Başörtüsü, Geri Adım Atmamanın Sembolü Olmalıdır!
Kocaeli'de 100 haftayı geride bırakan ve 14 Nisan'da ikinci yılına girecek olan "başörtüsüne özgürlük" eylemlerini düzenleyen Kocaeli İnanç Özgürlüğü Platformu Başkanı Ömer Gergerlioğlu ile gerçekleştirdiğimiz röportajı ilginize sunuyoruz.
- Başörtüsü eylemlerini ilk başlatan platformsunuz. Eylemlere başlama fikri neden ve nasıl oluştu?
- Eyleme başlama fikri Mayıs 2005 öncesi çalışmalarda oluştu. O sıralar aramızda eylem tarzlarını konuşuyorduk. Mitinge de iyi hazırlanmaya çalışıyorduk. Fakat bir büyük miting yaptıktan sonra uzun bir süre beklemeyi kabullenemiyorduk. Böyle bir miting ile kenara çekilmeyi suni bir iş yapmış gibi hissediyorduk. Eylemlerin devamlı olması önemliydi. Bu vesile ile miting öncesi periyodik basın açıklamalarına başladık. İlk eylem 23 Nisan 2005'te gerçekleşti. Bizim çocuklarımız 23 Nisan bayramında değildi. Eylemde "başörtüsüne özgürlük" yazılı balonlar taşıyorlardı.
- Eylemleri her hafta yapma düşüncesi nasıl karşılandı? İnsanların pek konuşmak istemediği bir konuyu her hafta gündeme getirmek, riskli bir süreç olarak görüldü mü?
- Açıkçası pek sıcak karşılanmadı. Birçok arkadaş "Önümüz yaz 3-5 hafta sonra herkes tatile gider, okullar kapanır, mahcup oluruz." dedi. "Olsun herkes gidecek değil ya birileri gider diğerleri devam eder!" dedik. "Artık unutulmaya yüz tutan umutsuz bir konuyu zorlamayın!" dediler. Ama "Hayır" dedik. "Zorbaların zulmünü kabullenemeyiz." Ayrıca 28 Şubat'ın da ivmesi kırılmıştı bizce. Bunu görmek gerekiyordu. Geri durmak zorbalara cesaret verecekti. Artık harekete geçmekte fayda vardı.
- Platformu oluşturan bileşenler, başörtüsü sorununu hangi zeminde değerlendiriyor? Soruna bakış açınız nedir?
- Başörtüsü zulmü yasakçı düzenin yumuşak karnı. Belki birçok konu var halledilmesi gereken. Dindarların halledilmesini arzu ettiği konular arasında açıkçası en avantajlı durumda olduğumuz konu bu konudur. Eylem öncesi yılda da Mazlumder Kocaeli Şubesi olarak çeşitli etkinlikler yapmıştık. 6 günde 21 bini bulan bir imza kampanyası ve ardından 2 bin kişilik bir yürüyüş... İmza kampanyalarında halktan başı açık veya hiç tahmin edemeyeceğimiz kılıktaki kişilerin bize destek verdiğini gözlemlemiştik. Belki birçok konuda bizim gibi düşünmeyen kişiler, bu konuda hararetle bize destek veriyorlardı. Bir avuç yasakçı zorbaya karşı bu bizim için önemli bir avantajdı. Bu yüzden her kesimden insanı yanımıza alan bir söylemi önemsedik. İnsanları dışlayan değil, bir avuç zorbaya karşı yanımızda olmalarını sağlayan bir mücadelenin gereğine inanıyoruz. Zira medya zihinleri iyice ifsad etmişti. Halk, "Haklısınız ama bu konuyu siyasilerin istismarı buraya getirdii" diyordu. Gerçek zorbaların maskesini düşürmemiz lazımdı.
- İlk eyleminizden bugüne iki yıl geçti. Bu süreçte neler yaşadınız? Hedefleriniz neydi ve ne tür kazanımlar sağladınız?
- Hedeflerimiz, yasağı kabullenmediğimizi teşhir etmek ve bu konuda zorbalara karşı halkın desteğini almaktı. Bu süreçte camia içinden çeşitli gerekçelerle kopanlar, dökülenler de oldu. Ama bu meselenin halka iyi anlatılmadığına da inanıyorduk. 2 yıl boyunca her ay 1000 adet bastırdığımız ve herkese ücretsiz dağıttığımız gazetemizle bunu yapmaya çalıştık. Yerel bir radyoda haftalık program ve yerel gazetede köşe yazıları ile bunu destekledik. Belki geldiğimiz noktada aktif katılımcı çok artmadı. Ama pasif olsa da desteğin arttığını düşünüyoruz. Ayrıca partiler ve iktidar üstü olduğumuz da iyi anlaşıldı sanırım. Velhasıl derdimizi anlattık sanırım.
