AK Parti, Darbecilerle ‘Uzlaşma’ Aramamalı!
Küresel hegemonyanın doğuya yönelik özel hazırladığı projeler uygulama sahasında denenirken, masa başındaki pazarlıklar da devam ediyor. Türkiye masasındaki neo-muhafazakarlar ve neo-ittihatçılar, Genişletilmiş/Büyük Ortadoğu Projesi'nde model rolü kapma mücadelesi verirken; bu mücadelenin iç siyasete yansıması, rollerin yeniden tanımı/dağıtımı şeklinde tezahür ediyor. Kuklaların yenileriyle değiştirildiği ve sahnenin yeniden düzenlendiği son süreçte AK Parti'nin, askeri bürokrasinin, yargı oligarşisinin ve para-militer yapılanmaların rolleri de yeniden tanımlanıyor. Ilımlı Kemalizm; "Ilımlı İslam" paketiyle piyasaya sürülürken, Ergenekon çetesi, başörtüsüne ilişkin anayasa değişikliği ve bunlara bağlı açılan AK Parti'ye yönelik kapatma davası; Türkiye'deki rollerin ne şekilde dağıtılacağını anlamak açısından önemli veriler sunacaktır.
Ergenekon ağına takılan isimlerin sembolik karşılıklarını değerlendirdiğimizde; ortaya askeri, sivili, medyası, akademisi ve bürokrasisi ile geniş katılımlı paramiliter bir yapılanma çıkıyor. Kuruluşu eskiye dayanan fakat 2000'li yıllarda rolü güncellenen bu örgüt; kör/kötü şiddete dayalı bir politikayı benimseyerek topluma, hukuka ve siyasete karşı her türlü suçu işlemeyi meşru addediyor. Birbirine zıt gibi görünen unsurları 'AKP karşıtlığı'nda buluşturan mezkur yapı; ekonomik/siyasi kriz ve kaos üreterek ortamı 'darbe'ye hazır hale getirmeyi amaçlıyor. Maalesef hem merkez hem de muhafazakar medyada cereyan eden tartışmalarda ise konunun bundan sonraki asıl kısmı gözlerden kaçırılıyor.
Şayet Ergenekon çetesi mensupları; darbe ortamına hizmet ediyorsa, bu puslu ortam "darbe yapacak aktörler"in de mevcudiyetini gerektirir. Bugüne kadar planları deşifre edilerek gözaltına alınan ya da tutuklanan isimler, ipin ucundaki kuklalardır. Asıl önemli olan darbe senaryolarını yazan ve oynatan üst düzey yönetim/komuta kadrosunun deşifre edilebilmesidir. Tam da bu noktada Eski Deniz Kuvvetleri Komutanı emekli oramiral Özden Örnek'in "darbe günlükleri"nin gerçekliğinin/orijinalliğinin tescillenmiş olmasına rağmen AK Parti'nin ve savcıların sessizliklerini bozmamaları son derece düşündürücüdür!
Ergenekon davasının belirli bir noktada kilitlenmek istenmesi manidardır. AK Parti; Şemdinli'de yapamadığını, Hrant Dink ve Ergenekon davalarında yapma konusunda da tereddüt içinde... Başörtüsüne üniversitelerde getirdiği şartlı özgürlüğün, partinin kapatılmasına yol açabilecek bir süreci tetiklemesi; yönetici kadroyu endişelendiriyor. Ümraniye'de çıkan bombaların kaynağının ısrarla korunması, Dink cinayetinde iki astsubayın itirafıyla davanın kazandığı yeni boyut ve darbe günlüklerinin doğrulanması gibi önemli gelişmelere rağmen hükümet, ürkek tavrını sürdürüyor. Ne yazık ki son süreçte içine girdiği 'uzlaşı' arayışı ise hükümetin, darbecilerle yüzleşme ve hesaplaşma konusundaki kaygı ve korkularını koruduğunun rahatsız edici delilleridir.
