Bush'un Orwellvari Konuşması Mutlu Yıllar: 1984 Karşımızda
Beklenenden on yedi yıl sonra 1984 çıkıp geldi. Salı günü Kongre'de yaptığı konuşmasında George Bush üzerine basa basa sürekli bir savaş ilan etti. Geçici ya da belli bir coğrafya ile sınırlı olmayan; açık hedeflerden yoksun; esnek tanımlanmış ve sürekli değişen düşmana karşı bir savaş bu. Bugün düşman El Kaide; yarın Afganistan; seneye Irak, Küba veya Çeçenya olabilir.
Lise yıllarında 1984'ü okumak zorunda kafan herkes mutlaka hatırlamıştır. George Orwell'in o meşhur kasvetli eserinde, Okyanusya isimli totaliter devlet ya Avrasya'yla ya da Doğu asya'yla sürekli bir savaş içindeydi. Düşman periyodik olarak değişmekle birlikte savaş sürekliydi; bununla asıl olarak hedeflenen ise halk arasında korku ve nefretle besleyerek muhalifleri kontrol altında tutmak, böylece diktayı kalıcı kılmaktı.
Sürekli savaş, Abi'nin otoriter programının bütün unsurlarına; sansür uygulaması, propaganda, gizli polis ve kısıtlamaya haklılık kazandıran bir gerekçe sağlıyordu. Bir başka deyişle herşey korkunç sistemli ve sistemli bir korkunçluktaydı.
Bush'un tehditkar konuşması içlerinde ABD de dahil 60'dan fazla ülkede hayalet gibi dolaşan bir düşmana işaret ediyordu. Bundan böyle uluslararası hukuk, prosedür veya müzakereyi bir kenara bıraktığını açıklayan Bush düşmanımız olarak tanımladığı herkese ve her ülkeye karşı azami güç kullanma politikasını başlattığını ilan ediyordu.
Bush'un konuşmasında savaşın büyük bir gizlilikle yürütüleceği uyarısı da yer alıyordu. Yine bir diplomasi aracı olarak müzakereyi reddediyor ve sert bir ifadeyle ABD'nin taleplerine boyun eğmeye yanaşmayan ülkelerin bundan böyle düşman kampında sayılacaklarının altını çiziyordu. Ayrıca geniş yetkiyle donatılmış yeni ve güçlü bir polis örgütünün kurulacağının da müjdesini veriyor ve ismini de "İç Güvenlik Bürosu" olarak duyuruyordu. Herhalde Orwell dahi bundan iyi bir isim bulamazdı.
Abi'nin hem kendisinden korku duyulmaya hem de bir o kadar sevilmeye ihtiyacı olduğu bilinir. "Ya bizim yanımızdasınız, ya da teröristlerle" şeklindeki dayatmayla Bush da şimdi Abi'nin rolünü üstlenmiş görünüyor. Bu arada Bush idaresi Okyanusya'da cari yönetim prensiplerini hayata aktarmak için hızlı bir biçimde harekete geçti bile:
SAVAŞ BARIŞTIR. Muhtemelen ölümcül bir intikam sarmalını doğuracak gözü kara bir savaş bizlere güvenliğimizi garanti edecek yegane ihtiyacımız olarak pazarlanıyor. İlaveten bizden bu sürekli savaşı gündelik hayatımızın bir parçası olarak kabul etmemiz ve okyanus ötesinden bir yandan kaçınılmaz bir biçimde masumların katline dair haberler gelirken, "hayatımızı yaşamayı ve çocuklarımızı kucaklamayı" sürdürmemiz isteniyor.
