Netanyahu hükümetini devirmek ve onu siyaset sahnesinden silmek için geri sayım başladı
Netanyahu bütün bir nesil boyunca, İsraillileri kontrol etme arzusuyla, “hain solcular”, “Yahudi olmayan sol”, “anti-Siyonistler”, “Arap severler” ve diğerleri gibi yeni zehirli terimler sözlüklerine sokarak, İsraillilerin arasına duvarlar ördü.
Aziz Mustafa’nın Middle East Monitor’de yayınlanan yazısı, Haksöz Haber tarafından tercüme edilmiştir.
İsrail işgalinin liderleri sürekli olarak Ortadoğu'yu “değiştirdiklerini” iddia etmeye devam etseler de, bu demagojik ve popülist terimlerden uzak bir şekilde, bölgede meydana gelen değişiklikleri birçok risk taşıyabilecek bir bağlamda görme ihtiyacını ortaya çıkaran hakim kanaat, “yanıltıcı gurur” duygusundan vazgeçmeyi gerekli kılmaktadır.
Bölgede devam eden gelişmeler, işgalci devletin son bir yılda askeri başarılar elde ettiğini iddia etmesine rağmen, uzun duvarlarla çevrili olduklarını, devlet bütçesinin yüzde 30'una ulaşan bir orduyu idame ettirmek için bütçeden büyük bir pay ayırmaları, İsraillilerin içinde yaşadıkları askeri açıdan sürekli korku ve belirsizlik hissi gibi son derece yüksek maliyetlerini görmekteyiz.
Aynı zamanda, işgalci devletin tanık olduğu ve kavga seviyesine ulaşan anlaşmazlıklar, diplomatik ve siyasi forumlarında sürekli söylemlere ve uluslararası sahnedeki konumunun düşüşünü ortaya koyan raporların dolaşımına dönüşmüştür. Bu durum, kendisi ve bölgesel sahnedeki stratejik konumunun gerilemesiyle ilgili utanç verici ve rahatsız edici sonuçlar ortaya koymaktadır.
İşgalin askeri başarılarından! iğrenç bir şekilde bahsedilmesine rağmen, siyasi çevreleri hükümetten ve Başbakanı Benjamin Netanyahu ile bakanlarının bölgesel ve uluslararası konumunu olumsuz etkileyen saldırgan davranışlarından bahsediyorlar. Bu durum kendisine büyük zarar vermekte ve uluslararası sahnedeki konumunu tahrip etmektedir. Bu hükümet iktidarda kaldığı sürece bu zarar devam edecektir, çünkü dünya devletleri “Ben-Gvir ve Smotrich” gibi figürleri aracılığıyla onları tanımıştır.
İsrailliler, mevcut hükümetlerinin herhangi bir suç çetesinden daha kötü ve daha tehlikeli olduğu konusunda çok az şüpheye sahiptir. Liderleri, devleti yok etmek bir yana, devlete ciddi zararlar verme niyetindedir. Cumhurbaşkanı ve bakanları, yüzlerce İsraillinin ölümüne, on binlerce Filistinlinin hayatını kaybetmesine, yüzlerce insanın kaçırılmasına, on binlerce insanın yaralanmasına ve yüz binlerce insanın yerleşim yerlerinden tahliye edilmesine neden olan utanç verici davranışlar sergilemiştir. Bu durum nihayetinde bitkin ve bölünmüş bir halk, çökmüş bir siyasi sistem, paramparça olmuş bir ekonomi ve küresel izolasyon ile sonuçlandı.
Pek çok İsrailli de kendilerini yöneten hükümetin, yargı darbesini ilan etmesiyle başlayıp ekim ayındaki Hamas saldırısını engelleyememesiyle ve bakanların ordu ve güvenlik liderlerine yönelik tekrarlanan tehditleriyle gayrimeşru olduğu ve zamanla İsrail'i varoluşsal tehlikeye sokan gayrimeşru bir hükümete dönüştüğü gerçeğine katılmıyor. Bu durum İsrail'de ne pahasına olursa olsun hükümetin devrilmesi gerektiği yönündeki çağrıların artmasına neden oldu.
İsrailliler, Gazze savaşının sona ermesinin “ertesi gününü” tartışmakla meşgulken, Netanyahu'nun karıştığı yolsuzluk davalarıyla ilgili devam eden soruşturmalar ve mevcut hükümetlerinin ve başkanının, aralarındaki gerginlik ve endişe seviyesini yükselten yanlış açıklamalar ve aldatıcı yalanlar yapma konusunda uzman olduklarına dair yaygın inançları ışığında, Netanyahu'nun siyaset sahnesinden ayrılmasının “ertesi gününü” tartışmak için çağrılar yapıldı. Hükümetin, kendilerini tehdit eden ve devleti çılgınlığa ve pervasızlığa sürükleyen hukuk darbesini uygulamaya devam ettiğine inanıyorlar.
İsrailliler, Netanyahu ve bakanlarının sapkın davranışları, yalanları, yakalanan İsraillilerin ailelerini manipüle etmeleri ve aldatmaları, gerçeği söylememeleri ve aralarında yozlaşmış bir siyasi kültürün yayılmasına neden olan yalan çemberinin etrafında dolaşmaları hakkında yüksek sesle konuşmaktan bıktılar. Liderler, medyayı zehirlemek ve zihinleri çarpıtmak için çalıştılar, bu da nihayetinde kolektif bir çöküşe yol açacaktır.
Netanyahu bütün bir nesil boyunca, İsraillileri kontrol etme arzusuyla, “hain solcular”, “Yahudi olmayan sol”, “anti-Siyonistler”, “Arap severler” ve diğerleri gibi yeni zehirli terimler sözlüklerine sokarak, İsraillilerin arasına duvarlar ördü.
“Böl ve yönet” yaklaşımı, birbirini izleyen Netanyahu hükümetleri döneminde İsrailliler için bir yaşam biçimi, ilan edilmiş bir politika ve işleyen bir strateji haline geldi, çünkü o ve ekibi nefreti kışkırtmaktan ve yaymaktan vazgeçmedi. Siyasi ve kişisel başarısızlıkları nedeniyle, sanık sandalyesinde otururken, korkunun nasıl üzerlerinde dolaştığını da kendi gözleriyle görüyorlar.
Netanyahu ve hükümetinin başarısızlıkları sadece iç politika ile sınırlı kalmamış, dış politikaya da sıçramış, Gazze'deki feci başarısızlığa ve 7 Ekim'deki Hamas saldırısına karşı koyamamasına neden olmuştur. Yıllar boyunca sergilediği kötü siyasi performansla hiçbir ilke ya da değere sahip olmadığını, popülizm atına bindiğini ve devletin güvenliğini sağlamada başarısız olduğunu kanıtlamıştır. Gitmelidir, İsraillilerin talebi budur ve Gazze'deki savaşın sona ermesinden sonra olmasını beklediğimiz şey de budur.
HABERE YORUM KAT