
Netanyahu Macaristan'da, dünyadan soyutlanmış durumda
Macaristan, Netanyahu'yu ağırlayarak, “soykırımı destekleyen ortaklar!” gibi bir sloganla belki de uyumlu bir küstahlığı teşvik eden bir kampanya gibi bir tutum benimsemiştir.
Hussam Şaker’in Middle East Monitor’de yayınlanan yazısı, Haksöz Haber için tercüme edilmiştir.
Binyamin Netanyahu en yakın Avrupalı müttefiki Viktor Orban tarafından sıcak bir şekilde karşılanırken gururlu görünüyordu. Ancak bu ziyaret, hukuki kovuşturmalar, siyasi zorluklar ve sokaklardaki huzursuzlukla karşı karşıya olan İsrail başbakanının karşı karşıya olduğu karmaşık krizlerin altını açıkça çizdi.
İronik bir şekilde, Netanyahu'nun bu ziyaretle elde etmeye çalıştığı kazanım, tüm dünyanın onun izolasyonunu pekiştirmeye karar verdiğinin açık bir göstergesidir. Bugün, en azılı savaş suçlusu, Gazze Şeridi'nde Filistin halkına yönelik soykırıma karıştığı için Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) tarafından aranmaya başladığından bu yana kendisini ağırlamak isteyen tek bir Avrupa başkenti bile bulamadı.
Netanyahu, Avrupa'da öne çıkan ve başbakanı kıtanın başkentlerini bir dizi konuda sürekli rahatsız eden bir ülke olan Macaristan’ın başkenti Budapeşte'ye yaptığı ziyaretten gurur duymalıdır. Dahası Orban, kendisini Avrupa aşırı sağının ön saflarına yerleştiren pek çok yaklaşımı benimsemiş durumda.
Netanyahu'nun ziyareti, İsrail'in en önde gelen yetkilisinin uluslararası sahnedeki yalnızlığının boyutlarını gözler önüne serdi. Sık sık yurtdışı turlarına çıktığı dönem sona erdi ve bu kez eşi Sara ile birlikte, savaş, siyaset ve yargı alanlarındaki içinden çıkılmaz krizleri geride bırakarak dört tam gün boyunca neredeyse kendilerine kapalı bir şekilde Macaristan'da kalmak zorunda kaldı.
Savaş suçlularına kur yapmanın bir bedeli olduğu için, bu provokatif ziyaret Macaristan'ı UCM'ye karşı yükümlülüklerinden vazgeçmeye ve dünya toplumuna ve sözleşmelerine meydan okumaya zorlamıştır. Macaristan, Netanyahu'yu ağırlayarak, “soykırımı destekleyen ortaklar!” gibi bir sloganla belki de uyumlu bir küstahlığı teşvik eden bir kampanya gibi bir tutum benimsemiştir.
Macaristan, küresel sivil toplumun ve Uluslararası Af Örgütü ve İnsan Hakları İzleme Örgütü (HRW) gibi önde gelen insan hakları örgütlerinin sert itirazlarının hedefi haline geldi. Protestocular ayrıca, savaş suçlusu için UCM tutuklama emrinin hızlandırılmamasına duydukları öfkeyi ifade etmek üzere çeşitli Macar elçiliklerine yürüdüler.
Bu tepkinin, Macaristan'ın Avrupa ve uluslararası organlardaki oylama davranışlarının da gösterdiği üzere, tüm forumlarda İsrail işgaline yönelik kapsamlı önyargısıyla bilinen tartışmalı Macar liderliğinden gelmesi hiç de şaşırtıcı değil. Avrupa toplantılarında Macar delegeler sanki Avrupa'daki İsrail lobisini temsil ediyorlarmış gibi davranıyorlar. Hatta İsrail hükümeti ve yerleşim örgütleri aleyhine çok sayıda karar ve açıklamayı engelleyerek ortak bir Avrupa tutumunun olgunlaşmasını engellediler. Nitekim Avrupa Birliği'nin Gazze Şeridi'nde ateşkesi destekleyen bir açıklama yayınlaması (Mart 2024) neredeyse altı ay süren gecikmeler ve oyalamalarla mümkün olmuştur.
İsrail diplomasisi Binyamin Netanyahu'nun Macaristan'ın başkentine yaptığı ziyaretten fayda sağlamadı, zira bu ziyaret öncelikle Netanyahu'nun bölünmüş bir ülke içindeki duruşuna hizmet ediyor. Netanyahu ve Orban'ın farklı özelliklere sahip olması dikkat çekicidir. Her ikisi de sesli eleştirilere ve yüksek sesli itirazlara neden olan otoriter bir tarzla yönetiyor. Ayrıca her ikisinin de otoriter bir yaklaşım sergileyen bir başka liderle çok yakın bağları var: kameraların karşısına her çıktığında dünyanın nefesini tuttuğu Beyaz Saray sakini. Her üçü de uluslararası hukuku etkili bir şekilde yıkmakla ve ortak insani değerlere yer olmayan yeni bir dönemi başlatmakla övünüyor.
HABERE YORUM KAT