Batı Paradigmasında Protestanlık-Siyonizm İşbirliği
"Onların (Yahudilerin ve Hristiyanların) birçoğunun günahta, düşmanlıkta, haram yemede yarıştıklarını görürsün. Ne kötüdür o yapmakta oldukları!" (Maide, 5/62)
Mevcut göstergeler teker teker insan üstü iradenin koyduğu yasalar etrafında gelişen süreçte ilerliyor. Bu süreç, İslam'da "Sünnetullah" olarak tanımlanan doğal bir sebep-sonuç ilişkisinin varış noktasını da beraberinde hazırlıyor.1 Ve modernizme karşı oluşturulan muhalif kimlikler bu sürecin özneleri olarak dünyayı dönüştürme sorumluluklarını kuşanıyorlar. Tüm iktisadi veriler şu anda dünyaya hakim olduğunu her fırsatta göstermeye çalışan Modern Batı Medeniyeti'nin bir sona doğru hızla sürüklendiğini gösteriyor. Ekonomik olarak gidilen noktayla sosyal çöküntü arasında da bir fark yok... Çökerken elindeki zenginlikleri kaybetmemek için her geçen gün daha da hırçınlaşan şımarık bir güçler topluluğunun tehdidi altında olan gezegenimiz tarihin acı ama gerçek yüzünü görmek istemeyen güç sarhoşlarına gereken adaletin gösterileceği günlere doğru ağır ama emin adımlarla yol alıyor.
Batının Müslüman Halklara Düşmanlığının Maddi Temelleri:
"Kapitalizm, kaçınılmaz olarak kutuplaşma üreten bir üretim tarzıysa, birilerinin refahı ve zenginliği, başkalarının sefaleti ve yoksulluğu pahasına gerçekleştirilebilir. Ve eğer dünyanın geri kalanı da Batılılar kadar üretmeye, onlar kadar tüketmeye, kirletmeye, yok etmeye kalkarlarsa, dünyanın zenginliğini beş yüzyıldır yağmalayanlar, bunun kıyamet demek olduğunu gayet iyi biliyorlar. Nitekim yapılan bazı hesaplar dünyanın geri kalanının (kabaca Üçüncü Dünya'nın) insanlarının da ortalama bir Amerikalı kadar üretip, tüketip, yok edip, kirletmesi durumunda bu 'seviyeye' dünya kaynaklarının ancak bir hafta dayanabileceğini ortaya koyuyor. Bu yüzden üçüncü dünya düşmanlığının köklü maddi temelleri vardır ve ayrıcalıklıların bu konumlarının devam etmesi üçüncü dünyanın 'zenginler sofrasından' uzak tutulmasına bağlı... Bu durumu üçüncü dünyanın kompradorlaşmış elitlerinin bilip bilmemesinin hiçbir kıymet-i harbiyesi yoktur. Zaten onlar evrensel ölçekli sömürü ve yağmanın taşeronu veya bir parçası durumundadırlar..."2 diyor Fikret Başkaya. Dolayısıyla mutfak anlamda bir düşman ihtiyacı olan Batı İmparatorluğunun bu düşmanı eski bir hayaleti canlandırmakla gidermeye çalıştığını görüyoruz. Batılı beyaz adam sömürgeleştirme mantığı içinde yaptığı insanlık dışı hareketleri meşru kılmak için Orta ve Güney Afrikalılar'ı "vahşi", "yamyam" ,müslüman halkları "barbar" ve "bedevi" olarak görmek ve göstermek istemiştir.
Dinsel Temeller:
Marx Manifesto'da komünizmin Avrupa üzerinde dolaşan bir hayalet olduğunu söylüyordu. Ancak son süreçte Batı'nın bağrından ve Batı referanslı bir hayaletten sonra artık tüm dünyada İslam'ın Batı için daha da korkutucu hayaletinin gezindiğini söylemek pek de hatalı olmaz...
Beyaz Adam'ın bilinçaltındaki korkulu rüyası olan "müslüman tehdidin" hiç değişmediğini görüyoruz. Bugün haçlı seferinden bahseden George W. Bush ile Venedik Dukası Frenceska Foscari arasında astında hiçbir farkın olmadığını da görüyoruz. Foscari'nin İstanbul'un 1453'te müslümanlarca fethi sonrası söylediği aşağıdaki sözlerle Amerikan dış politika söylemi arasında ne gibi bir fark var?
