının göğüslerine bir işaret asılarak diğer insanların dikkatli olmalarının sağlanması, insanların korunma yollarını öğrenmelerinin temini; bulaşıcı hastalığı olan kimselerin, halkın arasına girmemeye özen göstermesi ve bu tür kimselerin öğretmenlik, doktorluk ya da ticaret gibi meslekleri icra etmelerine ara verilmesi.

3- Hastane düzeninin; fiziki temizlik, ahlak ve görevlerin en güzel şekilde ifasını sağlayacak biçimde gözden geçirilmesi; bu meyanda, bütün hastane ve sağlık ocaklarını kuşatacak bir denetim ağının kurulması.

4- Ücretsiz tıpla özel tıp arasında, bütünleşebilme sağlayacak bir dengenin kurulması ve her iki sektörün de adil bir tıbbi ortamda yer alması; hastalar veya doktorların mağdur edilmemesi.

5- Yoksulların da satın alma imkanına kavuşmalarını sağlamak üzere ilaçların sübvanse edilerek bollaştırılması.

6- Tıb bilimlerinin gelişmesine paralel olarak teknolojik donanımın temini, üniversite hastaneleriyle bilimsel araştırma merkezlerinin sayılarının artırılması; bu, tıp sahasında kendine yeterlilik için önemli bir adım olacak ve tıbbın ekonomi üzerinde bir yük olmaktan çıkmasını sağlayarak, çeşitli istihdam sahaları açacaktır.

7- İlaç üretim tekniklerinin ve araştırma laboratuvarlarının ülkeyi bu bakımdan yeterli hale getirecek ve dışa bağımlılıktan kurtaracak şekilde geliştirilmesi.

8- Ebe sayısının bütün semtlerde bulunacak şekilde artırılması.

g. Kültür ve Medeniyet Politikası

İslami Kurtuluş Cephesi'nin kültür ve medeniyet politikasına yaklaşımı; toplumu kültürel işgale ve Batı medeniyetinin baskılarına karşı koruma esasına dayanır. Toplum, ancak bu şekilde, kendi İslami kültür ve medeniyetinin uyanışına hazırlanabilecektir. Özellikle de aşağıdaki noktalarda:

a. Din ve Şeriatı.

b. İslam Ahlakı ve Değerleri.

c. İslam Düşüncesi ve Yaratıcılığı.

d. Bilimsel, Şer'i Teşebbüs Özgürlüğü.

İslam kültürü; akim şeriatle, ahlakın sanatla, bilimin araştırma ve pratikle bütünleştiği bir kültürdür. O, bir ümmetin deneyimleri, tarihi birikimleri ve faaliyetlerinin hülasası olan bir kültürdür. İslam kültürü; çeşitli ruhi şartların, tarih hazinelerinin ve gelecek ümitlerinin toplamından oluşan bir kültürdür, insanlar arasından çıkartılan en hayırlı ümmetin, Risalet ve Medeniyet ümmetinin varlık dayanağı ve sürekliliğinin sırrı bu kültürde gizlidir.

Özetle ifade etmek gerekirse, zikredilen ruhi, tarihi ve medeni unsurların tahakkuku, aşağıdaki şartların varlığına bağlı olmaktadır:

1- İzzetli ve onurlu bir hayatı, medeniyet çabalarına etkin olarak katılımcı yaşam biçimini hakkeden bir ümmet olması itibarıyla, İslam ümmetinin ruh haline riayet edilmesi, yaratıcı girişimlere geniş özgürlükler tanınması gereğini kaçınılmaz kılar.

2- İki cihan mutluluğunun garantileyicisi ve insana bahşedilen onurun amaçlarının gerçekleştiricisi olması itibarıyla, bir hayat biçimi olarak İslam dinine, itibarının iadesi.

3- Kur'an ve sünnetin, ümmet içinde kendisine tahsis ettiği mevkiye gelebilmesi için ilim ve tekniğe itibarlarının iade edilmesi. Kur'an ve sünnet, ilim adamlarım, zikir ehli ve emir sahipleri (ulu'l-emr) olarak kabul ederek ümmetin büyük davalarında onların istişaresini esas almıştır. Tabii ki bu, Allah'a ve Rasulü'ne itaat ettikleri iyilik ve ihsanda bulunup gerçekleri korkmadan açıkladıkları sürece böyle olacaktır.

4- Ülke birliğinin ve Cezayirlilerin birbirleriyle anlaşabilmelerinin güvencesi olarak milli dilin kullanımının istisna kabul etmeyecek şekilde yaygınlaştırılması. Bu dil, Kur'an'ın ve sünnetin dilidir. Ancak bu, kültürel ilişkileri zenginleştirmeyi ve diğer halklarla yakınlaşmayı sağlayacak diğer dillerin tamamen terk edileceği anlamına gelmez.

