1. HABERLER

  2. ÇEVİRİ

  3. Nour Elassy: Gazze'de açlıktan ölüyorum ve dünyanın hiçbir şey yapamayacağına inanmıyorum
Nour Elassy: Gazze'de açlıktan ölüyorum ve dünyanın hiçbir şey yapamayacağına inanmıyorum

Nour Elassy: Gazze'de açlıktan ölüyorum ve dünyanın hiçbir şey yapamayacağına inanmıyorum

Katil İsrail daha önce de Gazze'yi aç bırakmaya çalıştı ve uluslararası toplum buna tepki gösterdi. Neden şimdi bir şey yapmıyor?

31 Aralık 2024 Salı 09:27A+A-

Nour Elassy’nin al-Jazeera’de yayınlanan makalesini Barış Hoyraz, Haksöz-Haber için tercüme etti.

----

Ailem ve ben bir yılı aşkın bir süredir Gazze'nin kuzeyinden Gazze Şeridi'nin ortasındaki Deyr el-Belah'a sürgün edilmiş durumdayız. Bu süre zarfında, Gazze nüfusunun geri kalanıyla birlikte, akla gelebilecek ve gelemeyecek her türlü işkenceyi yaşadık. Bunlardan biri de “açlık”.

Gazze şu anda tamamen gıda yardımına bağımlı durumda. Kendi gıdasını üretebilen ve halkını taze sebze, meyve, yumurta, et ve balıkla besleyebilen bir yerken, şimdi açlık çeken bir yer haline geldi.

İsrail ordusu geçen yıldan bu yana gıda depolarını, marketleri, gıda maddelerini depolayan depoları, çiftlikleri ve balıkçı teknelerini yok etmeye öncelik verdi. Yardımların dağıtımını ve ulaştırılmasını sağlayan polis güçlerini ortadan kaldırarak yardımların ihtiyacı olanlara ulaşmadan yağmalanmasını sağladı. Bir süredir “yardım” olarak gelen gıdaları bedava almıyor, satın alıyorduk.

Durum ekim ayında keskin bir şekilde kötüye gittiğinde zar zor geçiniyorduk. Kuzeydeki sözde “felaket bölgesinde” başlayan bu durum, Şeridin geri kalanına da yayıldı. İsrail'in gıda terörü Gazze'nin tamamını vurdu.

İsrail ordusu, girişine izin verdiği kamyon sayısını günde sadece 30-40'a düşürdü ve zaten pahalı olan ve çoğu kişi için karşılanması mümkün olmayan gıda ortadan kalkmaya başladı. Artık yiyecek alabilecek durumda olsak bile bulamıyoruz. Uluslararası ajanslar ve çeşitli yardım kuruluşları hiçbir işe yaramıyor; hiçbir şey sağlayamıyorlar.

Acının derinliğini anlamayan birine, açlık hissini anlatmak benim için çok zor ve 400 günden fazla bir süredir İsrail'in sürekli bombardımanı altındayken bu deneyimi anlatmak daha da zor.

Ama deneyeceğim…

Her gün sabah, bu sefaletten kurtulmaya çalışan aile üyeleriyle dolu bir evde uyanıyorum. Zar zor içilebilen sudan biraz içiyorum; susuzluğu gidermeyen nahoş tuzlu bir tadı var. İsrail yeraltı sularını kirletti ve yakıt girişini engelledi, bu yüzden kalan son su arıtma tesisi de artık çalışmıyor.

Şansım varsa biraz kahve içiyorum, tabii ki şekersiz ve belki küçük bir parça ekmek. Sonra da derslerime odaklanarak açlığımı unutmaya çalışıyorum.

Geçen yıl mezun olmam gerekiyordu ama soykırım başladığı için son dönemimi tamamlayamadım. İsrail ordusu tüm üniversiteleri yerle bir ettikten sonra Gazze'deki eğitim yetkilileri bir araya gelerek öğrencilerin eğitimlerine internet üzerinden devam etmelerini sağlayacak bir plan hazırladı.

Gazze'nin tahrip edilmiş altyapısı bu çabayı son derece zorlaştırdı. İnternet bağlantısı zayıf ve çoğu yerde hiç yok. Elektrik de yok, bu nedenle telefon ya da dizüstü bilgisayarları şarj etmek oldukça zor.

Ancak bu, mücadelenin yarısı bile değil. Çığlık sesleri, bombardıman ve insansız hava araçları, sürekli açlık ve halsizlik hissi arasında odaklanabilmek, ders çalışmak neredeyse imkansız.

Bir metni incelemeyi, dili, karakterleri, onların güdülerini ve duygularını analiz etmeyi gerektiren edebiyat okuyorum ama odaklanamıyorum. Kafam bunu almıyor; okuduğumu anlayamıyorum. Ne kadar odaklanmaya çalışsam da ‘beyin bulanıklığım’ geçmiyor. Baş ağrısını mide bulantısı ve midemin guruldaması takip ediyor.