- Her hafta yapılan eylemlerin katılımcılarda isteksizlik ya da bıkkınlığa sebep olabileceği düşüncesini nasıl değerlendiriyorsunuz? Platformda bugüne kadar hiç böyle bir endişe oldu mu?
- Her hafta yapılması kolay değil tabii. Artık umudunu kesmiş dev zulüm dağı altında zihnen kendini ezik hisseden insanların dünyasındayız. 100 eylem yaptık ve sorun çözülmedi. Ama biz baştan da böyle bakmıyorduk. 1000 eylem ile de çözülmeyebilir. Yeter ki karınca Kabe'ye doğru yola çıksın. Ama aslında kardeşlerimize Türkiye'de en avantajlı durumda olduğumuz konu budur, derim. Zira kamu vicdanı yasağı kabullenmiyor.
- Kamuoyu vicdanında yasak mahkum edilse de eylemlere uzun süre kamuoyundan ciddi bir destek gelmedi. Bu ilgisizliği nasıl değerlendirdiniz? Eylemlerden sonuç alamadığınızı düşündünüz mü?
Bekledik. Sonuçta böyle bir yola çıkmak kolay değil. İlk sesi komşumuz Sakarya'dan duyduğumuzda ise çok sevindik. Ve diğerleri... Sonrasında bizi çok mutlu etti. Sessizlik döneminde zor günler yaşadık tabii. Umudun tükendiği anlar da oldu. Dostların emeği hiçe sayan eleştirileri işin doğrusu en çok yaralayanı idi.
- Diyebiliriz ki, başörtüsü yasağı, 28 Şubat'ın ilk sıcak günlerinden sonraki en ağır dönemini son iki yılda yaşadı. Fakat buna karşı ciddi bir tepki oluşmadı…
- İşin doğrusu 28 Şubat sonrası yasağın biteceğinden kitleler umutsuzdu ve bir kabullenmişlik havası vardı.
- Peki asker ile başörtüsü yasağı ilişkisini nasıl değerlendiriyorsunuz? Ki, açıklamalarınızda zaman zaman TSK'daki yasakçı uygulamaları eleştirdiğinizi biliyoruz.
- Asker bu konuyu prestij konusu yapmış durumda. 99. haftadaki "Andıç" konulu açıklamamız hakkında Cumhuriyet Savcılığı'na suç duyurusu yapmışlar. Aslında yasağın devamı her geçen gün gerçeklerin ortaya çıkması ve maskelerinin düşmesi anlamına geliyor. Bazı yandaşlarının "Bu yasak uzun vadede bize zarar veriyor!" demelerine rağmen de diretiyorlar. Fakat onlar buna rağmen dayatma ile sonuç alacaklarını düşünüyorlar. Kendilerince gemileri yakmışlar. Ama gerçekler tam ortaya çıkınca da o gemilere çok ihtiyaçları olacak.
- AK Parti Hükümeti başörtüsü sorununu özellikle Cumhurbaşkanlığı seçimi öncesinde gündemden uzak tutmak istiyor. Siz AK Parti'nin başörtüsü yasağı karşısındaki siyaseti hakkında ne düşünüyorsunuz?
- Açıkçası AK Parti iktidar olurken de bu noktada olumlu bir sinyal vermemişti. Fincancı katırlarını ürkütmeme bahanesi aslında çok mevzi kaybettirdi. Cumhurbaşkanlığı noktasında da kamusal alancı Sezer'in prestij konusu yaptığı, eşi başörtülü olmayan bir cumhurbaşkanı için boyun eğerlerse, çok yazık olacak. Birileri bunu prestij konusu haline getirdi. İnşaallah bu dayatmaya boyun eğmez AK Parti. Eğer eğmezse bu önemli bir ilerleme sayılır. Dayatmacıların bu konuyu yıllarca büyütmelerinden dolayı...
- Yerel medyada bazen eylemlerinize karşı olumsuz haberler çıkıyor. İslami olarak nitelendirilen medyanın ilgisi ise birkaç yayın organı hariç yetersiz. Medyanın başörtüsü sorunundaki tavrını nasıl buluyorsunuz?
- Yerel medya çeşitli çarpıtmalar yapmaya çalıştı. Kışkırtıcı yayınlarından dolayı kimisine dava açtık. İslami medyanın ilgisi tabii ki yeterli değil. Diğerlerinin ilgisi için de biraz daha beklemek gerekecek. Orijinal buluşlar ve görsel öğeler de çarpıcı etki yapabilir. Bir gün görecekler eminim.
