1. YAZARLAR

  2. Bülent Şahin Erdeğer

  3. Atalar Dini ve Modernizm Karşısında İhya ve Sünnet

Bülent Şahin Erdeğer

Yazarın Tüm Yazıları >

Atalar Dini ve Modernizm Karşısında İhya ve Sünnet

Eylül 2002A+A-

"Sünnet" kavramı İslam tarihinin ilk döneminden günümüze kadar müslümanların gündemindeki en önemli tartışma noktalarından birisi olma özelliğini korumuştur. Resul'ün dindeki konumu müslümanın Kur'an'a, hayata, geçmiş ve geleceğe bakışını kökten şekillendirmekte, din algısı, siyaset perspektifi, kadın'a bakış gibi birçok sosyal alan sünnet anlayışı etrafında renk bulmaktadır.

Tarihsel süreç içerisinde "resmileştirilen" sünnet anlayışı (Ehl-i Sünnet) ve bunun karşısındaki diğer anlayışlar aynı zamanda "İdeal İslâm"ın ne olması gerektiği tartışmasının taraflarıdırlar. Doğru olan'ın tercihi ise Kur'an hakemliğinde sahih bir sünnet anlayışına ulaşmakla mümkün olacaktır. Ankara Okulu Yayınları'ndan dilimize aktarılan Daniel Brown'ın belgesel niteliğindeki çalışması Sünnet algılarının çeşitliliği ve saflaşmaları açısından okuyucuya önemli tablolar ortaya koymakta.

"İslâm Düşüncesinde Sünneti Yeniden Düşünmek" isimli eser, resmi otoritenin klasik kavramlarını ele alarak konuyu İşlemeye başlıyor. Yazar, geleneksel sünnet anlayışının İmam Şafii tarafından temellerinin atıldığı1 Sünnet ve Hadis'in aynileştirilmesinin de İmam Şafii tarafından ortaya konduğu tespitini yapıyor. Şafii öncesi sünnet anlayışlarının fıkıhçılarca yaşanagelen sünnet, kelamcılarca hadissiz sünnet anlayışları olarak algılandığını belirleyen çalışma, Şafii'nin kurguladığı Dini delillendirme alanında "Hadis=Sünnet" teorisinin Rasul(a) sonrası yeni bir otorite iddiasıyla ortaya atılan Oniki İmam'ın otoritesi içerikli Şia tezine karşı gelişmesine de yer veriyor. (s. 20)

İlk dönem neslinde özel bir kavram olarak değil, genel bir kullanım olarak "kişisel yaşam tarzı" anlamında kullanılan "Sünnet"in daha sonra gelişen süreçte Rasul'e has kılınan "Nebevî Sünnet" olarak kavramlaşmasına değinen Brown, ilk dönemde Rasul(a)'ın Kur'an'ı pratize etmesi olarak algılanan (dolayısıyla Kur'an'dan farklı, ikinci bir kavram olarak ifade edilmiyordu.) "Sünnet" ile Rasûl'den rivayet olduğu varsayılan haberlerin birbirlerin farklı iki ayrı kavram olduğunu belirtmektedir. (s. 31)

Rivayetçi ehl-i hadis'in zaferiyle uzun bir süre sesi kısılan farklı görüşler son dönemde müslümanların iç ve dış cephelerde bir çöküş yaşamasıyla beraber kendilerini ifade etmeye başlamışlar, "Sünnet" ve "İslam'ın yaşanılabilirliği" sorununun yeniden canlanması, bir çözüm ve diriliş amacı olarak Islah fikrini yeniden canlandırdı.

18. yy Islah hareketleri İlk olarak Hanbeli okulunun içerisinden neşet etti. Şah Veliyullah Dehlevî ve İmam Şevkanî Hint alt kıtasında ıslahat'ın ilk öncüleri oldular.2 Mezhebi kalıpları aşıp Kur'an ve hadis'e dönme çabasını ifade eden Dehlevî'den sonra3 Şevkanî daha da ileri bir adım atarak hadis tenkidini hızlandırdı. (s. 43)

19. yy Hadis temelli ıslah hareketi taklidin reddi ve hadis merkezlilik etrafında gelişti. Bunun neticesi olarak ortaya çıkan "Mücahidin" grubu Hicaz'daki Vahhabi hareketiyle bir bağları olmamalarına rağmen düşünce alanında paralellik arz ediyorlardı. (s. 45) Şeyhülislam İbn-i Teymiyye'nin çizgisini benimseyen ehl-i hadis taraftarları İslam dünyasındaki taklitçiliği yegane yozlaşma olarak tespit etmişlerdi.4 Ne var ki aynı taklidî mantığı 'ittiba' adı altında hadisler'e uygulayan selefi ıslahatçılar kendi içlerinden bir tepki hareketi doğurmuşlardı; Ehl-i Kur'an.