Açlıktan ölürken odaklanmayı daha da zorlaştıran şey ise çocuklar. Benimle birlikte aynı evde yaşayan sekiz yeğenim var ve hepsi de altı yaşın altında.

Ne zaman yemek için ağlasalar, anneleri konuyu değiştirmeye ya da ellerindeki son kullanma tarihi geçmiş yiyecekleri vermeye çalışıyor. Ancak, yiyecekler yetişkinler için bile bakılması çok zor olduğunda ne kadar ikna edici olabilirsiniz?

Kız kardeşimin ve yengemin bebekleri var. Bir çare bulmak neredeyse imkansız, bu yüzden kendileri yetersiz beslenseler de onları emzirmeye çalışıyorlar. Yoklukta yeni doğmuş bir bebeği nasıl emzirdiğinizi bir düşünün.

Gazze sağlık yetkilileri ilkbaharda 28 çocuğun yetersiz beslenmeden öldüğünü bildirdi. O zamandan beri bu sayı güncellenmedi. Açlıktan kaç bebeğimizi kaybettiğimizi ancak hayal edebiliriz.

Açlık gördüğüm herkesi etkiledi. İnsanlar gözle görülür şekilde zayıflamış, gözlerinde boş bir bakışla dolaşıyorlar, gözlerinin altlarında koyu halkalar var. Sokaklar yiyecek dilenen çocuklar ve yaşlılarla dolu. Döndüğüm her yerde sefalet ve açlık görüyorum.

En kötüsü de elimizdeki yiyeceklerin bizi daha iyi hissettirmemesi. Çoğunlukla son kullanma tarihi geçmiş konserve yiyecekler ve solucan istilasına uğramış buğday yiyoruz. Bunları yediğimde mide sorunlarım çok daha kötü hale geliyor. Yemekten sonra hep acı çekiyorum.

Açlık bedenlerimizi ve zihinlerimizi tahrip ediyor, bizi aciz bırakıyor. Ve amaç da bu zaten.

İsrail'in Gazze halkını zayıf ve savunmasız bırakmak için aç bırakması elbette ilk kez olmuyor.

İsrail, Gazze Şeridi'ne 2007 yılında yasadışı kuşatma uyguladığında, takip eden üç yıl boyunca ayda ortalama 2.400 kamyonun girişine izin verdi. Bu, kuşatmadan önce asgari ihtiyaçları karşılayan ortalama 10.000 kamyondan ani bir düşüştü.

Bu sayı, insan hakları aktivistleri ve gruplarından oluşan uluslararası bir koalisyonun İsrail kuşatmasını kırmak amacıyla Gazze'ye doğru yola çıkan insani yardım yüklü altı sivil gemiden oluşan Gazze Özgürlük Filosu'nu organize ettiği 2010 yılından sonra artmaya başladı. İsrail askerlerinin gemilere baskın düzenleyerek dokuz kişiyi öldürmesi, uluslararası öfkeye ve ablukanın kaldırılması için önemli bir siyasi baskıya neden oldu.

İsrail'in 2014 yılında Gazze'ye düzenlediği ve 2,200'den fazla insanın ölümüne ve Gazze Şeridi'nin bazı bölgelerinin yerle bir olmasına neden olan acımasız saldırının ardından yardım kamyonlarının sayısı yeniden arttı. İsrail'i daha fazla yardımın girişine izin vermeye zorlamak için uluslararası baskı yeniden arttı.

İşte bu nedenle uluslararası toplumun İsrail'i etkileyemeyeceği ya da baskı yapamayacağı konusunda kolayca ikna olamıyorum. Yapabilirler, daha önce yaptılar ve yine yapmalılar.

Ekim ayında Gazze'ye günde sadece 37 kamyon ya da tüm ay boyunca 1.150'den az kamyon girdi. İki hafta önce İsrail gıda, su ve ilaç taşıyan üç kamyonun kuzeye girmesine izin verdi, ancak kamyonların indirildiği barınağa saldırıp yaktı.

Eğer soykırımdan önce ayda 10.000 kamyon Gazze'nin ihtiyaçlarını karşılamakta yetersiz kalıyorsa, bir yıldan uzun süredir açlık çeken, temiz suyu, tıbbi malzemesi ve yakıtı olmayan, çeşitli bulaşıcı hastalıklar ve yaralanmalarla boğuşan bir halk için 1.000 kamyonun ne işe yaradığını bir düşünün.

Gerçekliğimizi acımasızca özetlememi bağışlayın, ancak aç olduğum için inceliklere yer kalmadı. Tek düşünebildiğim boş midem. Bu makaleyi yazarken elimde olan tek şey bayat buğdaydan yapılmış bir parça ekmek ve son kullanma tarihi geçmiş konserve yiyecekler. İsrail sessizlik içinde açlıktan ölmemizi umabilir ama biz ölmeyeceğiz. Dünya Gazze'nin açlıktan ölmesini durdurabilir ve durdurmalıdır.

*Nour Elassy Gazze'de yaşayan bir şair ve yazardır.

HABERE YORUM KAT

3 Yorum