Böylelikle kültür, birlik ve bütünlüğün sürekliliğini sağlayacak faktörlerden biri haline gelir. Toplumu, yabancı kültür ve medeniyetlerin istilasına karşı korur ve ülkenin manevi, ahlaki, sanatsal, bilimsel ve teknolojik zenginlik kaynaklarından biri olur. Bu da gelecek kuşaklara, parlak ve köklü bir gelecek, Risaletin varisleri, medeniyetin banileri olma zeminini hazırlamak demektir. Bunları gerçekleştirmek için aşağıdaki hususlara riayet etmek gerekir:

i. Radyo-televizyon programları, kütüphaneler, tiyatrolar, kültür merkezleri ve sahnelerin yeniden gözden geçirilmesi.

ii. Spor ve sanat tesislerinin -sinema salonları, sanat galerileri, spor sahaları vs. gibi- inşası.

ii. Uzmanlık dergilerinin ve diğerlerinin teşviki.

iv. Enstitü, üniversite ve araştırma merkezlerinin ihtiyaçlarına cevap vermek üzere; İslami, bilimsel ve teknolojik eserlerin sayılarının artırılması.

h. İletişim Politikası

İslami Kurtuluş Cephesi'nin iletişim politikası; ifade özgürlüğünü ve ümmetin dünyaya açılan bu pencereden temiz hava teneffüs etme imkanını temsil eder. Toplum, iletişim araçları sayesinde, dünya olayları hakkında bilgilenir, çeşitli bilim, sanat, teknik ve düşüncelerden yararlanır. Ülkeyi kuşatmış bulunan şiddetli baskı ortamı, toplumu ifade özgürlüğünden ve dünya ile özgürce iletişim kurma hakkından mahrum etmiştir. Bu nedenle toplumumuz, dünyanın gelişmiş bilim, teknoloji, deneyim ve medeniyet meyvalarından faydalanamamış, medeniyet ve eğitim bilincinin dışarıyla verimli ilişkiler kurabilme istidadı için kullanamamıştır. Sonuçta, modern insanın sorunlarının çözümü ve çağın problemlerinin halline etkin olarak katılım sağlayamamıştır. Tabiatıyla, dış dünyada İslam'a yapılan lekeleme ve karalama girişimlerine, müslümanların gördükleri baskılara bir son verememiş, dünya müslümanlarının savunmasına faal olarak katılamamıştır.

İslami Kurtuluş Cephesi, yaşadığımız bu dönemi; medeni ve risali kimliği özgürce ifade edebilme imkanı olarak görmekte, iletişimi siyasi, iktisadi, kültürel ve medeni hayatın can damarı olarak telakki etmektedir. iletişim araçları dünyaya açılan bir kapı olup bu kapı sayesinde dünya ile ilişkilerimizi zenginleştirebilir, Rabbani risaletimiz çerçevesinde kaliteli meyvelerimizi dünyaya sunabilir, oradan da sağlıklı bilim ve teknolojileri, gerekli yenilikleri alabiliriz. Kültür ve medeniyetlerin çatıştığı bu asırda, münasip ihtiyaçları alarak gelecek kuşaklarımızın kültürel ve medeni bağımsızlıklarını garanti altına alacak şekilde dehalarını ortaya koymalarını temin edebiliriz. Şu halde iletişim araçları, deneyimlerin süzgeci, bilgilerin kıstası, haberlerin ayrışımı, iletişim kültürünün zenginleştirilmesi ve Allah'ın kelimesinin tebliğidir. Cephe, bunu gerçekleştirmek için aşağıdaki hususlarda ıslahat yapılmasını öngörür:

1- Günlük, haftalık, aylık ve mevsimlik gazete ve dergileri gerçekleri açığa çıkarmaya, onları araştırmaya ve uygun dille aktarmaya teşvik etmek. Bu, ülkenin çeşitli sahalardaki vakıasının daha iyi tanınmasına, hatta dünya tarafından bilinmesine yardıma olacaktır. Cephe, bir adım daha atarak; basının yabancı basın organlarına karşı duyduğu aşağılık kompleksinden kurtulmaya teşvik ederek halk nezdindeki güvenini yeniden kazanması için çalışır. Bu çaba gazetecinin dokunulmazlığını güvence altına alarak taşıdığı mesajın öneminden dolayı İtibarının iade edilmesine katkıda bulunacaktır.

