1. YAZARLAR

  2. Ali Değirmenci

  3. Acının Evrensel Dili ve Direniş

Acının Evrensel Dili ve Direniş

Mart 2003A+A-

Acı ve hüzün; günümüz dünyasına/yaşadığımız günlere damgasını vuran, rengini veren temel ve sınır tanımaz unsurlar olarak hayatımızda yer almaya, hatta başka duygulara yer bırakmamaya başladı.

Tabutluğa, toplu mezarlığa dönüştürülmek istenen şehirlerden, mabetlerden hayatın taşrasına itilmiş varoşlardan, kamplardan, hapishanelerden, işkencehanelerden, yoksul ve yoksun barakalardan, gecekondulardan, hastahanelerden, göz yaşı ve ıstırapla hemhal kılınmış yeryüzünün daha nice mekanından çığlıklar, iniltiler, yakarışlar yükseliyor.

Kirletilmiş, hafıza yitimine uğramış zihinlerle; harabeye döndürülmüş, lime lime edilmiş, her karesi işgale uğramış, talan edilmiş, sömürülmüş, dumura uğratılmış yüreklerle yaşamaya çalışıyor birçok insan. Yüz binlerce insanın kanı bir damla petrol etmiyor. Gözü dönmüş Kabiller topluluğu bütün dünyayı boğazlamaktan, tüketmekten, ateşe vermekten imtina etmiyor. Bütün direniş öbekleri, bütün muhalif duruşlar, bütün onurlu çıkışlar yok edilmek isteniyor. Yeryüzü bütünüyle devasa bir müstemlekeye dönüştürülmek isteniyor. Geleceğin aynasına umudun ve insanlığın hiçbir izinin düşmemesi isteniyor... Kur'an'ın tabiriyle ekin ve nesil bozulmuş nicedir; zulüm ve ifsad ayyuka çıkmış, vicdanlar köreltilip susturulmuş, istikamet bulanıklaşmış, suyum uza/soframıza/saflarımıza korku ve endişe tünemiş.

Yeryüzünün murdar yüzlü, müfsid yürekli egemenleri, milyarlarca insanın "dilsiz şeytan" olmasını istiyor açıkça.

Paranın, silahlı gücün etkisiyle biçimlenen yaşam tarzı ve istikbar mekanizması, bütün bir yeryüzünü düş kırıklığı mekanına dönüştürmekte.

Düşkünlük, körlük, yılgınlık ve erdemsizlik insanlığı bir salgın gibi kuşatıp sarmalamakta. Üstelik kötülüğün doruklarına çıkan da, iyiliğin çetin yollarında direnmeye çabalayan da, herkes, az ya da çok etkilenmekte bu salgından...

İnsanlığın ortak ve evrensel dili olması gereken sevgi, merhamet ve erdemlilik ne kadar tıknaz kalmakta, ne kadar yavaş ve örgütsüz büyümekte.

Ninniler, türküler, ezgiler, şiirler ne çabuk hüzne dönüşmekte!.. Ne çok değiştirilmekte beynimiz, dilimiz; ne çok kirli el uzanmakta avlularımıza, topraklarımıza, düşlerimize.

Ve acı ne çabuk büyütmekte bizim Bismillah boylu çocuklarımızı. Hamdolsun ki onca hengamenin, tükenişin, zorluk ve yokluğun içinde bizi çoğaltmakta acı. Bizi her şeye karşın üretken kılmakta. Bir avuç insanın bile gerektiğinde neler yapabileceğini göstermekte. Bizim başka dillere çevrilemez hüznümüzü emzirmekte, beslemekte. "Acıyı bal eyleten" mücadele ve direniş içerisinde bizi dönüştürmekte.

Yenilmişliğin, sinikliğin, teslimiyetin, onursuzluğun, kanaralaşmanın tekerine çomak sokmakta o çocuklar. Filistin'de, Irak'ta, Keşmir'de, Lübnan'da, Çeçenistan'da... "Öteki çocuklar" onlar!.. Çoğu evsiz barksız büyüyen, bayramlarda hep içleri burkulan, gümrah ırmaklarda, çayırlarda, çöllerde güreş tutan, kolları kırılan, sıtma, açlık ve Ortaşark çıbanlarıyla mermilerle sınanan o çocuklara, acı, bir kimlik sunmakta işte. Ve şükür ki, umutsuzluğun inine tıkılmış kitlelerin yanı başında geleceğin çehresini çözen ve Kitab'a tutunan o mazlum, mustez'af ve Müslüman çocuklar, bütün bir dünya uyurken dirilişe ve direnişe soyunmakta!

Baharın, kirli emeller ve katliam hazırlıkları içinden sıyrılarak, domur domur kapımızı yumruklamaya başladığı şu günlerde acaba bombalar, füzeler, top ve tüfek sesleri mi yoksa onların mahzun bakışları mı yüreklerimizi dövüp, vicdanlarımızı kanırtan?

Çocuk, dünya dediğimiz şu hengameli evin aynasıdır. Ve en güzel slogan, en etkin mesaj, en çarpıcı pankart onların içli bakışlarında, ışıldayan alınlarında gizli değil mi? Küresel emperyalizme, sömürüye, açlığa, umutsuzluğa karşı küresel intifadaya soyunan o küçük neferlerin çığlığına güç katmak, duasına ortak olmak, sesimizi hep birlikte ateşe vermek en büyük onur değil mi?

Şimdi değilse, daha ne zaman peki?

BU SAYIDAKİ DİĞER YAZILAR