Nureddin Zengi ve İslam Birliği
Şair ve yazar Ali Emre, Özgür-Der Van Şubesinin koordinatörlüğüyle Gençliğin Buluşma Yeri Kitap Kafe’de “Nureddin Zengi ve İslam Birliği” konulu tarihi, edebiyatı, sosyolojiyi birlikte hareketlendiren kapsamlı bir sunum yaptı.
Özellikle gençlerin büyük bir ilgi gösterdiği ve yoğun bir katılımın gözlendiği konferans, Van Özgür-Der Şube Başkanı Hayati Beyde’nin kısa selamlama konuşmasıyla başladı.
Ali Emre; tarih, edebiyat, eğitim ve kültür alanlarındaki çabaların neden önemli olduğunu vurgulayarak başladığı sunumunda, Ortadoğu ve Müslüman dünyanın 12. yüzyıldaki ve 21. yüzyıldaki benzerlikleri üzerinde durdu. Bu bağlamda Nureddin Zengi’nin biyografisindeki önemli hususların altını çizen yazar, bu büyük önderin Haçlı Seferlerinin dünyayı kasıp kavurduğu bir süreçte Müslümanların birliği için nasıl çırpındığını farklı örnekler ve ayrıntılar üzerinden gözler önüne serdi. İslam dünyasının hem o dönemdeki hem de son yüzyıldaki zaafları ve başarılarıyla ilgili kısa analizler yaptı. Alınması gereken ders ve ibretlere de değinen Ali Emre; yeri geldikçe güncel gelişmelere, Müslümanların halihazırdaki durumuna değindi. Türkiye’de son dönemdeki insani ve İslami gelişmelere de gerekçeleriyle birlikte yer verdi. Küresel istilaya, düşmanlığa, çürümeye nasıl direnebileceğimiz konusunda kısa kısa hatırlatmalarda bulundu; birlik ve kardeşlik içerisinde küresel bir direnişin, uyanışın ve her alanı ayağa kaldıran kolektif bir cehdin nasıl gerçekleştirebileceği konusundaki çıkarımlarını paylaştı. Okumanın, akletmenin, hem sağlıklı bir din bilgisi ve bilincine hem de geniş ve işlek bir yeryüzü bilgisine sahip olmanın, sorumluluk üstlenmenin, gençliğin kıymetini bilmenin, yardımlaşma ve dayanışmanın, kendini yetiştirmenin, hafıza inşasına yönelmenin önemini vurguladı. Nureddin Zengi döneminde de kılıca kitabın, kalemin, kandilin eşlik ettiğini belirtti. Yiğitlik ve cesaretin ilimle, adaletle, merhametle, takva ile, kadınları ve genç kızları da hayatın aktörleri hâline getiren ve Müslümanları birbirleri velisi olarak gören toplu bir silkinme ile sarp yokuşların, zorlukların, zorlu dönemeçlerin aşıldığını ifade etti.
Ali Emre konuşmasında şu hususları da vurguladı:
“Kitapsızlıktan uzak durmalı, kitaba yakın olmalıyız. İnsani değerlere sahip çıkarak dostane ilişkiler kurmalıyız. Kitap, tefekkür ve iman merkezli bir yükselişe inanmalı; ahiret bilinci ile hareket etmeli, süreğen ve dinamik bir kardeşliğin, direnişin, hareketlenmenin neşv ü nema bulması için hep teyakkuzda bulunmalıyız.
“Azıcık bir hareketlenme bile bizi kötürümleşmekten, kendimize kapanmaktan kurtarıyor. Bunun örnekleri bir süredir hep birlikte görüyoruz. İnsan kendi çevresinde yaptıklarını dışarıdan bakmadıkça anlayamıyor. Şimdi yoksula, mazluma, muhacire, zorda kalana el uzatan bir ülke konumunda olmak şükrü ve gayreti gerektiren bir durumdur. Türkiye halkının bu el uzatan olma durumu bizim sevinç kaynağımızdır. Oluşturulmuş bu güzellik yumağının farkında olmalıyız; sahip çıkmalıyız. Dünyanın dört bir yanına ulaşan yardımlarda maddi-manevi hepimizin az çok desteği var. Kimi dua ederek ve gözyaşı dökerek, kimi imkânlarını seferber ederek, evini açarak destek oldu, kimi ise anlattı, duyarlılık ve bilinç üretti, dirsek çürüttü… İslam coğrafyasındaki direnişler, çabalar birbiri ile çok yakından ilintili. Bizim kaderimiz birbirimize bağlı, ilmek ilmek kardeşlik ile örülü.. Ümmetin dertlerine birlikte üzülmek ve birlikte çareler üretmek gibi bir zorunluluğumuz var.”
