1. HABERLER

  2. ÇEVİRİ

  3. Netanyahu'nun aşırı sağ ile ittifakı İsrail'in felaketi olabilir
Netanyahu'nun aşırı sağ ile ittifakı İsrail'in felaketi olabilir

Netanyahu'nun aşırı sağ ile ittifakı İsrail'in felaketi olabilir

Diplomatik destek arayışındaki İsrail lideri, Avrupa ve ABD'deki yabancı düşmanları ve antisemitlerle yakınlaşıyor.

12 Mart 2025 Çarşamba 20:24A+A-

Sümeyye Gannuşi’nin MEE’de yayınlanan yazısını Barış Hoyraz, Haksöz Haber için tercüme etti.

 

İsrail geçtiğimiz günlerde aşırı sağcı üç Avrupa siyasi partisine uyguladığı diplomatik yasağı kaldırdı: Fransa'nın Ulusal Ralli'si, İsveç Demokratları ve İspanya'nın Vox'u. Bu durum İsrail'in dış politikasında önemli bir değişime işaret ederken, daha önce antisemitik ve aşırılık yanlısı ideolojilerle ilgili endişeler nedeniyle uzak durduğu partilerle ilişki kurmaya başladı.

Bu politika değişikliği İsrail'in, birçoğu yabancı düşmanı ve Müslüman karşıtı tutumlarını sürdürürken kendilerini İsrail yanlısı olarak yeniden tanımlayan Avrupalı aşırı sağcı hareketlerle ittifaklar kurma yönündeki daha geniş stratejisiyle uyumludur.

Bu ittifaklar genellikle İslam ve göç karşıtlığına dayanıyor ve etik ve stratejik soruları gündeme getiren bir çıkar yakınlaşmasını yansıtıyor.

Tarihin gelgitleri affedici değildir, ancak İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu bu gelgitlere pervasızca yelken açıyor. Avrupa ve ABD'de, kısa bir süre öncesine kadar Yahudi halkının tarihteki en büyük düşmanlarıyla ortak paydada buluşabilecek olanlarla hain bir ittifak kurdu.

Netanyahu diplomatik destek arayışında yabancı düşmanlığı, Müslüman karşıtlığı ve cilalı İsrail yanlısı söylemlerinin altında Avrupa'daki Yahudileri yüzyıllardır rahatsız eden sinsi antisemitizm yatan hareketlerle ittifak kurdu. Bu, geçmişteki ihanetlerin yankısını taşıyan bir kucaklaşmadır; siyasi kolaylığın çoğu zaman ahlaki netliğin önüne geçtiğinin ürpertici bir hatırlatıcısıdır.

Bu flört tüm kıtayı kapsıyor. İspanya'da, İslamofobik söylemleri nedeniyle defalarca mahkemeye verilen aşırı sağcı Vox partisi Aralık 2023'te İsrail'de ağırlandı ve sözde “radikal İslam” tehdidini ve “Avrupa değerlerinin” savunulmasını tartışmak üzere Likud'lu bakanlarla bir araya geldi.

Bu Yahudi güvenliğinin dili değildir. Bu, Yahudileri şimdilik yararlı, ancak uzun vadede tek kullanımlık olarak gören etno-milliyetçilerin dilidir.

Dışlayıcı vizyon

Vox lideri Santiago Abascal, geçen yıl İspanya'nın Filistin devletini tanımasını kınamak için İsrail'e döndü ve İspanyol soluna meydan okuyarak Netanyahu'nun yanında yer aldı. İdeolojisi üstünlükçü düşüncenin parmak izlerini taşıyan bir adam şimdi Tel Aviv'in iktidar salonlarında kendine bir yer buluyor.

Hollanda'da aşırı sağcı lider Geert Wilders, Hollanda büyükelçiliğini Kudüs'e taşımayı ve Holokost eğitimini güçlendirmeyi vaat ederek Özgürlük Partisi'ni hükümete taşıdı - Yahudi tarihi için gerçek bir endişeden değil, Hollanda kimliğinin dışlayıcı bir vizyonunu güçlendirmenin bir yolu olarak.

Kariyeri Müslüman karşıtlığı üzerine kurulu olan Wilders, neredeyse Mossad ile bağlantılı olduğu iddia edilen bir bakanı atayacaktı ki bu hamle Hollanda istihbaratının uyarısı üzerine engellendi. Netanyahu hükümetinin, etnik günah keçisi ilan etmekten beslenen bir adamla derin bir bağ içinde olması, bu tür ittifakların bir başka ağır ithamıdır.

