Amerikalı Bir Gazetecinin ABD’nin 'Ölüm Listesinden' Çıkma Mücadelesi
Bilal Abdulkerim, gülerek “Hikâyemin çoğu annemden aldığım ‘ağzımın gevşek’ olması özelliğimden kaynaklanıyor.” diyor.
2011'den beri Suriye devrimini haber yapan New York doğumlu bağımsız gazeteci Abdulkerim, Suriye'nin kuzey batısından Syria Direct’e konuştu. Abdulkerim'in bahsettiği hikâye, kendisinin ABD hükümeti cinayet listesine yerleştirildiği iddiası ve ABD hükümetinin ona suikast düzenlemeye çalıştığına olan inancıdır.
Resmî olarak Disposition Matrix olarak adlandırılan ölüm listesi, yakalama, sorgulama veya suikast için belirlenen şüpheli terörist hedeflerini yönetmeyi amaçlayan bir Obama dönemi eseridir. Hedefleme için kesin kriterler bilinmemektedir ancak cep telefonu konum izleme verileri genellikle şüphelileri bu listeye yerleştirmek için kullanılmaktadır.
Abdulkerim, listeye neden konulduğunu kesin olarak bilmese de bunun sözde İslam Devleti (IŞİD), el-Kaide ve Heyet Tahrir eş-Şam (HTŞ) gibi İslamcı gruplardaki savaşçılarla geniş erişim ve temaslarından kaynaklandığından şüpheleniyor.
Abdulkerim, “Benim kimsenin İslam savaşçılarını sevip sevmediğini sorgulamam. Fakat sizin kanaatiniz onların söyledikleri ve yaptıklarına dayanmalı. Herkese ‘işte ben buyum’ deme fırsatı vermek istiyorum.” diyor.
Abdulkerim, el-Kaide'ye bağlı Nusra Cephesinin -şimdi HTŞ olarak biliniyor- üst düzey liderlerinden Ebu Firas es-Suri ile yaptığı röportajı, kolaylaştırmaya çalıştığı bu diyalog türünün bir örneği olarak gösteriyor. Bu röportajdan bir bölüm, daha sonra el-Kaide tarafından bir tanıtım videosunun parçası olarak kullanıldı.
Abdulkerim: “Es-Suri, Amerika'nın demokratik bir ülke olduğu ve bu nedenle vatandaşlarının hükümetlerinden sorumlu olduğu görüşündeydi ve ben de 'Dinle, Irak'taki savaşa karşı dünyanın en büyük gösterisi Londra'da yapıldı. Tüm bu insanların hükümetlerinin yaptıkları yüzünden öldürülmeleri gerektiğine gerçekten inanıyor musun?’ dedim. ‘Biliyor musun? Hiç bu şekilde bakmadım!’ dedi.”
“Es-Suri, birkaç yıl önce bir silahlı insansız hava aracı tarafından öldürüldü.” diye ekliyor Abdulkerim.
Abdulkerim, 2016'da beş ayrı insansız hava aracı saldırısından kıl payı kurtulduktan sonra ilk olarak ABD hükümeti tarafından hedef alındığından şüphelenmeye başladı. Ayrıca ABD insansız hava araçlarının sıklıkla Suriye'deki görevlere çıktığı Türkiye'deki İncirlik Hava Üssünde çalışan bir kaynak tarafından kendisinin adının hedef listesinde olduğu söylenmiş.
Abdulkerim, ismini listeden çıkarmak için ABD federal hükümetine dava açmaya karar verdi.
Dürüst Olun, Beni Öldürmeye mi Çalışıyorsunuz?
Abdulkerim 2017'de ABD hükümetine karşı bir dava açarak cinayet listesinde olup olmadığını açıklamalarını ve eğer öyleyse Suriye'de infaz etmek yerine duruşma için bir mahkeme günü vermelerini talep etti.
İlk olarak 2018'de Washington, D. C. bölge mahkemesi, Abdulkerim'in bir cinayet listesine alındığına dair güvenilir kanıtlar sunduğunu kabul ederek Abdulkerim'in yanında yer aldı. Mahkeme, gerçekten de böyle bir listeye yerleştirilmişse, ABD hükümetinin ona yasal savunma haklarını vermesi gerektiğine karar verdi.
