Obama ile ne değişecek?
Ugandalı bir dostum var, ilim adamı. Söz Amerikan seçimlerinden açılınca, Barack Hüseyin Obama da sohbetin merkezi oldu. Kendisi gibi siyahî olan Obama'dan bahsederken gözlerinin içi gülüyordu.
Amerika'da baba tarafından Müslüman bir zenci hukukçunun asırlarca dışlanmış, insan yerine konmamış bütün zenciler adına iktidara yürüdüğünden heyecanla bahsediyordu.
Bu duygu coşkusu dünya kara derilileri arasında olduğu gibi, Amerikan beyaz protestan küstahlığına öfke besleyen bütün dünya halkları arasında da yaygın. Ülkemizde de var. Obama ismi, devlet ricâli katmanlarında aynı heyecanla karşılanmasa da, halkta ve birçok köşe yazarında da, "Acaba bu sefer ABD dış politikasında olumlu bir değişiklik olur mu!?" temennisi ile karşılanıyor.
Ugandalı dostuma da söyledim, aynı umutları beslemediğimi. Kenyalı ekonomist bir Müslüman babayla Kansaslı Hıristiyan beyaz bir annenin çocuğu olan İllinois Senatörü Obama'nın renkli kişiliği, ABD seçimlerine büyük heyecan kattı, doğrudur.
Protestan Kilisesi'ne mensup Obama'nın daha senatörlükte 3. yılını bile doldurmamışken Demokratların başkan adaylığını elde etmesi, hem de ilk siyah kimlikli başkan adayı olması cihetiyle de, akla bir dizi soruyu getiriyor:
"Bunlar kendi kişisel yetenekleriyle mi, yoksa birilerinin onu birtakım misyonlarla başkanlığa doğru iteklemesiyle mi gerçekleşiyor?" "Amerikan derin devleti bu işin neresinde?" "Amerikan sermayesinin pozisyonu ne?"
Obama'yı finanse eden şirketlerin ve danışman kadrosunun listesine baktığınızda yukarıdaki sorular gâyet mânidar hâle geliyor.
Son yıllarda Hollywood film endüstrisi, yaptığı film ve dizilerde "siyah bir Amerikan başkanı"nı sık sık senaryolarına konuk ediyordu. Bu sektörün siyasetle ilişkisini bilenler; 'kameralar silahı gösterdiyse eğer, bir yerlerde kullanılacaktır' hükmünde birleşiyor. Bir anlamda Amerikan halkının zihinleri "siyah başkan" ihtimaline alıştırılıyordu, denebilir.
Ama asıl önemli olan, "Obama başkan seçilirse ne değişecek?" sorusudur. Tabiî, bizler kâhin değiliz. Analizlerimizi tarihsel tecrübelerin ışığında, olayların gelişim seyrine ve kişisel sezgilerimize dayanarak yaparız. Bu bağlamda birkaç noktanın altını çizmek isterim:
Bir, Amerikan demokrasi imajı, ciddi yara almıştır. Çünkü Amerika'yı yönetenlere baktığınızda, başkanların belli kliklere mensup insanlar olduğunu görürsünüz.
Meselâ Bush ailesi; önce baba Bush başkan oldu, arkasından da oğlu Bush. Hem de babasının başaramadığını başararak iki kez başkanlık yaptı. Vali kardeşi ise 3. Bush dönemini başlatmak için Cumhuriyetçilerin müstakbel başkan aday adayı şimdiden.
Meselâ yine Clinton ailesi. Bay Clinton iki kez başkanlık yaptı. Bu dönem de gözlerinden iktidar hırsı fışkıran bayan Clinton başkan olabilmek için ahlâkî ilkeleri de gözardı ederek Obama'ya karşı sert bir mücâdele verdi. Olmadı, tehdit etti.
Bush ailesi gibi Clinton ailesinin de siyasetteki yeri; "Bu ne biçim demokrasi?, koca ülke birkaç ailenin insafına mı kaldı?" dedirttiren cinsten. Amerikan siyasetinin bazı ailelerin tekelinde olduğu kanısı, Afrika kökenli siyah bir Amerikalının en üste tırmanması üzerinden aşılacak.
İki, dünya çapında yapılan bütün kamuoyu yoklamaları sonuçlarına göre, ABD'nin sevilmediği ayan beyan ortada. Bush hükümeti yerlerde sürünen ülke imajını düzeltmek için Karen Hughes'i görevlendirmişti. Bush'un imaj gurusu, ülkesinin politikaları yüzünden kendisine tevdî edilen işin başarılmasının mümkün olmadığını görünce istifa etmişti. Obama'nın başkan seçilmesi, ABD'nin imajına olumlu anlamda sihirli bir değnek tesiri yapacaktır..
Üç, yeni döneme uygun bir başkan gerektir. Bush'un "sopa politikası" istenilen sonuçları vermemiştir. Obama'yla beraber "havuç" taktiği uygulanmaya başlanacaktır. Baba tarafının Müslüman ve bir isminin de Hüseyin olması, daha düne kadar "Köpekler ve zenciler giremez!" tabelalarının işlev olduğu bir coğrafyanın ilk siyah başkanı seçilmesi, genelde dünyada, özelde de Ortadoğu ve Afrika'da Amerika'ya büyük kredilerin sunulmasını tetikleyecektir.
Dört, başkanlığın yolunun Yahudi ve diğer etkili lobilerden geçtiğini bilen Obama, bu lobilere diğer adaylardan daha fazla taviz verecektir. Zira Kenya'daki Müslüman akrabalarının varlığı "Fundamentalist Müslümanlara, Hamas ve Hizbullah'a sempati besliyor" suçlamaları için kullanıldığından, o da bunun aksini isbatlamak için özel bir gayret içine girmektedir. Nitekim gelişmeler bu yöndedir:
Birçok İsraillinin dahi üzerinde tekrar düşünmeye başladığı Kudüs'ün paylaşımı meselesinde, Obama; "Kudüs İsrail'in başkenti olarak kalacak ve bölünmeyecek", diyebilmiştir.
Türkiye aleyhinde ise, "Ermeni iddialarını desteklediğini" söylemekten kaçınmamıştır.
Biz, özetle, şunu söylemek istiyoruz: Bazen size en ters politikalar, size daha yakın duran insanların eliyle kotarılır. Siz siz olun, hemen heyecana kapılmayın!
Vakit gazetesi
YAZIYA YORUM KAT