Nur topu gibi bir sorunumuz daha oldu
5 Mart Pazar günü Bursa'da oynanan Bursaspor-Amedspor müsabakasında yaşanan gelişmeler, üzerinde yaşadığımız fayların ne denli tehlikeli olduğunu, en ufak bir sarsıntıda ne tür yıkımları beraberinde getireceğini bir kez daha gösterdi. Anadolu coğrafyası salt jeolojik fayları değil, imparatorluk bakiyesi bir ülke olarak etnik, siyasi ve mezhepsel faylar da barındırıyor.
Bursa’daki olayları hatırlayalım: maç öncesinde ve esnasında Amedspor oyuncularına fiziksel ve sözlü saldırılar gerçekleştirildi, karşılaşma sırasında Bursaspor tribünlerinde bir grup, 90'lı yıllarda faili meçhul cinayetlerle özdeşleşen "Beyaz Toros" otomobilinin pankartı ile "Yeşil" kod adlı Mahmut Yıldırım’ın posterlerini açtı, maçta sahaya pet şişelerle birlikte bıçak ve mermi atıldı, Amedspor’lu bazı seyircilere linç girişiminde bulunuldu.
Spor müsabakalarında holiganizm ve şiddet hareketleri alışık olmadığımız şeyler değil elbette. Ancak, Bursa’da ortaya çıkan görüntüler sıradan bir futbol fanatizminin çok daha ötesinde, Türkiye’deki siyasi fayları yeniden harekete geçirmeye yönelik, sonuçları iyi hesaplanmış, dört başı mamur bir provokasyon girişimiydi. Türkiye’nin huzuruna, barışına ve kardeşliğine yönelik son derece tehlikeli bir tertip ile yüz yüze olduğumuzun altını özellikle çizmek istiyorum.
Partisinin grup toplantısında “Bize göre Amed diye bir yer yoktur, Amedspor’dan bahsedilemeyecektir. Diyarbakırspor’un Amedspor olarak isimlendirilmesi bizim için yok hükmündedir. Bursaspor taraftarını da buradan selamlıyorum, milli duruşları için de tebrik ediyorum.” diyen Bahçeli, toplumsal vicdanı yaralayan Bursa’daki çirkinliklere arka çıkarak Amedspor’u açık hedef haline getirmiş, aynı zamanda toplumsal fayları hareketlendirmek isteyen kötü niyetli odaklara da puslu bir ortam hazırlamıştır. Yaptığı bu talihsiz açıklamadan sonra Amedspor dolayımında gelişmesi kuvvetle muhtemel provokatif olayların şu veya bu şekilde kendisine ve birlikte yol yürüdüğü mevcut hükümete fatura edilmesine engel olması artık çok zordur.
“... Milliyetçi Ülkücü gençlik, hiçbir şart altında sokakta, çatışma-kavga ortamında bulunmamalıdır. 21.yüzyılın ilk çeyreğinde Cumhuriyet’in 100. yıldönümünü lider bir ülke olarak kutlama arzusu taşıyan bu gençlik, eline silah değil bilgisayar almalıdır. İhtiyacı mermi değil bilgidir...” diyen Bahçeli, Ülkücüleri sokaktan çekerek karanlık senaryoların figüranı olmaktan kurtaran “bilge devlet adamı” görüntüsünden hızla uzaklaşma emareleri göstermektedir. Sinan Ateş olayında alarm vermeye başlayan Bahçeli, bu son olaydaki çıkışıyla AK Parti’nin ciddi emeklerle ve bedel ödeyerek oluşturduğu 20 yıllık mazisine de haksızlık etmektedir.
AK Parti ve Erdoğan en temelde otoriter nitelikli devletçi-milliyetçi anlayışa karşı bir itirazı temsil ederek siyaset sahnesinde var olmuşlardır. Dahası, Beyaz Toros’lar, Yeşil’ler, Jitem’ler, faili meçhuller, yargısız infazlar ve daha nice hukuksuzluklar bu hükümet zamanında tarihe karıştı. Dolayısıyla Bahçeli sonuçlarını iyi hesap ederek ve ortaklık hukukuna riayet ederek adımlarını atmak zorundadır.
Uzunca bir süredir devlet-vatan-milliyetçilik gibi söylemlerin çok yaygın şekilde kullanıldığı bir gerçektir. Bu dil ve söylem kısmen de MHP’ye duyulan ihtiyaç nedeniyle çok yaygınlaştırılmış ve derinleştirilmiştir. Cumhur İttifakı içerisinde yer alacağı kuvvetle muhtemel olan Hüda Par’ın bu açıdan dengeleyici bir rol üstlenmesini umut ve temenni ediyorum.
Türklük vurgusunun birleştirici ve bütünleştirici, Kürtlük vurgusunun ise bölücü ve ayrıştırıcı olduğu önkabulü hiçbir gerçeğe dayanmadığı gibi kendi içerisinde gizli bir tahakküm barındırmaktadır. Devlet katında kullanılan dildeki etnik ve milliyetçi tonların artması, Kürtlerde aynı şekilde ve eş zamanlı olarak etnik hassasiyetlerin artmasına kapı aralayarak psikolojik ayrışmayı daha da derinleştirmektedir.
Yeni bir kriz alanı olarak köpürtülmeye ve istismar edilmeye açık hale getirilen Amedspor dolayımında sahnelenebilecek tertiplere karşı başta devlet yetkilileri ve bölge siyasetçileri olmak üzere tüm toplumsal kesimlerin basiretle hareket etmeleri elzemdir. Evet, toplumsal faylarımız kader planında olan şeylerdir ancak, bu fayların daha da derinleştirilmesi veya kırılması ihtimaline karşı gerekli tedbirleri almak hikmetin gereğidir.
YAZIYA YORUM KAT