1. YAZARLAR

  2. Ersin Sönmezler

  3. Açılım Süreci Cesur Adımlarla Devam Etmeli

Açılım Süreci Cesur Adımlarla Devam Etmeli

Ocak 2010A+A-

Özgür-Der, Tatvan

Sorular:

1- Kürt açılımı konusunun gündeme gelme yöntemini ve ardındaki saikleri nasıl değerlendiriyorsunuz?

2- Konunun gündemleşmesinden bu yana yaşanan gelişmeleri ve konuya muhatap olan çevrelerin tutumlarını nasıl değerlendiriyorsunuz?

3- Sürecin bundan sonraki gelişimine yönelik beklentileriniz nelerdir? Yapılması gerekenlere ilişkin ne öneriyorsunuz?

4- Genelde Türkiye’de ve hassaten de bölgede faaliyet yürüten İslami çevrelerin “Kürt açılımı” tartışmalarına yaklaşımını nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu konu çerçevesinde nasıl bir tutum takınılması gerektiğini ve nelere öncelik verilmesi gerektiğini düşünüyorsunuz?

 

1- Kürt meselesi yüzyıla yakın bir süredir ülkenin gündeminde; bu mesele cumhuriyetin ilk yıllarından bugüne dek hep sorun olarak algılanmış ve bu sorun imha politikalarıyla, katliamlarla, asimilasyonlarla, sürgünlerle ve Kürtlerin inkâr edilmesiyle çözümlenmeye çalışılmıştır. Ama tüm yapılanlara rağmen Kürtlerin en doğal İslami ve insani olan özgürlük ve hak arama talepleri yok edilememiştir.

Özellikle son otuz yıldır PKK ve TC arasında yaşanan kirli savaşta kırk bine yakın insanımız öldürülmüş, binlerce köy boşaltılmış, milyonlarca insanımız göçe zorlanmış, binlerce kayıp ve “faili meçhul” cinayet gerçekleşmiştir. Halkın milyarlarca dolarlık kaynakları talan edilmiş ve özellikle Kürdistan halkı büyük ekonomik zararlara uğratılmıştır. Tırmanan şiddet politikalarının çözüm olmadığını, büyük kitleler seslendirmeye başlamışlardır.

Bu bağlamda açılımın gündeme gelişini şu sebeplere bağlayabiliriz: ABD ve Avrupa Birliği’nin kendi çıkarları doğrultusunda değişimi zorlamaları; Güney Kürdistan’daki gelişmeler; Şemdinli’de meydana gelen provokatif eylemden sonra, Ergenekon denilen derin devlet yapılanmasının bölgede işlediği sayısız katliamların, faili meçhullerin, asit kuyularının, köy yakmaların ortaya çıkmasından sonra, aydınların ve halkın önemli bir kısmının şiddetin bitirilmesine ve çözümüne yönelik önerilerinin etkili olması; ayrıca bölge halkının seçimlerde büyük oranda Ak Parti’ye destek vermeleri...

2- Kürt açılımının gündeme gelmesini ve bu konunun geniş kitlelerce tartışılmasını bile bir olumluluk olarak görüyorum. Çünkü yıllarca Kürtlerin varlığı bile bu devlet tarafından kabul edilmemişken, Kürtçe yazan veya konuşan çok sayıda insanımız hapislerde işkencelerden geçirilerek mağdur edilmişken, devlet televizyonundan Kürtçe yayın yapılması gibi adımlar önemlidir. Fakat bu adımlar sorunun çözümlenmesi için yeterli değildir.

Öncelikli olarak, hükümet bu konuda politik davranmamalı, samimi ve cesur adımlar atabilmelidir. Hükümet, Kürt sorununu PKK’nin tasfiye edilmesi olarak algılamamalı, gerçekten Kürt halkının İslami -insani hakları ve özgürlükleri iade edilmeli, bu bir lütuf ve bağış olarak görülmemelidir.

Bu süreçte Genelkurmay, CHP ve MHP’nin militarist, ırkçı ve inkârcı tutumlarından vazgeçmediklerini, bilakis atılan olumlu adımları bile baltalamak için ellerinden gelen her şeyi yaptıklarını, Ergenekon çetesinin avukatlığına soyunduklarını gözlemlediğimiz gibi provokasyonlarla Türk halkının da bu sorunun çözümüne yönelik çalışmaları anlamalarını engellemeye çalıştıklarına şahit oluyoruz. Ayrıca halklar arasında kin ve nefretin oluşması, etnik milliyetçiliğin canlanması için büyük bir çaba harcamaktadırlar.

