1. HABERLER

  2. RÖPORTAJ

  3. Norman Finkelstein: Filistin Özgür Olmalı
Norman Finkelstein: Filistin Özgür Olmalı

Norman Finkelstein: Filistin Özgür Olmalı

Filistin'e destek için düzenlenen bir mitingde gözaltına alınan Yahudi kökenli ABD'li siyaset bilimci Norman Finkelstein, Daily Sabah'a verdiği röportajda İsrail'in Gazze politikasına birçok Yahudi'nin karşı çıktığını belirtti.

16 Ağustos 2014 Cumartesi 20:38A+A-

Ayşe Betül Kayahan / DAILY SABAH

Profesör Norman Finkelstein Amerikalı bir siyaset bilimci ve aktivist. İsrail-Filistin çatışması hakkında uzun zamandır yazılar yazan ve konferanslar veren Finkelstein, kaleme aldığı sekiz kitaptan en tanınmışı olan "Soykırım Endüstrisi"nde, Yahudi acılarının istismarını ele aldı. Finkelstein, İsrail ile ABD'deki Yahudi toplumunun belli politikalara meşruiyet kazandırmak için Yahudi Soykırımı'nı istismar ettiğini savunuyor. Gazze'de yaşayan halk bugünlerde yine saldırıya uğruyor ve farklı ülkelerden, farklı inanç gruplarından, farklı ideolojik geçmişe sahip insanlar bölgedeki İsrail katliamlarını protesto etmek için sokaklara çıkıyor. Finkelstein geçen ay Daily Sabah'a Gazze'deki son gelişmelerle ilgili bir röportaj vermeyi kabul ettikten sadece birkaç saat sonra, New York'ta Filistin'e destek için düzenlenen bir mitingde başka aktivistlerle birlikte gözaltına alındı.


Daily Sabah: Öncelikle, İsrail'i protesto ettiğiniz için gözaltına alınmak size ne hissettirdi?

Norman Finkelstein: Fazla bir şey hissettirmedi. Çok da önemli bir şey değildi, çünkü bu tür eylemlerin kitlesel bir hal almadıkça gerçekten etkili olabileceğine inanmıyorum. Bireysel eylemler, ancak söz konusu kişi büyük bir ahlaki otoriteye ve geniş bir taraftar kitlesine sahipse etkili olabilir. Bu yüzden, mesela Gandi açlık grevine başladığında sadece kendi adına değil 450 milyon Hintli adına hareket ediyordu ve İngilizler Gandi'nin açlık grevi sırasında ölmesi halinde 450 milyon Hintlinin ayaklanacağını ve toplu şiddet olayları yaşanacağını iyi biliyordu. 

DS: Siz, İsrail'in Siyonizm politikasını devam ettirmek ve Filistin halkına karşı yürüttüğü soykırımı haklı göstermek için Avrupa Yahudilerinin Soykırım yüzünden çektiği acıları istismar ettiğini savunuyorsunuz. Ebeveynleri Varşova Gettosu Ayaklanması, Auschwitz ve Maijdenek toplama kamplarından kurtulan bir kişi olmanıza rağmen, İsrail'in politikalarına yönelik eleştirileriniz yüzünden "Yahudi düşmanı bir Yahudi" olarak adlandırıldınız. Bu yaftalama hakkında ne söylemek istersiniz?

NF: Bu tür şeyleri bilirsiniz. İsrail geçmişte bunları söylediğinde belli ölçüde etkili oluyordu. Ancak şimdilerde artık bu tür şeyleri söylemiyor bile. Çünkü İsrail'in politikalarına birçok Yahudi karşı çıkıyor. ABD'deki ana akım Yahudiler dahi İsrail politikalarına itiraz ediyor. 'Kendinden nefret eden Yahudi' veya 'Yahudi düşmanı Yahudi' gibi yakıştırmalara başvurmak artık işe yaramıyor, çünkü bu politikalara karşı çıkan çok sayıda Yahudi var. Fransa ve İngiltere gibi ülkelerde Yahudi düşmanlığında ciddi bir artış olduğu sürekli tekrarlanıyor. Muhtemelen bunda bir miktar doğruluk payı var. Buna şaşırmam. Ortada kendini Yahudi devleti olarak adlandıran ve Yahudiler adına hareket ettiğini iddia eden bir devlet var. Bir devlet kendini Yahudi devleti olarak adlandırıp Yahudiler adına hareket ettiğini iddia ederken her gün yakarak bebek öldürürse, Yahudi düşmanlığının artmasına zemin hazırlar. Yahudi düşmanlığındaki artışı önlemek için basit bir çözüm var: Filistinlileri öldürmeyi bırakıp onların normal bir hayat yaşamalarına izin vermek.

