Nimet’te Zulüm ve Mücadelemiz
Bütün Boyutları ile Zulüm ve Mücadelemiz çalışmasının birinci bölümde; toplumun nefsindeki zulümat’ı(cahiliye) ve kişinin kendi nefsine zulmünü ele aldık. Nimette zulüm* ise; insanlar arasındaki ekonomik/iktisadi ilişkileri ilgilendirir. Buradaki sorumluluk; kişisel tavırlardan, sisteme oradan yönetime kadar ulaşan, kolektif/birlikte yüklenilen bir sorumluluktur1.
III-NİMETTE ZULÜM
Kâinatta bütün mülk Allaha ait, bütün nimetlerin bahşedicisi Allah ve Rızkı veren de Allah’tır. İnsan, ancak tasarruf sahibi kılınmıştır. Bu tasarrufun kullanımında da adaletle emrolunduk2.
“Allah Göğü yükseltip, ona da bir ölçü koydu. O halde, ölçüde eğrilik yapmayın. Doğru tartın, eksik tartmayın. Yeryüzünü yarattıkları için alçalttı. Boyun eğdirdi. Orada meyveler, salkım salkım hurmalar. Yapraklı taneler ve hoş kokulu bitkiler vardır. Öyleyse Rabbinizin hangi nimetini yalanlayabilirsiniz?” 55.Rahman.7-13
Kamu ya da şahsa ait araziye derme çatma gecekondu yapanları hepimiz görmüşüzdür. İnsanın en doğal ihtiyaçlarından olan barınma hakkını sağlayamayanların ayıbıdır bu. Mevsimlik, topraksız tarım işçilerini görürüz, fındık, pamuk, zeytin hasadı için olmayan topraklarından kopup gelenleri. Kendisinin işlemediği tarlalarda, mülk sahiplerinin yanın da modern köleliği izleriz sessizce. Servet sahibi kesimin fabrikalarında çalışan işçilerin ve emeklerinin sömürüsünü izleriz, aldırmazcasına.
İyi ya da kötü İslam’ı referans alan bir toplumun çözülmesinden sonra, Müslümanlar, yıkılmakta olan kurumlarını savunma savaşı verdi. Bu topraklarda bir asırdır, kaybolan değerleri yitirmemek için uğraştı. Bu hengâmede, çoğu kez rızkı için zorlanan adaletsiz bir iktisadi sitem altında ezilen mustazaf ve mazlumlara sahip çıkılmadı.
“Evinde ekmek bulunmadığı halde, kınından sıyrılmış kılıcıyla isyan etmeyen adama şaşarım ben.” Ebu Zer-i Gıfari
Sebt günü, (Yahudiler için iş yapılmayan gün) başkasının arazisinden başakları koparıp yiyenler için Ferisiler kızar. İsa onlara der ki:
“Aç ve muhtaç kalanı kınamayın. İnsan Sebt günü için değil, Sebt günü insan için oldu” İncil-Markos.2/23,28
Rızkın dağıtımında bozgunculuk ve adaletsizlik Müstekbir sistemlerin genel özelliğidir3.
“Onlara verdiğimiz rızıktan bilmedikleri şeylere pay ayırıyorlar. Allah adına andolsun ki, uydurmakta olduklarınızın hesabı sorulacaktır.” 16.Nahl.56
“Kalabalık toplandı yiyecek ekmekleri bile yoktu. Ve İsa dedi ki: Eğer bir ülke içinde ayrılık olursa, o ülke duramaz” İncil.Markos.3/20,24
Öncelikle belirtelim, bu dava paylaşım savaşı ve cefasını çekeceğimiz mücadele sonrasında, sefasını da sürmek için yeni üst sınıf oluşturma mücadelesi de değildir4. Köklü bir Adalet ve Hak anlayışına sahip, bir sıkıntı dokunduğunda birlikte karşı koyan, Allah bir nimet verdiğinde ise Adaletli ve ölçülü olan bir Din’in mensupları, bu konuda daha etkin olmak zorundadır5. Yeryüzünün halifesi olarak; hizmetimize verilen mülk’ün, kazanımımızın bunları kullanım ve harcamamızın kriterlerini bilmek zorundayız. Rabbimiz bize yeterli rızık kaynağı nimet vermiştir ve ancak zulüm ve fesat sebebi ile bu yetersizleşir.6
İmam Gazali, insanların ihtiyaçtan fazla mal ve servet biriktirmelerini gelecek korkusuna bağlar. Sağlıklı bir toplumda gelecek korkusu olmayacağından, geriye hırs ve kibir kalır ki; bu hoş karşılanan bir şey değildir. Sağlıksız bir toplumda ise; misyon sahibi / İnanmış Müslüman insan mal mülk peşine düşmez.