Brown'ın genişçe incelediği "Sadece Kur'an" söylemini dillendiren Ehl-i Kur'an farklı kollarıyla ortaya çıkan bir tepkiselliğin sonucuydu. (s. 66) Sünneti hadisle eşitleyen ehl-i hadisin tam zıddı olarak konumlanan bu grup ta garip bir aynilikle hadislere kızıp sünnetin günahına giriyordu. Abdullah Çakır Ali, Ahmeddin Amritsarî, Cayrucpurî bu grubun önde gelen isimleriydi. Hiç şüphesiz Ehl-i Kur'an'ın en tutarlı ve mutedil ismi Gulam Ahmed Perviz idi.5

Modernizmin siyasal alanda da temsilciliğini yapan Sir Seyyid Ahmed Han'ın sünnet anlayışını da inceleyen Brown, daha sonra Reşid Rıza'nın "Amelî Sünnet" vurgusuna dikkat çekmektedir.6

Islahatçı sünnet algısını tanımak için Mısır'daki çevreleri de göz önüne alan yazar, Abduh ve Reşid Rıza'nın çıkarttıkları "Menâr" dergisinde yaşanan sünnet tartışmalarına yer vermiş. (s. 64-65) Muhammed Tevfik Sıdkî'nin Menar'daki Hadis'e eleştirel içerikli makâlesiyle başlayan tartışmalar Rıza'nın daha mutedil yaklaşımındaki hakemliği eşliğinde sünnet tartışmalarında yeni bir aşama olmuştu.

Kitab'ın "Vahy'in Sınırları" bölümünde İslam tarihindeki Kur'an dışı vahiy "gayri metluv vahy" tartışmalarına yer vermiş. Her şeyi Kur'an'dan çıkartmaya çalışan Ehl-i Kur'an mensuplarıyla, Rasul'ün her yaptığı işin vahyi kontrolünde olduğunu savunan ehl-i hadis mensuplarının düşüncelerini örnekleriyle anlatan yazar, namaz özelinde sünnetsiz arayışların çıkmazlarını gözler önüne sermiş.7

"Sadece Kur'an" söyleminin yarattığı çalkantıda orta bir yol arayışı, mutedillik ve ihya temelinde Ebu'l Âla Mevdudî gibi alimlerin sünnet algılarını şekillendirmiştir. Perviz'in "Hikmet" kavramı merkezindeki gayri metluv vahy'e itirazı Mevdudi'yle tartışmasına ve birbirlerini etkilemelerine sebep olmuştu. (s. 85-89)

Peygamberi otoritenin mahiyeti konusundaki yaklaşımları dördüncü bölümde işleyen yazar, "peygamberin masumiyeti" doktrinini incelemekte. Rasul'ün hayatındaki her alanda günahsız olduğu fikrinin Şia ile İman ilkesi olacak kadar zirveye ulaşması ve sonrasında bu fikriyatın savunmacı bir sebeple resmî sünni görüşüne de yansıdığını belirten Brown, masumiyeti tamamen rededen Ehl-i Kur'an'ın yaklaşımlarıyla her iki uç arasında Resûl'ün Kur'an Vahyi alanında Allah kontrolünde olduğunu ancak diğer alanlarda hata yapma olasılığı olduğunu söyleyerek orta bir çözüm arayan Mevdudi'nin görüşleri de ortaya konmuş.

Ehl-i Kur'an'ın tepkisel bir yaklaşım ile Resûl'ün konumunu postacı'ya indirgediği fikirlerini inceleyen yazar, bu tepkinin gösterildiği ulaşılamaz peygamber anlayışına karşın mutedil, kul ve Rasûl bir peygamber algısına ulaşan Mevdûdi'nin konumu dikkate değerdir. (s. 116)

5. bölümde hadis'in sahihliği problemini inceleyen Brown, hadisi sünnetin temel unsuru (hatta kendisi) gören klasik görüşün kendi varlığını ve otoritesini meşru kılabilmek için ortaya "isnad" sistemini çıkardığını belirtmektedir. Yazarın tespitine göre hadislerin doğruluklarına göre sınıflandırılması sürecinde "sahabenin adaleti"nin sorgulanmamıştır. Resmî Sünni doktrinine ve hadis anlayışına eleştirel yaklaşan Ehl-i Kur'an ve Islahatçı kesimler hadisin ilk rivayet eden kişiden (sahabeden) itibaren kritize edilmesi gerektiğini savunmuşlar ve sahabenin bir genellemeyle toptan hatasız kabul edilemeyeceklerini vurgulamışlardır. Bu vurgunun en belirgin hissedildiği kişi ise Mevdûdi'dir.