Ancak hiçbir ülke Netanyahu'nun sinik reelpolitiğini, Orban hükümetinin Yahudi finansör George Soros'a karşı devlet destekli bir kampanyada antisemitik mecazları serbest bırakmasına rağmen Başbakan Viktor Orban'ı kucakladığı Macaristan kadar temsil etmiyor. Macar Yahudi cemaatleri yükselen antisemitizm konusunda alarm verirken Netanyahu sessiz kaldı ve İsrail büyükelçisinin nadir görülen bir eleştiri açıklamasını geri çekmesini sağladı.

Bunun nedeni açık: Orban, ıslıklarına ve milliyetçiliğine rağmen, Avrupa kurumlarında İsrail'in sadık bir savunucusu. Netanyahu daha önce de Yahudi güvenliğini siyasi avantaja değişmişti ve yine değişiyor.

Bu ittifakların ardındaki mantık aldatıcı derecede basit. Öncelikle Netanyahu, aşırı sağcı partilerin İsrail'i “Yahudi-Hıristiyan medeniyetinin” öncüsü olarak tanımlamasına ve Batı'nın İslam'a karşı cephe hattı olarak göstermesine izin verdi. Wilders İsrail'i “Batı'nın ilk savunma hattı” olarak nitelendirdi. Bu destek değil, sahiplenmedir. Bu güçler İsrail'i olduğu gibi sevmiyorlar. Onu kendi ülkelerinde haklı çıkardığı için seviyorlar.

İkinci olarak, bu ilişki aşırı sağa antisemitik geçmişinden bir kaçış sunmaktadır. Nazi nostaljisi, Holokost revizyonizmi ve Yahudi karşıtı komplo teorileriyle lekelenmiş partiler, İsrail ile ittifak kurarak kendilerini temizleyebilirler. Orban, Wilders ve Abascal artık ideolojik kökenlerinin hesabını vermek zorunda değiller; Netanyahu onlara nihai bir kalkan sağlamış oldu.

Üçüncüsü, bu hareketler bu affın karşılığında AB gibi kurumlarda İsrail'e tereddütsüz siyasi destek sunarak Avrupa politikalarını ne kadar tartışmalı olursa olsun İsrail'in eylemlerine eleştirisiz desteğe doğru kaydırıyor. İsrail Dışişleri Bakanı Gideon Saar kısa süre önce Avrupa'nın sağa kaymasının İsrail'in yararına olduğunu söyleyerek övündü.

Kıyamet fantezileri

Aynı hikâye Netanyahu'nun Evanjelik Hıristiyan Siyonistlerle olan ittifakını Amerikalı Yahudi liderlerle olan uzun süreli bağlarına tercih ettiği ABD'de de yaşanıyor. Evanjelikler İsrail'i bir Yahudi vatanı olarak değil, kıyamet fantezileri için bir kehanet aracı olarak görüyorlar.

Christians United for Israel'in kurucusu John Hagee gibi figürler İsrail'i kucaklarken aynı zamanda Hitler'in Yahudileri İsrail'e sürmek için Tanrı tarafından gönderildiği iddiası gibi antisemitik inançları vaaz ediyor. Ancak Netanyahu'nun umurunda değil. Bu ittifakı önceliği haline getiren Netanyahu, kısa bir süre önce gerçekleştirdiği ABD gezisi sırasında Amerikalı Yahudi rehine aileleriyle görüşmek yerine milyarder Elon Musk ve Evanjelik liderlerle vakit geçirmeyi tercih etti.

Bir de İsrail'in kendini en büyük müttefiki ilan eden ABD Başkanı Donald Trump var. 2019'da Demokratlara oy veren Yahudilerin ya cahil ya da sadakatsiz olduğunu ilan etti. Bu iddiasını 2022'de beyaz milliyetçi ve Holokost inkârcısı Nick Fuentes ile yediği akşam yemeğinin patlak vermesi üzerine tekrarladı. Geçen yılki başkanlık seçimlerinden önce de bu iddiasını yinelemiş, Yahudilerin sadece yüzde 40'ının kendisine oy vermesinin “kabul edilemez” olduğunu ve geri kalan yüzde 60'ın “İsrail'den nefret eden birine” oy verdiğinden yakınmıştı.

Nitekim Associated Press/Fox'un internet üzerinden yaptığı bir anket analizine göre, Yahudiler Demokrat aday Kamala Harris'e Trump'a karşı yüzde 66'ya karşı yüzde 32 oy verdi. Trump'ın bu sadakat testinin sonuçları açıktır: Trump'ın politikalarına uymayan Amerikalı Yahudilerin üçte ikisi kendi halklarına karşı hain olarak görülmektedir. Bu, nesiller boyunca antisemit paranoyayı körükleyen söylemin aynısıdır.

