29 Nisan'da Berlin'de gerçekleşen OSZE (Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Organizasyonu) toplantısı hakkında "Neue Züricher Zeitung" Gazetesi'nin aynı tarihli sayısındaki bir haberde "Avrupa'da özellikle aşırı dinci Müslümanlar arasında Yahudilere yönelik saldırıların artmış olmasının anti semitik eylemlerin artma tehlikesine dikkat çektiği"nden söz edilmekte.

Bu durum, Filistin sorununun devam etmesinden kaynaklanan bir netice olarak Berlin'de başlı başına bir konu olarak ele alınmış. Berlin'de, kulis arkasında Amerikan delegasyonu –bilhassa İsrail'e yönelik her türlü sert eleştirilerin, toplantının kapanış bildirisinde anti semitizm olarak lanetlenmesini istemiş. ABD Dışişleri Bakanı Powell'e göre bir ülkenin pratikleri eleştirilebilirmiş, ancak İsrail siyasetçilerinin karikatürize edilerek Nazi sembolleriyle bir araya getirilmeleri kabul edilemezmiş.

Almanya Cumhurbaşkanı Rau da İsrail'in politikasını eleştirmeyi genelleştirerek Yahudi alemini topluca zan altına sokma çabasında bulunanlara karşı dikkatli olma gerekliliğine dikkat çekmiş.

Aslında her iki tarafın da sistematik olarak şiddetlendirdiği Ortadoğu çatışmasının asıl sorumlusunun; açıklamalarda sadece İsrail olduğunu iddia etme güncel politikayı eleştirme kılıfı altında, iyice eskimiş klişeleri gündeme getirme çabasının saklandığı görülüyormuş. Bunun en bariz delili olarak, aynı anda aynı binada gerçekleşen  "Dünya Yahudiler Kongresi"nin gerçekleştiği binanın önünde tek başına protesto eyleminde bulunan bir vatandaşın şu isteği her şeyi izaha yeterliymiş: "Şaron katliamlara son vermeli".

Bütün bunlardan anlaşılıyor ki, ABD ve İsrail, elini kolunu her taraftan bağlamaya çalışarak katletmeye gayret gösterdikleri Filistin halkına uyguladıkları stratejilerinde birbirlerini pervasızca destekledikleri yetmiyormuş gibi, şimdide kendilerini ve İsrail'i Avrupalı siyasetçilerin eleştirmelerine yol açabilecek her türlü zemini ortadan kaldırmaya çalışıyorlar.

Şaron'un, Filistin halkını İsrail ordusunun tüm gücüyle imha etmeye çalışmasının, Adolf Hitler'in, Nazi ordusunun tüm şiddet gücünü kullanarak Yahudileri topluca imha etme çabasına benzetilmesinden gerek ABD, gerekse İsrail ciddi rahatsız oluyor. Rahatsız olsunlar, çünkü Avrupalılar bu benzeşmede ne kadar çok paralellikler görürseler, İsrail ve ABD'ye karşı cepheleşmeleri o kadar daha artabilir. Avrupalılar ABD ve İsrail'e karşı ne kadar güçlü bir cephe oluşturabilirlerse, ABD'nin Yeni Dünya Düzeni ve İsrail'in Büyük İsrail Projesi veya diğer bir ifadeyle BOP'un başarılı bir şekilde gerçekleşmesi o ölçüde tehlikeye düşebilir.

Bunun önüne geçebilmenin en etkin yolu, İsrail'i eleştirmenin anti semitizm olduğunu Avrupalılara kabul ettirip böylece onları da Filistin ve Ortadoğu'da işledikleri cinayetlere suç ortağı etmeyi başarmaktır. Avrupalıları kendilerine bu manada suç ortağı etmeyi başarabilirlerse, o bölgede işledikleri cinayetler de Avrupalıların gözünden suç olmaktan çıkar. BOP ve Yeni Dünya Düzeni'nin önünde oluşabilecek engeller böylece gittikçe azalmış olur.

Ayrıca, İsrail'i eleştirmenin anti semitizm olarak lanetlenmesini Avrupalılara kabul ettirmeyi başarırlarsa, İsrail'i ve Siyonizm'i eleştirmek düşünce özgürlüğü alanından çıkarılıp cezai suç sayılacaktır. Cezai suç sayılması, Avrupa'da vatandaşın sokağa çıkıp İsrail'i protesto etmesini imkansız kılacak. Böylece Avrupalı hükümetlere, İsrail'in işlediği cinayetlere duyarsız ve tepkisiz kalmalarından dolayı halklarının baskı yapmalarının önü kesilmiş olacak.

07 Mayıs 2004

HDR

İnsan Onuru ve Hakları Derneği

Duisburg-Almanya