Hadisin korunması konusunda da eleştirel bir bakışa sahip olan Mısırlı ve Hindistanlı alimlerden örnekler veren Brown, özellikle Hindistan'dan Cayrucpûrî, Mısır'dan Muhammed Tevfik Sıdkî ve "Muhammedî Sünnetin Aydınlatılması"8 kitabının müellifi Mahmud Ebu Reyye'nin yaklaşımlarını incelemiş.

Yazar'a göre Hadisin isnad sistemine en temelli eleştiri Cayracpûrî'nin kitabında naklettiği şu eleştirisidir:

"Klasik hadis tenkidi sistemine yönelik eleştirilerin muhtemelen en ciddisi isnadların, hadislerin metinleri gibi büyük oranda uydurulduğu; fakat muhaddislerin, bu ihtimali tümüyle reddettiğiyle ilişkin tezdir. Zira bir kimsenin, bilgisini daha güvenilir otoritelere dayandırması için, açıkça güçlü saikler vardı. En seçkin hadis râvileri bile, seçkin şeyhlerden hadis duyduklarını yalan yere iddia etmişlerdir, ki, bu pratik, tedlis olarak adlandırılmıştır. Zira bir râvi, eğer düşük konumda ise, hadislerini daha güvenilir otoritelere dayandırması için güçlü saikler vardı. Yalancıların genel olarak yalanlarını gizlemek için isnadlar uydurduğunu biliyorsak bir hadise, [sırf] rivayet zincirine dayanarak nasıl güvenilir hükmü verebiliriz?"9

Uygulanagelen Kur'an Pratikleri Olarak "Sünnet"

"Hadis'in şahinliği tartışmalarının en enteresan sonuçlarından birisi, sünnetin tarihsel olarak sahihliği probleminden ayırma çabalarının ortaya çıkmasıdır." (s. 144) Tespitini yapan yazar, "Sünnet" kavramıyla hadisi aynîleştirip savunanlarla aynı metodla her ikisini de reddedenlere alternatif olarak "Kur'an'ın uygulana gelen boyutu" olarak Sünnet algısını savunan yaklaşımları analiz etmiş. Son dönem tartışmalarında bu yaklaşımı ilk sergileyen S. M. Yusuf'tur. Yusuf'a göre "Gerçekte sünnetin geçerliliği, onun hadisteki dokümantasyonuna bağlı değildir, çünkü pratik, en iyi pratik kanalıyla nakledilir," Ve "pratik, inkitasız olduğu, bozulmadığı sürece kendi kendinin kanıtını oluşturur." Tüm ihtiyaç duyulan şey, ittisalin ve pratiğin selametinin garanti edilmesidir, bunun sonucunda hadisten tamamen de vazgeçilebilir.10 Bu yaklaşımı daha da sistematikleştiren ise Fazlur Rahmandır. Ancak Hem Yusuf'un hem de Fazlur Rahman'ın ortaya koydukları uygulangelen sünnet tezinin11 bizzat Rasûl merkezli olmayıp yöresel bir adet içeriğinde olması bizlere bu tezin de tashih edilmeye gerek duyulan noktalarının olduğunu göstermektedir. Bu konuda Ehl-i Kur'an'ın Peygamber üzerindeki Kur'an kontrolü vurgusu göz önüne alınmalıdır. Reşid Rıza'nın "Amelî Sünnet" olarak tanımladığı Aslı Kur'an'da bulunan ve mütevatiren tüm İslam mezheplerince aynı şekilde uygulana gelen fiili Sünnet'in Tüm müslümanların itaat etmesi gereken bir örneklik olduğu Sünnetin uygulangelen Kur'an pratiği olma özelliğini ortaya çıkartır.12