Tasarrufumuza verilen nimetler Mülk, Servet (birikim), Sermaye ve Nafaka (zaruri ihtiyaçlar) olarak dört sınıfa ayrılır.
a) MÜLK
İslam kişilerde mutlak mülkiyeti kabul etmez7.
“Göklerin ve yerin mülkü) yalnız Allah’ındır.” 2.Bakara.107
“(Rab dedi ki:)Tarlanız temelli olarak satılamaz. Çünkü Bana aittir. Siz ise yabancısınız, konuğumsunuz” Tevrat.Levililer.25/23
İnsanın cennetten kovulmasında da mülk edinme isteği söz konusudur8. Bu benim mülkümdür diyenler ve Allah’ın mülkünü keyiflerine göre dağıtanlar Firavun’un yolundadırlar9. Toprakları parsel parsel bölenler, suyun önünü kesip sadece benim diyenler ve doğal kaynakları belirli kişilere tahsis edenler bize mülkiyet düşmanı diyecekler. Hayır! biz mülkü adaletsizce gasp edenler karşıyız10.
“Allah iman edenleri, dünya hayatında ve ahirette sabit bir söz üzerinde tutar; zalimleri de sapıklıkta bırakır. Allah ne dilerse yapar. Allah’ın verdiği nimeti nankörlük edenleri ve halklarını helak olacakları yere götürenleri görmüyor musun?” 14.İbrahim.27-28
Doğal kaynaklar insanların ortak malıdır ve eşit dağıtılmalıdır. Hiç kimseye çalışarak kazandığının haricinde bir şey yoktur ve çalışmadığı mülk üzerinde tasarruf hakkına sahip değildir11.
"Kişiye, ancak çalışarak kazandığı şey helâldir.” 53.Necm.39
Her Müslüman kendi işlemediği mülkün gelirinden, kullanmadığı menkulün gelirinden/kirasından şüphe etmelidir. Mücadeleyi yüklenen/yüklenmesi gereken müminin ise kendine bahaneler bulup mal, mülk ile oyalanması da problemli bir yaklaşımdır. Yine Müslümanlar, Medine Ensarı’nın sahip oldukları her şeyi Muhacirlerle paylaştığını unutmadan kendine çeki düzen vermelidirler.
b) KAZANIM, SERVET
Kişi kazandığı üzerinde mutlak tasarrufa sahip değildir12.
“Onlar da: -Ey Şuayb, atalarımızın kulluk ettiğini veya mallarımızı istediğimiz gibi kullanmamızı bırakmamızı senin salâtın mı emrediyor? Oysa sen olgun ve yumuşak huylu birisiydin, dediler.” 11.Hud.87
Genel görüş, zekâtı verildikten sonra kazanımın helal olduğu yönündedir. İkinci bir görüşe göre; ihtiyaç fazlası meşru değildir13.
"Neyi infak edeceklerini soruyorlar. De ki: İhtiyaçtan fazlasını infak edin." 2.Bakara.219
“Yeryüzünde hazineler biriktirmeyin..” İncil.Matta.6/19
Sahabelerden Ebû Zer İhtiyaç fazlası malı elde tutmayı kınamıştır. Beytu'l-malın insanların ihtiyaçlarını karşılayamadığı anlarda, Müslümanlar fazlasının stok edilmesi bu ayetle yasaklanmıştır. Gerçekten de böyle durumlarda altın ve gümüşü biriktirmek câiz değildir. Müslümanlar o sıkıntılı durumdan kurtulduktan sonra, sadece zekâtlarını ödemekle yükümlü tutulmuşlardır14.
“İsa dedi ki: Ne yiyeceksiniz diye hayatınız için, ne giyeceksiniz diye bedeniniz için de, kaygı çekmeyin.” İncil.Luka.12/22
Bazı insanlar zayıftır, sakattır ya da herhangi bir sebeple muhtaç duruma düşmüştür. Bunların rızıklarını karşılamak diğerlerinin üstüne borçtur, hem de geçimlikte eşit olacak kadar15.