DS: İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu yakın zamanda, üç İsrailli gencin öldürülmesinden Hamas'ı sorumlu tutup Gazze'ye harekât düzenledi. Bu arada, İsrailli yetkililerin Hamas'ın bu cinayetlerle ilgisi olmadığını itiraf ettiğine dair iddialar var. Netanyahu bu kez neyin peşinde? 

NF: Hamas ile Filistin yönetimi birlik hükümeti kurmuştu ve bu hükümet şaşırtıcı bir şekilde hem ABD hem de AB tarafından meşru kabul edilmişti. Başbakanı Benjamin Netanyahu Hamas'ın yarım ağızla terör örgütü olarak adlandırılması yüzünden çılgına döndü. Netanyahu Hamas'ın meşruluk kazanmasından ve bunun Filistinliler için iki sonuç doğurmasından korktu. Öncelikle, Hamas ile Filistin yönetiminin ortak bir hükümet kurmuş olması Hamas'ı siyasi açıdan güçlendirecekti. Ayrıca bu durum, işgale son veren bir anlaşma imzalaması için İsrail'e yapılan baskıları artıracaktı. Netanyahu Hamas'ı kışkırtmak için bahane ararken fırsat ayağına geldi ve üç İsrailli kaçırıldı. Netanyahu Hamas'ın bu olayla hiçbir ilgisi olmadığını biliyordu. Ama bahaneyi bulunca, Hamas'ı karşılık vermeye kışkırtmak umuduyla Gazze Şeridi'ne saldırdı. Hamas kendini zapt edip İsrail'e ilkel roketler atmaya başladı. İsrail Hamas'ı ezmek için bunu bahane etti. 

DS: Hamas ile Filistin yönetimi arasındaki uzlaşma çabalarının devam edeceğini düşünüyor musunuz?

NF: Bunlar sona erdi. Çünkü Filistin yönetimi Hamas'ın ağır bir yenilgiye uğraması için ABD ve İsrail'le işbirliği yaptı. Hamas gerçekten de büyük bir darbe aldı. İsrail Gazze'de her şeyi tahrip etti. Ortalığı yerle bir ederek Gazze halkına gözdağı verdi. Ablukayı da kaldırmıyor. İsrail ateşkes görüşmelerine devam etmeyeceğini açıkladı. İsrail Hamas'ın sözde roketlerini tamamen etkisiz hale getirince kendi topraklarına çekilecek ve tekrar çatışmaya girmeyip Gazze'yi bombalamayı sürdürecek. Askerlerini geri çektiği için, Hamas'ın elindeki tüm roketleri imha edene kadar hiçbir kayıp –ne asker ne de sivil– vermeyecek.

DS: Hikâyenin Filistin/Gazze tarafı medyada sesini pek duyuramıyor. Alan Dershowitz geçenlerde CNN'de, "İsrail yer altından, denizden ve havadan saldırıya uğruyor. İsrail'in Gazze'ye saldırıp Hamas'ı yok etmemesi halinde kaç İsraillinin öleceğini düşünün." dedi. Bu yorumla ilgili ne söylemek istersiniz?

NF: Dershowitz hakkında konuşmak gereksiz. O tam bir aptal. Hiçbir şey bilmiyor. Bu konuyla ilgili tek bir kitap okumamış. İsrail konsolosluğunun öğütlediği sözleri söylüyor. Onun etkili bir konuşmacı olduğunu sanıyorlar. 