"Bir nebze olsun insanlıktan nasibini almış olanlar ve bilhassa hristiyanlar için korkunç bir olay." "O güzel şehrin (İstanbul'un) tümü en zalim barbarların, hristiyanların en şedid düşmanlarının ve en korkunç vahşi hayvanların eline geçti, yağmasına maruz kaldı ve tahrip edildi... Eğer kudurmuş barbarların vahşi saldırıları engellenmezse daha büyük bir tehlike, diğer ülkelerden bahsetmeye gerek bile yok, İtalya'yı tehdit eder."3
Dikkat çekici bir şekilde kendini dünyanın merkezinde gören ve herşeyi ve herkesi kendi çıkarlarına hizmet etmesi gereken unsurlar olarak gören bu bencil ve küstah medeniyetin sözcüleri dün de bugün de karşıtlarına "İnsanlık" adına barbarlardan hayvanlardan pay biçip kendilerini insanlık adına "ötekilerden kurtarmaya memur görmektedirler. Oysa Kelim Sıddıki'nin belirttiği gibi Batı medeniyetinin en üstün değeri, Batılı insanın "yaşam standardı"dır. Batı medeniyeti başkaca bir değere sahip değildir. Batı medeniyeti herkesin "eşit" olduğunu söylerken eşitsizliği kalıcı hale getirmekten başka bir şey yapmamıştır.4 Kapitalizm yarattığı ihtiyaçların tatminini sağlayamayan bir çelişki düzenidir. Dolayısıyla son bulması akli bir gerekliliktir. İşte bu noktada Marcuse şu tespiti yapar: "Teknolojik perdenin ardından, siyasal demokrasi perdesinin ardından gerçeklik, evrensel kulluk, yapay seçme özgürlüğü içinde insan onurunun yokluğu belirir."5 Bu sebepten ki Batı için günümüzde "ahlak katili" diyebiliriz. Batı, bu çıkarcılığı kendi mantığı içinde tutarlı bir zemine oturturken kuşkusuz dinsel inanışı yeniden şekillendirmiştir. Birbirini besleyen bu süreç Hıristiyanlığın dünyevileşerek kapitalizmin bayraktan olmasını sağlamıştır. Gariptir ki Batı, ahlakçı bir öğretiyle ahlakın göreceli olduğu, gayri ahlaki bir hayat inşa etmiştir. Batı'nın hayat algısını daha iyi anlayabilmek için ise bu dini anlayış ve kültür kesişmeleri irdelenmelidir.
Protestanlığın Şeytanı: İslam
Modern kapitalizmin -Max Weber'in baş yapıtı "Protestan Ahlakı ve Kapitalizmin Ruhu"6 isimli eserinde önemle vurguladığı gibi- en önemii dayanağı yine Hıristiyanlık olmuştur. Dolayısıyla kapitalizm doğal olarak Protestan versiyonlu Hıristiyan bir arka plana sahiptir. Martin Luther açıkça İslam'ı ve müslümanları "Şeytanın Fitnecisi" bir öteki olarak belirlemekte7, Allah'ın cezası olarak tanımlayarak reformunun bahanesi yani Hıristiyanlık içi bir eleştiriye dış faktör olarak müslümanları göstermektedir. Öyle ki Luther'e göre İncil'in kıyamet kehanetlerinden birisi olarak İslam, "Büyük Şeytan", Deccal de Katolik Kilisesi'ydi.8 Müslümanlar hakkındaki bu inanış halen protestan yorumcular tarafından açıkça ifade edilmektedir. İncil yorumcusu Carlos Madrigal, müslümanlar için İncil'deki "İblis'in Oğulları"9 ibaresini kullanmaktadır.10
Bilindiği gibi Kur'an'da kıyamet vaktinden önce olan olaylarla ilgili çok az bilgi verilmişken yahudi ve hristiyan ilahiyatında kıyamet öncesi çıkması zorunlu görülen bir dünya savaşı (Armagedon) ve İsrail'in kurulma zorunluluğu metinler halinde Tevrat ve İncil'de yer alır. Bu gelecek kurgusu ise dünya çapındaki şiddetin ve terörizmin esas kaynağı durumundadır.