Ancak Washington, ulusal güvenlik sırlarını ifşa etmeden mahkemede dinlenemeyeceğini savunarak mahkemeden davayı reddetmesini istedi. Yargıç, hükümetin talebini kabul etti ve davayı reddetmek için harekete geçti. Abdulkerim hızla bu karara itiraz etti.
29 Haziran'da ABD hükümeti, mahkemenin Abdulkerim'in davasını reddetmesi gerektiğini ileri sürerek “Mahkeme nihayetinde askerî sırların tehlikede olduğuna ikna olursa, en hayati zorunluluk bile bu imtiyaz talebini aşamaz.” dedi.
Ayrıca hükümet özetle, Abdulkerim'in ayrıcalıklı bilgilere erişimi olmadan ABD hükümeti tarafından hedef alındığını kanıtlayamayacağını ve hükümetin, gizli olduğu için bu tür bilgilere erişmesine izin vermeyeceğini savunuyor.
Abdulkerim’in avukatı ve Birleşik Krallık merkezli hukuk savunuculuğu grubu Reprieve’in kurucusu Clive Stafford Smith, Syria Direct’e verdiği demeçte, böyle bir iddianın askerî sırlara, bir gazetecinin ‘yaşam hakkı’ üzerinde ayrıcalık tanıdığını söyledi.
Hükümet ayrıca, Abdulkerim'in öldürme listesinde olduğunu açıklamanın, "ABD tarafından yakalanmaktan veya daha fazla tespit edilmekten kaçınmak" için "davranışını değiştirmesine" sebep olacağını söyledi. Öte yandan, hükümetin talimatına göre Abdulkerim'e öldürme listesinde olmadığını söylemek onun "daha özgürce hareket etmesine" izin verecek.
Abdulkerim için bu açık, bariz sonuçlara ek olarak bu davanın ABD’nin suikast programı için geniş kapsamlı etkileri olabilir ve yürütme organının ABD’nin teröre karşı savaşının büyük bir kısmının temelini oluşturan "devlet sırları ayrıcalığının" sınırlarını tanımlamaya yardımcı olabilir.
Hükümetin açıklamasına göre, davanın temel konuları şunlardır: Bölge mahkemesinin, devlet sırları ayrıcalığının davacının davasını engelleyip engellemediği ve bölge mahkemesinden yürütme organının yurtdışında bir saldırı operasyonu başlatmadan önce takip etmesi gereken prosedürleri belirlemesini ve denetlemesini talep eden davacının iddiası.
Bu nedenle, Bölge Temyiz Mahkemesi ABD hükümeti aleyhinde karar verirse ve talebin ‘haklı’ olduğunu kabul ederse, yürütme organının suikast programının adli incelemeye tabi tutulabileceği bir durum ve emsal oluşabilir. Dahası, eyalet sırlarının federal hükümetin yargı denetiminden korunduğu sınırlar daha iyi tanımlanabilir.
Bush yönetiminin 11 Eylül terörist saldırılarına verdiği yanıtta suikast programının kökleri -çoğunlukla silahlı insansız hava aracı saldırıları ile yürütülüyor- bulunsa da program hem Obama hem de Trump yönetimleri zamanında hızlandırıldı.
Washington İnsan Hakları İzleme Direktörü Andrew Prasow, Syria Direct'e “Trump yönetimi altında programın nasıl işlediği konusunda önemli ölçüde daha az şeffaflık oldu.” dedi.
Daha önce, Obama yönetimi suikastlar için insansız hava araçlarının kullanımını düzenleyen bir dizi kılavuz ve bir miktar şeffaflık sağlamak için yönergeler yayınladı. Bununla birlikte, Trump yönetiminin bu düzenlemelerden bazılarını geri aldığı bildirildi ancak yeni yönergeler kamuya açıklanmadığı için belirsizdir.
İnsansız hava aracı yoluyla suikastın yasallığı ABD vatandaşlarını hedef aldığında daha fazla sorgulanırken -infazlarının yargısız doğası göz önüne alındığında- hedefleme kriterlerini açıklamayan herhangi bir suikast operasyonu ya da saldırısından kaynaklanan kayıplar uluslararası hukuka göre yasa dışı olabilir.