Altıncı bölümü "İslami İhyacılık'a" ayıran yazar özellikle Sünnetin ihyâsı konusunda Muhammed Gazâlî'nin "Fıkıhçılar ve Hadisçiler arasında Nebevî Sünnet" isimli kitabı13 merkezinde konuyu ele almakta Sünnetin yeniden yapılandırılması, aslına uygun şeklinde, hurafelerden ve şekilcilikten temizlenmesi amacıyla ortaya konan İhyâcılık, Ehl-i Kur'an ile Ehl-i Hadisin oluşturduğu gerilimli zıtlığın tam orta noktasında bulunmaktadır. Sahih geleneği reddetmeden yenilenmeyi amaçlayan bu yaklaşımı M. Gazâlî gibi Mevdudî, Süleyman Nedvîve Şibli Numanî sergilemişti. Burada belirtmek gerekir ki ihyâcı yaklaşımlar çerçevesinde Mahmud Şeltut14, İzzed Derveze15, Seyyid Kutub16, Şia dünyasında Cevad Magniye17, Beheştî18, Ali Şeriatî gibi isimlerin de bu çerçeveye dahil edilmeleri gerekmektedir.

İhyâcılığın Hadisin metin kritiğine verdiği önem muhafazakâr çevrelerce onların "Ehl-i Kur'an" çizgisiyle aynı gösterilmeye çalışılarak karalanması sonucunu doğurmuştur. İhya yaklaşımının geleneksel söyleme en yakın isminin ise Yusuf el-Kardavî olduğunu belirtmekten yazar; "Hadis tenkidi konusunda hiç şüphesiz ihyâcı kanadın en sert ismi Ebu'l Al'â Mevdudî'dir." (s. 162) tespitinde bulunmaktadır. Brown şunları söylemektedir: "Mısır'da hadisi yeniden değerlendirmeye yönelik benzer yaklaşımlar, sağlam isnadı olan çoğu hadisin içerik olarak tenkit edilmeye ihtiyaç duyduğunu ileri süren Reşid Rızâ'ya kadar götürülebilir. Sonuç olarak Rızâ, hadisleri teolojik olarak itiraz edilebilir olduğunda veya akılla ya da şeriât'ın genel ilkeleriyle çatışır gözüktüğünde reddetmiştir. Şeyh Muhammed Gazali'nin sünnete ilişkin yazıları, bu bakış açısının elden geçirilmiş şeklidir." (s. 163)

İhyâcılığın karşısında en sert yaklaşımı Nasruddin el-Banî göstermiştir.19 Bu gibi doğal muhafazakârlıklara rağmen, ihyâcılık ihvân-ı Müslîm'în üyelerinin çoğunluğunda kabul görmüştür. Yazar'a göre "İhvan'ın çoğunun Kur'an'ı hadis'e tercih etmeye eğilimli olduğu açıktır." (s. 1 70)

Peygamberin davranış esprisini yakalamaya çalışmak olarak da özetlenebilecek bir çaba içinde bulunan "İhya" yaklaşımı Rasulullah(a)'ın konumunu Kur'an'ın bize anlattığı "Şahid", "Kul ve Elçi", mutedil bir örneklik eşliğinde yeniden günümüze taşınılabilirliğinin imkanlarını göstermiştir. Rasul'ü postacı konumuna İndirgeyen "O kim ki örnek alalım!" psikolojisi ve aşırı yüceltmeci "Biz kimiz ki O'nu örnek alalım!" psikolojisinin Kur'an ölçütünde aşılabileceğini gösteren ihyâcı yaklaşım Ehl-i Kur'an'ın gelenek karşısındaki kısmî haklılık noktalarını paylaşmakla beraber, Ehl-i Kur'an'ın tepkiselliğinden uzak bir anlayış içindedir.20

Yazar, eserini sünnet probleminin günümüzde sıcaklığını hiç kaybetmeden varlığını sürdüğünü, muhafazakâr sünnet algısının tartışmaya açılmasıyla beraber eski meşruiyetini kaybettiğini belirtmekte.

Hadisçi muhafazakârlığa bir tepki olarak patlayan "Sadece Kur'an!" söyleminin ise ilk hızını kaybettiğini söyleyen Brown, İslam dünyasında taşıdığı iticilikten ve tepkisellikten dolayı asla geleceğin akımı olamayacağı vurgulamakta, "Sünnet tartışmalarının merkezi artık hadis inkarcılarından ihyâcılara kaymıştır." (s. 194) tespitini yapmakta ve şu sonuca varmaktadır;

"Sünnet konusunda ele aldığımız İhyâcı yaklaşımlar, savunmacı olmaktan çok, ileriye dönük ve kendinden emin yaklaşımlardır. Bu yaklaşımlar, İslâm'ın yaşamını devam ettirmesini (sağlama) endişesinden değil, İslâm'ın gittikçe güçlendiğine ilişkin güvenden kaynaklanmaktadır. Zira İslâm, inisiyatifi tekrar ele geçirmektedir, dolayısıyla süreci yolunda götürmek için ayrıntılı bir plana kesinlikle ihtiyaç vardır. (s. 195)

Dipnotlar:

1- "İslam Düşüncesinde Sünneti Yeniden Düşünmek" Daniel Brown Ankara Okulu Yay. s.16;

2- Şevkâni'nin taklide yaklaşımları için Bkz. "Allah Dostları", Tevhid Yay.