“Allah, size kendinizden örnek veriyor. Emriniz altında olan köleleri, size verdiğimiz rızıklara eşit olarak ortak eder misiniz? Kendiniz için çekindikleriniz gibi onlar için de çekinir misiniz? İşte ayetleri aklını kullanan bir toplum için böyle açıklıyoruz. Hayır, O zalimler bilgisizce kendi arzularına uymuşlardır. Allah’ın sapıklıkta bıraktığı kimseye, kim yol gösterir? Onların hiç bir yardımcısı yoktur.” 30.Rum.28-29
“İman edenlerin cemaati tek yürek ve tek can idi; ve hiçbiri kendisinin olan şeyler için: Benimdir demiyordu; fakat her şey onlar için müşterekti… Tarlalar ve evler hepsi satılmış, bedelleri resullerin ayaklarına konmuş ve her birine ihtiyacına göre dağıtılıyordu.” İncil.Resullerin işleri.4/32-35
Bu eşitlik Allah’ın elçisinin övdüğü, İslam’ın dinamik gücü ve Kuran neslinin örnekliğinin simgesi Ehl-i suffa’nın yaşam tarzıdır. Ve bütün peygamberlerin yaşamında ki ortak noktalardan birisidir16.
Toplumda ihtiyaç sahipleri varken fazla mala sahip olanlar Kuran’da zalim olarak tanımlanır17.
“Altını ve gümüşü biriktirip de Allah yolunda harcamayanlar. Onlara acı bir azabı müjdele.” 9.Tevbe.34
c) RİBA/FAİZ, SERMAYE KULLANIMI
Riba; üzerinde emek harcanmamış, kendiliğinden mal artışıdır. Günümüzde sermayenin payı olarak adlandırılır. Emek kapsamına, kol gücü, ticari faaliyetler, planlama ve organizasyon gibi çalışmalar girer. Ama risk faktörüne pay ayıranlar, kazanımı kumara dönüştürdüklerini hesaba katmalıdırlar. Üretim toplumun yararına olmalı, kimsenin tekelinde olmamalıdır18.
“Allah’ın Elçisine verdiği ganimetler; içinizden yalnız zenginler arasında dolaşan bir devlet/güç olmasın diye Allah’a, Elçiye, yakınlarına, yetimlere, yoksullara ve yolda kalmışlara aittir.” 59.Haşr.7
Ticaret yaparken herkesin sattığı malı pazarlıkla piyasayı bilmeyen birine değerinin birkaç katına satan ve bunu pazarlık sünnettir diyen kişilere rastlarız. Ölçüyü kaçıran kimseler için tevilin/bahane’nin önü açıktır19.
d) NAFAKA, HARCAMA ve LÜKS YAŞAM
Tümüyle hakkı gözeten ve sahip olduğu malı zekâtı ile temizleyen kişi için bile sınırsız harcama hakkı bulunur mu20, Müslüman’a yakışır mı? Bu daha çok nefsine zulüm ve dünya hayatının oyalaması olarak adlandırılsa da, aynı zamanda İnsanlar arasında fitne konusudur. Burada asıl olan yaşayanlar arasındaki refah farklılığıdır.
Altın, ipek ya da gösterişli renkli giyim kuşamın Peygamber tarafından hoş karşılanmamıştır21. Lüks arabalar, saray yavrusu malikâneler ve paha biçilmez marka kıyafetler içindeki bir kişinin mazereti bunlar altın ya da ipek değildir!
“Halktan yüz çevirme, yeryüzünde böbürlenerek çalımlı yürüme! Çünkü Allah, övünen ve büyükleneni sevmez.
Yürüyüşünde tabii ol. Sesini kıs, çünkü seslerin en çirkini eşeğin anırmasıdır.
Allah’ın göklerde ve yerdekileri hizmetinize sunduğunu görmüyor musunuz? Size açık ve gizli nimetlerini bolca vermiştir. Ama insanlardan bazı kimseler ilme dayanmadan, yol gösterici ve aydınlatıcı kitabı olmadan Allah hakkında tartışıp dururlar.” 31.Lokman.17-20
“Ve İsa şakirtlerine dedi ki: Doğrusu size derim ki, göklerin melekûtuna zengin adam güçlükle girer. Devenin iğne deliğinden geçmesi, zengin adamın Allah’ın melekûtuna girmesinden daha kolaydır… O zaman Petrus dedi ki ‘İşte biz her şeyi bıraktık ve senin ardınca geldik’...” İncil.Matta.19/23-28
Bütün bunlar toplumsal, ekonomik adalet ölçüleri olarak ele alınır. Günümüzde İslami değerlerin hâkim olmadığı bir ortamdayız ve Müslümanların cahili yapılarla mücadele halindedir ve sahip olduğu her nimetin çetin bir hesabı olacağı bilincindedir. Ve can alıcı nokta da budur.
Sömürülen ve rızık endişesi içerisindeki topluluklara karşı, adaleti ayakta tutmayan bir dava, ne kadar sağlıklıdır.