2- Hayatın, siyasi, iktisadi, sosyal ve medeni alanlarında basının uzmanlaşmasına yardımcı olmak.

Günümüz gazetecilik diline egemen olan genellemecilik, kültür hayatımızı tehdit eden en büyük tehlikelerden biri haline gelmiştir. Genellemeci yaklaşım, siyasi ve medeni bilinci yok ederek, kültür seviyesini düşürmektedir. Cezayir halkının, dini hususunda cahil bırakılması, dinînin saptırılarak ve tahrif edilerek ondan soğutulmaya çalışılması, sömürgecilerin en tehlikeli politikalarından olup günümüzde hala sürmektedir. Bu nedenle Cephe, Cezayir halkım dinine sahip çıkmaya, seviyeli İslami davet yapabilecek gazete ve dergiler kurmaya, İslam'ın, ümmeti ve insanlığı kurtarma yetkinliğine sahip gerçeklerini gözler önüne sermeye çağırmaktadır. Halk; İslam düşmanlarına karşı durmalı, onların saptırma gayretlerine ve İslami uyanış hareketini engellemeye yönelik çabalarına bir son vermelidir. Kamuoyu uyarılmalı, İslam'a ve müslümanlara yanlış bakmaları engellenmelidir. Özgür İslami basının yokluğu, tehlikeli bir gedik açmış, kültürel işgal ve İslami uyanış hareketi hakkında yanlış yönlendirmeler buradan sızmıştır. Oysa İslami uyanış, halihazırda bütün müslüman halkları sarsmış bulunmaktadır. Herkes onun sancağını taşımaya taliptir. Ümmet, acılarına son vererek ümitlerini gerçekleştirmek ve alçak tuzaklarının kurbanı olduğu sömürge politikalarını durdurmak üzere ciddi olarak harekete geçmiş durumdadır.

Müzik isteyen, dilediği zaman ve yerde bulabilmekte, film isteyen istediği filmi zorluk çekmeden seyredebilmekte, oysa dinini anlamak, ilim sahibi olmak isteyen onunla ilgili bir şey bulamamaktadır. Zira, iletişim araçları bu konuda oldukça baskıcı ve kısıtlayıcıdır, özgürlük ve gerçeğin arayıcıları, İslam'ın ve şeriatın taliplileri üzerindeki kontrollerini de yoğunlaştırmaktadırlar.

İslami kurtuluş Cephesi, bu yanlış gidişi durdurmak için iletişim araçlarının ıslahını zaruri kabul etmektedir. Bu araçlar, eğitici, sosyal ıslahatçı, akideyi tanıtıcı, edebiyat ve sanatı geliştirici olmalıdırlar. Estetiğe, iyiliği feda ederek ulaşmak yanlıştır. Haber, gerçeği saptırma pahasına olamaz. Yönlendirme de emanetin ihmaline dayandırılarak yapılmaz.

3- Cezayir Haber Ajansı'nın desteklenerek güçlendirilmesi zaruridir. Bu meyanda gerekli yetenekler bulunmalı, üstün deneyim sahipleri biraraya getirilmeli ve gelişmiş teknikler kullanılmalı, böylelikle iletişim Özgürlüğünden amaçlananlar gerçekleştirilmelidir.

i. Ordu

Cezayir ordusu, tarihi şöhrete sahip olup dünya ordularından bir çoğunun ulaşamadığı mevkilere yükselmiş bir ordudur. Geçmişte geniş donanmasıyla Akdeniz'in bekçiliğini yapmış, askeriyle Darü'l-İslam'ın himayesinde görev almıştır. Cihad sancağım sürekli dik tutmuş, tevhid akidesinin ve İslam ümmetinin müdafaasını yapmıştır.

İşgal sonrasında gücüzayıflamış, izzetini kaybetmişse de Cezayir halkı tamamen teslim olmamış, yer yer düzenli halk direnişleriyle işgale karşı çıkmış, cesaret ve kararlılığını sergileyerek, cihad sancağını taşımadaki sürekliliğini herkese göstermiştir. Sonuçta Allah'ın bahşettiği zaferle, sömürgeciyi mağlup ederek, topraklarım yeniden elde etmiştir. Bunda, Allah'ın yardım ve desteği açıktır. Sürekli direnişler ve kurtuluş savaşı göstermiştir ki halkımız ordu, ordumuz halktır.

Ordumuzun bu şekliyle baki olması için İslami Kurtuluş Cephesi, onun aşağıdaki esaslar doğrultusunda ıslahını öngörmektedir. Bu ıslahat sayesinde tarihi mevkiini, onurunu ve savaş gücünü yeniden kazanacaktır:

1- Akidevi ve ahlaki eğitimden başlayarak askeri eğitim programlarının ıslahı. Bu noktada iman, Cezayir askerinin temel özelliği olacaktır.