Ergenekon davasını "Ordu yıpratılmak isteniyor!" çizgisinden savunanlar, hangi hattı koruma altına almak istediklerini açıkça ortaya koymaktadırlar. Hükümet ise siyasi riski göze alarak ileri yönde adım atma yerine, 'gerdirilen' ortamı 'yumuşatmak' için tuhaf biçimde geri adım sinyalleri vermektedir. Kendisine yakın isimleri 'sivil uzlaşı' arayışına sevk etmeleri ve başörtüsüne ilişkin düzenlemede "kurumsal mutabakatı ihmal ettikleri" itirafı yanlış bir stratejinin ilk adımları olsa gerek. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün "uzlaşı" adına, kendisine her türlü hakareti reva gören Cumhuriyet'e açtığı davayı geri çekmesi de öyle...
Kapatma davası; AK Parti'yi 'terbiye etme'yi amaçlamaktadır. Ne yazık ki AK Parti de, farkında olmadan çıkardığı gürültüden kendisi de korkmuş olmalı ki; 'uslu çocuk' gibi davranmaya çalışıyor. Şayet hükümet; partiyi kapattırmama ve siyasi liderlerini yasaklı konuma düşürtmeme adına Türkiye'deki toplum ve siyaset sahnesinin bundan sonraki süreçte alacağı şekli belirlemede önemli paya sahip davalarda, kaypaklık ve korkaklık istikametinde "Durmak yok, yola devam!" derse; avantajlarını kendi eliyle darbecilere teslim etmiş olacaktır.
Neo-muhafazakar burjuvayı ve ona öykünenleri merkeze doğru çeken, Kemalizm'i yeniden üreterek 'Ilımlı İslam' promosyonu olarak 'Müslüman mahallesi'ne satan AK Parti; suya atılan taşın dalgalanmasından korkmaktan vazgeçmelidir. Kapatma sürecini bugüne kadarki hatalarından ders almak için fırsat bilmelidir. Kendisine karşı 'Ayışığı' ve 'Sarıkız' darbelerini planlayanlarla hesaplaşmalı ve darbe geleneğini tasfiye edebilmek için her türlü ekonomik ya da siyasi riski göze almalıdır. Ne yazık ki ilk işaretler, hataların tekrar edileceği yönünde... Bir kez daha hatırlatalım ki; adaletin tesisi için bedel ödemeyi göze alamadıkları takdirde; bugüne kadar ihmal ettikleri ahlâk ve onur gibi erdemleri, bundan sonra da ürkerek oturacakları koltukların ayakları altında kalmaktan kurtaramazlar!
- Laik-Kemalist Ergenekon Hukuku ve Şahitlik Görevimiz
- Anayasa Mahkemesi Bürokratik Oligarşinin Kılıcı Olmaktan Çıkarılmalıdır!
- Ergenekon, Kemalist Yüzyıl Projesidir!
- Ergenekon Çeteden De Önce Bir Zihniyettir!
- Yargıya Kim, Neden Güvensin?
- İddianame Değil; Kemalist Manifesto
- AK Parti, Darbecilerle ‘Uzlaşma’ Aramamalı!
- Yargı Despotizmi İstanbul’da Protesto Edildi
- Çarşaf Düşmanlığı Neyi Örtüyor?
- Nevroz, Kışkırtma ve Milliyetçi Gençlik
- Mehdi Ordusu: Med Cezir
- Filistin Halkı Direnişten Vazgeçmeyecek!
- Batı Medyasında Filistin Sorununa Yaklaşım
- Mısır Cihad Hareketlerine İçeriden Bakış
- Kuşatıcı Yapı Eksikliği ve Zaaflar
- ABD Bağdat’a Gerçekten İstikrar mı Getirdi?
- İblis’in Örtü ile Ezeli Düşmanlığı ve Başörtüsü
- Fıtrata Uygunluk ve Eşyanın Tabiatı
- Sâmirî Örnekliğinde Tevhidî Değerlerden Uzaklaşmak
- Kuramdan Pratiğe Sanatımızın İmkanları
- Siyer ve ‘Çöle İnen Nur’un Sorunları
- Çocuklarımız İçin İki Yeni Eser...
- Öfke
- Hiç Düşündün mü?
- Diz Çöküp Ölmeyiz Biz