3- Dehlevi'nin Islah söylemi için bkz. Dehlevî "Hucetullahi'l Bâliğa" Cilt-1 İz Yay. s.32.

4- Daha geniş bilgi için bkz. Aziz Ahmed, "Hindistan ve Pakistan'da Modernizm ve İslam", Yöneliş Yay., s. 129.

5- Ehl-i Kur'an Ekolü hakkında ayrıntılı inceleme için bkz; Abdülhamit Birışık, "Hind Alt Kıtası Düşünce ve Tefsir Ekolleri" İnsan Yay., s. 31 7-413

6- Brown, a.g.e., s. 64. Ayrıca bkz. Aziz Ahmed a.g.e., s. 41, Muhammed el-Behiy, "Çağdaş İslam Düşüncesinin Oluşumu ve Batı" Girişim Yay. s. 194, el-Behiy, "İslamî Direniş ve Islahat" Ekin Yay. s. 18.

7- Brown, a.g.e., s. 73. Ayrıca bkz. J.M.S Baljon, "Kur'an Yorumunda Çağdaş Yönelimler", Fecr Yay., s. 52, 100-102; Edip Yüksel, "Mesaj: Kur'an Çevirisi, Ek: Kur'an'a göre Nasıl Namaz Kılabiliriz?", Ozan Yay., s. 534-539

8- "Muhammedî Sünnetin Aydınlatılması" Mahmud Ebu Reyye, Yöneliş Yay. 1988.

9- Cayracpûri, "İlm-i Hadis" s.26'dan naklen Brown, a.g.e s.141, H. Kırbaşoğlu, "İslam Düşüncesinde Hadis Metodolojisi" Ankaraokulu Yay. 1999.

10- Yusuf, "Essay on Sunnah" s.31'den naklen Brown a.g.e s.145

11- Fazlur Rahman, "İslam" Ankara Okulu Yay. s.111

12- Bu konuda yapılmış ayrıntılı çalışmalar için bkz. Hamza Türkmen, "Hz. Muhammed'in Sünneti Doğru Anlaşılıyor mu?", Haksöz Dergisi, Sayı: 20, s. 2-5; Ercüment Özkan, "İnanmak ve Yaşamak", Anlam Yayınları, 1995, s. 37-65.

13- Muhammed Gazali, "Fıkıhçılar ve Hadisçilere Göre Nebevi Sünnet", Ekin Yay. 1998.

14- Mahmut Şeltut, Akaid ve Şeriat, Yöneliş Yayınları, 1991; "Hz. İsa'nın Ref'i Hakkında", Haksöz Dergisi, Kasım 1992, Sayı: 20.

15- Bkz. İzzet Derveze, "Kur'an'a Göre Hz. Muhammed'in Hayatı"; "Kur'anu'l-Mecid", Ekin Yayınları, 1998.

16- Bkz. Hamza Türkmen, Seyyid Kutub Anlaşılabildi mi?, Haksöz Dergisi, Ağustos 1995, Sayı: 53.

17- Ali Şeriati, Ali Şiası Safevi Şiası, Yöneliş Yayınları, 1990, s. 79.

18- Beheşti, Bilmek, Bir Yayıncılık, 1988.

19- Bknz. Nasruddin El-Banî "Hadis Üzerine Selefi bir Yaklaşım" Esra Yay.

20- "Ehl-i Kur'an" ekolüyle günümüzde popülerleşmeye çalışan Reşad Halife/Edip Yüksel çizgisinin "Only Qur'an" söylemi arasında aynilikler bulunmakla beraber Ehl-i Kur'an'ın Peygamberin gerçek konumunun yalanlardan temizlenmesi iddialarından farklı olarak Peygamberin yerine kendi sahte peygamberlerini ve nefislerini konumlandırma gibi bir art niyet bulunmaktadır. Ayrıca Yüksel'in geleneksel hurafeleri de kullanması onu Ehl-i Kur'an'dan iç tutarlılık açısından ayrıştırmaktadır.

BU SAYIDAKİ DİĞER YAZILAR