O korkunç 1 Mayıs katliamından bugünlere...
Aradan 33 yıl geçmiş. 1 Mayıs 1977. İstanbul’un Taksim meydanında, bir başka deyişle 1 Mayıs Alanı’nda 36 emekçinin öldüğü büyük katliamdan bu yana geçen onca yıl...
O günü hatırlıyorum.
Cumhuriyet’in mutfağında yalnızdım. Herkes beni yazı işlerinde nöbetçi bırakıp 1 Mayıs’ı kutlamaya gitmişti.
Ortalık sakin sessizdi.
O zamanlar ne televizyon vardı, ne de cep telefonu. Devletin radyosu da böylesine ‘solcu törenler’den yayın yapmazdı.
Ne olup bittiğini bilmiyordum. Gazeteyi geç vakit yapacaktık. Taksim’den gelecek fotoğraf, haber ve notları beklemekten başka çare yoktu.
Birden bire yazıişlerinin bütün telefonları çılgınca çalmaya başladı. Tek başımaydım, hangisine yetişeceğimi şaşırdım.
1 Mayıs’ta silahlar patlamış, kan dökülmüştü! Muhabirlerin alandan büyük bir heyecan fırtınası içinde verdikleri haberler korkunçtu. Ölü sayısı gitgide yükseliyordu. Ben de sürekli aynı soruyu soruyordum:
Fotoğraf var mı?..
Hava kararırken herkes gazeteye dönmeye başladı. En çok ölüm, Kazancı Yokuşu’nun Taksim’e bağlandığı, o zamanki InterContinental,(şimdiki The Marmara) oteline bitişik köşede yaşanmıştı. İnsanlar panik halinde birbirini ezmişti.
Ama elimizde doğru dürüst fotoğraf yoktu, birinci sayfaya koyacak.
Cumhuriyet’in genç muhabiri Kenan Mortan, Kazancı Yokuşu’ndaki bu faciayı fotoğraflayan genç bir Avusturya’lıyla tanıştığını söyledi. Sonra da, serbest çalışan o fotoğrafçıyı Sultanahmet’te kaldığı otelden bulup getirdi.
Çocuğun üstüne çullananlar arasında büyük fotoğraf ustalarımız Ara Güler’le Ergun Çağatay da vardı. ‘Büyük pazarlık’ sonunda Kazancı Yokuşu’ndaki o hazin görüntüleri içeren müthiş fotoğraflar Cumhuriyet’in ilk sayfasına en çarpıcı biçimde girdi.
Fotoğraf koşuşturması devam ederken, diğer yandan da yazı işleri masasında sıcak bir tartışma patlak vermişti:
Katliam nasıl tetiklendi?
Bu sorunun yanıtı, denebilir ki, bugün bile tam aydınlanmamıştır.
İlk ateş Sular İdaresi’nin üstünden mi atıldı? Yoksa InterContinental Otelinin terasından mı?
Derin devlet işi miydi? Sol fraksiyonlar tuzağa mı düşürülmüştü?
Yoksa sol fraksiyonların içindeki taşeronlar mı kullanılmıştı kontrgerilla tarafından?
Bilinçli bir tezgah mıydı?
Yoksa kendiliğinden patlak veren bir panik havası mı böylesine bir faciaya yol açmıştı?
Gazeteyi mutfakta pişirmeye çalışırken, bu soruların karşılıklarını bağıra çağıra, uzun uzun tartıştığımızı anımsıyorum. O tarihte, bunun kontrgerilla işi bir tezgah olduğu düşüncesi ağır basmıştı aramızda...
1977’deki 1 Mayıs’ı, kısa adı DİSK olan Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu düzenlemişti. O zamanlar DİSK’de hakim siyasal çizgi, kısaca TKP diye anılan(Moskova çizgisindeki) Türkiye Komünist Partisi’ydi.
DİSK bu nedenle olacak, Halkın Sesi, Halkın Yolu, Halkın Kurtuluşu, Halkın Birliği gibi isimleri taşıyan ve Mao’cu olarak bilinen sol fraksiyonları alana sokmak istememişti.
Onlar da meydana zorla girince ortalık fena halde gerilmişti. Sonra da ilk silah patlayınca, bu fraksiyonlar da kendi silahlarına davranmışlardı.
Meydan ana baba günüydü.
Kimine göre 200 bin, kimine göre 500 bin kişi dolmuştu. Büyük hengame kopmadan önce kalabalığın bir ucu Kabataş’a, diğer ucu Beyoğlu’nda, İstiklal Caddesi’nin dibine, Tünel’e kadar uzanmıştı.
Silah sesleriyle birlikte kopan büyük panik havasında insanlar birbirlerini ezmeye başlamış, 36 emekçi hayatını kaybetmişti.
Büyük bir katliamdı yaşanan... Kim bilir, belki de büyük provokasyon...
Türkiye’yi 1980’deki 12 Eylül darbesine götürecek, demokrasi karşıtı, insanlar hakları karşıtı, sol karşıtı bir dalga tüm korkunçluğuyla kabarmaya başlayacaktı, 1 Mayıs 1977’den itibaren...
O günü hiç unutmadım.
Özellikle demokrasiye dönük olarak çıkardığım derslerle aklımda tutmaya çalıştım, 1 Mayıs 1977’yi...
Aradan geçen bunca yıl sonra bugün Taksim’de, 1 Mayıs Alanı’nda yeniden kutlama var.
DİSK’in çağrısında olduğu gibi iş güvencesi, insanca ve özgür bir yaşam, eşitlik, adalet ve demokrasi için emekçilerin, tüm çalışanların 1 Mayıs Bayramı kutlu olsun.
MİLLİYET
YAZIYA YORUM KAT