Yahudi/Hristiyan kutsal metinleri kapitalizmin mutlak anlamda sosyalizm adındaki düşman kardeşini öldürse de asla "İslam tehdidi" düşüncesinden kurtulamayacağını gösterir. Çünkü İslam hiçbir zaman Batı'nın kardeşi olmamıştır, olamayacaktır. Bunun nedeni yine yahudi/hristiyan ilahiyatının temel metinlerinde yatmaktadır.
İbrahim (a)'ın iki oğlunun (İshak ve İsmail) soyundan gelen iki kavim olan yahudiler (musevi/hristiyan kültürü) ve Araplar (İslam kültürü) yahudi ve hristiyan bakışına göre "Tanrı'nın vaadinin çocukları" ve (Sara'nın oğlu İshak'ın) "kölenin çocukları" (Hacer'in oğlu İsmail) olarak iki farklı sınıfa ayrılır. Hz. Muhammed'in soyu da Pavlus'a göre aşağılanmaktan gelmektedir. Pavlus İncil'de Galatyalılara mektubunda şöyle der: "İşte böyle, kardeşler, biz köle kadının değil, özgür kadının çocuklarıyız. Kardeşler, siz de İshak gibi, vaadin çocuklarısınız..."11
Tevrat'ın ve İncil'in İsmail'in soyu Araplardan bir peygamberi haber vermesi dolayısıyla12 seçilmiş kavim düşüncesini tutarlı kılma pahasına yahudi din adamları kasıtlı olarak kurban edilen çocuğun İshak olduğunu ileri sürmüşlerdir.
Aynı temellerin sahibi olan yahudi-siyonist söylemle Hıristiyanlığın her ne kadar tarihin bazı kesitlerinde birbirleriyle zıtlaşsalar da ortak düşman olarak belirledikleri tek bir adres vardır: İslam. Özellikle Yahudililiğin Orta Çağ'da Katoliklik adına baskıya uğradığı bilinmektedir. Aynı baskıdan nasibini alan diğer grup ise hiç şüphesiz protestanlık olmuştur. Luther'in antisemitist olarak yorumlanabilecek görüşleri olsa da13 Luther sonrası gelişen reform akımları arasında katoliklere ve İslam'a karşı yahudiler birincil müttefik olmuştur. Bugünkü Protestanlığın yahudi teolojisiyle olan kopmaz bağlan ister istemez bu iki anlayışı birbirine bağlamıştır. Buradaki en önemli bağ ise protestanların katoliklerin aksine14 yahudi Tevrat metinlerini esas almalarında yatmaktadır.15
Her Hıristiyan İçin İtikadi Bir Gereklilik: "İsrail"
Hıristiyanlık yahudi ilahiyatı üzerine inşa edilmiştir. Dolayısıyla her hristiyan doğal olarak tahrif olmuş Tevrat metinlerindeki seçilmiş İsrail halkı mantığını kabul eder. Hıristiyanlık seçilmişlik mantığını Tevrat'ta yahudilerin atası İshak'ın İbrahim (a), tarafından kurban edildiği bilgisiyle seçilmiş halk (İsrailoğulları) ve kurban İshak'ın soyundan bir Yahudi olan seçilmiş Mesih'in çarmıhta kurban oluşu üzerine kurar.16
Hıristiyanlığa göre İsa peygamberin yeniden geri gelmesi için İsrail Devletinin Arz-ı Mev'ud'da kurulması itikadi bir gerekliliktir. İşte bu noktada hristiyanlarla Siyonistler arasında doğal bir birlik oluşmaktadır. Kendisi de Ferisi bir yahudi olan Pavlus'un şekillendirdiği hristiyan gelecek tasavvuru, kökenini Tevrat'taki Mesih beklentisinden alan ve bunu İncil'in son bölümü olan "Vahiy (Apocalyps)" bölümüyle tamamlayan bir kurgudan oluşmaktadır. Vahiy (Esinlenme) bölümü tamamen sembolik bir dille kıyamet öncesi olacak olayları konu