ÖZGÜRLÜK KÖLELİKTİR. "Özgürlüğümüz saldırı altında" diyordu Bush ve haklıydı da. Amerikan halkı üzerine titrediği özgürlüklerini paranoyak bir yasal düzenleme çılgınlığına kurban vermek üzere. Hükümet telefonlarımız dinlemeyi, elektronik postamızı okumayı, mahkeme karan olmaksızın kredi kartı bilgilerimize el koymayı mümkün kılacak düzenlemelerin hazırlığı içinde. Yetkililerin gerekçesiz ve de yargı kararı olmaksızın göçmenleri gözaltına alması ve sınır dışı etmesinin önü açılıyor. Amerikan vatandaşlarını izleyebilmek için yabancı istihbarat servisleriyle işbirliği içine giriliyor. Açıkçası savaş çığırtkanları sözde koruma adına özgürlüğü hepten ortadan kaldırıyorlar.
CEHALET KUVVETTİR. Pentagon Amerika'nın terörizme karşı başlattığı yeni savaşın büyük bir gizlilik içinde yürütülmesinde ısrarlı. Ağır basın yasaklarını da içeren bir gizlilik bu. Tabi bu arada Amerikan emperyalizminin; teröristlerle işbirliği, sivil halka karşı yürütülen kirli savaşlar, demokratik yönetimlerin alaşağı edilip yerlerine çürümüş diktatörlüklerin getirilmesi gibi utanç sayfaları büyük medya tarafından bütünüyle örtülmekte. Kararlılığımızı zayıflatır korkusuyla, hala 11 Eylül'deki korkunç saldırıların ardındaki nedenleri anlamamıza dahi izin verilmiyor.
Bush'un kaptanlığında dillendirilen sözler Orwellvari bir sonsuz savaşa, kıvrak yalanlara ve her yerde karşımıza çıkacak bir toplumsal denetime işaret etmekte. Fakat 1984'ün korkunç kıyamet tablosundan farklı olarak bizim hala geniş bir manevra alanımız ve bir dizi direniş imkanımız mevcut. Zaman konuşmak ve harekete geçme zamanı. Şimdi üzerimize düşen şey sokakları doldurmak ve savaş çığırtkanlarına karşı şu açık mesajı haykırmak olmalı: Abi'yi hiç sevmiyoruz!
22 Eylül 2001 tarihli Saturday dergisinde yayınlanan bu yazı Common Dreatns News Center İnternet sitesinden alınmıştır.
Çev. R. Kaya
- Acılarımızı Ramazanda Gidermek!..
- 28 Şubat Düzeninin Gerçek Yüzü: ABD Tetikçiliği
- “İmaj Medeniyeti” Yıkılıyor İslam Alternatifleşiyor
- Amerikan Rüyasında Kabus!
- Nasıl Bir Dünya ve İslami Mesaj?
- Doğru, Hiçbir Şey Eskisi Gibi Olmayacak!
- Amerika'nın Kirli Savaşına Öfke Büyüyecek
- Avrupalı Bu Savaşa Karşıdır
- Sizden Yana da Değiliz Terörizmden Yana da Değiliz
- Savaş Teröre Değil, İslam Dünyasına ve İslam'a Karşıdır
- Varlığımız Amerikan Varlığına Armağan Olsun!
- Olup bitenler teröre mi yoksa dine mi karşı
- Gündemimizi belirlemede ÖZNE olmak
- Ümmet şuurunun silinmediği kanıtlandı
- Doğrudan sömürge olmak Türkiye halklarının dezavantajı olmuştur
- İntihar Açıklamaları İnandırıcı Değil/Olamıyor!
- Çirkin Amerikalı Tüm Çirkinliğiyle...
- Rüya İmparatorluğundan Korku Krallığına
- Öcü Masallarının Baş Aktörü: Avrupalı Müslüman Azınlık!
- ABD Terörü ve Afganistan Dramı
- Bush'un Orwellvari Konuşması Mutlu Yıllar: 1984 Karşımızda
- Cumhuriyetin 78. yılı kutlamaları
- Boğaziçi Üniversitesi'nde 28 Şubat
- İlahiyatlarda Direniş Devam Ediyor
- Kafkaslarda Satranç Oyunu