DS: "The American Radical" adlı belgesel filmde, "Amerikalı Yahudiler Avrupa'ya şantaj yapmak için Yahudi Soykırımı'nı fiilen gasp etti" demiştiniz. Avrupa'ya baktığımızda, AB'nin bugün Gazze'de yaşanan katliama sessiz kaldığını görüyoruz. Bunun sebebi Yahudi düşmanı olarak damgalanma korkusu mu?

NF: Pek sayılmaz. Şu an Gazze halkını hiç kimsenin umursadığını düşünmüyorum. Herkes Hamas'tan nefret ediyor. Yahudi Soykırımı'nı gündeme getirmeye gerek yok. Hamas çılgın, cihatçı, radikal gibi birçok sıfatla anılıyor. Hamas'ın yenilmesi herkesi mutlu etti. Gazze halkına büyük destek veren Latin Amerika ülkeleri dışında dünyada sadece iki ülke destek verdi: Katar ve Türkiye. Hepsi bu kadardı. Geri kalan herkes onların yenilmesini arzu etti.

DS: ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Marie Harf, "Uluslararası camiada tek başımıza kalsak da İsrail'i savunacağız" dedi. Obama da yakın zamandaki bir konuşmasında, Hamas'ın esir aldığı bir askeri serbest bırakmasını istedi. Sanki Gazze'de kaç sivilin, bebeğin ve çocuğun öldürüldüğü kimsenin umurunda değil. 

NF: Doğru, kimse umursamadı. Arap Birliği umursadı mı? Ya da Suudiler, Birleşik Arap Emirlikleri ve Mısır? Kimse umursamadı. Sadece Hamas değil, Gazze halkı da tecrit edildi. Bu katıksız bir felaketti.

DS: Obama yönetimi geçen yıl Mısır'daki katliamlara da sessiz kalmıştı. Bazı yorumcular Obama'nın 2012'de tekrar seçilmesinden sonra İsrail'e karşı tavrını sertleştireceğini savunmuştu. Obama niçin farklı bir politika benimsedi?

NF: İnsanlar "İkinci başkanlık dönemi olduğuna göre bu konuda fazla endişelenmesi gerekmez" diye düşünür. Başkan adayları söz konusu olduğunda bunu hep duyarsınız. Bu asla gerçekleşmez. Obama kendini tamamen destekçilerine ve yandaşlarına; yani egemen sınıfa adamış durumda. O ABD'nin ulusal çıkarlarını gözetiyor. Obama son görev dönemine girdiği için bir anda değişmeyecek. O da aynı diğer başkanlar gibi davranıyor. Sorun şu ki, insanlar onun siyah ve havalı biri olduğu için bir şekilde farklı davranacağını düşünecek kadar aptal. Yönetici sınıf başkanlık için aday belirlerken çok dikkatli davranır. Onlar bu adamın istedikleri şeyleri yapacağını biliyordu. Bu konuda hata yapmazlar. Görevdeyken değişim geçiren ve hiç olmazsa dürüst davranan tek başkan Jimmy Carter'dı ki, o da neredeyse görev süresinin sonunda böyle davrandı. 

DS: Bu arada Mısır'dan bahsetmişken, Abdülfettah El Sisi İsrail ile Mısır arasında ateşkesi sağlamak için girişimde bulundu ama Hamas tarafından hoş karşılanmadı. Sisi'nin iktidarını meşrulaştırmak istediğini düşünüyor musunuz?

NF: Sisi herhangi bir şey için girişimde bulunmadı. O kendi başına bir şeyler tasarlayabilecek kadar akıllı biri değil. Buradaki asıl aktör Tony Blair idi. Blair'in aklında iki amaç vardı. Birincisi, Hamas'a kabul edemeyeceği bir teklif sunarak İsrail'in Gazze'ye saldırması için bahane yaratmak. İkinci olarak, Blair Sisi'ye meşruluk kazandırmak ve onu bir devlet adamı olarak sunmak istedi. Sisi Blair için kullanışlı bir aptaldı. Bu girişim Sisi'nin meşruiyet kazanma amacına da hizmet etti.