Komşusu açken (sıkıntı içindeyken), tok yatan (rahat hayat süren) Müslümanlar! burada safını belirlemek ve topluma çağrısını net yapmak zorundadır.
"Fakirlik bir beldeye girse, küfür derki; beni de yanına al. " Ebu Zer Gıfari
Devam edecek…
Dipnotlar:
*- Diğer bölümlere göre toplumumuzda daha az ilgilenilen bir konu olduğundan, bu bölüm daha geniş ele alınmıştır.
1- 8 Enfal 25–28
2- 2 Bakara 22, 2 Bakara 60, 2 Bakara 29, 7 Araf 10, 5 Maide 7
3- 2 Bakara 205
4- 6 Enam 50, 11 Hud 29, 26 Şuara 109
5- 15 Hicr 19–22, 65 Talak 3
6- 14 İbrahim 32–34, 30 Rum 41
7- 5 Maide 40–40, 5 Maide 17
8- 20 Taha 120
9- 43 Zuhruf 51, 4 Nisa 51–53, 38 Sad 10
10- 43 Zuhruf 31–39
11- “Üç şey ortaktır; su, ateş ve mera.” (Ebu Davud, Buyu’, 3016; İbni Mace, Ahkâm, 2463)
12- 36 Yasin 47, 2 Bakara 254
13- 2 Bakara 3, 92 Leyl 17–18
14- Kurtubî, 125–126
15- 2 Bakara 215, 16 Nahl 71 , 2 Bakara 267
16-“Resûlullah (as) buyurdular ki: “Eş’ariler, gazve sırasında azıkları tükenir, Medine’de de ailelerinin yiyecekleri azalırsa, yanlarında bulunanları bir yangının üzerinde toplarlar sonra onu tek bir kabla eşit olarak paylaşırlar. Onlar bendendir, ben de onlardanım.” (Buhari, Şirket 1; Müslim, Fezailu’s-Sahabe 167)
"Ehl-i Suffa ehli, mescide kalırlardı. Mal mülkleri yoktu. Resûlullah'a bir hediye geldiği zamanı hem kendisine ayırır, hem de onlara gönderir idi. Kendisine, ehline verilmesi için gönderilen sadakaların tamamını onlara gönderir, kendisine bir pay ayırmazdı! Buharî, Sahih, c. 4, s. 89; Tirmizî, Sünen, c. 4, s. 648–649.
Hz. Fâtıma (r.a.), el değirmeniyle un öğütmekten usandığından şikâyet ederek bir hizmetçi istediğinde, Allah’ın elçisi, "Kızım, sen ne söylüyorsun? Henüz, Ehl-i Suffa'nın ihtiyacını karşılamadım!" İbn-i Sa'd, Tabakat, c. 8, s. 25.
17- 2 Bakara 261, 2 Bakara 270
18-2 Bakara 278-279, 2 Bakara 275 ; 4 Nisa 5
19- 11 Hud 84–85, 4 Nisa 29–30 , “Ticarette aldatma/ fahiş ölçülere varmışsa aldanan taraf satışı bozabilir” Mecelle 357
20- 20 Taha 81, 2 Bakara 195, 21 Enbiya 10-14
21-“Altın ve ipek, erkeklere haramdır.” 3597–7071-Ebu Dâvud- Nesâi-İbn Mace
"Altın ve ipek ümmetimin erkeklerine haram, kadınlarına helâldir" (Ebû Dâvûd, Hâtem, 3; Tirmizî, Libâs, 1).
“Buhârî'nin rivayetine göre, Resûlullah altından bir yüzük takıyordu. İnsanların da altın yüzük edindiklerini görünce altın yüzüğü atmış ve bunu artık hiç takmayacağını söylemişti. İnsanlar da bunun üzerine yüzüklerini çıkarıp atmışlardır” (Buhârî, Libâs, 46).
“Enes b. Mâlik diyor ki: Hz. Peygamber bir gün gümüş bir yüzük takmıştı. İnsanlar da gümüş yüzük yapıp taktılar. Resûlullah yüzüğü çıkarıp atınca insanlar da çıkarıp attılar” (Buhârî, Libâs, 47).
"Ben erguvan (koyu kızıl) renkli şeyin üzerine binmem Ne sarıya boyanmışı ne de (eteğinin ucuna, yakasına, yenine) ipekli geçirilmiş gömleği giymem Bilesiniz erkeğin sürünme maddesi kokuludur, renksizdir Bilesiniz kadının sürünme maddesi renklidir kokusuzdur" Ebu Davud, Libas, 11, (4048); Tirmizî, Edeb 30, (2789)
YAZIYA YORUM KAT