2- Askerimizin ahlakı, onu onurlu ve sorumluluklar açısından güvenilir kılmakta, sözünün eri yapmaktadır.

3- Askeri açıdan bilimsel ve teknolojik deneyim seviyesinin yükseltilmesi.

4- Donanım bakımından geliştirilmesi, eğitimin seviyeli kılınması.

5- Deneyimli ve başarılı komutanlar yetiştirmek gayesiyle modern askeri akademilerin inşa edilmesi; kara, hava, deniz ve uzay savaşlarında etkin olabilecek kadroların oluşturulması.

6- Gelişmiş askeri-sanayi sektörünün kurulması.

7- Askeri alanlarda, araştırma ve buluşların teşvik etmek.

8- Ordunun; risaletin, ümmetin ve Ülkenin ordusu olarak kalabilmesi için siyasetten uzak kalmasının sağlanması; böylelikle halkın orduya duyduğu güven zedelenmeyecek, aksine ahlakı, liyakati ve kudretinin gelişmesine paralel olarak bu güven de artacaktır.

9- Askerlik hizmetinin süresi, ekonomik gelişme ve sosyal dayanışmayı aksatmaması için 6 ay olarak belirlenmiştir. Cezayir genci bu süre zarfında ülkesinin himayesi için gerekli askeri eğitimi alacaktır. Bu süre, çeşitli aralıklarda, uygun eğitimden geçmesiyle doldurulacaktır.

10- Askeri eğitimle mesleki eğitimi birleştirerek mesleki unsurların askerlik hizmeti vasıtasıyla deneyim bakımından yenilenmesi; böylelikle, Cezayir'in genç kuşaklan, ülkelerim savunma gücüne sahip olmak için askerlik hizmeti hakkından en verimli şekilde yararlanacaklardır. Yüce Allah'ın koyduğu aşağıdaki kaide sabit kalacaktır: «Onlar için gücünüzün yettiği oranda kuvvet hazırlayın.» (Enfal, 60 )

Cezayir ordusu, şanlı ve köklü bir tarihe sahiptir. Halihazırda kuruluş ve deneyim bakımından yenidir. Bu yüzden, tarihi konumunu yeniden kazanabilmek için dev çabalara ihtiyaç duymaktadır. Ancak bu şekilde, savaşma kabiliyetini artırarak stratejik değerinin gerekli kıldığı seviyeye ulaşabilecektir.

j. Dış Politika

İslami Kurtuluş Cephesi'nin dış politikası aşağıdaki ilkeler doğrultusunda belirlenir:

1- Cezayir'in uluslararası konumu ve şerefi.

2- Tavırlarındaki mutedillik, uluslararası iktisadi, sosyal, tarihsel ve medeni sorunların çözümünde göstereceği adalet.

3- İktisadi ve siyasî ilişkilerinin, İslam şer'i siyasetinin doğrultusunda belirlenmesi.

Cezayir, bütün adil davaların ve muhtaç halkların gücü yettiğince yanında olacaktır. İslami olarak barış ve ittifak halini destekleyecek, dünyanın istikran için çalışarak, medeniyetin krizleri çözmesine yardımcı olacaktır.

İslam, dünya üzerinde en ağır akidevi dengeyi ve insanlığın vicdanı için en güçlü itici gücü oluşturmaktadır. O; insanlığı canlandırmaya muktedirdir. Taşıdığı Rabbani Risalet, insanlığın kurtuluşu için en büyük mesaj, en zengin iyilik kaynağı, insan haklarının himayesi için en adil hukuku temsil eder. İslami Kurtuluş Cephesi, bu gerçekler çerçevesinde Kur'an ve Sünnet'in öngördüğü şekliyle insan haklarının korunması ve temel ve en önemli hedefi olarak görür, insan haklarının yaygınlaştırılması ve saygı duyulması için en büyük çabaları göstermeyi temel alır. İnsanın, maruz kalabileceği ırk ayrımcılığı, işkence, esaret, ifade özgürlüğünün kısıtlanması gibi çirkin işlerden kurtarılmasını hedefler. Onurunu zedeleyecek kötü muamelelere ve insanlığına yakışmayacak davranışlara maruz bırakılmasına şiddetle karşı çıkar. Yüce Allah buyurdu ki: «Biz seni, ancak alemlere rahmet olarak gönderdik.» (Enbiya, 107 )

Çev.: Muharrem Tan

 

BU SAYIDAKİ DİĞER YAZILAR