DS: Mısır'ın devrik cumhurbaşkanı Muhammed Mursi'yi konuşalım. Mursi'yle birlikte İsrail ilk kez kendi çıkarlarına uygun olmayan bir hükümetle karşılaştı. Ardından, Mursi bir askeri darbeyle devrildi ve Mısır'da Müslüman Kardeşler iktidarı kaybetti. Bu darbenin İsrail'in çıkarlarını korumak için yapıldığı fikrine katılıyor musunuz?

NF: Hayır. Bu darbe dikkatle planlandı. Öncelikle, ABD Mursi'yle birlikte çalışmaya hazır olduğu izlenimi verdi. Mursi ABD için bir felaket değildi. İsrail'in 2012'deki Gazze katliamı sırasında Mısır arabuluculuk yaptı. ABD bu noktada Mısır ile birlikte çalışmaya istekliydi. Ancak Mursi'den kurtulmaya kararlı olan Mısır'daki yönetici sınıf –ordu, iş çevreleri ve medya– darbeyi planladı. Hepsi birlikte çalıştı. Müslüman Kardeşler de birçok hata yaptı. Ama her şeyi doğru şekilde yapmış olsalardı bile muhtemelen başarılı olamazlardı. Derken darbe yapıldı ve eski Mübarek rejimi yeni bir yüzle geri geldi. Bu İsrail'in işi değildi. Her şeyi kontrol altında tuttukları 50 yıllık iktidarın ardından gücü kaybettikleri gerçeğinden hoşlanmayan Mısır'ın eski seçkinlerinin işiydi. Bunlar Müslüman Kardeşler'in başarısız olmasını sağlamak için perde arkasından çalıştı. İstedikleri olunca da iktidarı tekrar ele geçirdiler. ABD onlarla çalışmaktan tabii ki mutlu, çünkü Mübarek ile 30 yıl boyunca birlikte çalışmıştı. 

DS: NNC'ye (Namawaran Network Corporation) verdiğiniz bir röportajda "ABD seçilmiş bir hükümet yerine demokratik olmayan bir hükümeti tercih eder" demiştiniz. 

NF: Evet, demokratik olmayan bir hükümetle çalışmak kolaydır. Halkın görüşlerini dert etmenize gerek kalmaz.

DS: Mısır halkının özgürlüğün kalmadığı ve ekonominin kötüye gittiği yönündeki iddialarla yanlış yönlendirilip sokaklara döküldüğünü düşünüyor musunuz? 

NF: Enver Sedat ve Hüsnü Mübarek yönetiminde geçen 30-40 yılda Mısır halkının hiçbir siyasi deneyimi olmadı. Müslüman Kardeşler biraz direniş gösterse de çoğu kişinin siyasetle ilgisi yoktu. Bu yüzden, Mübarek devrildiğinde perde gerisindeki güçler –iş çevreleri, medya ve bürokrasinin tümü– siyaset konusunda çok bilgiliydi ve insanları nasıl yönlendireceklerini biliyordu. Mısır halkı siyasi deneyime sahip olmadığı için kolayca yönlendirildi. Medyanın yalan söylediğini, söyledikleri hiçbir şeyin doğru olmadığını anlamak için epeyce siyasi deneyiminiz olması gerekir. Mısır halkı Müslüman Kardeşler hakkında medyada çıkan çirkin iddialara inandı ve kandırıldı. Siyaset alanında gerçek bir deneyimleri olmadığı için oyuna geldiler. 

DS: Söyleşimizi bitirirken, Gazze konusunda karamsar olduğunuzu hissediyorum.

NF: Çok ama çok karamsarım. İsrail Gazze'yi yerle bir etmek ifadesini kullanıyor. İsrail Gazze'ye girdi, yakıp yıktı, her şeyi tahrip etti ve herkesin hayatını mahvetti. Şimdi geri çekildi ve abluka devam edecek. Korkunç bir şey yaşandı ama bu kimsenin umurunda değil.

HABERE YORUM KAT