“Başı Dik Duranlar”dan Olmak
Birkaç ay önceydi. Sıcak bir yaz günü camiden çıkmış, ağır ağır yürüyordum. Telefonum çaldı. Arayan Aydındı. Bir doktor tanıdığım olup olmadığını sordu.
- "Hayırdır" dedim.
- Midemde kanser çıktı abi, dedi. İnanmadım, inanamadım. Ama aradan üç ay geçti, geçmedi Aydın Hakk'a yürüdü. Aydın Durmuş'tan söz ediyorum. Avukat. Mazlumların, mağdurların avukatı. Başı dik duranlardan biriydi. Bu satırları okuyan birçoğunuz gibi.
28 Şubat bir silindirdi. Pek çok şeyin üzerinden geçti. Üzerinden geçtiği pek çok "şey" için de, bir imtihan. Bir turnusol kağıdı hınzırlığıyla başını dik tutabilenlerle, tutamayanları ayırıverdi 28 Şubat.
Elimize kağıt kalem alıp saymadık; başını dik tutanları, tutamayanları. Ama gönlümüz hissetti, gözümüz gördü; kurumları, liderleri, kanaat önderlerini, kişileri...
Çoğumuzun gözünden, dikkatinden kaçtı. Bu silindir üzerimizden geçtiğinde, başı dik duranlar arasında bir avuç sessiz kahraman vardı. Başını dik tutmaya çalışanların hemen yanında, onlarla birlikte üniversite kapısında, karakol kapısında, adliye koridorlarında...
Yaşama dair bildikleri arasında "hukuk" sanatı olan ve bu sanatını başını dik tutmak isteyenler için, mazlumlar, mağdurlar için kullanmak isteyen bir avuç isimsiz avukat.
Toplum mühendislerinin planlarının birkaç zaman geç icra edilmesinde, başını dik tutmayı becerebilenlerin sayısının artmasında onların sessiz çabaları vardı ve her şeye rağmen, hiç olmazsa, sonraki kuşaklara miras kalsın diye tarihin tanıklığını talep edenler, bu avukatlardı. Tarihin tanıklığını mahkeme dosyalarında, sorgu zabıtlarında, insan hakları mahkemesi dilekçelerinde... Ve tarihi tanık olmaya ikna eden de bu avukatlar.
Cemaatlerin, sivil toplum örgütlerinin, önderlerin, silindir İmtihanından sınıfta kaldığı dönemde, çoğunun ismini bile bilmediğimiz bu avukatlar, başı dik olanlarla birlikte, başını dik tutmayı becerenler arasındaydı.
Ve Sevgili Aydın...
Sen avukatlığını yaptığın mazlumlarla birlikte kah onlarla birlikte göz altına alındın, kah onlarla birlikte yargılandın, kah onların hakkını savundun.
Sen genç yaşında başını dik tutmayı beceren avukatların önderi ve örneğiydin.
Rabbimizden seni rahmetiyle kuşatmasını niyaz ederiz.
Aydın, ahirette yüzünü ak edecek işlerin sahibiydi.
Peki ya biz? Soralım kendimize, "başını dik tutanlar"dan mıyız?
- Amel ve Dua
- Küresel Kuşatmaya Karşı Ümmet Bilinci ve Sorumluluğu
- Biçenleri Bildik, Papatyalar Kim?
- Globalizm Zaferini Erken İlan Etti!..
- Adil Bir Cenk Değil Bu!
- Gelecek Elbet Göğün Uğultusu Safımıza
- Pakistan'da İslami Hareketler Laik Egemenler Karşısında Niçin Başarısız?
- Terörizm: Bizimki ve Onlarınki
- Saldırı Üzerine Yazılanlar
- İmparatorluk Adalet Değil Savaş İster
- Kardeşler Savaşı
- 11 Eylül Sürecinde Almanya'nın Güvenlik Sendromu
- Küresel Kuşatma Karşısında Müslümanlar
- ABD'de McCarthy Rüzgarı
- Gerçekten Bu Adil Bir Savaş mı?
- Çöküşün İlanı ve İflas Senaryosu
- “Başı Dik Duranlar”dan Olmak
- İlahiyatlar Teslim Olmuyor!..
- Filistinli Çocukların Dramı!..
- Orucum İntifadamdır
- Müslümanın Kavmi Ümmettir
- Kur’an’a Göre Amel Aynı Zamanda İmandır
- Dört İncil'in Yazılış Süreci
- Batı Paradigmasında Protestanlık-Siyonizm İşbirliği
- Sahne Suflörleri...