Trump'ın ideolojik mimarı Steve Bannon daha da ileri gitti. Bir zamanlar Trump'ın milliyetçi gündeminin beyni olan Bannon artık açıkça faşist imgelerle flört ediyor. 2025 CPAC konferansında, tezahürat yapan bir kalabalığın önünde durdu ve videoya çekilen bir anda, Nazi mitinglerini ürkütücü bir şekilde anımsatan bir selamla elini kaldırdı. Jest açıktı, sembolizm tüyler ürperticiydi.

Bannon'un son sözleri bu hareketin tehlikeli gidişatını gözler önüne seriyor: CPAC'de verdiği bir röportajda İsrail'in “en büyük düşmanının” İslamcılar ya da İran değil, ilerici Amerikalı Yahudiler olduğunu iddia etti.

Bu tüyler ürpertici bir açıklamaydı ve Yahudi toplumlarını “iyi” ve “kötü” Yahudiler olarak bölme girişimiydi - aşırı sağın İsrail vizyonunu destekleyenler ve buna karşı duranlar.

Azalan destek

Bu, Siyonist liderlerin antisemitik güçlerle anlaşma yapabileceklerine inandıkları ilk sefer değil. Modern siyasi Siyonizmin kurucusu Theodor Herzl bir keresinde şöyle yazmıştı: “Antisemitler bizim en güvenilir dostlarımız, antisemit ülkeler ise müttefiklerimiz olacak.”

Eski İsrail Başbakanı David Ben-Gurion daha da açık konuşarak şunları söylemiştir: “Yahudi duygularım beni Fransa'ya gitmeye teşvik etse bile bunu yapmayacağım. Siyonizm Yahudilikteki en derin şeydir ve bence sadece Yahudi düşüncelerine göre değil Siyonist düşüncelere göre hareket etmeliyiz.”

Bu mantık, Yahudi Ajansı da dâhil olmak üzere Siyonist hareketin Nazi Almanyası ile özel mali düzenlemelerle Filistin'e Yahudi göçünü kolaylaştırmak için bir anlaşma yaptığı 1933 Haavara Anlaşması'nda en grotesk biçimine ulaştı. Naziler uluslararası boykotlardan kaçarak bundan fayda sağladı. Anlaşma, İkinci Dünya Savaşı'nın patlak vermesine kadar altı yıl boyunca 53.000 Yahudi'yi Filistin'e transfer etti.

Bu arada, Netanyahu'nun Likud'unun ideolojik ataları olan Revizyonist Siyonistler, 1930'larda Mussolini'nin faşist rejimiyle bağlar kurmuş, ırk yasaları ittifakı savunulamaz hale getirene kadar gençlerini İtalya'da eğitmişlerdi.

Şimdi Netanyahu'nun aşırı sağla kurduğu pervasız ittifak, İsrail'in Batı'daki desteğinin daha önce görülmemiş bir şekilde erozyona uğramasına katkıda bulunuyor. ABD'de Gallup'un son yıllık Dünya İşleri anketi, Demokratların sadece yüzde 33'ünün İsrail'e olumlu baktığını ortaya koydu - 2020'de kaydedilen yüzde 67'nin yarısı. İlk kez Demokratların çoğunluğu (yüzde 60) İsrail hakkında olumsuz bir görüşe sahip.

Netanyahu'nun aşırı sağı kucaklaması tarihten bir kopuş değil, onun mantıksal bir devamıdır. Ancak sonuçları şimdiden ortaya çıkmaya başladı. İsrail'in Washington'daki en sadık savunucularından biri olan Senatör Chuck Schumer geçen yıl sert bir uyarıda bulunarak Netanyahu'nun “yolunu kaybettiğini” ve İsrail'in “bir parya haline gelirse hayatta kalamayacağını” söyledi.

Ancak Netanyahu dinlemiyor. Bugün iktidarda olanlardan kısa vadeli destek alarak ustaca bir oyun oynadığına inanıyor. Ayaklarının altında açılan uçurumu görmüyor.

Aşırı sağ değişmiyor. Nefretleri yok olmaz, sadece geçici olarak yön değiştirir. Irkçı milliyetçi vizyonları köklerine döndüğünde, Yahudileri bir kez daha açıkça hedef aldığında ve Netanyahu'nun İsrail'i artık işe yaramaz hale geldiğinde, onları durduracak kim kalacak?

 

* Sümeyye Gannuşi, Tunus asıllı İngiliz yazar ve Orta Doğu siyaseti uzmanıdır. Gazetecilik çalışmaları The Guardian, The Independent, Corriere della Sera, aljazeera.net ve Al Quds'ta yer almıştır.

HABERE YORUM KAT