edinir17. Bu gelecek kurgusunda seçilmiş halk İsrailoğulları İsa'yı reddederek seçilmişliklerini İsa, Sion Tepesi'ne inene dek "geçici olarak" kaybetmişlerdir. Ancak İsa'nın geri gelmesi için İsrail'in kurulması ve İsrail'e karşı şeytanın kuvvetlerinin (Ejderha Sembolü) saldırıp İsrail'i yıkması gerekmektedir. Ancak bu Büyük Kıyamet Savaşı sonunda Mesih, Sion Tepesi'ne inecektir. Gelecek tasavvurundaki yahudi ve hristiyan yaklaşımındaki tek ayrım ise Mesih'in kimliğidir. Bu konuda hristiyanlar 1948'de İsrail Devleti'nin kurulmasının Dini bir gereklilik olduğunu belirtmektedirler.18 Muteber bir İncil yorumuna göre yahudilerin ulusal simgesi olan Tevrat'taki Arslan (Ariel) İsa Mesih'tir (Vahiy 10:3). Ayrıca muharref Tevrat'ta Yoel bölümünde anlatılan aynı zamanda ve devamla İncil'de teyit edilen başka bir noktada; İsrail üzerine Kutsal Ruh dökülüp, İbrani yaşlı veya genç, kadın veya erkek, herkesin Tanrı'nın harikalarını müjdeleyeceği son bir dönem söz konusudur.19 Bu da Seçilmiş İsrail'in Arz-ı Mev'ud'dur. İncil rivayetleri şöyle der: "Sonunda bütün İsrail kurtulacaktır. Yazılmış olduğu gibi: 'Kurtarıcı, Siyon'dan gelecek ve Yakup'un soyundan tanrısızlığı uzaklaştıracaktır.'" (Romalılar'a Mektup 11:36) Ve Yuhanna İncil'inde şu ibareler geçer; "İsa ona şöyle dedi: "Kadın, bana inan, öyle bir saat geliyor ki, Baba'ya ne bu dağda, ne de Kudüs'te tapınacaksınız!
Siz bilmediğinize tapınıyorsunuz, biz bildiğimize tapınıyoruz. Çünkü kurtuluş Yahudilerdendir." (Yuhanna 4:21-22)
Elimizdeki muharref Tevrat'a göre Allah İsrailoğullarına Nil'den Fırat'a kadar uzanan toprakları vaad etmiştir.20 Dolayısıyla günümüzdeki hristiyan dünyası tüm mezhepleriyle birlik olmuşçasına Siyonist siyaseti içten içe desteklemektedir. Yahudiliği ve Hıristiyanlığı ortak bir kültürün kendi içinde farklılık barındıran iki unsuru olan tek bir kültür olarak tanımlamak mümkündür. Bu bütünlük çıkar ilişkileriyle daha da kuvvet bulmuştur. Weber'in Protestanlık için kullandığı "İngiliz İbranicilîği"21 tanımlaması, emperyalizmin son evresinde daha da bariz bir şekilde Yahudilikle bütünlük oluşturmaktadır. Yahudiler tarafından günümüzdeki en önemli emperyalist merkez olan Amerika Birleşik Devletleri'nin temellerini atan Protestan Püritenler ile Filistin'i medenileştirme hayaliyle kutsal topraklara geri dönen Siyonistler arasında önemli bir benzerlik kurulmuştur.22 Bu doğal ittifak daha sonraları Templaris, Lions kuruluşlarıyla resmen kurumsallaşmıştır.23 İsrail bir Ortadoğu ülkesi olmasına rağmen dünya kamuoyunda bir Avrupa devleti statüsü görmektedir. Toynbee'nin de belirttiği gibi batılı güç, yahudilere, Filistin'de bir dayanak noktası bulmalarına olanak vermiştir.24
Öyle ki Afrika kıtasında hristiyan misyoner teşkilatları ve Siyonizm ortak hareket etmektedirler.25 Emperyalizmin zihni arka planı sömürgeciliğin başlamasından günümüze kadar Batı merkezli hristiyan-yahudi yayılmacılığı ekseninde şekillenmiştir.