- Şu an başörtüsü yasağına karşı 6 platform eylemlerine devam ediyor. Başörtüsü platformlarının bu eylemliliklerini nasıl değerlendiriyorsunuz?
- İyi buluyoruz. Batıdan doğudan her yerden ses var ve artacak inşaallah. Artık diğer illerden de destek bekliyoruz. Yalnız şunu söylemem gerekir ki, sadece illerin artması değil, orada halkla bütünleşmek, derdinizi sizin dilinizin etkin bir şekilde anlatması önemli olan. Eğer marjinal bir grup olarak sayısız defa yapsanız da istediğiniz etkiyi sağlayamazsınız.
- Zaman zaman "Başörtüsünden başka sorun mu yok?" serzenişleri duyuluyor. Bu yaklaşıma sizin cevabınız nedir?
- Bizce Türkiye'nin şu an en önemli insan hakkı ihlali. Birçok insan hakkı ihlali ülkemizde olmasına rağmen onlarda nispeten belli adımlar atıldı. Ama başörtüsü sorunu tüm yakıcılığı ile devam ediyor. Hangi taraf diretirse o taraf kazanacak.
- Nisan ayında eylemleriniz 2. yılını dolduracak. 2. yılınızda ve bundan sonraki süreçte başörtüsü yasağına karşı ne tür girişimlerde bulunmayı planlıyorsunuz?
- 2. yılımız 104. hafta ile 14 Nisan'da doluyor. O gün büyük bir yürüyüş yapmayı planlıyoruz.14 Nisan, saat 11.00'de herkesi İzmit Merkez Bankası önünde bekliyoruz... Tabii ki periyodik eylem dışında da alternatifleri zorlamak lazım. Düşünülürse sanırım güzel ve etkili şeyler çıkar. Herkesin önerisine açığız. Biliyoruz ki zafer gökten zembille inmeyecek. Yorgunlukla, yılmadan çalışma ile olacak. İktidar halleder veya seçimde falana oy verelim yaklaşımları bir sonuç vermez. Taşın altına elinizi koymanız gerekir. Zor bu halk için ama maalesef işin sünneti de bu.
- Başörtüsü yasağının muhataplarına ve henüz yasağa karşı faal bir hareket içinde olmayanlara son olarak neler söylemek istersiniz?
- Umudun kaybedilmemesi gerekir. Her kesimden insanla bu konuyu tartışmak gerekir. Zulüm her geçen gün artabilir. Belki bu iki yıllık süreç ve diğer platformlar birilerinin daha da zorbalaşmasını engelledi. Partilerin de muhalefette ve iktidarda aynı dili kullanmaları gerekir. Başörtülülerin de çeşitli etkenler ile yozlaşabildiği bu toplumda, geri adım atmamanın sembolü olmalı başörtüsü. Direnç gösterilmese idi yasak sokağa da taşabilirdi.
Röp: Beytullah Emrah Önce
- 17. Yılında Haksöz’le İrtibatımızı Güçlendirelim!
- Cumhurbaşkanlığı Seçimleri...
- Andıçlar Devam Ediyor: “Tehlikenin Farkında mısınız?”
- Siyasal Eylemliliğin Mantığı ve Hedefleri
- İslami Mücadelede Eylemsellik: Sorunlar ve Eleştiriler
- İLKAV Susturulamaz!
- İLKAV'ın Şahsında İslami Kimliğimizin Yargılanmasına Sessiz Kalmadık!
- 10. Yılında 28 Şubat Protestoları
- Başörtüsü, Geri Adım Atmamanın Sembolü Olmalıdır!
- Vassan’a, Liqa’ya, Zeyneb’e Selam!
- Umut
- 4. Yılında ABD İşgali Tüm Dünyada Protesto Edildi
- Irak İşgaline Tanıklık: “İşgal Çürütür!”
- El-Kaide’yi Yeniden Değerlendirmek
- İslam’ı Doğru Anlama Bağlamında Şefaat İnancı
- Kur’an’ın Anahtarı, Fatiha’nın Kapısı: İstiâze
- İzzed Derveze’nin Çağdaş Tefsir Yöntemi: Kur’an Hermenötiğine Bir Katkı
- MTA İşçileri Açlık Grevinde
- Baudrillard ve Günümüz Sanatının Eleştirisi
- Estetik Kaygı Kimliğimizi Gölgelememeli
- Özgür-Der Ümraniye Şubesi Açıldı
- Tokat’ta Samimi, Mütevazı ve Önemli Bir Adım
- Halepçe’ye Cemre Değil Ölüm Düştü!
- F Tipi Tecrit İşkencesi Sürüyor!
- Sevgili Haksöz