“Hafıza inşası oluşturmak önemli diyoruz. Nureddin ve Selahaddin gibi değerlerimizi asrın idrakine, günümüz gençliğine hatırlatmanın öneminden bahsediyoruz. Bu konularda hâlâ çok zayıf ve isteksisiz biz ne yazık ki. Hep anlatıyoruz. Esma Biltaci mesela; daha 14 yaşında estetik ve mukavemet alanında halkın, Müslümanların daha ileriye taşınması için neler yapabileceğini düşünüyordu. Babası ona, şehadetinden sonra seslendiği mektubunda “Öğretmenim” diyor. Böylesine güzel ve önemli bir örneğimiz var. Fakat yeterence tanımıyoruz, tanıtmıyoruz, başka dünyalarına rol modellerin başını kaldıramayan çocuklarımıza böyle değerlerimizi, güzidelerimizi yeterince anlatamıyor, tanıtamıyoruz. Tarihimize, öncülerimize, kahramanlarımıza, değerler bağımızın nadide meyvelerine, kız erkek tarihi yeniden hareketlendiren cevherlerimize sahip çıkmalıyız! Başkalarının olsaydı göklere çıkarırlardı.. hafıza inşası önemli, insanın yapı taşıdır. Kur’an’da bu yönü, bu dikkati görürüz oysa hepimiz. Etkili, gerçek devrimleri, dönemeçleri, insani yükselişleri kıssadan hisse yolu ile anlatmıştır bize Kur’an. Hem Mekke yahut Medine’de yaşayan Müslümanlara bu eksende seslenmiş hem de zaman ve mekânı bütünüyle hareketlendiren, bütün insanlığa seslenen ibret manzumeleri sunmuştur. Onun için, Kur’an bir yönüyle de Müslüman için aynı zamanda gerçek bir “inkılap tarihi, devrimler tarihi, ıslah çabaları tarihi kitabı”dır.”
“Nureddin Zengi hakkında bizde müstakil, derli toplu bir biyografi kitabı bile yok”
Utanç verici değil mi? Selahaddin Eyyubi çok mu farklı? Biz onu büyük ölçüde elin adamından, bize yedi kat yabancı insanlarından yazdıklarından okuyup öğreniyoruz. Batı; Hz. Muhammed (s)’den sonra Selahaddin’i bilir. Bunlara bizim de sahip çıkma zorunluluğumuz var. Bizler yüzlerce yıldır güzellikler, hazineler üzerinde uyuyoruz, yetsin artık uyanalım…”
“Nureddin Zengi, İslam Birliği için elini taşın daima ve her alanda altına koymuştur. Bizler tarihten ders çıkarırken öncülerimizi asla unutamayız. Bizler de bu çizgiyi, bu çabalar bütününü günümüze taşımalıyız. Geçmişe oranla birçok alanda iyi haldeyiz fakat bu güzel çabalara artık kültür, edebiyat, eğitim alanındaki gayretlerimiz, eserlerimiz, örneklik ve birlikteliklerimiz de eşlik etmelidir. Bizler nimeti hak etmedikçe Rabbimiz bizden nimeti alır. Bu dönüşümü, bu gelişmeyi çok yönlü çalışmalarla, okumalarla yaptık. Direndik, savrulmadık. Günümüze dek uzanan güzel bir çizgi, iyi kötü bir miraz oluştu. Bu genişletilmeli, zenginleştirilmeli, daha ilerilere taşınmalı. Başka coğrafyalardaki, ülke ve şehirlerdeki kardeşlerimizle buluşmalı. Müslümanların birliği ve kardeşliği zihinlimizin bir kenarında daima sımsıkı durmalı. Kudüs bilinci hayatımızda işlek bir yer edinmeli. Kahramanlarımıza, şahitlerimize, öncülerimize, şehitlerimize, Müslümanların bahçesini güzelleştiren kardeşlerimize yönelik bir işlevsel bir bilinç üretilmeli. Bunlar başta çocuklarımız, gençlerimiz olmak üzere yeni kuşaklara da aktarılmalı, taşınmalı.” “Her şeyimizi süreğenleştirelim, uzun vadeli olarak düşünelim. Nureddin ve Selahaddin döneminde olduğu gibi bugün de zillet içinde yaşamak istemiyoruz. Bu eşiği aşabilmek için birlik ve beraberliğe ihtiyacımız var. Karınca misali, en azından kendi gücümüzün yeteceği kadar koşturmalı ve çaba göstermeliyiz. Yapabileceğimiz bir şey muhakkak vardır, bunu unutmamalıyız.”
“İslam’dan, Müslümanlıktan, Müslümanlar ve erdemli insanlar için koşturmaktan, beraber kardeşlik şarkıları söylemekten, güzel ve şerefli bir yarın inşa etmek için cehdetmekten daha güzeli var mı? Batı çürüyor birçok alanda, üzeri örtülmüş, kısmen küllenmiş olsa da gerçekte ölümsüz değerler bağı bizde. Tarih sahnesinde yine biz varız. Bunu değerlendirelim ve Müslüman uyanışı, birliği, izzeti ve zaferi için çalışalım. İşte tarihi, tarihteki güzidelerimizi de bu amaçla okumalı, bu bağlamda düşünmeli ve güncelleştirmeliyiz.”
“İmran ailesini hatırlayalım. O suredeki, o anlatımdaki mesajı düşünelim. Ya bağ, bahçe olalım ya bahçıvan ya da güzel bir şekilde yetişen, büyüyen bir bitki… Özgüvenimizi asla yitirmeyelim. Umutsuzluğa, ye’se kapılmayalım. Birbirimizin kadrini kıymetini bilelim. Fatiha suresinde “biz” bilincinden, duasından kopmayalım. Güzel yaşamayı ve şahitliği önemseyelim. Ölüme bile avucumuzda kor bir ateşle, aşkla, şevkle, Allah rızası için çırpınan bir yürekle gidelim.”
Gençlerin yoğunlukta olduğu programda, Ali Emre’nin sunumundan sonra soru cevap faslına geçildi. Yazar daha sonra gençlerle, okuyucularıyla hasbihal ederek Nureddin Zengi kitabını imzaladı.
HABERE YORUM KAT