Neydi bizim günahımız?
Daha dün, İHYA-Der yöneticilerine açılan davanın alelacele bitirilip, 150 yıla mahkum edildiklerini, bu cezanın da Yargıtay tarafından çabucak onaylandığını hatırlatıp, “Gürsel Tekin’in dosyası bekletilirken, İHYA-Der yöneticileri için çabucak ceza verilmesi için mi, daha geniş tabanlı HSYK istedik?” demiştik.
Bu yazımızı HSYK yetkilileri daha okumadan, gazetenin baskıya girdiği akşam saatlerinde, hakim ve savcılar için Yaz Kararnamesi’nin tamamlandığı açıklanıp, ilan edildi.
Listeye şöyle bir baktım.
Bakmaz olaydım..
Aman Allah’ım..
“Aman Allah’ım, neydi bizim günahımız” dedim, kendi kendi kendime..
11 bin hakim ve savcının, özgür iradesi ile oluşturulan HSYK’da, eskisi gibi “ideoloji” ve “hemşehri” özellikleri ile yüksek yargıya üye seçimine son verileceğini, hakim ve savcıların objektif kriterlerle hakkettikleri noktalara gelmesinin önünün açılacağını umarken, işin faturası bize çıkmış!.
Nasıl çıkmış?
YARSAV üyesi olan ve önceki uygulamaları ile kamuoyunda tartışmalara sebebiyet vermiş olan ne kadar hakim ve savcı varsa, hemen hepsini gazetemizin bağlı bulunduğu Bakırköy ilçesine göndermişler..
Hani bir tek Ömer Faruk Eminağaoğlu kalmış, Bakırköy’e gelmeyen.
Onu da İstanbul merkez adliyeye vererek, bize hayli yaklaştırmışlar ama..
Daha önemlisi, Bakırköy ilçesine atananlar.
Yargıtay savcısı Aysel Sevcan burada..
Abdurrahman Dilipak’ın beraat ettiği dosyayı, yeniden ele aldırıp, Ceza Genel Kurulu’na götürüp, bir milyonda bir çıkan “itiraz üzerine bozma” kararını aldırtan YARSAV üyesi savcımız.
Önümüzdeki günlerde, Bakırköy’de yeni görevine başlayacak.
Başka?
Yılmaz Alp.
Eski HSYK’da, Ergenekon davasına soğuk bakan üyelerin, İstanbul Özel Yetkili Ağır Ceza Mahkemesi üyelerini tümüyle dağıtmak isterken, bunu başaramayacaklarını anladıklarında, “Bari bu mahkemeye, bizim istediğimiz birkaç hakim ek üye olarak görevlendirilsin” diyerek, yetkilendirdikleri hakim!
Göreve başlar başlamaz, varlığını hemen hissettirmiş, İstanbul Özel Yetkili Ağır Ceza Mahkemesi’nde Balyozcu paşaların ilk tutuklanmasında tahliye kararı vermekle tartışmalara sebeb olmuştu.. Dolayısıyla, bazı yazarlarımız tarafından eleştirilere muhatap olmuştu.
O eleştiriler için, yüzbinlerce liralık tazminat davaları açtı.
Yetmedi, ceza davaları açtı..
Gazetecilerin, onlarca yıl hapis yatması talebi ile hazırlanan iddianamelerde, müşteki olarak yer aldı.
Şimdi Bakırköy Adliyesi’nde, şikayetçi olduğu gazetecilerin mahkumiyetleri için, hem müşteki olarak hem de adliyenin bir mensubu hakim olarak görev yapacak.
Vay halimize..
Yine Özel Yetkili Ağır Ceza Mahkemesi’ne, eski HSYK döneminde özel olarak atanan Tuncay Aslan’ın da, yeni HSYK döneminde yetkisi acilen geri alınmıştı.. Tuncay Aslan da, döndü dolaştı Bakırköy hakimliğine geldi.
Vay vay halimize..
İbrahim Öcalan’ın da Yargıtay savcılığından, Bakırköy savcılığına gelmesi uygun görülmüş.
İbrahim Öcalan beyin avukat kızının, Ergenekon davasında tutuklu Tuncay Özkan’ın avukatlığını üstlendiğini de Yener Dönmez kardeşimiz bulup, ortaya çıkarmıştı.
Şimdi, Yener’in kara kara düşünmeye başlamasının vaktidir, artık...
Sadece Yener’le sınırlı değil.. Bazı yazarlarımızın davalarında olumsuz tebliğnamesi de vardı, Öcalan’ın!
Haydi bakalım söyleyin, böyle bir adliyede, biz davalarımızı nasıl huzurla takip edeceğiz?
Adliyenin kapısından içeri girdiğimizde, o adliyede görev yapan nerede ise 10-15 hakim savcı ile mahkemelik olduğumuz her an aklımızda olacak.
Aman adımımızı düzgün atalım.
Aman, bir yanlışlık yapmayalım.
Aman... aman... aman..
Da, biz ne yapacağız şimdi?
Söyleyin, ne yapacağız?...
Bir dakika ama..
Acaba, çok mu karamsar tablo çizdim?
HSYK’ya kızgın olduğum kanaatine mi vardınız?
Objektif kararlar alacağı ümidiyle yeni HSYK’ya yönelik müspet düşüncelerimden pişman olduğum kanaatine mi vardınız?
Yok yok, öyle düşünülmesini de istemem.
Biz zorlukları her zaman olduğu gibi, yine göğüsleriz.
Biz ne badireleri atlattık.
Bu günleri de, Allah’ın izni ile atlatırız.
Yeter ki, halkımız rahat etsin!
YENİ AKİT
YAZIYA YORUM KAT