Bugün İsrail sadece Ortadoğu'da değil tüm dünyada bir terör merkezi görevi görmektedir. Hindistan'ı silahlandırıp Pakistan'a karşı kışkırtmakta, Yemen'de karışıklıklar çıkartmaktadır. Güney Mısır, Güney Lübnan ve Güney Sudan'da birer hristiyan devleti oluşturma amaçlı bir siyaset gütmektedir. Güney Amerika'da dahi bölgenin derin devletleri ile güçlü ilişkileri vardır.
Emperyalizmin İkinci Dünya Savaşı sonrası çıkarları İsrail Devleti'nin kurulmasını mutlak anlamda gerekli kılmamaktaydı. Ancak kültürel bir simge ve emperyalist medeniyetin kalesi konumunda olacağı için İsrail'in 1948'te kurulması zorunlu bir hal aldı. Seyyid Kutub bu konuda Haçlı mantığının İslam kültürü karşısında anlamlı bir tavır olarak İsrail'i kurdurttuğunu belirtir.26 Fethi Şikaki'nin de önemle İslami mücadelede Filistin sorununun önceliğini vurgulamasında bu sebep yatmaktadır.27 Öyle ki İsrail Ortadoğu'nun bağrına saplanmış bir hançer gibi emperyalizmin ezilen dünyada akıttığı kanın ve sömürü çelişkisinin baş sembolü durumundadır.
Dipnotlar:
1- "...Bir millet kendini bozmadıkça Allah onların durumunu değiştirmez." (Rad 13/11)
2- "Küreselleşme mi? Emperyalizm mi?: Piyasacı Efsanenin Çöküşü", Der. Prof. Dr. Fikret Başkaya, Ütopya Yay., Ankara 1999, s. 19,
3- "Silahlar ve Avrupa Sömürgeciliği", Carlo M. Cipolla, Çev. Taşkın Temiz, Yöneliş Yay., İstanbul 1998, s. 7.
4- "Modern Ulus Devlet ve Ötesi", Kelim Sıddıki, Çev. Halim Sırçana, Ekin Yay., İstanbul 1998, s. 65, 66.
5- "Karşıdevrim ve İsyan", Herbert Marcuse, Çev. Gürol Koca, Ayrıntı Yay., İstanbul 1998, s. 20.
6- "Protestan Ahlakı ve Kapitalizmin Ruhu", Max Weber, Çev. Zeynep Gürata, Ayraç Yay., Ankara 1997.
7- "Martin Luther ve İslam Anlayışı", Ludvvig Hagemann, Çev. Dr. Kuthan Kahramantürk, Dokuz Eylül Yay., İzmir 2000, s. 17.
8- A.g.e, s. 13.
9- İncil, Matta, 13:38-39, Kitab-ı Mukaddes Şirketi, İstanbul 1985.
10- "İncil'in Vahiy Bölümünün Yorumu: Kıyamet Günü!", Carlos Madrigal, Yeni Yaşam Yay., İstanbul 2000, s. 187.
11- İncil, Galatyalılar'a Mektup 4:21-34, Kitab-ı Mukades Şirketi, İstanbul 1985.
12- Son peygamberin nitelikleri ise Eski Ahid'in Çeşitli yerlerinde anlatılır. Tesniye 18:15'te son peygamberin İsrailoğulları'nın kardeşlerinden, Araplardan çıkacağını belirtir. Tesniye 18:15-22, 32:21; Tekvin 17:20, 21:13. Bu gerçek Kur'an'da da belirtilir: 7:157; 2:109,129; 61:6.
13- Luther ve Yahudilerle ilgili düşünceleri hakkında bakınız: "Hıristiyanlıkta İnanan Yenilenmesi", Kaan H. Ökten, Mavi Ada Yay., s. 152-157.
14- Katolikler ve Ortodokslar Tevrat'ta yahudilerin Kabul etmedikleri Apokrif bölümleri Tevrat'tan kabul etmektedirler.
