Niyetleri Farklı, Yöntemleri Benzer ve İğrenç...
25 Temmuz Cumartesi günü gazetemizde bir yazarımız IŞİD’in ‘Batı projesi’ olduğunu ve ‘Türkiye’nin kaos ortamına çekilmesinde öncülük’ ettiğini yazdı.
Başka komplo teorileri kuranlar da Kürt ulusalcılığının şemsiyesi olan KCK’nın ve iltisaklı kuruluşlarının Batı emperyalizminin bir projesi olduğunu ileri sürmekteler.
Oysa sosyal vakıaları kendi nesnel temellerinden okumayı öne almak asıl olmalı. Benzer yöntemlerle bölgede hâkimiyet mücadelesi veren ve bunun için de katliamlar yapan, bölge halklarını tehcire zorlayan her iki örgüt de adaletle değerlendirilmeli.
Ve asıl olarak KCK’nın da IŞİD’in de emperyal politikaların bir sonucu olduğunun üzerinde durulabilmeli. Karşıtlığımız bizi adaletsizliğe sevketmemeli (5/8). Birisinin barış ve haklar yalanına kapı açılırken, ötekinin öcü ve kullanılabilir olduğu reklam edilmemeli.
KCK da IŞİD de sıkıştırılmışlığa, sindirilmişliğe, baskı ve zulümlere gösterilen tepkinin sonucudur.
KCK, Kemalizmin ve Baasçılığın ırkçı asimilasyon politikalarına tepkinin örgütlenmesidir.
IŞiD ise Cezayir’de, Filistin’de, Irak’da ve daha birçok coğrafyada küresel güçlerin ve ABD’nin hukuksuz olarak katlettiği -ki terör tanımı da budur- milyonlarca insanın tepkisinden; Avrupa ülkelerinde varoşlara tıkıştırılan eğitimsiz ve imkânsız Müslüman gençlerin isyan potansiyelinden doğan ve beslenen bir örgüttür.
Tabî ki KCK’nın da IŞİD’in de yalan ve katliamlar kronoloji büyük bir dosya. Ama her ikisi de mağduriyet formunu kullanarak var olmuş, amaca ulaşmak için pragmatizmi ilke edinmiş yapılar.
KCK, coğrafyamıza çatışma ve bölünme aracı olarak ihraç edilen ulusçuluğa tutunuyor ve Batılılaşmayı savunuyor. Yani çözümü, ilerlemeci bir kadercilikle asıl mağduriyet üretenlere sığınmakta, hatta benzemekte görüyor. Bu bağlamda Batılı paradigma içinde sağcı-liberal, solcu-sosyalist veya ulusalcı olmak çok önemli değil. Olmadığını da gördük. ABD’den birçok lojistik destek ve korunma sağlayan Marksist kökenli örgüt KCK, PKK, YDG-H, PYD ve legal boyutu HDP mensupları aylarca ‘Biji Sarok Obama’, ‘Biji Amerika’ diye açık seçik bağırıyorlar.
IŞİD ise çözümü, İslâmî kavramları ve nassları literal bir meâlcilik ve hadîsçilik yüzeyselliğiyle yorumlayarak, el-Kaide tarafından yaygınlaştırılan şaz ve ‘sünnetullah’a taban tabana zıt ‘küresel cihat/tedhiş’ hedefi yanında, kendini İslâm Devleti olarak ilân ederek bir ülke oluşturmakta görüyor.
İkisi de varlığını asimetrik savaşa ve terörist yöntemlere borçlu. En çok benzedikleri, karşı oldukları yasakçı, işkenceci, katliamcı zalimler. Birisi emperyal güçlere sığınarak meşruiyet arıyor; diğeri Allah adına Allah’ın sınırlarını/hududullahı çiğniyor. İkisi de ilkesiz ve pragmatik. Adalette denge, medenîlik ve tahsinîyat kaygıları yok. Amaçları için her ikisi de Machiavelli’e pabucunu ters giydirebilir ve karşıtlarıyla her türlü ilkesiz ilişki içinde olabilir. Mafya gibi yani…
KCK’nın da IŞİD’in de icraatlarının sonuçları fıkıh itibariyle birbirinden farklı değil. Ancak birisi emperyalist küreselleşme sürecine, Batı dünyasına eklemlenmek istiyor; diğeri emperyalizme emperyalistlerin yöntemleriyle karşı çıkmaya çalışıyor. Ama ikisinin de elinde masum insanların ve Müslümanların kanı var.
Ayrıca savaş aygıtına dönüşen bu iki bölgesel gücü, rakiplerine karşı kullanmak için önünü kim açmaz ki?
Türkiye için kaos denilen şey de, ABD planlarına rağmen ‘Türkiye’nin Ortadoğu planı’nı resmî müttefiklerine kabul ettirip ettirememe çatışmasından doğuyor.
Yani ‘Türkiye kaos ortamına çekiliyor’ tezi ‘Türkiye özne mi olacak nesne mi kalacak?’ sorusunu okuyamayan komplocuların cümlesi. Bu tez, emperyal devletlerin Lozan Antlaşması’nda verdiği görevlerin memurluğunu yapan Kemalistler’in ve ‘Fethullahçı karalama şebekesi’ne vicdanını kaptıranların cümlesi.
Diriliş Postası
YAZIYA YORUM KAT