Obama’nın Pakistan versiyonu
Obama, Türkiye ziyareti esnasında genellikle gülücükler dağıttı.
Sevimli görünmeye çalıştı. TBMM’de yaptığı konuşmada İslâm’la herhangi bir savaşlarının olmadığını ileri sürdü. Sultanahmet Camii’ne girerken pabuçlarını çıkarmayı ihmal etmedi. Cami çıkışında müftünün kulağına eğilerek manevi yönden çok etkilendiğini söyledi. Bütün bunlar Türkiye’nin magazin meraklısı medya organları için ciddi ve önemli hadiselerdi. Bu arada ABD’nin Obama ile bir “İslâm dünyası açılımı” içinde olduğuna dikkat çekme ihtiyacı duyan medya organları, başkanın “Hüseyin” adını özellikle zikretmeyi ihmal etmediler.
ABD’nin yeni başkanının Türkiye’den verdiği mesajlar, genelde bütün İslâm dünyasıyla yeni bir sayfa açma niyetinde olduklarını vurgulama amacına yönelikti. Bu mesajlara göre İslâm dünyasıyla ilişkilerde savaş, tehdit ve şiddet kapısını kapatıp diyalog kapısını açacaklardı. Bu kapıyı Türkiye üzerinden açmak istemeleri de anlamlıydı. Türkiye’nin son dönemdeki çıkışlarının İslâm dünyasında kitlelerin yoğun ilgisine mazhar olduğu, bunun yanı sıra Türkiye’deki yönetimin söz konusu çıkışlarına rağmen ABD ve İsrail ile ilişkilerine herhangi bir zarar getirmeyecek “denge politikası”nı sürdürmeye de büyük özen gösterdiği dikkatten kaçmıyordu.
Fakat ABD’nin İslâm dünyasına yönelik yeni açılım ve diyalog iddiasındaki samimiyeti, başörtüsü yasağının sürdürülmesi konusundaki katılıklarından zerre miktarı taviz vermek istemeyenlerin seçim hatırına sahneye koydukları “çarşaf açılımı”na çok benziyor. Böyle bir iddiada samimi olunması, köklü bir değişimi ve aynı konuyla bağlantılı farklı ortamlarda aynı tavrı sergilemeyi gerektirir.
Obama’nın Türkiye versiyonunun gülücük dağıtmaya, İslâm’la savaş halinde olmadığını açıklamaya ihtiyacı vardı ve öyle yaptı. Ama burada kameraların karşısında Müslüman halka sıcak mesajlar veren Obama’nın Pakistan versiyonunun çok farklı olduğunu, orada şiddeti hâlâ bütün katılığıyla sürdürme niyetini gizlemediğini, Afganistan’daki Tâliban’a lojistik destek veren kabilelere karşı Pakistan ordusunun yaptığı operasyonları yeterli bulmadığı için kendi askerleriyle operasyonlar düzenleyeceği tehditlerinde bulunduğunu görüyoruz.
Obama’yı Türkiye’deki gülücüklerinden değil, Pakistan halkına gösterdiği dişlerinden tanımak gerekir. Gerçek ABD Başkanı, Ankara’da TBMM kürsüsünden diyalog mesajları veren veya İstanbul’da tarihi camiyi gezdikten sonra “manevi yönden çok etkilenen” Obama değil, Afganistan sınırındaki Pakistan kabilelerine “Tâliban’a lojistik destek vermeyi bırakın, yoksa karşınızda Pakistan askerlerini değil, Amerikan askerlerini, üstünüzde de yağmur gibi bombalar yağdıran Amerikan uçaklarını görürsünüz” tehdidinde bulunan Obama’dır.
Yeni ABD Başkanı 2011’in sonuna kadar Irak’tan tamamen çekileceğini açıkladı. Çünkü burada askerlerinin tutulmasının sürekli kayıp anlamına geldiğini biliyor. Ama Irak’tan çekilirken Afganistan’a yükleneceğini açıklamayı da ihmal etmedi. Afganistan’da askerî hesaplarının tutması için NATO’nun imkânlarının daha çok değerlendirilmesi ve Pakistan’ın sağlayacağı lojistik destek onun açısından büyük önem taşıyor. O yüzden “teröre karşı işbirliği” başlığı altında Pakistan’a sürekli daha fazla yükleniyor.
Normalde Pakistan’daki mevcut yönetim Amerika’ya destek veriyor. Bu desteğinden dolayı uzun süreden beri Pakistan ordusu kendi halkıyla savaş halinde. Bir ülkenin ordusunun dış tehditlere karşı halkını ve topraklarını savunması gerekirken, Pakistan ordusu ABD planlarının ve hesaplarının önünü açmak için kendi halkıyla savaşıyor. Ama ABD, sonuç alamadığı gerekçesiyle Pakistan ordusunun operasyonlarını yeterli bulmuyor.
ABD, Pakistan’ı tamamen bir askeri üs haline getirmek ve oradan bölgeyi kontrol etmek istiyor. Pakistan’ın ABD ile işbirliği konusunda ülkedeki Cemaati İslâmiye’nin yeni başkanı Münevver Hasan’ın dikkat çektiği husus tam da vakıayı izah ediyor: “Zayıfın güçlüyle işbirliği bir köle-efendi ilişkisine yol açıyor.”
ABD, bu arada ihtiyaç duyduğunda kullandığı fitne politikalarının altyapısını güçlendirmek amacıyla ülkedeki etnik ve dinî unsurlar arasındaki ihtilafları kurcalıyor. Irak’ta izlediği politikaların aynısını Pakistan’da etkin bir şekilde uygulayabilmek için malzeme oluşturmaktan çekinmiyor.
Görünen o ki; Obama ile ABD değişmedi ve İslâm dünyasına yönelik politikalarında söze gelir bir değişiklik yok. Açılım numarası da global ekonomik kriz sebebiyle birbiri ardından batan Amerikan şirketlerine yeni pazarlar bulmak için özellikle Türkiye’nin İslâm dünyasıyla ilişkilerini istismar etme amacına yönelik.
VAKİT
YAZIYA YORUM KAT