Bütün Kürtlerin temsilcisi olduğunu iddia eden DTP de çözüm yolunda İmralı politikalarından kurtulamadığından dolayı, uyguladığı zikzak politikalarla adeta CHP ve MHP’nin ekmeğine yağ sürmüştür. Silopi’deki karşılama törenindeki etkinlikler, PKK’nin Reşadiye’deki provokatif eylemi, sokak gösterileri ile halkın işyerlerinin yakılarak zarara uğratılması, Türk halkının süreci anlamasını zorlaştırarak, halkı Ergenekon politikalarına teslim olmaya itmiştir. AYM tarafından DTP’nin kapatılması da atılan olumlu adımların ve barış umutlarının yok olmasına ve huzur ortamının sabote edilmesine sebep olmuştur. DTP’lilerin, BDP olarak yeniden Meclis’e dönmelerini olumlu bulmamıza rağmen, bu kararı İmralı’dan gelen direktif ile almalarını, halkın ve kendilerinin özgür iradelerini İmralı’ya bağlamalarını olumsuz bir durum olarak görüyoruz.

3- İktidarın başlatmış olduğu açılım sürecini, hızlı ve cesur adımlarla devam ettirmesi gerekir. Bu süreci devam ettiremezse, karanlık ellerin Türk ve Kürt halkı arasında, etnik çatışmaları hızlandırarak çok sayıda mazlum insanın can ve mal kaybına neden olabileceğini düşünüyoruz. Bu durum yeşeren barış umutlarının yok olmasına, iktidarın itibar ve kan kaybına uğramasına sebep olacaktır.

Bunun için iktidar ilk elden şu tedbirleri almalıdır:

- İslam’ın haram saydığı, ulusçu ve ayrımcı politikalar derhal terk edilmelidir.

- 12 Eylül 1980 cuntasının faşist, militarist ve baskıcı zihniyetinin eseri olan anayasa acilen değiştirilmelidir.

- Parti, dernek vakıf vb. siyasi oluşumların kapatılması zorlaştırılarak düşüncenin önündeki engeller ortadan kaldırılmalıdır.

- Her türlü şiddet ve işkenceye bir an önce son verilmeli, Kürdistan’da bulunan tüm sivil toplum kuruluşları ile diyalog kurularak bunların sunacakları çözüm önerileri acilen hayata geçirilmelidir.

- Sadece Kürt sorununa yönelik değil, başta başörtüsü yasağı olmak üzere İslami faaliyet ve özgürlüklerin önündeki tüm engellemelerin kaldırılmasına yönelik açılım politikası uygulamalıdır.

4- Türkiye’nin batısındaki çoğu Müslümanın AK Parti politikalarının dışında bir bakış açısı geliştiremediklerini, tevhidin tüm insanlığa sunduğu gerçek kurtuluş reçetesini sosyalleştiremediklerini müşahede ediyoruz.

Kürdistan’da faaliyet gösteren İslami yapıların da bölgede yaşanan sorunlara etkin müdahalelerde bulunamadıklarına, seslerini ve bakış açılarını yeterince duyuramadıklarına şahit oluyoruz.

Bölgedeki tevhidi bakışa sahip tüm yapılar ortak platformlarda bir araya gelerek, büyük organizasyonlarla düşünce ve önerilerini basın açıklamaları ve raporlar halinde dillendirmelidirler. Çünkü AK Parti’li Kürt milletvekillerinin çoğunluğu bu halkın sorunlarına duyarsız, klasik sağcı, muhafazakâr, milliyetçi ve devletçi reflekslerden ayrılamamakta veya bu konuyu gündemleştirmekten çekinmektedirler. Dolayısıyla Kürt halkını ve taleplerini temsil edememektedirler. Bu açıdan Müslüman Kürt halkının büyük bir kesimi temsil edilememekte, İslami ve insani haklarının savunuculuğunu yapacak, inançlı, onurlu, cesur ve fedakâr önderlikler beklemektedirler. Bu bağlamda tevhidi dünya görüşüne sahip Müslümanların seslerini ve taleplerini daha etkin duyurabilecekleri, rahat iletişim kurabilecekleri tedbirler alınmalıdır. İslami günlük gazete ve TV kanallarıyla Kürtçe, Türkçe Arapça ve İngilizce yayın yapan çalışmalarla milyonlarca insana mesajlarını iletebileceklerdir.

Sonuç olarak, büyük emek ve uğraşlar veren hareketler başarıyı hak ederler. Bedeller ödenmeden, çileler çekilmeden, ne halk tarafından tanınırız ne de zalim sistem tarafından muhatap alınırız. Yolu muza şu şiarlarla devam etmeliyiz:

Tewhîd, Dadmendî, Azadî (Tevhid, Adalet, Özgürlük) Zanîn, Bawerî, Çalekî (Bilgi, İnanç, Eylem)

Şîyar be, Berxwe bide, Azadî (Uyan, Diren, Özgürleş)

BU SAYIDAKİ DİĞER YAZILAR