15- Hıristiyan mezhepleri arasındaki kutsal kitap ihtilafları hakkında doyurucu bilgi için bknz: "Yahudi Kaynaklarına göre Tevrat", Baki Adam, Pınar Yay., s. 34 ve "Nasıralı İsa ve Getirdiği Mesajın Tarihsel Serüveni", Tacettin Şimşek Haksöz Dergisi, s. 56-60, sayı: 128-129.
16- "Yahudilik: Hıristiyanlık açısından Değerlendirme", Daniel Wickwire, Fecr'e Doğru Dergisi, sayı: 64, Ankara 2001, s. 15.
17- İncil'in son bölümündeki sembolik anlatımlar maalesef müslümanların kültürüne de Ahirzaman'la ilgili rivayetler aracılığıyla sokulmuştur. Bknz. "Muhammedi Sünnetin Aydınlatılması". M. Ebu Reyye, Yöneliş Yay., Hadislerde Mesihiyyat (Hıristiyan Kültürü) Bölümü, s. 201-209.
18- "İncil'in Vahiy Bölümünün Yorumu: Kıyamet Günü!", Carlos Madrigal, Yeni Yaşam Yay., İstanbul 2000, s. 72-73.
19- "Tevrat", Yoel 2:28-32; "İncil", Elçilerin İşleri 2:16:21, Kitab-ı Mukades Şirketi, İstanbul 1985. Ayrıca Bakınız: A.g.e., Yeni Yaşam Yay. s. 141.
20- "Tevrat", Tekvin 15:9-21, Tekvin Bap:1 7 Kitab-ı Mukades Şirketi, İstanbul 1985.
21- "Protestan Ahlakı ve Kapitalizmin Ruhu", Max Weber, Çev. Zeynep Gürata, Ayraç Yay., Ankara 1997, s. 145.
22- "Filistin'in Sorunu", Edward Said, Çev. Alev Alatlı, Pınar Yay., İstanbul 1985, s. 111.
23- "Çağdaş İngiliz-Yahudi Medeniyeti", Teoman Duralı, İz. Yay., İstanbul 1996, s. 55-56.
24- "Hıristiyanlık ve Dünya Dinleri", Arnold Toynbee, Çev. Prof. Dr. Mehmet Aydın Din Bilimleri Yay. Konya 2000 s. 31.
25- "Afrika Dramı: Sömürgecilik-Misyonerlik-Siyonizm", İmamüddin Halil, Çev. Mehmet Keskin, İnsan Yay., İstanbul 1985, s.121.
26- "İslam-Kapitalizm Çatışması", Seyyid Kutub, Çev. Y. Nuri Öztürk, Bir Yay., İstanbul 1985, s. 141.
27- "İslam'ı Hareket ve Kudüs", Fethi Şikaki, Çev. Ramazan Yıldırım, Ekin Yay., İstanbul 1996, s. 15-21.
- Amel ve Dua
- Küresel Kuşatmaya Karşı Ümmet Bilinci ve Sorumluluğu
- Biçenleri Bildik, Papatyalar Kim?
- Globalizm Zaferini Erken İlan Etti!..
- Adil Bir Cenk Değil Bu!
- Gelecek Elbet Göğün Uğultusu Safımıza
- Pakistan'da İslami Hareketler Laik Egemenler Karşısında Niçin Başarısız?
- Terörizm: Bizimki ve Onlarınki
- Saldırı Üzerine Yazılanlar
- İmparatorluk Adalet Değil Savaş İster
- Kardeşler Savaşı
- 11 Eylül Sürecinde Almanya'nın Güvenlik Sendromu
- Küresel Kuşatma Karşısında Müslümanlar
- ABD'de McCarthy Rüzgarı
- Gerçekten Bu Adil Bir Savaş mı?
- Çöküşün İlanı ve İflas Senaryosu
- “Başı Dik Duranlar”dan Olmak
- İlahiyatlar Teslim Olmuyor!..
- Filistinli Çocukların Dramı!..
- Orucum İntifadamdır
- Müslümanın Kavmi Ümmettir
- Kur’an’a Göre Amel Aynı Zamanda İmandır
- Dört İncil'in Yazılış Süreci
- Batı Paradigmasında Protestanlık-Siyonizm İşbirliği
- Sahne Suflörleri...