“Uluslararası hukukun gerekliliklerinden biri şeffaflıktır ve bir demokrasi olmanın şartlarından biri de bu tür bilgileri kamuoyuna açıklamanızdır, böylece kamuoyu konu hakkında bilgilenebilir ve politik kararlar verebilir. Bunu bir sır olarak saklarsanız halkın bu hakkını engellersiniz.” diyor, Prasow.
ABD Bölge Mahkemesi, devletin güvenlik ayrıcalığının Abdulkerim davası için yeterli olmadığına karar verirse, ABD federal hükümetinden, suikast programını yurtdışında yürütme yönteminde, hedefleme ve sivil kayıplarda şeffaflık gereklilikleri dâhil olmak üzere değişiklikler yapması istenebilir.
Hem Yukarıdan Hem de Aşağıdan Gelen Tehditler
Abdulkerim, 18 yıl önce 2002'de ayrıldığından beri ABD'ye dönmemiş de olsa ve muhtemelen devlet düşmanı da olsa, Amerikan köklerinin ortaya çıktığı anlar var.
Son zamanlarda, İngiliz yardım görevlisi Tauqir Sharif'in tutuklanmasını protesto etmekte aktif rol aldı ve HTŞ tarafından tutuklananların savunma hakkı olmamasından şikâyet ederek İdlib'deki mahkûmlar için bir tür ‘haklar bildirgesi’ hazırlamak için bir grup Müslüman âlimle birlikte çalıştı.
Aktivizmi ona HTŞ liderliği içinde hiç arkadaş kazandırmadı ve bazı haberlerinin grubun devrimci kimlik bilgilerine dair şüphe uyandırmasının ardından çeşitli tehditlerle karşılaştı.
“Bugünlerde ne kadar çok eğlendiğimi görebilirsiniz. Gökyüzünde neler olduğuna dikkat etmek zorundasınız. Arabanın altında bomba olup olmadığına bakmanız gerekiyor. Hem bu sadece şehir hayatı, biliyor musunuz?” dedi.
HTŞ yerel aktivistlere ve gazetecilere yönelik baskısını derinleştirdiği ve ABD hükümetinin mahkemede geri adım atacağına dair çok az işaret görüldüğü için Abdulkerim'in yakın zamanda rahatlaması olası görünmüyor. Abdulkerim'in bu nedenle davasında başarı kazanması için pek umudu yok.
“Müslüman olan siyahi bir adamı alıyorsun ve o da cinayet listesinden kendini kurtarmaya çalışıyor. Bunun şansı nedir? Gerçekten pek iyimserliğim yok. Nihayetinde her şeyi ispatlamak zorunda kalmaları, uzun ve karmaşık bir mahkeme mücadelesi gerektirir. Ama devlet sırlarını geçip beni bitirebilecekken neden tüm bunlarla uğraşsınlar ki?”
Syria Direct / 29 Temmuz 2020 / Çeviren: M. Suyuti Dindar
- Bizi Bağlayan Misak
- Toplumsal Sorunları Medyatik Yönlendirmelerle Değil, İslami İlkelerle Değerlendirmek
- İstanbul Sözleşmesi Tartışmalarında Kantarın Topuzu
- Toplumsal Cinsiyet ve Cinsiyet -İstanbul Sözleşmesi’nin Aktüel Değeri-
- Kadına Şiddete de Toplumsal Yozlaşmaya da Karşı Çıkılmalı!
- İslam’ın Cinsel Sapkınlıklara Bakışı
- Nübüvvet Tarihinin Aile Modelleri
- “Dünyevileşme Kader Değildir”
- Kur'an’da Adalet ve Zulüm Kavramları
- Gençlik Sorunları Kendi Çıkmazlarımız Olmasın
- Kurgulanmış Anlayışlara Yaklaşmak Hikmetten Uzaklaştırır
- Eleştiride Üslup ve Adaleti Gözetmek
- Çoğunluk Görüşü ve İhtisas Şûrası / Geniş Şûra - Dar Şûra
- Kürt Sorununda Yeni Paradigma Arayışları
- Amerikalı Bir Gazetecinin ABD’nin 'Ölüm Listesinden' Çıkma Mücadelesi
- İslamcılık Eleştiriye Kapalı mı?
- Mevlana Ebu’l Kelam Azad’ın Ölümsüz Müdafaası
- Filistin Yaramız