Başörtüsü DGM'de
11 Ekim'de başörtüsü için Türkiye çapında gerçekleştirilen ''Başörtüsü için el ele" zincir eyleminden sonra 2911 sayılı izinsiz toplantı ve gösteri yürüyüşü' yasasına muhalefet suçlamasıyla yüz kişi İstanbul'da gözaltına alınmıştı. Daha sonra Fatih 1. Asliye Ceza mahkemesinde açılan davanın ardından, aralarında Abdurrahman Dilipak, Ahmet Taşgetiren, Hüseyin Okçu, Ekrem Kızıltaş gibi tanınmış simaların da yer aldığı ve çoğunluğunu başörtülü öğrencilerin oluşturduğu 30 sanık hakkında İstanbul 1 nolu DGM'de de dava açılmıştı. 11 Ekim başörtüsü eyleminin DGM'deki ilk duruşması 12 Mart'ta olaylı bir şekilde gerçekleşti.
312 bahanesiyle başörtüsünün yargılanacağı bir davanın duruşmasına başörtülü avukatların girmesi mahkeme heyetini oldukça rahatsız elli. Duruşma salonu sanıklar ve 60'tan fazla avukatın sanık müdafii olarak katılması üzerine dolunca duruşmayı izlemeye gelenler, dışarıda beklemek zorunda kaldı. Televizyon kameraları da duruşmaya sokulmadı. Duruşma ya başladığında sanıkların kimlik tespiti yapıldı ve avukatların isimleri ile vekaletnameleri alındı. Bu sırada mahkeme heyetinden özellikle asker üyenin rahatsızlığı belirgin bir şekilde göze battı. Başörtülü avukatların isimlerinin tespiti ve zapta geçirilmesi esnasında diğer üyelerle görüşerek ve heyet başkanını da harekete geçirerek başörtülü avukatlara karşı mahkeme heyetinin tavır alışında muharrik unsur oldu. Aynı günün akşamı TV haberlerinde ise Ecevit, "DGM'leri tartışabiliriz ama askeri hakimin bulunması DGM'lerin bağımsızlığını zedelemez" diyordu. Başörtülerini çıkarmaları ya da cübbelerini çıkartarak izleyiciler kısmına geçmeleri istenen avukatlar adına önce Av. Şeyma Döğücü söz aldı. Av. Döğücü, başörtülerini çıkartmayacaklarını, duruşmaya bu şekilde katılacaklarını, başörtülü olmalarının duruşmayı engeller bir durum olmadığını, savunma hakkinin engellenemeyeceğini, olsa olsa Baro tarafından disiplin soruşturmasına tabi tutulabileceklerini, mahkemenin gerek görürse Baro'ya kendilerini ihbar edebileceğini söyledi. Sözleri zapta geçirildikten sonra diğer avukatların da aynı tavrı göstermesi üzerine mahkeme başkanı savcının mütalaasını alarak başörtülü avukatların duruşma salonundan çıkartılmasını istedi. Başörtülü avukatların itirazları dikkate alınmayınca diğer sanık avukatları da tepki gösterdi. Polis zoruyla avukatlar atılmak istenince sanık avukatları söz istedi ancak verilmemesi üzerine tartışma başladı. Asker üyenin bütün avukatları hedef göstererek 'susturun, dinlemeyin bunları, atın dışarı' diye bağırması üzerine avukatlar askeri hakimin sözlerinin zapta geçirilmesini talep edince savcı ve hakimler ayağa kalktı. Heyet başkanı usule aykırı bir şekilde zapta geçirtmeden duruşmaya ara verdiğini belirtti ve salonun boşaltılmasını istedi. Bu arada tartışma bir taraftan devam ederken diğer üye hakimler cübbelerini çıkartarak salonu terkettiler. İki saate yakın bir süre mahkeme heyetini bekleyen savunma avukatları mübaşirin getirdiği tutanak üzerine duruşmanın belirsiz bir tarihe tehir edildiğini öğrendiler.
Avukatlık Kanununda avukatların duruşmaya resmi kıyafetle girecekleri belirtilir. Resmi kıyafette cübbedir. Kanunda başörtüsünü açıkça hatta örtülü bir şekilde de olsa yasaklayan herhangi bir hüküm yoktur. TBB'nin 1989'da meslek kuralları arasında belirlediği tamamen TBB'nin ideolojik görüşünü yansıtan bir kararda, bayan avukatların ancak başları açık olarak duruşmaya girebilecekleri belirtilmiştir. Avukatların kılık kıyafetine ilişkin bu kararda üniversite genelgelerinde olduğu gibi başörtüsü dışında (sakal, kıravat, pantolon gibi) başka belirlemelerde mevcuttur. Ancak uygulamada bu meslek kuralının sadece başörtülü avukatları hedef alan kısmı söz konusu edilmektedir. Bu meslek kuralının ihlali ise disiplin soruşturması sonunda verilecek bir disiplin cezasını gerektirir. Hakimlerin görevi duruşmayı yönetmektir. Avukatların müvekkilini savunma hakkını ya da temsilini kısıtlamak/kaldırmak, şahsi kıyafetleriyle uğraşmak yetkisi yoktur. Bu güne kadar başörtülü avukatlar dışında herhangi bir avukatın kıyafeti ya başka bir sebeple duruşmadan fiilen atılması söz konusu olmamıştır. Üniversitelerde olduğu gibi DGM'de de başörtüsü yargısız infaza konu olmuştur. Özellikle asker üyenin mahkeme üzerindeki etki ve baskısının açıkça gözlendiği bu ortam, Türkiye'deki başörtüsü yasağının kaynağı, neden çözülemediği ya da çözülmek istenmediği noktasında zihinlere bir kez daha ışık tutmuş, bu vesilesiyle Türkiye'de yaşanan başörtüsü zulmü bir kez daha gündeme gelmiştir.
- NATO’dan “Tavşana Kaç Tazıya Tut” Politikası
- Asker Gölgesi Altında Seçim Oyunu
- İlkeli Olmanın Gerekleri İlkesizliğin Sonuçları
- Kur’an ve Tarihin Anlamı
- Tünelin Ucunda Bir Işık Görünmüyor
- Anketten Öte Seçimlerin Bir Değeri Yok
- Siyasi Sistemin Tahkimatı Devam Ediyor
- Müslümanlar Direnişi Yükseltmekten Başka Bir Çare ve Çözüm Beklememeli
- 28 Şubat'ın Sürekliliği ve Sistem İçi Muhalefetin iflası
- Kirli Eğitim Şurası
- Emperyalizmin Eli Kosova'nın Üzerinde
- 50. Yılında Dünya NATO'ya Emanet
- Parçalanmak İstenen Irak ve Yeni Eyalet İncirlik
- İsrail'in Vietnamı: Güney Lübnan
- Filistin Mücadelesinde İslami Cihad'ın Rolü -1
- Kur'an'ın Kendini Tanımlaması
- Nakşibendiliğin Kuruluşu, İlkeleri ve Gelişimi
- Ekonomik Gidişatta Bankaların İşlevi
- Ulus-Devlet Hapishanesinde Açık Görüş
- Güneydoğuda 800 Gözaltı...
- Tokat, Erzincan ve Erzurum'da Direniş
- Başörtüsü DGM'de
- Kavuncu'ya 11 Ay Mahkumiyet Cezası
- Mimar Sinanlı Öğrenciler Yargılandı
- Muhafazakarlık Neyi İfade Ediyor?